BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, MGK bildirisindeki tek dil vurgusuyla ilgili olarak, "Bu halk, yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne eğer bir ayrı devlet istemiyorsa, ayrı bayrak istemiyorsa ve çok ağır bedel ödüyorsa, bunun tek talebi de dil ve kültürse ve halen yönetenler de 'bu dil, bu kültür olmaz' diyorsa, o zaman şiddete davetiye çıkarmaktır" dedi.
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve Batman Milletvekili ve BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi'ni ziyaret etmek istedi. Ancak müze görevlileri resmi açılış yapılmadığı gerekçesiyle ön bahçeye gelen milletvekillerinin içeriyi gezmesine izin vermedi. Bunun üzerine Sakık, dün Altındağ Belediye Başkan Yardımcısını telefonla aradı ve müzeyi gezmek istediklerini söyledi. Dün Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın basın mensuplarıyla
müzeyi gezdiğini hatırlatan ancak yine de ret yanıtı alan Sakık, "Keşke daha önce geldiğimizde de 'cezaevi kapalı, içeri almıyoruz sizi' deselerdi. Ama sanık olarak gelince bütün kapılar açılıyor" dedi.
Hangi gerekçeyle alınmadıklarının sorulması üzerine ise Sakık, "Hiçbir gerekçe yoktur, bir keyfiyet vardır. Siz de tanıklık ettiniz. İşte bu ülkede demokrasi bu. Kişiden kişiye değişiyor. Yani Sayın Kültür Bakanının sahip olduğu haklara, Sayın Birdal da ben de sahibiz; hepimiz de olmalıyız. Ama ne hikmetse işte görüyorsunuz bunu" dedi. Bir gazetecinin, 'Bu sefer istediğiniz halde cezaevine giremiyorsunuz yani?' şeklindeki sorusuna ise Sakık gülerek karşılık verdi.
Sakık, bir soru üzerine, cezaevinin birkaç bölümünde kaldığını belirterek, "Görüş yerinde sevgili eşimle, annemle göz göze geldiğimiz yerleri görmek istiyordum. Arkadaşlarımızla, Sevgili Orhan Doğan ile kaldığımız yeri görmek istiyordum. Deniz Gezmiş'in asıldığı dar ağacını dün televizyonda gördüm, onları görmek istiyordum. İnsanlığa karşı suç işlenmişti, o suç yerlerini, işkence yerlerini görmek istiyordum. İçerde yargısız infazların olduğu döneme tanıklık ettik. Ama ne hikmetse bir belediye başkanı
'biz sizi içeri almıyoruz' diyebiliyor" diye konuştu.
Bu cezaevinde en çok neyi unutamadığının sorulması üzerine de Sakık, "Eşimi de kaybettim. Eşim de tabii geldiğinde görüş yerinde göz göze gelirdik. Annemle gelirdi. Onları hiç unutamam. Bugün onları yad etmeye geldim. Ama bunu bile çok gördüler" dedi.
"BİLDİRİ, DEMOKRASİ AYIBI"
Sakık, Birdal ve Bengi burada gazetecilerin dün yayınlanan ve tek dil, tek bayrak, tek devlet, tek vatan vurgusu yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisiyle ilgili soruları da cevaplandırdı. Sakık, bildiriyle ilgili olarak, "Parlamento kuşatılmıştı. Bizi apar topar getirdiler. Uzun süre burada 1 yıla yakın dava açılmadı. Yani hepimiz o süreçleri yaşadık geldik. O süreçler gerçekten Türkiye'nin sorunlarını çözmüş olsaydı, bildiriler çözmüş olsaydı bugün burada olmayacaktık. Veya bugün Kürt sorununu
konuşmuş olmayacaktık. Demek ki bu sorunlar, bu bildiriler, yani orada kaş göz çatarak halkı tehdit ederek sorunların çözülmediğini aslında bizi yönetenler görmeli. Ama ne yazık ki halen bu bildiriler yayınlanıyor. Bu da demokrasinin ayıbıdır. Kürsüde demokrasi için nutuk atan başbakan, arkasından MGK'da bu tür bildirilerin yayınlanması gerçekten demokrasi açısından, ülkemiz açısından hoş değil" değerlendirmesini yaptı.
Bu bildirinin ardından da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugün Diyarbakır'a yaptığı ziyaretin hatırlatılması ve Gül'den nasıl bir mesaj beklediklerinin sorulması üzerine ise Sakık, şöyle konuştu:
"Kürtçe 'pine' diyorlar, Türkçesi de 'yama'. Diliyoruz umuyoruz, bu son dönemlerdeki gerginliğin yansıması Diyarbakır'a farklı olur. Yani Sayın Cumhurbaşkanımız Diyarbakır'a yama yapmak ya da Kürtçe pine yapmak üzere gitmez. Gerçekten sorunun çözümüyle ilgili yüreğinden, beyninden ne geçiyorsa ona söylemelidir. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanının Meclis'te yaptığı konuşmada da bu sorunun adını net koyan, ilk kez hatta 90 yıllık cumhuriyet süresince ilk kez bir özür şeklinde bir açıklamaydı. Kürt sorunun artık
şiddetin dışında çözülmesi gerektiğini söylüyordu. Bu çok önemliydi. Bunun ruhuna uygun davranır yani iki dille ilgili, bu insani talebi orada bunu seslendirmesi daha çok önemli olur. Güroymak'a Norşin demişti. Bugün diliyorum, umuyorum; Diyarbakır'a indiğinde de 'Ey Amedliler nasılsınız?' derlerse çok mutlu oluruz. Böyle jestlere ihtiyacımız var hepimizin."
"ŞİDDETE DAVETİYE"
MGK bildirisindeki tek resmi dil vurgusunun hatırlatılması üzerine de Sakık, "Yaşananlardan insanlar hiç ders çıkarmaz mı Allah aşkına? Bu halk, yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne eğer bir ayrı devlet istemiyorsa, ayrı bayrak istemiyorsa ve çok ağır bedel ödüyorsa, bunun tek talebi de dil ve kültürse ve halen yönetenler de 'bu dil, bu kültür olmaz' diyorsa, o zaman şiddete davetiye çıkarmaktır" dedi.
MGK'nın değil siyasetin söz ve karar sahibi olması gerektiğini ifade eden Sakık, Demokratik Toplum Kongresinden çıkan taleplerin konuşulması gerektiğlfdldığı dar ağacınini anlattı. 'Şiddete davetiye çıkarmak' ifadesini açması istenen Sakık, "Eğer siz sorunları çözmezseniz geçmişin argümanlarıyla hareket ederseniz, yani ret ve inkar politikalarınız devam ederse şiddete davetiye çıkarmaktır bu. Yani dünkü kararlar budur. Biz de buradan feryat ediyoruz. Şiddet artık bu sorunda çözüm olmamalıdır. Yıllardır
bu yol bu yöntem denendi. Bunun dışında yeni bir yol ve yöntemin denenmesi gerektiğini söylüyoruz. Yani siyaset dünyası niçin var. MGK gel dediğinde, gidip talimat almak için yoktur. Hani Türkiye'yi özgürleştireceklerdi. Hani yeni bir anayasa sözü veriyorlardı" diye konuştu.
"BİLDİRİYİ TANIMIYORUZ"
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız ise, Anayasa'ya göre MGK'nın aldığı kararların bağlayıcı kararlar olmadığını belirterek, "Tavsiye niteliğindedir. Bizim açımızdan hiç bağlayıcılığı yoktur. Onu da belirtelim. MGK'nin aldığı kararlar 12 Eylül ürünüdür. Ama mevcut anayasaya göre de bağlayıcılığı yoktur. Tavsiye niteliğindedir. Biz bu tavsiyeyi kabul etmiyoruz. Bizi reddeden, kabul etmeyen MGK kararlarını zaten tanımıyoruz" değerlendirmesini yaptı.
"GÜL'ÜN ZİYARETİ BİLDİRİ İLE GÖLGELENDİ"
BDP Diyarbakır Milletvekili Birdal ise, MGK bildirisi ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bugünkü Diyarbakır ziyaretinin gölgelendiğini belirtti. Birdal, şöyle konuştu:
"Halkımız önemli beklentiler içine girmişti. Çünkü bu ziyaret sıradan bir ziyaret değildi. Bir yandan demokratik özerkliğin, ki Türkiye'nin demokratikleşmesi ve bir arada yaşaması açısından olmazsa olmazını oluşturan demokratik özerklik projesinin ve anadil hakkının konuşulduğu bir sürece rastlamış olması, kuşkusuz bu ziyarete ilişkin beklentileri arttırmıştır. Özellikle de Sayın Başbakan'ın bütçe görüşmelerinde, sil baştan yapıp Kürt sorununu yeniden ret ve inkar edişi, bu ziyareti daha önemli
kılmıştır. Öte yandan bir eylemsizlik kararı sürüyor, Haziran ayında sonlanacak olan, yeniden silahların konuşma olasılığının olduğu Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda elbette ne düşündüğü önemli. Diğer taraftan ana dil hakkı, kamusal alanda bu hakkın kullanılması konusu, ki 13 Ocak'ta KCK davası var. Belediye başkanlarımızın, insan hakları savunucularımızın, arkadaşlarımızın adil yargılanma ve savunma hakkının kullanılacağı bir duruşma olmalı bu. Bu bakımdan biz bu ziyareti çok önemsiyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanının vereceği mesaj sadece Diyarbakır halkı için değil Türkiye halkı açısından da çok önemli. Ama ne yazık ki dünkü bildiri bu beklentileri gölgelemiştir. Bu gölgeyi umarız bugün Sayın Cumhurbaşkanı kaldırır. Aksi takdirde, geçmişte çok iyi şeyler olacağı söylenmişti ve bunun karşılığı olmadı. Bu kez umarız olur. Önemli bir süreçten geçiyoruz. Bir yandan eylemsizlik kararında takvim ilerliyor; öte yandan da ana dil hakkının kabulü konusunda umarız bugün Sayın Cumhurbaşkanı Milli Birlik
Güvenlik Kurulu'nun bildirisiyle gölgelenen bu beklenti ve umudun üzerindeki gölgeyi kaldırır."
Bdp'li Vekiller Ulucanlar Cezaevi'ne Alınmadı
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, MGK bildirisindeki tek dil vurgusuyla ilgili olarak, "Bu halk, yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne eğer bir ayrı devlet istemiyorsa, ayrı bayrak istemiyorsa ve çok ağır bedel ödüyorsa, bunun tek talebi de dil ve kültürse ve halen yönetenler de 'bu dil, bu kültür olmaz' diyorsa, o zaman şiddete davetiye çıkarmak