Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu

Komisyon işkence mağdurlarını dinledi.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan ''12 Eylül Askeri Darbesinden Sonra Oluşturulan Diyarbakır Beş No'lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu'' işkence mağdurlarını dinlemeyi sürdürüyor.

Komisyon, AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu başkanlığında toplandı. Diyarbakır Cezaevinde hükümlü olarak kalmış Abdullah Kanat ve Mevlude Acar yaşadıkları işkenceleri anlattı.

12 Eylül darbesi sonrasında Diyarbakır'da yaşananların önemli bir süreç olduğunu, bu sürecin hem tanığı hem sanığı hem de davacısı olduğunu belirten Kanat, şöyle devam etti:

'Diyarbakır Cezaevinde bir vahşet yaşandı. Bu vahşet Esat Oktay ekibinin Kıbrıs'tan gelmesinden sonra başladı. Bize yüksek ses tonunda ırkçı marşlar dinlettiler. Uyutmamak için bunu yaptılar. Ölmeyecek şekilde su ve yemek veriyorlardı. İki metrekarelik bir hücreye 35 kişi koyuyorlardı. Ölüm orucuna girenler oldu. Bu ölüm orucu neticesinde bir anlaşma sağlandı. Ancak verdikleri sözler yerine getirilmedi. Bizi mahkemeye götürdüklerinde gece yarısı zincirlere bağlayarak yaz kış salonda bekletiyorlardı. Hayvanları zincire bağladıkları gibi bizleri bağlıyorlardı. Bu şekilde mahkemeye götürüyorlardı. Mahkeme başkanı da bir binbaşı idi ve onun gözleri önünde bize işkence ediyorlardı. Koğuşlar havasız bırakılıyordu. Elbiselerimizde kurtçuklar ortaya çıkıyordu. Bu işkenceler darbeci Kenan Evren ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından uygulanıyordu.'

Doktorlar tarafından da işkenceye maruz kaldığını, diş ağrıları için doktora gittiğinde ise ağrımayan dişlerinin çekildiğini ve kalaslarla dişlerine vurularak ön dişlerinin kırıldığını aktaran Kanat, devletten beklentisinin bu işkenceyi yapanların mahkum edilmesi olduğunu bildirdi.

CHP İçel Milletvekili Fikri Sağlar'ın 'Yaşadığınız işkenceleri mahkemede anlattınız mı, tutanaklara geçildi mi?' sorusuna Kanat, 'Bu işkenceler zaten mahkeme başkanlarının ve basınının gözlerinin önünde yaşanıyordu. Bir deri bir kemiğe dönüşmüştük. Çok uykusuz kalıyorduk. O kadar uykusuz kalıyorduk ki mahkemede uyuya kalıyorduk. Gözlerimiz kapandığında ise hakimin yanında arkadan cop ile kafamıza vuruyorlardı. Gözlerimizin kapanmaması için kendimize toplu iğne batırıyorduk ki cop darbesi yemeyelim. Bunlar hakimin gözleri önünde oluyordu. Programlı, ve sistematik bir şekilde işkence yapılıyordu. Esat Oktay sadece bu işkencenin uygulayıcısı idi' yanıtını verdi.

Mevlude Acar ise 1984 yılında gözaltına alındığını Mardin'de ifadesi alındıktan sonra gözleri bağlı bir şekilde araçla bilmediği bir yere götürüldüğünü ve böylece işkenceli günlerin başladığını belirtti.

-'Tarihe kayıt düşmek için bunları anlatıyorum'

Sonradan hayvanların barındırıldığı yerde kendisine işkence edildiğini öğrendiğini ifade eden Acar, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Bana soyun dediler. Soyunmayınca biz soymayı biliriz dediler. Askıda ellerim asılı olarak tutuldum. Zorla soydukları için o vaziyette yere atıyorlardı. Kum ve çakılların üzerine atıyorlardı. Ne kadar süre işkence gördüğünüzü, ne kadar kaldığınızı hatırlamıyorsunuz o şartlarda. Tarihe kayıt düşmek için bunları anlatıyorum. Bana işkence edildikten sonra çırılçıplak bir şekilde yüz erkeğin arasında atıp gidiyorlardı.

Diyarbakır Cezaevinde erkek arkadaşları soyup bizlere gösterip 'bak bak belki onların şeylerini görmemişsin' diyorlardı. Sansürlü konuşmak zorundayım. Onlara işkence ederken bana izletiyorlardı. bana vurduklarında gözümdeki bant kayınca da sağa sola kaçıyorlardı. Sonra hemen gelip gözümü kapatıyorlardı. Doktor, Baba, Türkmen ve Herkül diye birileri vardı. Türkmen denilen şahıs Erzurum şivesi ile konuşuyordu. Bu şahıs bedenimi ve onurumu rencide edecek şekilde taciz etti. Vücudumun her tarafı ile oynanıyor ve bunu kendilerine bir hak olarak görüyorlardı.'

Hiçbir suça karışmadığını ve sadece bir kuşku üzerine yaklaşık 5 ay işkence gördüğünü iddia eden Acar, 'Mahkemeye çıktığımda hiçbir soru sormadan beni cezaevine tekrar gönderdiler. Kadınlar koğuşunda çok işkenceler yapıldı. Esat Oktay ve eşinin pencereden işkenceleri izlediğini arkadaşlarımdan duydum. Bunları anlatamadık. Hiçbir suçum yok ama bu işkencelere maruz kaldım. İşkenceyi gizlemek için yaralar kapanıncaya kadar bekletip sonra doktora götürüyorlardı.' dedi.

Kadın koğuşundaki bütün gardiyanların erkek asker olduğunu ve bunların da 'tacizkar nitelikte davranışlar sergilediklerini' vurgulayan Acar, 'kendi aralarında gardiyanlara 'horoz' denildiğini ve kadınlara tecavüz edildiğini' anlattı. Bir kadının, yaşadığı tecavüz olayının ardından intihar ettiğini belirten Acar, 'erkek bir öğretmenin de birden bire suskunluğa büründüğünü, erkeklere de tecavüz edildiğinin yakın tanığı olduğunu' belirtti.

Fikri Sağlar'ın Suriyelilere verilecek TOKİ Konutları ile Terör örgütü PKK'nın Sur ve Cizre'deki hendeklerini gündeme getirmesi üzerine Komisyon Başkanı Miroğlu ile Sağlar arasında tartışma çıktı. Miroğlu, bu toplantının Diyarbakır Cezaevinde yaşananları ortaya çıkarmak üzere kurulduğunu ve toplantının sulandırılmamasını istedi.

Miroğlu, komisyonun amaçları arasında Diyarbakır'da bir 'hafıza müzesinin' kurulmasının bulunduğunu, ilgili birimlerden bu yönde taleplerinin olacağına işaret ederek, 'Toplumsal uzlaşmanın olması için bu mağduriyetlerin hukuki sonuçları ile birlikte yüzleşilmesi gerekiyor. Bu yönde komisyon olarak gereken girişimleri yapacağız' diye konuştu.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile