Mehmet Orhan

Tüm Yazıları

31 MART NİYE ÖNEMLİ?

Hem haklılar hem de haksızlar.

Haklılar, çünkü, gerçekten de her seçimde AK Parti, “Bu seçimler hayati önemde” sözüyle seçmenin karşısına çıkıyor.

Haksızlar, çünkü, gerçekten de Türkiye`nin son 16 yılındaki her seçim hayati önemde.

Eğer, “Neye mal olursa olsun, Erdoğan ve Ak Parti” gitmeli görüşüne sahipseniz, önce bu düşüncenizi değiştirmelisiniz. Elbette, Erdoğan ve Ak Parti`nin gitmesi için yasal zeminde her türlü demokratik hakkınızı kullanarak mücadele edebilir, Erdoğan`ı devirme adına canla başla çalışabilirsiniz. Ama “Neye mal olursa olsun” demek, bütün bu haklarınızı elinizden alır. Bu sözün içinde Türkiye adına her türlü olumsuzluk, ihanet, garabet vardır. Ki, ihanetle yola çıkanların akıbeti berbat olur unutmayın. Bunu Erdoğan iktidarda diye söylemiyorum. Düşünün ki, CHP ve Kılıçdaroğlu iktidar oldu. Kimse, Kılıçdaroğlu`nu ve CHP`yi iktidardan uzaklaştırmak için de “Neye mal olursa olsun” diyemez.

31 Mart CHP ve diğer muhalefet partileri için yalnızca bir yerel seçim değildir? Niyetleri, yerel seçimde mağlup edecekleri Erdoğan`ı, bir erken genel seçime zorlayarak iktidarına da son vermektir. Bu da demokratik siyaset zeminin de en doğal haklarıdır. Becerebiliyorlarsa, yerel seçimlerde ezici çoğunluğu ele geçirirler ve iktidarı bir erken genel seçime zorlarlar.

İç siyasal dengeler açısından diyecek hiçbir şey yok!

Ama Türkiye`de iktidarın değişmesinin nelere mal olacağını, Erdoğan`ın gitmesinin Türkiye ile birlikte bölgeye neler kaybettireceğine bir bakalım mı?

Birincisi şu; 16 yıldır Türkiye`de tek parti iktidarının sağladığı istikrar bir anda yok olacak.

Büyük bir ihtimalle Ak Parti giderse, CHP-İYİ Parti-SP ve perde arkasında HDP bir koalisyon kuracak. Türkiye 16 yıl sonra koalisyonlarla yeniden yüzleşecek. Fazla değil, sadece 1995-2002 yılları arasındaki koalisyonları inceleyin ve neler kaybettiğimizi görmeye çalışın.

Türkiye 16 yıldır öyle ya da böyle, bölgede bir oyun kurucu rolüne sahip oldu. Irak`ta, Suriye`de, diğer Müslüman ülkelerde Türkiye`yue umut bağlayan bir kitle var. Türkiye`nin bu ülkelerdeki maddi ve moral yatırımları var. Yeni ve çok taraflı bir iktidarın bu politikaları istikrarlı bir şekilde sürdürmesi alsam mümkün olamaz. Çünkü, mayası, kumaşı farklı partilerin bir araya gelmesiyle oluşacak yönetim şekli, sürekli kargaşaya ve anlaşmazlığa mahkumdur.

Peki Türkiye Ak Parti`ye mahkum mu?

Bu yanlış bir sorudur. Türkiye 16 yıldır, milletin verdiği oylarla Ak Parti ve Erdoğan tarafından yönetiliyor. Bu bir mahkumiyet değil, tercihtir.

“Millet tercih edecek değerde başka bir parti göremediği için Ak Parti`ye yöneliyor” derseniz, bu doğru bir değerlendirmedir. Bu Ak Parti`nin her şeyi dört dörtlük yaptığı anlamına gelmez. Ama mevcutlar içinde en tercih edileni olduğu anlamına gelir. Millet`in sağ duyusu, CHP`nin daha etkili yönetimine inansa, yemin olsun CHP`yi de iktidara getirir. Ama, millet bakıyor; 16 yıldır Erdoğan`a, Ak Parti`ye ve milletin değerlerine hakaret etmenin dışında tek proje öneremeyen CHP`ye inanamıyor, güvenemiyor ve yine Ak Parti`ye dönüyor.

Şimdi Ak Parti, yerel adaylarını belirlerken, milletin hassasiyetini her zamankinden bin kat daha fazla göz önüne almak zorunda.

Ekonomik göstergelerin, en geç şubat sonuna kadar, özellikle dar gelirlinin yüzünü güldürecek şekilde düzelmesi zorunlu.

Kamuoyunun diğer haklı beklentileri konusunda da doyurucu açıklamalar yapılması gerekir.

Millet Erdoğan`a güveniyor, inanıyor.

Mevcutlar arasında Erdoğan`ın alternatifi olmadığını biliyor, görüyor.

Erdoğan`ın samimiyetinden şüphe etmiyor.

Ak Parti`lilere kalansa, Reis`in prensipleri dışına çıkmayarak, Milletin güvenini sarsmamak olmalı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile