Bilecik Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Nezir Ayhan, İl Özel İdaresi işbirliğinde yürütülen ve 2015 yılında tamamlanması planlanan proje kapsamında görev alan 10 akademisyenin, iç su balıkları, sürüngenler, çift yaşarlar, damarlı bitkiler, memeliler, tohumsuz bitkiler, kuşlar ve omurgasız hayvanlarla ilgili literatür temelli arazi çalışmaların yapıldığını kaydetti.
Akademisyenlerin il genelinde yaptığı çalışmalarda, çift yaşarlar ve sürüngenler bakımından zengin bir envantere sahip olduğunu belirten Ayhan, "Akademisyenlerce yapılan çalışmada, çift yaşarlara ait 10 kurbağa türünün mevcut olduğu ve Türkiye'nin yüzde 30 türünü Bilecik'te barındırdığı, sürüngenlerin ise toplam 3 kaplumbağa, 13 kertenkele ve 12 yılan türü olmak üzere toplam 28 tür barındırdığı, Türkiye'nin yüzde 21 sürüngen çeşitliliği içerdiği tespit edildiği, türlerin tamamının zehirsiz ve zararsız olduğu ve ekolojik dengenin sağlanmasında önemli bir görevleri olduğu vurgulandı. Ayrıca, damarlı bitkiler konusunda çalışan ve arazi çalışmaları devam eden projede, literatür ve gözlem çalışmalarına göre 1500 tür çeşitlilik Bilecik'te bulunuyor" dedi.
Projede görev alan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biyoloji bölümünden Doçent Dr. Çiğdem Gül, Bilecik'te biyoçeşitlilik çalışmasını çift yaşar uzmanı olarak görev yaptığını anlatarak, "Bilecik'te yaklaşık 10 çift yaşar türü kurbağalar var, Tabii bu oldukça fazla bir çeşitlilik, çünkü Türkiye'nin yüzde 30'nu tekabül ediyor, bu da Türkiye'deki kurbağaların yüzde 30'u Bilecik'te dağılış gösteriyor. Burada Sakarya nehri büyük bir faktör olmasından geniş yayılıma sahip oluyorlar. Bilecik çift yaşarlarda oldukça zengin" ifadesinde bulundu. .
Doç. Dr. Murat Tosunoğlu da Bilecik'in yüzde 21'lik sürüngen grubunu temsil ettiğini ve bu yönüyle önemli bir yer tuttuğunu belirterek, "Bölgenin zengin olmasının sebebi hem Kuzeydeki hem Güneydeki hem Orta Anadolu'daki hem de Batıdaki türleri birleştiren merkezlerden birini oluşturuyor. Bu nedenle de biyoçeşitlilik olarak Bilecik yapısal ve coğrafik özelliğinden tür çeşitliliğini barındırıyor" dedi.
Anadolu üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cengiz Türe ise Bilecik'in küçük sınırları olmasına rağmen değişik yüksekliklere ve 3 coğrafik bölgenin kesişim bölgesinde olması nedeniyle oldukça zengin bir biyo ve eko sistem çeşitliliğe sahip olduğunu söyledi.
Biyolojik varlığın ve biyo çeşitliliğin ortaya konmasında kentin hem bilimsel hem kültürel hem de bundan sonraki gen kaynakları açısından, değerlendirme olanaklarından sağlaması nedeniyle önemli bir proje olacağını anlatan Türe, şunları kaydetti:
"Bilecik içerisinde var olan hem bitkisel hem hayvansal hem de biyolojik varlığı çeşitliliği hemen hemen büyük oranda ortaya konulması gerçekleşmiş olacak. Buradaki en önemlisi insanlarımıza biyolojik çeşitliliğin varlığının anlatılması. Bunların korunması sadece yasa ve yönetmeliklerle, cezai uygulamalarla değil insanlar tarafından gönüllü olarak biyolojik varlığın korunması açısından büyük önem taşıyor. Bizim gözlemlerimize dayalı verilere baktığımızda 1500'ün üzerinde bir bitki çeşitliliğine sahip. Yaklaşık bunlarında yüzde 20-30 oranında da endemizm olduğunu söyleyebiliriz. Endemik kavramı bitkilerin yalnızca ülkemizde bulunmasını ifade etmektedir, dünyada başka bir yerde bulunmuyor. Bu nedenle de herhangi bir şekilde yok olduklarında yerine koymak zor oluyor."
Ayrıca arazi çalışması sonucunda yakalanan yılan ve kurbağa gibi türler doğal yayılış alanlarına geri bırakıldı.
Bilecik'in Biyolojik Çeşitliliği Araştırılıyor
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 2013 yılında ülke genelinde başlatılan "Ulusal biyolojik çeşitlilik envanter ve izleme" projesi kapsamında Bilecik'te karasal ve iç su ekosistemleri biyolojik çeşitlilik envanter ve izleme işi projesi çalışmalarının devam ettiği bildirildi.