‘Babamın zehirlenmesinde Almanya’dan kuşkulanıyorum’

‘Babamın zehirlenmesinde Almanya’dan kuşkulanıyorum’

8. Cumhurbaşkanı Özal’ın oğlu Ahmet Özal, zehirlenme bulgularının ortaya çıkmasının ardından konuştu

8 . Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'ın ölümü üzerindeki kuşkular giderek bir suikasta doğru evriliyor. Genel Yayın Yönetmenimiz Fatih Altaylı 'nın geçen hafta devletin zirvesine dayanarak aktardığı bilgiler, yapılan otopside Özal 'ın zehirlenerek öldürüldüğünün Adli Tıp Kurumu 'nca kesin biçimde saptandığı yolunda. Babasının ölümünden sonra olayın peşini hiç bırakmayan oğlu işadamı Ahmet Özal, “zehirlenme bulguları”nın ortaya çıkmasının ardından ilk kez konuştu.

* Fatih Altaylı, babanızın yapılan otopsisinde kesin olarak “zehirlendiğinin” saptandığını duyurdu. Sizin bu konuda ulaştığınız son bilgiler ne?

- Altaylı, bundan 15 yıl önce de, Teke Tek programında bu konuyu tartışmaya açarak kafamızda çok net soru işaretleri oluşturmuştu. O günden bu yana da olayın takipçisiyim. Zehirlenme konusunda Adli Tıp 'la yaptığım özel bir görüşme olmadı. Zaten hukuken bu kurum son raporu savcıya özel olarak vermek zorunda. Ancak Adli Tıp ya da Adalet Bakanlığı, babamın zehirlendiği konusunda net bir durum varsa kamuoyuyla paylaşmalı.

* Altaylı 'nın aktardığına göre, “zehirlenme” ortaya çıkınca Adli Tıp Kurumu 'nda ciddi bir panik yaşanmış. Bu paniğin nedeni size göre ne olabilir?


- Bu çok doğal. Çünkü, cinayete kurban gitmiş bir Cumhurbaşkanı var ortada. Ve akabinde çok ciddi çalışmaların başlamasına yol açacaktır. Tabii, tarihte tüm dünyada devlet başkanları zehirlenerek öldürülmüş veya öldürülmeye teşebbüs edilmiştir. Bu olayın Türkiye 'de de vuku bulması hiç de şaşırtıcı değil.

* Adli Tıp Kurumu, babanızın zehirlenmesinin “bir seferde yüksek dozda mı” yoksa “zaman içinde küçük dozda mı” gerçekleştirildiğini araştırıyormuş.


- Babam zehirlenmişse bunun zaman içerisinde yapıldığı kanaatindeyim. Bu sürecin de babamın Orta Asya gezisiyle başlatıldığını ve yine orada sonlandırıldığını düşünüyorum. Eminim orada annem babamın yanında olsaydı, kesinlikle bir yanlış olduğunu anlardı. O seyahat dönüşü babamın aniden ölümü, bana yıllar önce Bulgaristan 'dan dönüp 2 gün içinde ölen Bekir Çelenk 'i hatırlattı.

* Sizce nasıl bir yöntem kullanmış olabilirler?


- Dünyada uzun yıllardan beri gelen ve devamlı geliştirilen zehirler var. Bu zehirler ağırlıklı olarak soğuk savaş döneminde, hem CIA, hem KGB, hem de Avrupalı ülkelerin istihbarat birimleri tarafından geliştirilmiş.

* Babanız eğer zaman içinde küçük doz zehir verilerek öldürüldüyse bunu kendi yakın çevresinin fark etmemesi mümkün mü?


- Sanmıyorum. Herkesin ifade ettiği bu son Orta Asya seyahatinde, “Çok yorulmuştu, yürürken zorlanıyordu” gibi. Bana göre hiç kimsenin aklına getirmediği fakat bence işte zehrin belirtileri bunlardı. Tabii annem o seyahatte yoktu. Ancak eminim annem olsaydı bu garipliği fark ederdi.

* Yetkililer, mezardan çıkartılan babanızın cesedinin bozulmamış olmasının gerekçesini size nasıl açıkladı?


- Cesedin büyük çoğunlukla çürümemiş olması Adli Tıp uzmanlarınca da, konuya vâkıf bilim adamlarınca da hayretle karşılandı. Ancak bir profesörün de dediği gibi, “Bu vücut bir şeyler anlatmaya çalışıyor” İşte bence en doğru cümle bu. Ama nasıl? Bunu bilemem.

* Peki kim ya da kimlerden şüpheleniyorsunuz?


- Şüphe yaratacak çok konu ve olgular düşünülebilir. Bu olasılıkları değerlendirebilmek için, önce rahmetli Özal 'ın neler yaptığını ve neler yapmak istediğini bilmek lazım.

* Ne gibi?

- Eğer babam 17 Nisan 1993 'te ölmeseydi, bir ay sonra 19 Mayıs törenlerinde Cumhurbaşkanı olarak konuşmasını yapacak ve Cumhurbaşkanlığı 'ndan istifa ederek siyasete geri dönecekti. Ve bu çok net biliniyordu. Rahmetli Yusuf Özal amcam partiyi kurmuş ve her şey hazırdı. Kimler içerde ve dışarda Özal 'ın siyasete girmesini istemezdi?

* Kimler?

- Bence çok çeşitli gruplar. Dikkat ederseniz rahmetli Özal siyasete geri dönseydi kesinlikle ilk seçimlerde 1983 'ten de fazla oy alarak gelirdi. Türkiye daha hızlı kalkınır, 28 Şubat olayı kesinlikle yaşanmaz, arka arkaya geçirdiğimiz ekonomik krizlerde yaşanmaz ve Kürt meselesi kesin olarak çözülür ve şehitler trajedisi yaşamazdık. Son Orta Asya seyahatinde, rahmetli babamı Aşkabat 'ta görmüştüm. Azerbaycan 'a hareket etmeden bir gece önce kendisiyle odasında özel görüştüğümde, bana çok net şunları söylemişti: “Türkiye 'ye döner dönmez, büyük bir siyasi risk alacağım ve Kürt meselesini mutlaka çözeceğim. Bu mesele çözülmeden Türkiye ileri gidemez.”

* O dönem Kürt sorununun çözümünü hangi odaklar istemiyordu?

- Sorunun çözülmesini istemeyenler yabancı ülkeler ve onların buradaki maşalarıydı. Devletin içinde yer almış ve kendini “derin” olarak adlandıran gruplardı. Terörün finansmanı için Afganistan 'dan Avrupa ve Amerika 'ya kadar giden ve Doğu sınırımızda yapılan büyük çapta uyuşturucu ticareti vardı. Tabii bunu sadece terör örgütünün tek başına yapabildiğini de sanmıyorum.

* Babanızın ölümünde kuşkulandığınız ülke hangisi?

- AB ve her zaman Avrupa 'nın başını çeken Almanya. Bunun dışında her zaman Almanya ile çekişen Fransa... Çok etkili olmasalar bile Kuzey Avrupa 'daki küçük ülkeler. Zaten bu bahsettiğim ülkelerle Türkiye zaman zaman ciddi gerilimleri bu yüzden yaşadı.

* Çankaya Köşkü 'nde bir güvenlik zaafı söz konusu muydu?


- Köşkte hiç güvenlik zaafı görmedim. Fakat 17 Nisan günü yaşananların çok büyük zaaftan ziyade, ciddi bir komplo olduğuna inanıyorum. O gün ambulans yok, doktor yok ve bu arada Muhafız Alayı 'ndaki sağlık birimleri ve ambulans çağrılmıyor. GATA 'ya haber verilmiş ve GATA 'nın başındaki Ömer Şarlak Paşa ekibi ile babamı kapıda beklerken, bir anda arabanın yolu değiştiriliyor ve Hacettepe 'ye yönleniyor. Etrafında birkaç tur atılıyor ve en sonunda çocuk bölümüne getiriliyor. Hiç kimsenin haberi yok ve doktor yok. Korumalardan biri koridorlarda koşarak doktor arıyor. Bu kadar hadisenin arka arkaya vuku bulması ve tesadüf olması imkânsız.

'Suikastı mafya ve kaçakçılar yaptı '

* Babanızı sizce başında bulunduğu devlet mi öldürdü?

- Hayır. Babamı devlet öldürmüş olamaz. Devlet, halkının mutluğu ve refahı için olan çok kıymetli bir kavram. Ancak, kendini halkın, devletin ve adaletin üstünde görenler her ülkede var. Onlar devleti temsil etmez. Ama kendilerini “derin devlet” olarak tarif ederler. Babama karşı 1988 'deki suikast girişiminin, Türkiye 'deki çetelerin işbirliğiyle yapıldığına inanıyorum.

* Bundan kastınız ne?


- İçeride ve dışarıyla bağlantılı mafyalar. Ağırlıklı olarak, sigara, içki ve tüm ithalatı yasaklanmış ürünlerin kaçakçılığı, Türk Parasını Koruma Kanunu 'nun kalkması, altın ithalatının liberalleştirilmesi... Bundan dolayı yıllardır trilyonlar kazananlar, bir günde o haksız kazançların devletin cebine girdiğini gördüler. Bir günde 45 milyar dolar kaybetmek iç ve dış bağlantılı şebekelerin ve çetelerin hoşuna gider mi?

* Turgut Bey, Kartal Demirağ 'ın suikast girişiminden sonra sizinle ne paylaşmıştı?


- Rahmetli babam, vurulma anını videodan 100 defa izlemişti. Bana söylediği ilginç tespit de şuydu: Vurulduğu andaki yaptığı konuşmadaki konu kaçakçılık ve mafya. Tabii ki, mafyalar tüm dünyada devletlerin “derin devlet” olarak ifade ettiğimiz gruplarına taşeronluk yapmıştı. Sadece bizde değil. Zaten, bugün “Ergenekon” dediğimiz esas itibarıyla Amerika tarafından 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan Gladio 'dur. Rahmetli babamın suikastı hâlâ aydınlatılmamıştır. Belkide illegal ilişkilerin birbirini korumasından dolayı. Öncelikle savcıların bu dosyayı açması şart. İşte burada Gladio ve mafya ilişkilerini görebileceğimizi sanıyorum.

* Ne gibi?

- İnanması güç ama Kartal Demirağ 'ın tek sanık olarak yargılanması gibi. Suikastı ve Demirağ 'ı gören 50 'nin üzerinde insanın ifadeleri ve Demirağ 'ın yanındakileri tarif edebilecek insanların ifadeleri istenmemiştir. Bazı savcıların çocukları kaçırılmış ve bu dosyayı derhal kapatmaları istenmiştir. Tabii bu arada Başbakan 'ın talimatı ile bazı yetkililer İsviçre dahil birçok yerlere gitmiş, o ülkelerin istihbarat birimlerinden bilgiler alınmıştır. Hatta İsviçre 'de bankalardan yapılan para transferleri isimler ve diğer bilgiler... Bunlar eminim devletin gizli arşivlerinde veya kozmik odalarında vardır.

* Peki Kartal Demirağ tahliye olduktan sonra hiç kendisiyle görüşmek istemediniz mi?


- Hayır , ne görüşme talebim oldu ne de iletişim.

* Özal 'ın bir suikasta kurban gitme kuşkunuz yoğunlaşınca neler yaptınız?


- 1999 'da Malatya Milletvekili olduğumda rahmetli babamın ölümünün araştırılmasıyla ilgili komisyon kurulmasını istedim. Ancak ANAPDYP dahil hiçbir parti ilgilenmedi. Ama ben yine de devam ettim. En son Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Devlet Denetleme Kurulu 'nu görevlendirdi. Devlet Denetleme Kurulu 'nun 650 sayfalık raporu sonucunda, “Özal 'ın ölümü şüphelidir” demesi üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı mezarı açma kararı verdi. Gerisi de malum. Geçenlerde de Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan annemi aramış, manevi bir destektir bu. Teşekkür ederim.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile