Başbakan Erdoğan, son günlerdeki gelişmelerle ilgili olarak Dolmabahçe Ofis'te gazeteci ve yazarlarla bir araya geldi.
Toplantının açılışında konuşan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin aslında en cesur adımlarını attıklarını, "Yeter söz de, karar da milletindir" anlayışından hareket ettiklerini, bunun altını doldurmanın gayreti içinde olduklarını kaydetti.
Çok sayıda reform yaptıklarını belirten Erdoğan, milli iradenin tüm süreçlere egemen olması için ne gerekiyorsa onu yaptıklarını, bu adımları atmaya devam edeceklerini söyledi.
"Elbette dirençlerle karşılaştık. Süreci durdurmaya yönelik çok sayıda komploya maruz kaydık" diyen Erdoğan, tüm bunların yanında hepsinin de üstesinden geldiklerini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, bunların hiç birinin, kendilerini yollarından döndürmediğini ve döndürmeyeceğini ifade ederek, "Önümüz kesildi. Hızımızı kesmek istediler. Son adımları yine hep buna yöneliktir. Ama biz yine vazgeçmedik, geçmeyeceğiz. 17 Aralık komplosunun, 30 Mart seçimleri öncesinde bir kez daha reform kararlılığımız kırmaya, böylece Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmaya yönelik bir hamle olduğu konusunda en küçük bir şüphemiz yok" dedi.
- "Asla masum ve rutin bir hukuk işlemi değildir"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, operasyonun 14 ay boyunca gizlendiğini, 17 Aralık'ta da tüm adalet ve emniyet hiyerarşisi atlanarak yapıldığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Yolsuzluk kisvesi altında ama aslında çok farklı boyutları olan bu operasyon asla masum, rutin bir hukuk işlemi değildir. Hukuki operasyon görünümlü bir paketin içine birbirinden çok farklı hedefler konulmuş, bir taşla bir kaç kuş vurmak değil, adeta kuş katliamı yapılmak istenmiştir. Operasyon daha ilk anından itibaren ulusal ve uluslararası medyanın eşliğinde ilerlemeye başladı.
Bütün operasyon dosyalarının üzerinde gizlilik kaydı olmasına rağmen yargının buna uymaması, bunları işleme koymadan önce servis etmesi çok anlamlıdır. Operasyona konulan isim de manidardır. 'Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu'. Yapılan iş tarihin en büyük yolsuzluk operasyonu olarak sunuldu. Sabah saatlerinden itibaren yazılı, görsel medyada, internette sosyal medyada bu tabirler sıkça kullanıldı ve hemen bir algı oluşturuldu. Ardından yine hukuksuz şekilde yasal olarak mutlaka gizli tutulması gereken belgeler, bilgiler, fotoğraflar basına sızdırılmaya başlandı. Buna paralel olarak adeta bir merkezden düğmeye basılmışçasına muhalefet partileri de bu topa girdi. Sabah operasyon yapıldı, akşam sorgu ve mahkeme süreci bitti. Düşünebiliyor musunuz? Bir savcının, zanlı olarak çağrılan kişiye eli cebinde söylediği şu: 'İki dakika süren var, anlat ve çık.' Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir sorgulama veya böyle bir yargı anlayışı olabilir mi?
Ne yazık ki ülkemiz bunları yaşadı yaşıyor. Tarihte bunlar yaşandı. Bunları biliyoruz. Ama şu anda da yine aynı şekilde böyle bir süreç işlendi ve işliyor. Efendilerinizin bundan haberi var. Gelsin şimdi efendileriniz sizi kurtarsın. Zanlı olarak davet edilen insanlara böyle bir şey yöneltilebilir mi? Tabii bunlar zaman içerisinde çok daha farklı bir şekilde medya ile paylaşılacak. Bu insanlar yaşadıklarını, muhatap oldukları konuları medya ile zaman içerisinde de paylaşacaklar."
- "Hedef yolsuzluk operasyonu değil"
Başbakan Erdoğan, operasyonun hukuka aykırı şekilde başlatıldığı gibi, hukuka aykırı şekilde masumiyet karinesi çiğnenerek yürütüldüğünü vurguladı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şurası çok ilginçtir. Her şeyden önce böyle bir operasyonla ilgili olarak önce yargı mensuplarının hukuka uyması şarttır. Yargının dışında olan eğer bir hukuksuzluk yapmışsa gereği neyse bu yapılır. Kim olursa olsun yapılır. Ben bunu defalarca, meydanlarda da açıkladım. Evladım da olsa aynı şekilde biz korumaya değil, hukukun arkasında durmaya gayret ederiz. Ama hedefin bir yolsuzluk operasyonu olmadığı, hedefin bir milli irade suikasti olduğu en başından itibaren son derece aşikardır. Yolsuzluk kılıfı altında bir kaç nokta hedef alınıyor ve oralarda sonuç alınmak isteniyor."
Adı "yolsuzluk" olarak konulan bu operasyonun arkasında ülkenin geleceği, ülkenin bekasına yönelik atılmış bir adım olduğunu ifade eden Erdoğan, "Burada çok ciddi ülkemin büyümesine yönelik bir suikast vardır. Birçok dev yatırımları, büyük yatırımlara girmiş ve girmekte olan girişimciler, burada haklarında dosya açılmak suretiyle henüz işlemler başlamadığı halde medyaya verilmek suretiyle lekelenmiştir" diye konuştu.
- "Bu bir küresel suikasttir aynı zamanda"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar bu ülkede milyarlarca dolarlık iş bitiren insanların, sadece bu hükümet döneminde değil, daha önceki dönemlerde de iş bitiren bu insanların, bundan sonra atacakları adımlarda dev yatırımlarla ilgili kredi noktasındaki durumlarının ne olacağını sorarak, şunları dile getirdi:
"Birçok bankalar kredibilite lekelendi anlayışı ile yaklaşırlarsa ki, temenni ederim ki böyle birşey olmaz, ama öyle olursa bu yatırımlar ne olacak? Bu bir suikast değil mi? Yıllık kapasitesi 100 milyonun üzerinde olan 3. havalimanını alan müteahhit firmaların burada adını verdiler. Bunların dışında aynı şekilde 3. köprü ile ilgili yani malum muhalefetin siyasi mücadelede yapamadığını bunlar şimdi farklı yollarla yapma gayreti içine giriyorlar. Dolayısıyla bu küresel bir suikasttir de aynı zamanda. Bu işin içinde bunlar da var. Bütün bu atılan adımlarda devletle hiç işi olmayan iş adamlarımızın da şu anda mal varlıklarına tedbir konulması yoluna gidilmesi manidar değil mi? Bunları öyle bir noktaya getiriyorlar ki, böyle bir lekelemenin içine giriyorlar."
(Sürecek)
Başbakan Erdoğan'ın, Gazeteci ve Yazarlarla Buluşması
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul merkezli operasyona ilişkin "Yolsuzluk kisvesi altında ama aslında çok farklı boyutları olan bu operasyon asla masum, rutin bir hukuk işlemi değildir. Hukuki operasyon görünümlü bir paketin içine birbirinden çok farklı hedefler konulmuş, bir taşla bir kaç kuş vurmak değil, adeta kuş katliamı yapılmak istenmiştir" dedi.