İçel’de kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları ile buluşma toplantısına katılan Başbakan Binali Yıldırım, Gaziantep, Kilis, Osmaniye mitingleri nedeniyle İçel’deki toplantıya geç kaldığı için katılımcılardan özür dileyerek sözlerine başladı.
Sivil toplum kuruluşları gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmez kurumlar olduğuna değinen Yıldırım, “Sivil toplum örgütü gelişmeyen ülkelerde demokrasi gelişmez ve ülke gelişmez. Gönülleri bir kılmayı başarmış, ülkesi ve milleti için sorumluluk üstlenmiş insanların bir araya gelmesi, birlikte çalışması birlikte karar alması temsil ettikleri ülkenin veya ilin geleceği için hayati öneme sahip. Aynı amaç aynı hedef için bir araya gelmek hedefe ulaşmada mutlak bir sonucu getirir” dedi.
ABD, Kore gibi pek çok ülkenin başkanlık sistemiyle yönetildiğini aktaran Başbakan Yıldırım, baraj gibi sorunların da konuşulabileceği, mecliste daha çok temsile yol açılabilecek şeylerin yapılması gerektiği mesajını verdi. 2002 yılında yeni sisteme geçmeleri halinde bugün Türkiye’nin 5 kat büyümüş olacağını anlatan Yıldırım, 12 yıl ulaştırma bakanlığı yaptığı dönemde pek çok hizmetin engellerle karşılaştığını ifade etti.
Osmangazi Köprüsü, İzmir-İstanbul otoyolu, Ankara-İstanbul hızlı treni, Ankara-Sivas hızlı treni, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray, Avrasya Tüneli gibi büyük projelerle uğraştıklarını anımsatan Yıldırım, İçel’e bölgesel havalimanı yapacaklarını da kaydetti.
İçel’in Doğu Akdeniz’in sigortası durumunda olduğunu vurgulayan Yıldırım, kentteki organize sanayi bölgesinin 3 tane olduğunu, buradaki istihdamın 14 bine çıkartıldığını, dile getirdi.
Yeni anayasa için bazı partilere tekliflerde bulunduklarını ancak karşılık alamadıklarını bildiren Yıldırım, Kılıçdaroğlu’nun 1982 Anayasasına hayır oyu verdiğini söylediğini ancak bugün Türkiye’yi geliştirecek anayasaya engel olduklarını belirtti.
Türkiye’nin gelişmesine yönelik veriler de aktaran Yıldırım, Gezi olayları ile başlayan süreçte köprü, havalimanı, yolların yapılmasının istenmediğini ancak 14 yılda cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 19 bin 500 kilometre bölünmüş yol yaptıklarını, inşaat sürecindeki havalimanının da yurt dışındaki ülkeler tarafından hoş karşılanmadığını vurguladı.
"Bizim mevcut anayasamız büyümeyi engelliyor"
Başbakan Yıldırım, 10 gün sonra anayasa değişikliği referandumu yapılacağını hatırlatarak, yeni sistemin önemli noktalarını anlattı. Yıllarca Cumhurbaşkanı-Başbakan arasında yaşanan problemlerin ülkeyi geriye götürdüğü mesajı veren Yıldırım, Turgut Özal-Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz-Turgut Özal, Süleyman Demirel-Turgut Özal, Süleyman Demirel-Tansu Çiller, Bülent Ecevit-Ahmet Necdet Sezer arasındaki problemleri işaret etti. Yaşanan 2001 krizinin ardından Türkiye’nin sırtına yüklenen 638 milyar lirayı AK Parti hükümetinin ödediğini söyleyen Yıldırım, koalisyon partilerinin ülkeyi geliştirmediğine de vurgu yaparak, “1950-60 yılları arasında Demokrat Parti döneminde Türkiye 6.4 büyüyor. Dünya ortalaması 2.8. İki katından fazla. 1981-1993 arası Özal dönemi yüzde 5.1 büyüyor. Dünya ortalaması 2.9. AK Parti dönemi dünya ortalaması yine 2.9, Türkiye büyümesi 5.9, 2 katı. Koalisyon dönemine bakalım, 1994-2001 arasında 2.2, 1960-1979 arası 2.6. Ne yapmışız? Tek parti dönemlerinde Türkiye büyümüş, gelişmiş, koalisyon döneminde aldıklarını geri vermiş. Adeta 2 ileri 1 geri bile değil. Mehter yürüyüşü bile değil. 2 geri bir ileri. Kore 1987’de sistematik gitti. 1987’de milli geliri 3 bin 200 dolardı. Bizim milli gelirimiz de kişi başına bin 710 dolardı. Kore 30 yılda 28 bin doları aştı, biz neredeyiz? 11 bin dolardayız. Ülkede güçlü iktidar olursa istikrar olursa büyüme de devamlı oluyor. Bizim mevcut anayasamız büyümeyi engelliyor. Bürokrasiyi artırıyor, öyle artırıyor ki bir hamlede yapacağınız işi 3 hamlede yapıyorsunuz. Bu da zaman kaybı. Zamanın parasal değeri yok mu? Burada iş adamları var. En iyi siz bilirsiniz zamanın ne anlama geldiğini” diye konuştu.
Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadıkları sıkıntıları da anlatan Başbakan Yıldırım, bir kuruma genel müdür yardımcısı bile atayamadıklarını hatırlattı. Yıldırım, ateş çemberi altındaki Türkiye’nin bölgede güçlü olması gerektiğinin de altını çizerek, cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan darbeleri ve e-muhtırayı hatırlattı.
“Yüzde 50+1 oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı partizanlık yapamaz”
Yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın partili olması eleştirilerini de yanıtlayan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Bugünkü durum daha feci. Bugün Başbakan hem partisinin genel başkanı, hem Başbakan hem de grubu meclisin en büyük grubu, nasıl oluyor? Bakın buradaki yanlış şu. Milletin yüzde 50+1 oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı partizanlık yapamaz çünkü her taraftan oy alması lazım. Belirli bir bölgede güçlü olması gerekmiyor. Yüzde 50 oy demek 7 bölge, 81 vilayetten, her düşünceden oy alması demek. Dolayısıyla siyasetle, seçilen cumhurbaşkanının bağları zayıflıyor. Asıl olan, milletin genel tercihlerine tabi olmak. Asıl bu sistemde iktidar partisi istemediği zaman hiçbir kanun çıkmaz. Bakanlar aynı zamanda milletvekili. Milletvekili olduğu için yasamada yüzde 100 etkileri var. İstediği şekilde meclisi yönlendirebiliyor. Aynı zamanda icranın da içinde. Nasıl denetleyeceksiniz? Getirilecek sistemin 2 irade tanımladığını ve güçler ayrılığını mutlak şekilde sağlıyor. Birisi yürütme ve diğeri yasama ve denetim. Meclis asıl kimliğini kazanıyor. Çünkü hükümet kanun teklifi veremiyor yeni sistemde. Hükümetin en büyük gücü kanun teklifidir, meclis üzerinden kanun yapmaktır. Bu gücü kaybediyor. Kanunları kim yapacak? Meclis yapacak. Nasıl yapacak? Milletvekili kanun teklifi verecek. Komisyonlarda kanunlar olgunlaşacak. Yapılacak iç tüzük tadilatıyla genel kurulda temsili olarak oylanacak. İyi çalışılacak, komisyonlarda kanunlar olacak.”
’Cumhurbaşkanının kararnameyle ülkeyi istediği gibi yönetir, arsalara el koyar, muhtarları kaldırır, minibüs hatlarını kaldırır’ gibi iddiaları da kesin dille yalanlayan Yıldırım, pek çok konunun Anayasayla sınırlandırıldığını ve Cumhurbaşkanı’nın sadece günübirlik olaylar, bakanlıkların adı, sayısı, genel müdür, müsteşar, büyükelçi atamaları gibi düzenlemeler yapabildiğini söyledi.
Hayır kampanyası yürüten CHP’nin daha tutarlı şeyler söylemesi gerektiğini anlatan Yıldırım, korku, tehdit, ümitsizlik pompalamalarıyla millete iş yaptırmanın haksızlık olduğunu dile getirdi. Yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın 2 dönem seçilebileceğini de anımsatan Yıldırım, ’tek adam’ iddialarını da yalanladı. Yıldırım, Atatürk’ün CHP’ye vasiyeti olan ’Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarın’ sözünü de partinin tutmadığını dile getirerek CHP’nin bunu vesayet olarak anladığını ifade etti.
HDP, PKK, FETÖ, bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin güçlü hale gelmesini istemediğini bildiren Yıldırım, CHP’nin asla bunların arkasına takılmaması gerektiğini anlattı.
“Güçlü ülke, operasyon kabiliyeti olan ülkedir”
Suriye’ye müdahale konusuna da değinen Yıldırım, “Çünkü Türkiye ’ülkeme tehdit var’ dedi, füze atılıyor, insanların şehit ediliyor ve Suriye’ye girdi. Orada korunaklı bir alan oluşturdu. Bir şey yapamasaydık oradan roketler gelmeye devam edecekti. Bizim insanımız, çoluğumuz, çocuğumuz ölmeye devam edecekti. Güçlü ülke, operasyon kabiliyeti olan ülkedir. Operasyon kabiliyetiniz yoksa ne kadar ’ben güçlüyüm’ derseniz deyin gülümser geçerler. İş alemimiz için de sosyal hayatımız için de kardeşliğimiz için de böyle bir değişikliğe ihtiyacımız var. Bütünleşme içinde bu değişikliğe ihtiyacımız var. Yüzde 50+1 in altında iktidar olunmuyor. Bu Türkiye için çok önemli bir şey. Demek ki her kesimi her düşünceyi her etnik grubu temsil edeceksiniz. İçel en büyük örneği. Kürdü, Arabı, Yörüğü, Türkü, her mezhepten, her meşrepten insanlar var. Bu bizim zenginliğimiz. Ayrılıklarımız bizi ayrıştırmamalı. Bizim zenginliğimiz olmalı. Ne kadar farklılıklarımızı kucaklarsak, ne kadar birbirimize sevgimizi, saygımızı artırırsak o kadar ülkemizi ileri taşımış olacağız” diye konuştu.
Yıldırım, 15 Temmuz cuntacılarının, Esed’in yaptığını yapmaya çalıştığını belirterek milletin direniş ruhuna vurgu yaptı. Vesayet odaklarının mutlaka temizlenmesi gerektiğine vurgu yapan Yıldırım, derdinin koltuk olmadığının altını çizerek şunları söyledi:
“Siyasetçiler yanlış yapabilir, her seferinde düzelten de millet olur. 7 Haziran’da gördük. Millet yanlışı gördü ve 1 Kasım’da düzeltti. 5.5 ay sonra. Dünyanın hiçbir ülkesinde 5.5 ay sonra bu kadar tercih değiştiren başka ülke yok, bu da Türk milletinin basiretidir. Türk milletinin ferasetidir. Bu milletin ferasetine güvenmemiz gerekiyor. Ram olmamız gerekiyor ondan sonra bu sorunları ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunun için bu sistemde kişisel bir hesap yok, kişiler yok. ’Sen ne biçim adamsın koltuğun elden gidiyor kendini parçalıyorsun bunu değiştirmek için’ diyorlar. Bir şeyi anlamıyorlar. Bu koltuklar kimleri yordu. Kimler geldi, kimler geçti. Koltuk, size 2 tane zarf arasında gelir. Bir zarfla koltuğu verirler, bir zarfla koltuk gider. Önemli olan koltuk değil, koltuk sevdası değil, millet sevdasıdır. Millet kazanıyorsa bizim koltuğumuzun önemi yok. Bizim derdimiz kendi ikbalimiz değil. Bizim derdimiz bu ülke. Değişime ihtiyacı var. 15 yıldır yaşadığımız tecrübe bize bunu öğretti. O zaman dışındaydık. Söyleniyordu ama biz algılamıyorduk. Yaşayınca gördük dostlar. İstisnası yok. 1950-60 merhum Adnan Menderes diyor ki anılarında, ’Artık Cumhurbaşkanıyla o kadar anlaşmazlık had safhaya geldi ki canımdan bezdiriyor’ diyor. Geliyoruz 1970’de aynı 1980’de aynı 1990’da aynı. Çekişme, çatışma, kriz. Bedeli millet ödüyor. İstiyoruz artık bu millet bir daha ödemesin."
Başbakan Yıldırım, Mersin'de Kanaat Önderleriyle Buluştu
Başbakan Binali Yıldırım, “Önemli olan koltuk değil, koltuk sevdası değil, millet sevdasıdır. Millet kazanıyorsa bizim koltuğumuzun önemi yok. Bizim derdimiz kendi ikbalimiz değil. Bizim derdimiz bu ülke. Değişime ihtiyacı var. 15 yıldır yaşadığımız tecrübe bize bunu öğretti” dedi.