Bakteriden Enerjiye Kaplicada Kesif

Bakteriden Enerjiye Kaplicada Kesif

Izmir Ekonomi Üniversitesi (IEÜ) Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nden Dr. Ögretim Üyesi Mine Güngörmüsler ve iki yüksek lisans ögrencisi, Izmir’de bulunan 5 kaplicadaki bakteri türlerini inceleyerek bunlarin enerji üretme potansiyelini belirledi. Termal su örneklerini toplayarak bakteri türlerinin ‘biyohidrojen’ olusturma kapasitelerini kesfeden IEÜ’lü ekibin 15 aydir yürüttügü çalisma, kaplicalardaki cevheri açiga çikardi.

Seferihisar, Çesme, Bergama ve Dikili’deki kaplicalardan alinan örneklerle yapilan arastirma neticesinde; insan sagligina zarar vermeyen, anaerobik ve termofilik olarak adlandirilan bakterilerin, karbonmonoksiti hidrojene dönüstürdügü belirlendi. Dr. Güngörmüsler, “Bakteriden elde edilecek biyoenerji; hidrojen yakit pilli araçlarda, sanayinin birçok alaninda; hatta uzay roketlerinde yakit olarak bile kullanilabiliyor. Bakterilerin hidrojen enerjisi üretme potansiyeli açisindan en yüksek verimi ise Seferihisar Doganbey Kaplicasi’nda ölçtük” dedi.

IEÜ Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nden Dr. Ögretim Üyesi Mine Güngörmüsler, Biyomühendislik yüksek lisans programi ögrencileri Seymanur Ersoy ve Ilayda Akaçin’in birlikte çalistigi proje, TÜBITAK destegiyle hayata geçirildi. IEÜ’lü ekip; Seferihisar Doganbey Kaplicasi, Dikili Nebiler Kaplicasi, Dikili Bademli Kaplicasi, Bergama Kleopatra Güzellik Ilicasi Kaynagi ve Çesme Yildizburnu Ilicasi’ndan numuneler aldi. Kaplicalardan alinan örnekler, IEÜ’nün laboratuvarlarina getirilerek gerekli incelemeler yapildi.

Temiz ve doga dostu

Dr. Güngörmüsler, yapilan çalismanin metotlari ve saglayacagi avantajlara iliskin bilgiler verdi. Dr. Güngörmüsler, “Projemizdeki hedefimiz, fosil yakit kullanimi ve yüksek karbon salinimlarinin çevreye verdigi zararlara karsi; temiz, doga dostu ve sürdürülebilir bir yakit olan hidrojenin, kaplicalardaki bakteriler araciligiyla elde edilebilecegini göstermekti. Kaplicalardan aldigimiz numuneleri, cam siseler içerisine yerlestirdik. Bu bakteriler, oksijensiz ortamda ve sicak suda yasiyor. Biz de bakterinin bulundugu cam sise içine, karbonmonoksit ve bakterinin büyümesi için gerekli besin maddelerini koyduk. Bir ekmek mayasinin seker yiyerek büyümesi gibi, elde ettigimiz bakteriler de karbonmonoksiti, ‘karbon kaynagi’ olarak kullanarak büyüyor. Bu sirada enerji de üretiyor” ifadelerini kullandi.

Bakterilerin çogaltilmasi gerekiyor

Dr. Güngörmüsler, sözlerini söyle sürdürdü: “Bu bakterilerin insan sagligina olumsuz etkisi yok. Elbette ‘biyohidrojen’ üretecek noktaya gelmek için bakterilerin ciddi anlamda çogaltilmasi gerekiyor. Bizim projedeki bir amacimiz da, bakterilerden bu anlamda yararlanmanin mümkün oldugunu göstermekti. Bunu da basardigimizi düsünüyorum. Dünyada, bakterilerin bu yöntemler ile çogalma islemini yapan endüstriyel tesisler var. Gida, kozmetik ve kimya gibi çesitli sektörlerde bu bakterilerden yararlanarak birçok avantaj elde etmek mümkün.”

Enzim de üretiliyor

Bakterilerin, enerji üretiminin yani sira farkli alanlarda da kullanilabilecegini dile getiren Dr. Güngörmüsler, “Sadece enerji üretimi degil, enzim elde etmek noktasinda da bakterilerden yararlanilabilir. Örnegin, bu bakterileri kullanarak deterjanlara leke çikarici özelligini katan enzimleri de üretmek mümkün. Çalismamizda, elimizdeki bakterilerin biyohidrojen üretme verimlerini de hesapladik. Basit bir anlatimla bakteriler, 100 birim toksik karbonmonoksiti, yaklasik 50 birim biyohidrojene dönüstürebiliyor. Su anda bu rakam yüksek olmasa da projemizin ikinci asamasinda bu verimleri önemli miktarda artirabilmeyi hedefliyoruz. Izmir kaplicalarinda bulunan ve yüksek sicakliklarda yasayan ekstrem bakteri türlerini kullanarak sürdürülebilir biyoekonomiye de katki saglamis olabilecegiz” dedi.



Hem deneyim hem bilgi

Bursiyer olarak projede yer alan ve çalismalari sürdüren Seymanur Ersoy ve Ilayda Akaçin ise, “Sürdürülebilir yakitlar içerisinde karbon emisyonuna sebep olmayan en temiz yakit olarak kabul edilen hidrojen, son yillarda dünya genelinde öne çikiyor. Buna yönelik bir çalismada yer almak, bize hem bilgi hem deneyim anlaminda çok sey katti. Projeye iliskin çalismalarimiz sürüyor. Heyecanli ve dikkat çekici bir çalismaya imza attigimizi söyleyebiliriz. Bize destek olan akademisyenlerimize çok tesekkür ediyoruz” diye konustu.

Dr. Mine Güngörmüsler’in yürüttügü projede, arastirmaci olarak da IEÜ’den Doç. Dr. Osman Doluca, Izmir Demokrasi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tugba Keskin Gündogdu ve Ispanya’dan Dr. Haris Nalakath Abubackar yer aliyor.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile