İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Balyoz davasında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt da tanık sıfatıyla ifade verdi. Dava konusu 5-7 Mart 2003 tarihinde yapılan 1. Ordu bemineri yapıldığında Genelkurmay İkinci Başkanı olduğunu belirten Büyükanıt, 'Yapılan plan seminerleri ve harp oyunlarıyla alakalı sonuç raporları, üst komutanlıklara silsile yoluyla imzalanarak ulaştırılırdı. ' dedi.
Dava konusu seminere ilişkin sonuç raporunu kendisinin de imzaladığını belirten Büyükanıt, 'Ben bu raporu onayladım ama içinde bulunanları onaylama anlamına gelmez kesinlikle. Benim onayım, sadece raporun askeri yazım kurallarına göre hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkindi. Ancak içeriği konusunda da şunları söyleyebilirim. Hukuk müşavirlikleri ve gerekli makamlara bu raporu incelettirdik. Hukuk dışı herhangi bir durum görmedik. Bir senaryo yapmak, bahsedilen ülkeye taarruz yapılacağı anlamına gelmez. Bu raporlarla kuvvet istenen ve zaafiyet bulunan alanlara ilişkin teklifler de sunulabilir. ' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Ömer Diken, 'İlker Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olduğu dönemde Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosunun (OEYTS) o zaman oynanmaması yönünde bir mesaj emri göndermiş. Ancak bu emre rağmen OEYTS oynanmış. Bu emri gördünüz mü, bilginiz var mı? ' diye sordu. Böyle bir emirden haberinin olmadığını söyleyen Büyükanıt, 'Kara Kuvvetleri Komutanlığı 'nın bir tasarrufudur. Genelkurmay Başkanlığı'na bu konuda bilgi vermek zorunluluğu yoktur. ' ifadesini kullandı. Büyükanıt, kendisi imzaladıktan sonra raporu Genelkurmay Başkanı 'na gönderdiğini belirterek, 'Birkaç gün sonra da komutanın makamına çıkarak bu konuda bir direktifi olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi. ' şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı Diken, öğleden önce dinlenen Kalyoncu ile Karabay'a sorduğu soruyu Büyükanıt'a da sordu. Diken, 'Seminerin gözlemci sonuç raporunun bazı yerlerinde yazıların altı çizilmiş. Bu bölümleri kimin çizdiğini merak ediyorum. Belki davaya doğrudan etkisi olmayacak ama bu konuların üzerinde durulduğu akla geliyor. Sizdeki rapor suretinde de altı çizili yerler var mı? Genelkurmay Başkanlığı'ndan aldınızsa belki bizdeki suretten farklı olabilir. Acaba soruşturma aşamasından sonra mı çizildi yoksa sizde mi çizildi? ' diye sordu. Tanık Büyükanıt ise bu soruya, 'Ben, görev yaptığım yerlerden bir kağıt parçası bile almadım. Bu suret de avukatım tarafından bana verildi. Muhtemelen sizlerdeki suret ile aynıdır. Ancak şunu söyleyebilirim ki seminerden sonra bana geldiğinde bu konuların altını ben çizmedim. Hatırladığım tek konu raporun kendisidir. ' açıklamasını yaptı.
Üye hakim Ali Efendi Peksak ise, ordu seviyesinde yapılan bir seminere Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının katılması konusunda bir usul var mıdır? ' diye sordu. Böyle bir usulün olmadığını söyleyen Büyükanıt, 'Eğer katılma durumu varsa Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları katılırdı fakat bu nezaket gereği yapılırdı. ' dedi. Bunun üzerine Peksak, 'Madem seminere nezaket gereği katılırdı da seminerin sonuç raporunu da nezaketen imzalaması beklenmez mi? ' şeklinde soru yöneltti. Büyükanıt ise böyle bir zorunluluğun olmadığını söyledi.
Peksak da sonuç raporunda, 'Körfez savaşı sonrası milli mutabakat hükümetinin kurulması, sivil toplum örgütlerinin yeniden yapılandırılması ve MİT Başkanlığı'na asker kişilerin getirilmesi konularının altının kim tarafından çizilmiş olabileceğini sordu. Büyükanıt, bu konuda bir fikri olmadığını söyledi.
Plan semineri ya da harp oyununun bir senaryoya göre yapıldığını ifade eden Büyükanıt, 'Seferberlikten sıkıyönetime kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Seferberlik ya da sıkıyönetimin ilan edilmesi de senaryo kapsamında normaldir. Varsa, bu askeri bir harekattır. Dolayısıyla mantıktan uzak değildir. MİT Müsteşarlığı 'na askeri kişi getirilmesi de hayali değildir. Yakın tarihe kadar MİT Müsteşarlıklarında asker kişiler vardı. Sıkıyönetim merkezlerinin komutanlık karargahı olması da böyle bir durumda gayet normal bir uygulamadır. ' dedi.
'ŞU ANDA EN ÖNEMLİ TEHDİT: TERÖRDÜR '
Üye Hakim Murat Üründü ise, dava konusu 2002 ile 2003 tarihlerinde tanık Büyükanıt'tan Türkiye'de en öncelikli tehdidin ne olduğunu sordu. Zaman zaman tehdit önceliklerinin değişiklik gösterebildiğini belirten Büyükanıt, 'Günümüz için sorarsanız yıllardan beri Türkiye'nin başının belası olan ve olmaya devam eden terörü birinci sıraya koymamız gerekir. ' dedi. Üründü'nün, 2002-2003 yıllarında irticanın birinci öncelikli olarak iç tehdit içerip içermediğini sordu. Büyükanıt ise, 'O dönemi bilmiyorum. İrtica, silahlı kuvvetler tarafından her zaman bir tehdit olarak görülmüştür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. İrtica, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel esaslarına tehdittir. Laikliğe karşı bir tehdit görülüyorsa bu bir tehdittir. Anayasamızın temel değerlerine karşı bir tehdit varsa bu bir tehdittir tabii. İrtica geniş kapsamlıdır. Herkes kendine göre değerlendirebilir. ' diye konuştu.
Savcı Hüseyin Kaplan, 'Seminerin sonuç raporunda İstanbul ili için ilave 4 tugaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Ancak o döneme ilişkin basında yer alan bazı söylentiler var. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Çetin Doğan'ın İstanbul'da istenilmeyen işler yaptığını öğrenmiş ve bu durum ciddi sıkıntılar doğurmuş. Çetin Doğan'ın 4 tugay daha istemesine rağmen 1. Ordu 'ya bağlı bulunan bazı birimler, farklı komutanlıklar emrine kaydırılarak olası bir darbeyi engellediği rivayet ediliyor. ' dedi. Büyükanıt da, 'Böyle bir bilgim yok. Kusura bakmayın. Ancak, ben de İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı yaptım. İstanbul, idare edilmesi güç şehirlerden biridir. Takviye ihtiyacı olan bir ildir ve bunun da seminerde dile getirilmesi normaldir. Bu takviye, savaş durumu nedeniyle değil, toplumsal olaylarda emniyet güçlerine takviye olmak amacıyla gereklidir. ' karşılığını verdi.
Yaklaşık 2 saat mahkemede kalan Büyükanıt, Silivri 'den ayrıldı.
Büyükanıt, Balyoz Davasında Tanık Olarak Dinlendi
Balyoz davasının bugünkü duruşmasına gelen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, yaklaşık iki saat tanık olarak ifade verdi.