'Ahlat Ağacı Kamera Arkası Belgeseli' İzleyicilerle Buluştu

Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Ahlat Ağacı'nın setinde yaşananları ekranlara taşıyan üç bölümlük kamera arkası belgeseli, Kadıköy Sineması'nda izleyicilerle buluştu Filmin senaristlerinden Akın Aksu: 'Filmde ilk montajı izleyince Nuri Bilge Ceylan beni benden daha iyi tanıyormuş diye düşündüm. Bu ilk işim olduğu için senaryoda farkındalığım haliyle çok yüksek değildi' 'Filme her açıdan bakıldığını gördüm. Gerçekten çok iyi yorumlayanlar var. Özellikle gençlerin yorumları'

Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Ahlat Ağacı'nın setinde yaşananları ekranlara taşıyan üç bölümlük kamera arkası belgeseli, Kadıköy Sineması'nda izleyicilerle buluştu.

Filmin kamera arkası ekibinin katılımıyla 2 gündür devam eden belgeselin son bölümü bugün sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.

Dünya prömiyerini "71. Cannes Film Festivali"nde yapan yapıma ilişkin belgesel gösterimi öncesi katılımcıların sorularını yanıtlayan filmin senaristlerinden Akın Aksu, "Ahlat Ağacı"nın büyük umutlarla başlanılan bir iş olduğuna işaret ederek, insanlara bu tarz hikayeleri duyurmak adına festivallerin filmin bir damarı olduğunu söyledi.

- "Oyunculuğa devam etmeyi düşünebilirim..."

Aksu, filmin hikayesini kaleme aldıktan son Ceylan'la birlikte birkaç yerde görüş farklılığı yaşadıklarını ifade ederek, "Fakat filmde ilk montajı izleyince Nuri Bilge Ceylan beni benden daha iyi tanıyormuş diye düşündüm. Bu ilk işim olduğu için senaryoda farkındalığım haliyle çok yüksek değildi." dedi.

Filmde "İmam Veysel" karakterini canlandıran Akın Aksu, oyunculuğu da sevdiğini dile getirerek, "Oyunculuğa devam etmeyi düşünebilirim ama çok mantıklı, bana uyan ve çok sevdiğim bir karakter olursa düşünürüm. Fakat kolay kolay her karakterin altından kalkabileceğimi oyuncu olmadığım için düşünemiyorum." diye konuştu.

Nuri Bilge Ceylan'la bir araya gelme hikayelerini ise Aksu, şöyle anlattı:

"Bilge Ağabey'le uzaktan bir akrabalığımız söz konusu. Köye çok sık gelmiyorlardı. Ben de köye çok sık giden biri değilim. Kendi büyüklerini buluşturmak için bayramda ancak geliyorlar. Haliyle o zamana kadar kendisiyle hiç tanışmamıştım. Sadece ismen beni biliyordu. Ben de o dönem Çanakkale'de KPSS'ye hazırlanıyordum. Bilge Ağabey rastgele bir gün kitabımdaki bir öyküyü okumuş. O kitabı da daha öncesinden annem kendisine hediye etmiş. Okuduğu Ahlat Ağacı yazılı denemenin olduğu sayfaydı. Bugün baktığımızda teknik açıdan iyi bir deneme de sayılmaz. Üniversite son sınıfta yazdığım ve kendi imkanlarımla bastırdığım bir kitabın içindeydi. Bir de babamı tanıyor. Babamın da farklı bir kişiliği vardır. At yarışı oynar falan ve çevresindeki herkesten çok daha mutludur. Yani hiçbir şeyi yok ama mutluluk üreten bir mekanizması var sanki. Sonra tüm bunlar Bilge Ağabey'in ilgisini çekiyor ve hikaye ilk böyle başladı."

Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada ise Ahlat Ağacı ile ilgili bugüne kadar yazılan hemen hemen bütün eleştirileri okuduğunu söyleyerek, "Filme her açıdan bakıldığını gördüm. Gerçekten çok iyi yorumlayanlar var. Özellikle gençlerin yorumları... Çağrı Kınıkoğlu'nun iyi bir yazısını okumuştum örneğin. İncelikli bir eleştiriydi. Güzel, hoşuma giden yorumları vardı. Neredeyse bütün sahneleri yazmıştı." dedi.

Filmin taşra kültürünü eleştirmediğinin altını çizen Aksu, hikayede çift final kullanılmasına ilişkin ise "Öyle tercih edildi. O kısmın sürreal bir yapısı var." ifadelerini kullandı.

Aksu, Türkiye'de ilk kez bir filmin ardından kamera arkası belgeselinin gösterildiğine de işaret ederek, şunları kaydetti:

"Hayatta, kendiyle ilgili problemi olmayan insanlar genelde sanata yönelmeyebiliyorlar. Bu anlamda bu tarz filmlere ilgi duyanlar da az oluyor. Ben de bu belgesel gösteriminin çok iyi bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Keşke birçok film bu şekilde değerlendirse. İnsanların sosyalleşmesi adına anlamlı ve güzel bir etkinlik."

- "Bizi en çok iklim zorladı"

Filmin uygulayıcı yapımcısı Ahmet Demircan da Nuri Bilge Ceylan'ın diğer filmlerine göre Ahlat Ağacı'nın daha büyük prodüksiyon olduğuna dikkati çekerek, şunları anlattı:

"Daha geniş bir alana yayılmış bir yapımdı. En başında da hocayla (Ceylan'la) konuştuğumuzda 'benim prodüksiyon olarak en büyük filmim bu' demişti. Alan Çanakkale içerisinde sınırlıydı. Mesela Kış Uykusu filminde de vardım. Neredeyse bir otel ve Erciyes civarında, aynı lokasyonlardan çok uzaklaşılmadan çekildi ama bu filmde 2 saat gittiğimiz mesafeler, hatta bazen kar yağdığında 3 saatlik yollarımız oldu. Gidip, oraya çekim yapıp aynı yorgunlukla çalıştığımız zamanlar oldu. Bizi en çok iklim zorladı aslında. Özellikle son 4 hafta. Çok fazla kar vardı çünkü. Hatta imamlar sahnesinde 11 km yürüdük."

Etkinlikte ayrıca Zeyna Film'den Ali Özbatur da kısa bir konuşma yaptı.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile