Dijital Teknoloji Gazetecilikte Ezberleri Bozdu
Daktilonun devrim sayıldığı dönemleri geçerek teknolojideki gelişmelerle dijital dünyaya açılan gazetecilik, internet ve sosyal medyanın taşınabilir cihazlarla uyumlu hale getirilmesiyle daha da biçim değiştirdi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özçağlayan: 'Özellikle son 56 yıldır mobil internetin gelmesi, taşınabilir cihazların üzerinden her şeyi takip etmenin, üretmenin ve dağıtmanın mümkün olması, ezberleri bozdu' 'Güven sorununa rağmen sosyal medya 'ana akım' etkinliğe doğru ilerliyor. Gazeteler ve gazeteciler bu değişime ve dönüşüme kendini hazırlama çabası içerisinde. Okur ne durumda? Okur her şeyi anında istiyor, ayağına gelsin istiyor' 'Dünya döndüğü sürece bu meslek devam edecek. İnsanın habere ve bilgiye ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyeceği için bu haberi ona getirecek insanlara ve araçlara her zaman ihtiyacı olacak' 'Doğru haber bazen hıza yenik düşüyor. En hızlı haber daima en doğru haber değildir'
İnsanlığın en köklü unsurlarından iletişim, dünyanın en eski ve güncel meslekleri arasında yer alıyor. İletişimin gelişmesiyle haberleşmeye dönüşen sistemde insanlar, zaman içerisinde birbirleriyle; bazen dumanla ya da kuşla, kimi zaman da kil tabletlere veya kayalara yazılan yazılarla haberleşmiş. İnsanın öğrenme ve haberleşme ihtiyacına karşılık veren, "Dünya döndükçe var olacak" meslek grupları arasındaki gösterilen gazetecilik, gelişen teknolojiyle de her geçen gün kendini yeniliyor.
Daktilo başta olmak üzere analog yazı makinelerinin devrim sayıldığı dönemleri geçerek teknolojideki gelişmelerle dijital dünyaya açılan gazetecilik, internet ve sosyal medyanın taşınabilir cihazlarla uyumlu hale getirilmesiyle yeni boyut kazanmaya devam ediyor.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Özçağlayan, gelişen gazetecilik teknolojisinin dünü ve bugününü AA muhabirine anlattı. Özçağlayan, herkesin değişimden bahsettiği bir dönemden geçildiğini, özellikle teknolojinin bu dönemde belirgin bir faktör olarak kişinin karşısına çıktığını belirtti.
Teknolojinin, değişimin en önemli dinamiklerinden biri olduğunu ve hayatın her alanını etkilediğini dile getiren Özçağlayan, etki alanı içerisinde; habere ulaşma, haberi üretme ve haberi tüketme dinamiklerinin de yer aldığını söyledi.
İletişim alışkanlıklarında özellikle son 20 yılda internetin insan hayatına girmesiyle büyük değişimler yaşandığını vurgulayan Özçağlayan, "2000'li yılların başından itibaren internetin derinlik kazanması, altyapısının gelişerek hızlanması internetin boyutunu da değiştirdi. Bunun yanına özellikle son 5-6 yıldır mobil internetin gelmesi, taşınabilir cihazların üzerinden her şeyi takip etmenin, üretmenin ve dağıtmanın mümkün olması ezberleri bozdu." dedi.
Gazetecilikte gelişen teknolojiyle birlikte kağıttan elektroniğe geçiş olduğunu aktaran Özçağlayan, "Kağıt gazete halen varlığını sürdürmesine rağmen kağıttan elektronik ortama doğru bir geçiş var. Gazetelerin bir kısmı bunu öngördü, kendini buna hazırladı. Bir kısmı öngöremedi, kendini hazırlamakta geç kaldı. Ama şu anda herkes buraya doğru bir dönüşüm içerisinde. Dolayısıyla teknolojinin temel dinamiğini oluşturduğu değişim medyayı da etkiliyor. Medya ekonomisinde dinamikleri, okur-gazeteci ilişkisini, editoryal süreçleri, haberin üretim ve dağıtım süreçlerini etkiliyor." ifadelerini kullandı.
Özçağlayan, kağıda basılı gazeteler için biçilen sürelerin dolduğunu belirterek, gazetelerin tirajlarda düşüş yaşanmasına rağmen halen varlığını sürdürdüğüne işaret etti.
Özçağlayan, "Televizyonun hayatımıza girmesiyle birlikte gazete tirajları düşmeye başladı. Türkiye'ye televizyon geç geldi ama ABD'yi örnek gösterirsem, 1960'larda televizyon altın yıllarını yaşıyordu ABD'de. Gazete tirajlarında düşüşler başlamıştı." değerlendirmesinde bulundu.
- "Telgraf icat edildiğinde 'gazetecilik öldü' denilmiş"
Gelişen gazetecilik teknolojisine değinirken, geçmiş yıllardaki söylentileri anımsatan Özçağlayan, şöyle konuştu:
"Telgraf icat edildiğinde 'gazetecilik öldü' denilmeye başlanmış o dönemde. Çünkü sen burdan yazıyorsun pat diye gidiyor. Sen haberi yaz, sonra matbaaya git, kağıda basılsın, kamyonlara yüklensin, uzak coğrafyalara yollansın... İnsanlar da olayları ertesi gün öğretsin. Halbuki şu anda telgrafla anında yolluyorsun. Bir tür internet gibi... Ama gazete ölmemiş, tam tersine telgrafı da içerisine alarak gazeteciliğe ayrı bir dinamizm kazandırmış. Radyo gelmiş hayatımıza, halen var. Televizyon geldiğinde 'tamam gazetecilik bitti, insanlar oturacak ekran karşısında her şeyi alacak' denmiş ama gazete yine bitmedi. Tirajlardaki azalışa rağmen teknolojideki gelişme, ofset baskının girmesi, elektroniğin gazetecilik alanında kullanılmasıyla çok renkli, ilaveleri olan, kendi içinde spor, magazin ve ekonomiye ayrı yer veren gazetelerin gündeme gelmesi gazeteciliğe yeni bir dinamizm, yeni bir ivme kazandırmış. Kağıda basılı gazeteyi de insanlar elinin tersiyle itememiş ama karşısına arada radyo, televizyon girmiş, daha sonra internetle birlikte gazetelerin internet üzerinden de takip edildiği bir dönem gelmiş. Mobil internetle beraber artık her şeyi cep telefonu üzerinden de takip edebilir hale geldik. Ama bunların hiçbiri diğerinin sonunu hala getirmemiş. Radyo, televizyon hala var."
- "Dünya döndüğü sürece bu meslek devam edecek"
Kağıda basılı gazetelerin ortadan kalkmasının gazetecilik mesleğini akamete uğratmayacağını söyleyen Özçağlayan, şöyle devam etti:
"Dünya döndükçe insanların habere ve bilgiye ihtiyacı olacak. İnsanların olabilecekleri önceden görüp kendini ona hazırlama gibi bir refleksi var. Bu, hayatta kalma güdüsü ile ilişkili. Biz canlı varlıklar olarak hayatta kalmaya programlamışız kendimizi. Öyle bir içsel motivasyonumuz var. Hayatta kalabilmemiz için de olabilecekleri, tehlikeleri, tehditleri görebilmek lazım. Mesela; yeryüzünde çok az insan vardır ki hava durumunu izlemesin. Bu adam çiftçi mi? Ziraatla mı uğraşıyor? Hayır. Her insan ertesi gün havanın nasıl olacağını merak ediyor. Öğrenince ne oluyor? Ertesi gün kendisini nasıl bir hayat bekliyor, buna hazırlanmak için yapıyor. Hazırlayınca ne oluyor? Kendini güvende ve rahat hissediyor. Dünya döndüğü sürece bu meslek devam edecek. İnsanın habere ve bilgiye ihtiyacı hiçbir zaman bitmeyeceği için bu haberi ona getirecek insanlara ve araçlara her zaman ihtiyacı olacak. Biz bugün nasıl 'kil tabletim nerede?' diye oturup ağlamıyoruz, 'parşömenim nerede?' diye ağlamıyoruz, çünkü onlar vardı o zaman, yarın öbür gün kağıda basılı gazete giderse belki de başka cihazlar girecek hayatımıza."
- "İnsanların birinci haber kaynağı sosyal medya"
Özçağlayan, internet platformlarının haberle birleşmesiyle sosyal medyanın ortaya çıktığını kaydederken, "İnternet, 'İnsanlar sosyalleşsin, eski arkadaşlarını bulsun, arkadaş grubunu geliştirsin, kendini insanlara göstersin, yeni arkadaşlar kazansın' diye oluşturulan platformlar içinde haberin de paylaşılmasıyla birlikte 'sosyal medya' olarak adlandırılmaya başlanıldı. ABD'de yapılan anketler ve araştırmalar şunu ortaya koyuyor; insanların birinci haber kaynağı sosyal medya. Yani insanlar habere sosyal medya üzerinden ulaşıyor. İnsanlar, 'en güncel haberlere sosyal medyadan ulaşabiliyorum. Dolayısıyla benim ilk kaynağım sosyal medya hesabımdır' diyor. Bu, Türkiye'de de giderek ön plana çıkıyor. Birçok insan haberleri oradan takip ediyor. Kimse ertesi günün gazetesini beklemiyor artık. İsteyen yine gazeteyi okumaya devam ediyor ama gazete okuduğu her şeyden daha önce haberdar olabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Sosyal medyanın giderek ana akım etkinliğine dönüştüğünü ABD Başkanı Donald Trump ve çeşitli devlet başkanlarının Twitter hesabını örnek göstererek anlatan Özçağlayan, "Örneğin; Trump'ın bir Twitter hesabı var. Buradan İran'a da laf söylüyor, Kuzey Kore'yi de hizaya çekmek anlamında hedef alabiliyor. Kendi kamuoyuna verebileceği mesajları da oradan veriyor, ve diyor ki, 'Bu benim Trump televizyon kanalım. Trump TV diye bir kanal açmış diye görünüyor. Mesajlarını sosyal medya üzerinden veriyor ve tüm dünya medyası onun sosyal medya hesabı üzerinden verdiği mesajları konuşuyor. Gündemi sosyal medya hesabıyla birlikte belirleyen ve yönlendiren tavrı var Trump'ın." diye konuştu.
- "Sosyal medyada güven sorunu var"
Sosyal medyada bir güven sorunu bulunduğunun da altını çizen Özçağlayan, "İnsanların alıştığı araçlar bir anlamda güvendiği araçlar da oluyor. Aynı TV kanalını seyreder, doğrudur yanlıştır ama onun istediği mesajları veriyordur, ona göre doğru odur. Esasen gazeteciliğin ilkeleri var, haberi yazmadan, insanların önüne koymadan evvel farklı kaynaklardan doğrulayacaksın... O doğrulama kısmı hız konusuyla çatışıyor. Olmayan bir şeyi olmuş gibi koyduğunuz zaman senin okurların sana duyduğu güveni kaybedebiliyor." değerlendirmesini yaparak, şöyle devam etti:
"Aynı zamanda gazeteciliğin temel ilkeleri de çiğnenmiş oluyor. Çünkü doğrulamadığın haberi koymak temel ilkeleri çiğnemektir. Bu konuda medya profesyonelleri ile yapılmış araştırmalar, 'önce yayınla, sonra gerekirse düzelt' diye bir refleks olduğunu söylüyor. Gazetecilerin de önemli bir bölümü sosyal medya hesaplarına sahip. Gazeteciliğin artık sosyal medya olmadan sürdürülemeyeceğini ifade ediyorlar büyük oranda. Güven sorunu olmasına rağmen onlar da birçok haberi kendi haber hikayesini zenginleştirmek anlamında sosyal ağlar üzerinden aldıkları bilgiler üzerine inşa ettiklerini söylüyorlar. Dolayısıyla maniple edilebilecek, insanları olumsuz yönde etkileyebilecek, farklı yönlere kanalize edilebilecek dinamikler sosyal medyada var. Fakat bu güven sorununa rağmen sosyal medya 'ana akım' etkinliğe doğru ilerliyor. Gazeteler ve gazeteciler bu değişime ve dönüşüme kendini hazırlama çabası içerisinde. Okur ne durumda? Okur her şeyi anında istiyor, ayağına gelsin istiyor. 'Ben sosyalleşirken haber aksın', 'ben yolda yürürken ya da otobüste giderken haber bana anında gelsin, ama doğru şekilde gelsin' diyor."
- "Aslında internet üzerinde herkes eşit"
Dünya genelinde bugün itibarıyla internet bağlantısı bulunan 3,7 milyarın üzerinde insan bulunduğunu, Facebook'ta kullanıcı sayısının 2 milyarı geçtiğini anımsatan Özçağlayan, aktif nüfusun çok önemli bir bölümünün artık internet ve sosyal medya hesabına sahip olduğuna vurgu yaptı.
Sosyal medyanın dünyaya mesajı olan insanlar için çok elverişli bir ortam oluşturduğunu anlatan Özçağlayan, şunları söyledi:
"İnsanların dünyaya vereceği bir mesajı varsa bu platformlardan verebiliyorlar. Sen mesajını medya yayınlamadığı sürece veremiyordun, şimdi sosyal medya aracılığıyla dünyaya mesajını kendin verebiliyorsun. Aslında internet üzerinde herkes eşit. İşte bu olanağa olumlu açıdan bakarsak gazeteciliğe haberi zenginleştirmek anlamında katkı sağladığını söyleyebiliriz. Haberci ile haberi tüketen arasında doğrudan bir ilişkinin kurulduğu, iyi kullanılırsa bunun bir avantaj olabileceğini görüyoruz. Ama bunun olumsuz bir şekilde kullanılabileceğine de tanık oluyoruz. Örnekleri de var. Yalan haber vermek, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermek, 'katliam yapılıyor' denilen mesajları belki yıllar önceki görüntülerle birlikte yeni olmuş gibi vererek bir infiale yol açmak... Geçmişte nasıl ana akım bir propaganda aracı olarak kullanılıyordu, şimdi de sosyal medyanın bu anlamda, manipülasyon ve olumsuz bir karşı bir propaganda aracı olarak kullanılabileceğine tanık oluyoruz. Bunun önüne geçmek insanların önüne doğru haberi koymakla mümkündür ama bu kolay değildir."
- "Doğru haber bazen hıza yenik düşüyor"
Gazetecilerin, teknolojinin getirdiği bütün olanakları değerlendirerek en hızlı, en güncel, en kapsamlı ve her şeyden önemlisi en doğru haberi sunmak zorunda olduğunu dile getiren Özçağlayan, gazeteciliğin buna hazırlandığına vurgu yaptı.
Özçağlayan, şöyle devam etti:
"Doğru haber bazen hıza yenik düşüyor. En hızlı haber daima en doğru haber değildir. Hız bir etken oluyor, doğrulana kadar vakit kaybediyorsun ama sosyal medyanın öyle bir derdi yok. Yanlış-doğru demiyor, paylaşmaya ve tüketmeye hatta üzerinde yorumlar geliştirmeye bakıyor. Halbuki sen doğru haberle orada olmak zorundasın. Hatalar yapılacak ama gazetecilik doğru habercilikle yaşamak için kendi dinamiklerini geliştirecek. İnsanlar da kendisine inandırıcı gelmeyen her şeyi araştırabilirler ki bunları araştırıyorlar zaten. İnsanlar haberin nereden geldiğine değil, ne olduğuna bakıyor."
Özçağlayan, gazetelerin insanlara araç olarak gelme biçimlerinin zaman içinde değiştiğini, araçlar değişse de insanların olan bitenden haberdar olma içgüdüsü doğrultusunda dünya var oldukça yayın yapacağını sözlerine ekledi.