Türkiye'nin her bölgesinden hasta kabul eden 376 yatak kapasiteli hastanede görev yapan sınıf öğretmeni Nezih Yaşar Bor'un sabah mesaisi büyük çocukların uzun süre tedavi gördüğü servisleri dolaşıp hastaları ziyaret etmesiyle başlıyor.
Çocukları hastane bünyesindeki sınıfa davet eden Bor ve diğer öğretmenler, onkoloji bölümünde kalan veya yatağından kalkamayacak durumdaki diğer hasta çocuklara da eğitim veriyor. Sağlıklı yaşam süren birçok çocuğun zaman zaman okula gitmek istemediğini ancak hastanedeki çocukların da yataklarından terlik ve pijamalarla kaçarak sınıfa gelmeye çalıştığını söyleyen Bor, AA muhabirine eğitim ve moral çalışmalarını şu sözlerle anlatıyor:
"Burası çok büyük bir hastane. Okul çağı çocukları için burada bir sınıfımız var. Cerrahi ve onkoloji hastalarına da yatak başında ders veriyoruz. Zaman zaman gönüllü öğretmenlerimiz de oluyor. Okul çocuğun yaşamında büyük bir tutuyor. Hastalanan bir çocuk veya ailesinin en büyük korkusu okuldan kopmak, eğitim alamamak, sene kaybı oluyor. Biz burada ilköğretim birinci kademe eğitimi vermeye çalışıyoruz. Ders aralarında hemşire ya da sağlık görevlisi gelip çocuğu ilaç, iğne, yemek, tetkik veya muayene için sınıftan alıyor. Okulumuzda zaten zil yok. Çocuk uygun olduğunda yeniden dersine dönüyor. İstedikleri zaman geliyorlar, böylelikle daha mutlu ders yapıyorlar, onlar mutlu olunca bizler de mutlu oluyoruz."
-"Onlar bütün gün hastanede"
Bazı çocukların aylar boyu günün her saatini hasta yatağında geçirdiğini, bu çocuklar için 1-2 saat eğitimin veya gönüllüler tarafından düzenlenen etkinliklerin büyük önem taşıdığını dile getiren Bor, hastane sınıfının çocuklar için anlamını da şöyle anlatıyor:
"Onkoloji servisindeki bir çocuğun tedavisi yıllar boyu sürebiliyor. 24 saat hastanede kalan küçük hasta için 1-2 saat eğlenebilmek, sınıf ortamını yaşayabilmek çok önemli. Bazı çocuklar hiç normal okula gitmeden 1. sınıftan 3. sınıfa kadar burada eğitim alıyor. Bir okula giderken hastalanmış ve buraya gelmişse ders durumu hakkına okula ve öğretmenlerine bilgi veriyoruz. Bu sınıf, onların hem okuldan kopmamasını sağlıyor hem de tedavilerini olumlu etkiliyor. Biz de onların hastalığını hiç sormuyoruz. Ancak özellikle kanser hastası çocukların yataklarına gidiyoruz. İstekli olurlarsa, takati varsa kitap okuyor, bulmaca çözüyor ya da o ne isterse onu yapıyoruz. Bazen hiçbir şey yapmasak, saçsız başını okşasak bile onun için bu çok şey ifade ediyor."
Hastane sınıfında eğitim gören Arda Bilgitay'ın annesi Dilek Bilgitay da 6 yaşındaki oğlunun astım krizi nedeniyle tedavi edildiğini, okuma yazmayı hastanedeki sınıfta öğreneceğini vurgulayarak, hem hastaneden hem de öğretmenlerden çok memnun kaldığını dile getirdi.
-Onlar da ya öğretmen ya doktor olmak istiyor
Devamsızlık listesi, öğrenci sayısı gibi kavramların bulunmadığı sınıfta okumayı öğrenen Arda Bilgitay, çizgileri, resim yapmayı, öğretmenleri ve doktorları sevdiğini, 5 yaşında ana okulu eğitimi alan Fatma Kutluata da doktor olmak istediğini anlattı.
İzmirli 6 yaşındaki Nilsu Yağmur Gürbüz de çocuk gözüyle hasta olmayı, hastanede yatmayı, hastanede yatarken eğitim almayı şu sözleriyle aktardı:
"Hastalandığım için buraya geldim. Karnım ağrımaya başlamıştı. Doktorlar dedi ki 'çok kilo almaktan oluyormuş '.Arkadaşlarım hastanede okul olduğunu haber verince ben de geldim ve çok sevdim burayı. Çizgileri, arkadaşlarımla paylaşmayı, eğlenmeyi seviyorum. En çok da Paris'i öğrenmek istiyorum. Büyüyünce profesör doktor olacağım. Böylelikle bütün hastaları iyileştireceğim."
Balıkesirli 10 yaşındaki Fatma Nur Kaya, "Benim eski sınıfımda herkes vardı, çok kalabalıktı. Bazen sınıfları karıştırıyordum ama burada bir sınıf var, o yüzden karıştırmıyorum. Burayı daha çok sevdim. Bazen ders yapıyoruz, bazen oyun oynuyoruz" dedi.
Çocuk Hastaların Başucundaki Öğretmen
İzmir'de Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uzun süre tedavi gören çocuklar, ders zilinin hiç çalmadığı, devamsızlık sınırının bulunmadığı ve öğrenci sayısının her gün değiştiği hastane bünyesindeki sınıfta eğitim alıyor.