Başbakan Yardımcısı Babacan Açıklaması (2)

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı. Kurumların güven anketlerine ve kamuoyu çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargımız maalesef alt sıralarda çıkıyor" dedi.

"İhracatın Yıldızları-İhracatı Teşvik Ödülleri" töreninde Babacan, daha önce açıkladıkları 25 dönüşüm programının dışında iki önemli konu bulunduğunu, bunlardan birinin 17 Nisan'da Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan "Yargı Reformu Stratejisi" olduğunu anımsattı.

Babacan, devamla şunları kaydetti:

"Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için vermemiz gereken mücadele, mücadele diyelim çünkü maalesef bu 12,5 yıllık dönemde Türkiye birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o da maalesef yargı. Kurumların güven anketlerine ve kamuoyu çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargımız maalesef alt sıralarda çıkıyor. Yine halkımızın memnuniyetini ölçen araştırmalarda da memnuniyet seviyesinin hızla düştüğü bir alan.

Vatandaşlarımıza soruyoruz. Sağlık hizmetlerimizden memnun musunuz? Eğitimden memnun musun? Ulaştırmadan memnun musun? Bunları 2003 yılından beri soruyoruz. Buna, vatandaş memnuniyet araştırması diyoruz. TÜİK yapıyor. Çok geniş örneklem ile yapıyor. Fakat burada en hızlı düşüşün yargı hizmetleri olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla 17 Nisan'da açıklanan ancak gündem yoğunluğu sebebiyle belki de kamuoyunda işlenmeyen 25 dönüşüm programının hemen yanında artı bir diyebileceğimiz konu bu. Yargı Reformu Stratejisi."

Hepsinden önemli olan bir konununda eğitim olduğuna dikkati çeken Babacan, bununla ilgili de çok geniş çalışmaları bulunduğunu söyledi.

Yüksek öğretimle ilgili ayrı bir dönüşüm programları olduğunu ifade eden Babacan, "Onu tamamladık. Normalde bu programlar 25 değil, 26 idi. Fakat ideolojik ve siyasi tartışmaların bir bakıma kurbanı olabilir diye bu konuyu kenarda tuttuk, açıklamadık" dedi.

Ayrıca ilk, orta ve lise ile ilgili başta öğretmen stratejisi olmak üzere yapılacak çok iş olduğunu vurgulayan Babacan, bunların çalışmalarının önemli ölçüde hazır olduğunu fakat sakin bir ortamda seçim sonrası ve rasyonel bir iklimin hakim olduğu bir ortamda bunları kamuoyunun gündemine getirip bu reformları hayata geçirmek istediklerini ifade etti.

- "Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yapısal reform anlamında ev ödevleri hazır"

Aksi halde Türkiye nüfusunun büyük ve genç olduğunu bununla da övündüklerini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye büyük bir nüfusu olan ülke diyoruz. Bu nüfusumuzu eğitirsek, ülke daha yüksek katma değer üreten bir ülke haline gelecek. Bir ülkenin milli gelirinin hesap metotları farklıdır. Metotlardan bir tanesi de; o ülkede oluşturulan katma değerlerin toplamıdır. İşte o ülkede oluşturulan katma değerlerimize, emeğin ve beyin gücünün oluşturduğu katma değer en önemli faktör. Para zaten para kazanır. Az çok kazanır. Sermayenin zaten bir getirisi olur. Ama o emeğin, iş gücünün, beynin getirisi ancak ve ancak daha iyi eğitilmiş bir nüfus ile mümkün.

Cari açığımızın uzun vadede kalıcı olarak düşmesinin en belirleyicisi de bu olacak. Daha yüksek katma değer ürettiğimizde, daha iyi eğitilmiş bir toplum olduğumuzda, o zaman cari açık Türkiye'nin gündeminde olmayacak. Daha iyi eğitilmiş bir iş gücünün oluşturduğu ürün her şeye bedel. İhracatımızın kilogram fiyatını yükseltelim derken aslında emeğin, beynin katma değerini artırmaktan bahsediyoruz. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yapısal reform anlamında ev ödevleri hazır. Raylar döşendi. Bunların hepsi açıklandı. Kamuoyuna mal oldu. Önemli olan bundan sonra uygulamak."

- "Aldığımız tedbirler banka karlarını bir miktar etkiliyor"

Bu yapısal reformların önemli olduğunu ama bunların yanında bir de makro ekonomik çerçeve bulunduğuna dikkati çeken Babacan, makro ekonomik çerçevede ülkenin bütçesi, kamu maliyesi olduğunu söyledi.

Bütçe açığının geçen yıl milli gelirin yüzde 1,3'e ve kamu borcunun da milli gelire oranının yüzde 33'e düştüğünü anımsatan Babacan, bunun Türkiye'nin sağlam ayaklarından bir tanesi olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin bir başka sağlam ayağının bankacılık olduğunu dile getiren Babacan, bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyosu ortalama yüzde 16 civarında bulunduğu bilgisini verdi.

Babacan, dünyada pek çok ülkeyle mukayese edildiğinde bunun iyi bir oran olduğunu vurgulayarak, yasal oran yüzde 8 iken kendilerinin bunu fiilen 2003, 2004 yılından itibaren yüzde 12'ye çıkardıklarını hatırlattı.

Şu anda hiç bir bankanın sermaye yeterlilik oranının yüzde 12'nin altında olmadığını kaydeden Babacan, şunları kaydetti:

"Ama ortalamaya baktığımızda da şu anda yüzde 16'lık bir rakam görüyoruz. 2008-2009 küresel finans krizi bütün dünyayı kasıp kavururken ve dev bankalar batarken, tek bir Türk bankasına dahi bu krizde bir şey olmadıysa bunun en önemli sebebi zamanındaki ihtiyatlı yaklaşımımızdır. Bu durum, bankalarımızın kar/sermaye oranını biraz etkiliyor. Geçen sene bankalar sermayesine yüzde 12 para kazandırabilmiş. Enflasyonun yüzde 8 olduğu bir dönemde bu herhangi bir sektörde pek de iyi sayılacak bir getiri değil. Bunun farkındayız. Aldığımız tedbirler banka karlılıklarını bir miktar etkiliyor. Bunun da farkındayız ama istikrar adına ve ekonomimizin taşıyıcı sütunlarından olan bankacılık sistemimizin sağlam ve güçlü olması adına bunları yapıyoruz, uyguluyoruz."

Bir başka önemli ayağında para politikaları olduğunu belirten Babacan, bunun Merkez Bankası'nın çalışma alanı olduğunu söyledi.

Merkez Bankası'nın küresel şartların ve ülkenin içinde bulunduğu iç konjonktürün gereğini yapıyor olması gerektiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:

"Bunu da her durumda Merkez Bankası'nın gerçekleştiriyor olması lazım. Bu da önemli taşıyıcı bir sütun. Bu alana da son derece dikkat etmek gerekiyor. Özen göstermek gerekiyor. Makro çerçevede en önemli konular; bankacılık, kamu maliyesi ve para politikası... Bu üç sütunda sağlam olacak. Bu üç sütunun bir tanesi kesip gevşettiğinizde üç ayaklı bir sehpa nasıl ayakta durmazsa makro çerçeveniz bozulur.

Makro ekonomik istikrar ve makro çerçeve dediğimizde bu üç ayak var. Üçünün de sağlam olması gerekiyor. Birini gevşettiğinizde masa sallanır, tamamen kestiğinizde devrilir. Dolayısıyla üç ayağın üçüne de eş zamanlı olarak dikkat etmek zorundayız ki makro çerçevemiz sağlam olsun. Sağlam makro çerçevenin üzerine de mikro bazlı yapısal reformları tuğla tuğla inşaa ederek yönetmemiz gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bunlar, Türkiye için çok önemli konular."

- "Yapısal reformlar gerçekleşirse dünya ekonomisi tam yüzde 2 daha fazla büyüyor"

Yapısal reformların Türkiye'nin G20 dönem başkanlığında dünya içinde çok önemli konular olduğunu aktaran Babacan, dünyada yapısal reformların gerçekleştirilmesini istediklerini belirtti.

Hatta yapısal reformlarda G20 üyeleri için bir takip çerçevesini oluşturmak istediklerini kaydeden Ali Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Geçen sene ilk aralık ayında açıkladık. Şubat ayı bakanlar toplantısında bazı ülkelerin itirazı nedeniyle sonuçlandıramadık ama en sonunda Washington toplantısında bütün ülkeler kabul etti. Başkanlığını yaptığım toplantının sonuç bildirgesini okursanız orada ifadeler açık bir şekilde yazılı. Biz yapısal reformlarımızı ortak bir çerçeve içine koyacağız ve onları hep birlikte takip edeceğiz. 20 üyeden bahsediyorum. Yapısal reformların aksatılıp aksatılmadığı ile ilgili bir birimize karşı artık bir sorumluluk hissedeceğiz. Bir birimizi sorumlu tutacağız. Neden? Yapısal reformlar gerçekleşirse dünya ekonomisi tam yüzde 2 daha fazla büyüyor. 2018 yılına kadar bunlar gerçekleşirse, bu artı iki puan dünya ekonomisinin büyümesi demek."

(Son)

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile