Yer Çekimine Meydan Okuyan Ayaklar

Onlar parkur sporcuları... Şehrin kendilerinden çaldığı hareket yeteneğinin peşindeler. Yürüyerek gidebilecekleri yere zıplaya zıplaya gitmeyi tercih ediyorlar. Etraftakilerin garip bakışlarına aldırmadan duvarlara tırmanıyor, engellerin üzerinden atlıyorlar.

Bu hobileri onlara ekmek parası da kazandırmamış değil. Filmlerde aksiyon sahnelerinin çekimlerinde rol almışlar. Dışarıdan pek 'normal' insanlar gibi görülmediklerinin de farkındalar. En büyük hedefleri kendileri gibi 'anormal' insanlarla birleşip bir dernek kurmak ve idman yapabilecekleri bir parka sahip olmak.

Toplu taşıma araçları, otomobiller, yürüyen merdivenler hatta asansörler mesafeleri kısaltsa da, yürümeyi unutturuyor. İşe, okula, markete giderken 'yürümek' çoğu zaman aklımıza bile gelmiyor. Özellikle şehir hayatı, insanların hareket alanını iyice daraltıyor. Elbette bu duruma kafa yoran ve teslim olmayanlar yok değil.

Türkiye'de yeni yeni gelişse de parkur sporcuları gidişatı tersine çevirmekte kararlı. Şehrin kendilerinden çaldığı hareket yeteneğini geri istiyorlar. Bunun için asansöre binmek yerine merdiven çıkıyor, düz yoldan gitmek yerine duvarları takla atarak aşmayı tercih ediyorlar.

Kelime anlamı olarak parkur;'bir noktadan diğerine insan vücudunun yeteneklerini en verimli şekilde kullanıp sınırlarını zorlayarak ulaşması' olsa da işin felsefesi başka. Şehrin insanların önüne koyduğu, bedenin hareket alanlarını ortadan kaldıran engellere meydan okumak.

Fransa'da doğan parkur sporu FreeRunning'in temsilcisi David Balle olarak biliniyor. Dünyada yaygın olarak yapılan bu spor, film sektöründe sıkça kullanılıyor. Pek çok filmde izlediğimiz aksiyon sahnelerini, akrobatik hareketlerle parkur sporcuları süslüyor.

Türkiye'de engel çok ama bu sporu yapan henüz az. Ömer Günyaz ve Cenk Çabukkesen, bu sporun Türkiye'deki ilk temsilcileri. Eğitimlerini Avrupa'da alan iki kafadar, parkuru Türkiye'ye tanıtmak ve yaymakta kararlı.

Genç yeteneklere bu sporun eğitimini vermek için de 'Acrorun' adında bir şirket kurmuşlar. Bünyelerindeki sporcular ile sokaklarda engel tanımıyorlar. Hatta Türkiye'de film sektörüne girmişler, birçok aksiyon sahnesinin çekimlerinde de rol almışlar. En büyük hedefleri dernekleşip, idman yapabilecekleri geniş çaplı bir özel parka sahip olmak.

'ATLAMAK İÇİN FİZİKSEL YETERLİLİK YETMEZ'

Bu spora gönül veren diğer isimler ise Yiğit Can Kordon, Bulut Şahin, Furkan Doğan, Mustafa Peker, Eray Şeker. Tarihi mekânlarda, hurda araçlarda, düz yolda kısaca koşup atlayabilecekleri her yerde birden 360 derece dönüp, uçabiliyorlar. Açık alanlarda durup dururken takla atan, duvardan duvara atlayan gençleri görenler garip garip baksa da onların pek umurunda değil.

Cenk Çabukesen, parkur ile akrobasinin iç içe girdiğini belirtiyor: ' Parkur,Fransa'da ortaya çıkmıştır. Parkur ile uğraşanlar bilirler. Parkur 'a' noktasından 'b' noktasına hızlı ve efektif ulaşmaktır. Günümüzde taklalarda var, akrobaside katılmış durumda işin içine; ama temel felsefe parkurda akrobasiler ikinci planda kalıyor. Bizim amacımız aslında fiziksel olarak kendimizi belli bir potansiyele ulaştırmak. Buda 'a' noktasından 'b' noktasına en etkili ulaşabilecek fiziksel potansiyele ulaşmak demek oluyor. Parkur çalışmaları fiziksel kapasiteyi arttırmakla başlar. Daha sonra akrobasi işin içine girmeye başlar. '

Çabukesen, parkur yapmanın sadece fiziksel üstünlüklere bağlı olmadığını;bunun dışında ruhsal ve zihinsel olarak bir olgunluk da gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: ' Bir yerden bir yere atlamak için sadece fiziksel yeterlilik yetmez.Oraya atlayabileceğimize inanmak da önemli. Bu da ruhsal olarak gelişmemizle çok yakından alakalı… '

'VÜCUDUMUZUN HAKKINI VERMİYORUZ'

Ömer Günyaz da parkur sevdalılarından… ' Aslında neler yapabiliriz vücudumuzun hakkını verebilmek adına; yapabileceğimiz çok şey var ama biz sadece ayaklarımızı yürümek için ellerimizi bir şey tutmak için kullanıyoruz. ' diyor Günyaz ve devam ediyor: ' Ama birçok şeye yarayacak uzuvlarımız var. Hakkını vermiyoruz açıkçası. Seneler boyunca iki nokta arasında yolculuk yapıp bu iki nokta arasında hiç koşmamış yürümemiş insanlar var. Teknoloji ile beraber hayatımız ister istemez pratikleşiyor; ama tembelleştiriyor bizi. Parkur bizi özümüze döndürüp şehrin bizden aldığı hareket etme içgüdüsünü geri çağırma adına çok büyük bir adım. '

Günyaz, ' Artık insanlar daha kolay spor yapacak; topa, patene, bir kaykaya herhangi bir şeye ihtiyacınız yok bu sporu yapmak için…Sadece bir spor ayakkabı hatta isterseniz çıplak ayakla bile yapabilirsiniz. ' diyor.Günyaz'a göre parkur felsefisinin altında insanın kendisini belli bir potansiyele ulaştırması var: ' Tabiri caizse Ninja gibi her an her olasılığa hazır olmak var.Rekabet söz konusu değil, tek rakibiniz kendinizsiniz.Amacınız limitlerinizi genişletmek. ' şeklinde konuşuyor.

Yiğit Can Kordon ise, şunları belirtiyor: ' Parkur bana herşeyi öğretti aslında.Öncelikle cesaretli olmamı öğretti. Mesela hareketleri yaparken çok korkuyordum; ama artık korkmuyorum.Sonuçta bunu yapabildiğime inanıyorum. Her şeyi burada (kafamda) bitiyorum ve hareketlere gayet net şekilde girebiliyorum, cesaretli oluyorum. Korkularımla baş edebiliyorum.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile