Doğu Anadolu'da Türk Soykırımı Ve Ermeniler

Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Doç

  Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Doç . Dr . Erol Kürkçüoğlu , Ermeni meselesi ' nin sadece Türk Dünyasının bir sorunu değil , Ortadoğu ' da , Kafkasya ' da çıkar ve emelleri olan emperyalist devletlerin hepsini birden ilgilendiren milletlerarası bir problem olduğunu söyledi .
Ermeni meselesinin hiçbir zaman sadece , Ermeniler ' in hareketi olarak gündeme gelmediğini ifade eden Doç . Dr . Kürkçüoğlu , " Bugüne kadar Rusya ' nın , İngiltere ' nin , Fransa ' nın , Almanya ' nın , Yunanistan ' ın desteklemediği hiçbir Ermeni hareketi olmamıştır . Boğazın Hasta Adamı ' nı ortadan kaldırmanın ve topraklarını parsellemenin adını " Şark Meselesi " olarak koyan batılı emperyalist devletler , farklı bir kisveye bürünüp , Ermenilerle izdivaç yaparak , onları Kafkasya ' da kendi siyasi ve iktisadi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır . Sözde Ermeni Soykırım yasasını kabul eden ülkelerin , 21 . yüzyılda da taşeron güç olan Ermenileri kullanmaya devam edecekleri görülmektedir . Türkiye iki asırdan beri " Şark Meselesi " nin kıskıcında bulunmaktadır . Ama maalesef bela kapımızı çalınca bu tarihi meseleyi hatırlıyoruz . Ermeni meselesi günlük politikalarla geçiştirilemez . Uzun vadeli , milli hedefleri belirlenen ve Türkiye ' nin milli çıkarları noktasında bir siyaset takip etmek gerekmektedir " dedi .
ERMENİLER ESKİ EFENDİLERİNİ SİSTEMLİ OLARAK SATMIŞLARDIR
" Ruslar ' ın ünlü tarihçilerinden Kavkaz adlı eserin yazarı V . L . Veliçko , tarihi Ermeni siyasetini , " Ermeniler tarih boyunca devamlı surette efendilerini değiştirmişlerdir . Roma , Bizans , İran , Rus , İngiliz , Fransız , Alman , Türk . . . Tarih sahnesinde yeni yeni efendi çıktığında , Ermeniler eski efendilerini sistemli olarak satmışlardır " diyerek Ermenilerin tarihi , siyasi ve milli bir şahsiyetten mahrum bir millet oldukları ifade etmektedir " diyen Doç . Dr . Kürkçüoğlu , " Ermeni Taşnak , Hınçak , Ramgavar Terör Örgütleri için Fransız tarihçisi Jean Laurent ' in daha 19120 yılında söylediği şu cümleler gerçekten çok anlamlıdır : " Ermeni çeteleri , kendilerine bol para veren ve servet sağlayan devletin hizmetine girerlerdi . Bu devlet , onların i stedikleri gibi soygun yapmaları ve katliam girişimlerine izin verdiği sürece sadakatlerine güvenebilirdi . 1878 Berlin Antlaşmasından sonra Anadolu ' da " Ermeni toprakları " ndan bahsedilmeye başlandı . Ermeni komiteleri de bu sözde " Ermeni topraklarını kurtarmak " emeliyle ortaya atıldılar . Temel yanılgı işte buydu . Çünkü Selçuklu Türkleri Anadolu ' yu Ermenilerden değil , Bazans ' tan alarak Türk Yurdu haline getirmişlerdi . Çağdaş Ermeni kaynakları ; Urfalı Matheos , Aristakes , Sebeos ve Süryani Mihael , Türkler ' in Bizans ' a karşı zafer elde etmeleri ve Anadolu ' yu Türk Vatanı haline getirmelerini ibüyük bir sevinçle karşılamışlardı . Çünkü tarihte Ermeni ve Süryanilere karşı en büyük zulmü , katliamı yapan tehcire tabi tutan , mezheplerini ve kiliselerini yasaklayan Bizanslılar ve İranlılar olmuşlardır . Ermeni Matheos ' un " İnsanların en adili , en akıllı ve kudretlisi olan Melikşah , bütün insanlara karşı baba gibi idi . Bütün Rum ve Ermeniler kendi istekleri ile onun yönetimine girdiler " şeklindeki ifadesi Ermeni yazarın tarihi itirafıdır . Çağdaş kaynaklardan Süryani Mihael i se şöyle yazmaktadır : " Türkler , şirretli ve Rafizi Rumlar gibi kimsenin dinine ve inancına karışmıyor , hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardır . Osmanlı toprakları üzerinde bir " Ermeni Eyaleti " veya bir " Ermeni Vilayeti " yoktu , hiç olmamıştı . Osmanlı ülkesinde Ermeniler yok muydu? Elbette vardı . Tıpkı bugün Fransa ' da , ya da Amerika ' da Ermeni nüfus bulunduğu gibi Osmanlı ülkesinde de Ermeniler yaşıyordu . Kimi bölgelerde daha az , kimi bölgelerde daha çok Ermeni vardı . 19 . yüzyılda Anadolu ' nun her köşesinde ezici bir Türk-Müslüman nüfus çoğunluğu vardı . Hiçbir vilayette , hiçbir sancakta ve hatta hiçbir kazada bir Ermeni çoğunluğu yoktu . Hatta Ermenistan ' ın başkenti Erivan da dahi XIX . Yüzyılın sonunda , Türk nüfusu yüzde 83 iken , bu oran I . Dünya Savaşı sonrasında yüzde 4 . 3 ' e kadar düşmüştür . Bin yıldan beri tarihi , kültürü , medeniyeti , insanıyla Kars ' ı , Ardahan ' ı Ağrısı , Iğdır ' ı , Van ' ı , Erzurum ' u ile Türk Yurdu olan Doğu Anadolu ' da Ermeni Devleti kurmaya kalkışmak da baştan beri yanlış idi . Osmanlı ülkesinde Ermeniler yaşıyor diye , Doğu Anadolu ' da bir " Ermeni Yurdu " veya bir " Ermeni Devleti yaratmaya kalkışmak , bugün Ermenilerin yaşadığı Fransa ' da Marsilya Bölgesinde bir " Ermeni Yurdu " bir " Ermeni Devleti istemek gibi imkansız bir şeydi . Ermenilerin yaşadığı ABD ' nin Kaliforniya bölgesinde bir Ermeni Devleti kurulmayacağı gibi , Ermeniler ' in o tarihlerde küçük bir azınlık olarak yaşadığı Doğu Anadolu ' da bir Ermeni Devleti kurulamaz . Ama hayal gücü pek engin olan Ermeni Komitacılar , bu imkansızı düşündüler . Paris ' te Cenevre ' de veya Tiflis ' te oturup , hiç tanımadıkları Anadolu ' da Ermeni Devleti kurmaya kafalarına koydular . Bunu gerçekleştirmek için silaha sarıldılar , terörü bir metat olarak benimsediler ve kan dökmeye ve döktürmeye başladılar . Büyük emellerinin imkansız olduğunu ve bir çıkmaza saplanmış bulunduklarını fark edince , büsbütün hırçınlaştılar . Taşnak , Hınçak , Ramgavar adlı Ermeni çeteleri pek çok masum Tük kanı döktüler " diye konuştu .
DOĞUDA KATLİAM YAPANLAR MÜSLÜMANLAR DEĞİL ERMENİLERDİR
Doç . Dr . Kürkçüoğlu daha sonra şunları kaydetti ; " 1893-1896 yıllarında Doğu Anadolu ' da cereyan eden Ermeni terörü günlerinde , Van ve Bitlis ' te Rus Konsolosluğu yapan General Mayevski hazırladığı raporunda Ermenileri yoldan çıkaranları ve kullananları şöyle ele vermiştir : " Türkiye Ermenilerin , Türlerin zulüm ve katliamına maruz bulunduklarını Avrupa ' ya göstermek icap ediyordu . Program şu şekildeydi : ancak kan dökmek lazımdır ki , Ermeniler serbestisi kazansın . Kan dökünüz! Avrupa sizi himaye eder . "
Yine Rus Konsolosu Mayevski " Bitlis ve Van Vilayetleri İstatistiği " adını taşıyan mahrem raporda , Ermeni Taşnak ve Hınçak Çetelerinin bölgede Müslüman Türklere yaptıkları katliamları şöyle ifade etmektedir : " Ermeniler tarafından Türkiya ' de yapılan katliamların sorumlusu , önce ithal komiteleri ile birlikte hareket eden Ermeni İhtilalcileri , sonra bunları koruyan ve teşvik eden bazı yabancı hükümetlerdir . Türkiye ' de komitecilerin girmediği yerlerde yaşayan Ermezilerin , Türklerle bir sorunu yoktu . Türk zulmü bir gerçek olmayıp , isteyerek uydurulmuş siyasi bir hikayedir . Gerçeği olduğu gibi söylemek icap ediyorsa , doğuda katliam yapanlar Müslümanlar değil Ermenilerdir . Sonra yaptıkları bu zulmü , himayesiz Müslümanlara yüklemişlerdir . Ermeni şiddet olaylarının en hararetlisi zamanında ( 1898 ) Doğu Anadolu ' yu gezen Amerikalı Gazeteci George H . Hepwort , Ermenilerden şu serzeniş ve dert yanmalara şahit olmuştu : " Ah! . . . Biz önceleri çok mutlu bir halktık . Vergilerimizi öder , işimizle , gücümüzle ilgilenir , huzur ve refah içerisinde yaşardık . . . Fakat Berlin Anlaşması , İngiltere ' nin işi karıştırması yok mu ; eğer Avrupa ' da bizi kendi halimize bırakmayı isterse , iyi bir geleceğe sahip olabiliriz . Fakat halk olarak bizim kötü duruma düştüğümüz görülüyor , zavallı Ermeniler . . . Avrupalılar bizi Türklere karşı kötü bir hırsla tahrik ettiler! . . . Yazık! Memleketimiz harab oldu . "
Rusya ' nın Ermeniler üzerindeki emellerini " Çarlık Rusyası ' nın Türkiye ' deki Oyunları " adlı eserin yazarı Edgar Granville şöyle ifade etmektedir . " Türkiye ' deki Ermeni Meselesi , Ermenilerden doğmamıştır . Zira Ruslar Ermenilere el atıncaya kadar , Türkiye ' de hiçbir Ermeni hareketi olmamıştır . Rusların eseri olan Balkan hareketine kadar Ermeniler kendi aralarında mezhep mücadelesi yapıyorlardı . Hatta kendi aralarındaki anlaşmazlıklarıng iderilmesi için Türklerden yardım dahi görüyorlardı . Rus mezalimine karşı Ermenilerin tek sığınağıdır . 19 . ve 20 . Yüzyıllarda Ermeni Terör Örgütleri olan Taşnak , Hınçak ve Ramgavar Bitlis , Diyarbakır , Malatya , Zeytun , Urfa , Harput , Sivas , Antep , Maraş , Muş vilayetlerinde isyanlar tertip edilmiştir . 21 Temmuz 1905 ' de Osmanlı Padişahı II . Abdülhamid ' e Yıldız Camii önünde , Ermeni teröristler tarafından bir suikast düzenlendi . Bu suikastte II . Abdulhamid ' in kurtulmasına rağmen 20 askerimiz şehit oldu . 1915-1919 yılları arasında I . Dünya savaşı içinde Rus Ordusu ile ittifak yapan Taşnak , Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çeteleri Doğıu Anadolu Bölgesinde ; Alaca ' Da , Cinis ' de , Ilıca ' da , Erzurum Merkezde ; Yanıkdere ' de , Karskapı ' da , Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa Konaklarında , Erzurum ; Yeşilyayla ' da Hasankale ' de , Tımar ' da , Horasan ' da , Kars-Subatan ' da , Van-Zeve ' de , Ağrı ' da , Bitlis ' de , Iğdır-Oba ve Hakmehmet ' te , Nahcivan ' da , Zengezur ' da ve Azerbaycan ' da tam bir Türk Soykırımı gerçekleştirmişler ve bir milyon Türk ' ü katletmişlerdir . Savaşla hiç ilgileri olmayan , masum bir milyon Türk , Ermeni Çeteleri tarafından sadece Türk ve Müslüman oldukları için , Hz . İsa ' nın tavsiyelerine bile sırt çevrilerek katledilmiştir . Doğu Anadolu Bölgesi ' nde Taşnak ve Hınçak Çetelerinin katlettiği bir Müslüman-Türk ' e ait 185 toplu mezar ve Türk katliamı ile ilgili Osmanlı , Başbakanlık ve Askeri Tarih Arşiölerinde binlerce belge mevcuttur . Arşivlerimiz açık olup , yerli ve yabancı ilim adamlarının bilgisine ve istifadesine sunulmuştur . Hayatlarında bir kere dahi arşiv görmemiş , belge tanımamış , tarih ve kültürümüzle yakın-uzak ilişkisi olmamış , Batılı ülke parlamenterlerini , tarihimiz hakkında hüküm yürütmesi yorum yapması , yasa kabul etmesi ileme ve akla sığacak bir davranış değildir . Doğu Anadolu Bölgesi ' ndie katliamlara " Türk Soykırımı " nın yaşandığı gerçeğini anlatamadığımız için , hayali Ermeni senaryoları dünya kamuoyunda gerçekmiş gibi kabul edilmeye başlandı ve Türk Milleti olarak haketmediğimiz tarihimize tarihimize yönelik saldırılarla muhatap olmak zorunda kaldık . Erzurum Rus İkinci Topçu Alayn Komutanı Yarbay Tverdo-Khlebov hatıratında , " Ermeniler bana 27 Şubat gecesi 3000 Türk ' ü öldürdüklerini iftiharla beyan ettikleri zaman , savunmasız , masum , insanların öldürülmesinin bir vahşet olduğunu söylediğim de , bize siz Rus ' sunuz , Ermeni Milletinin idealini anlayamazsınız " diye cevap verdiklerini eserinde üzülerek ifade etmiştir . Yine Khlebov hatıratında : " Erzurum ' da kalan bütün Rus Subayları , kendi haysiyeti ve formaları ile Ermenilerin Türklere yönelik katliamlarını örtmek için kalmayıp ancak amirlerine itaatte , yalnız Rusya ' ya hizmet için kaldık . Erzurum ' da bulunduğumuz müddetçe Ermeni Çetelerinin vahşet ve rezaletine son verilmesini istedik " demek suretiyle , Ermenilerin Erzurum ve çevresindeki vahşetine dikkati çekmektedir . Rus yarbayı hatıratının bir başka yerinde de diyor ki ; Büyük rütbeli topçu subayları birleşerek Rus Başkomutanına verdiğimiz raporda , " Erzurum ' dan hepimizin ayrılmasına müsaade edilmesini , çünkü burada hiç bir şey yapmayıp ancak Ermeni Eşkiyası yüzünden adımızın lekelenmesini hiçbir zaman istemediğimiz bildirdik " şeklindeki sözleriyle de Ermenilerin gerçek kimliklerini ortaya koymaktadır . "
ERZURUM ' UN ÖLÜSÜ DE TÜRK , DİRİSİ DE TÜRK
Tiflis ' te 1919 yılında yayınlanan " Zakavkavzya ve Gürcistan " adlı belgelerden oluşan Rusça eserde , Rusya ' nın Doğu Orduları Başkomutanı General Odişelidze ' de 1918 yılı başlarında , Erzincan ve Erzurum ' da Ermenilerin yerli Türk ahalisine yönelik katliamlarından bahsettiğini dile getiren Doç . Dr . Kürkçüoğlu , " 25 Eylül 1919 tarihinde Erzurum ' a Amerika Birleşik Devletleri ' nden General Harbord başkanlığında bir inceleme heyeti gelmiştir . Bu ABD ' li heyet , Yanıkdare ' de Karskapısı ' nda , Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa Konaklarında , Türk insanına yönelik katliama tanık olduklarında , " Hz . İsa ' nın kulları nasıl böyle bir katliam yapabildiler " hükmüne varmışlardı . General Harbord , Erzurum ve çevresinde gördüğü vahşet karşısında dehşete düşmüş ve o kadar üzülmüştür ki , Erivan ' da Taşnak katillerinin ellerini sıkmama cesaretini gösterebilmiştir . Amerikalı General Harbord ' un , Erzurum içindeki incelemeleri sırasında , bizzat kendisi Türk tarafına şöyle bir soru yöneltmiştir : " Daha önceden Erzurum ' da Ermeni çoğunluğu var mı idi? " Bu soru üzerinde Erzurum Belediye Başkanı Zakir ( Gürbüz ) Bey , Amerikalı Generali pencere önüne çağırarak Gez ve Kavak Mezarlıklarını gösterip , " Bunlar hep Türk mezarlarıdır . Şehrin öteki yerlerinde de bunların on katı Türk mezarlığı daha vardır . Şimdi iyii bakın , çevresi duvarlarla çevrili küçük bir mezarlık var . O da Ermenilerin mezarlığıdır . Şimdi Ermeniler mi? Türkler mi çok anladınız mı? Ermeniler ölülerini yemediler ya! Erzurum ' un ölüsü de Türk , dirisi de Türk " diyerek tarihi cevap vermiştir . Gerçekten de Erzurum bin yıldan beri , toprağının altı ile üstü ile Türk vatanıdır . İlelebed de Türk Vatanı olarak kalacaktır . İngiiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon , 11 Mart 1920 ' de Lordlar Kamarasında yapılan bir görüşmede " Ermeniler bazı kişi ve çevrelerin kabul ettikleri ve etmeye hazır oldukları gibi masum birer kuzu değillerdir ve şu anda elimde Ermenilerce Türklere karşı girişilen kanlı olayları belgeleyen dökümanlar bulunmaktadır . Demek gereğini duymuştur . 16 Mart 1920 ' de İtilaf Devletleri , Son Osmanlı Mebuslar Meclisini basara 118 Mebus ve devlet adamını Malta ' ya sürgün etmişlerdi . İstanbul , İngiltere ve Fransa ' nın işgal altında olmasına rağmen , Osmanlı arşivleri de tamamen İngiliz ve Fransız ilim adamlarının eline geçmesine rağmen , Osmanlı Hükümetini soykırımla suçlayacak hukuki değerde hiçbir belge bulamamışlardır . İngilizler , araştırmalarını ABD Senatosu Arşivinde genişletmişlerdir . Senatonun 3 Temmuz 1921 ' de yayınladığı bir raporda ; " Maalesef , Senato Arşivindeki 33 bin belge arasında soykırımı doğrulayacak hiçbir belge yoktur . Mevcutlar ise , Ermeniler tarafından ifade edilen fakat ikinci elden hiçbir hukuki değeri olmayan belgelerdir " şeklinde tarihi belgelere dayanarak gerçekleri ortaya koymuştur " dedi .
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI , TARİHEN GERÇEK DIŞI VE HAYAL MAHSULÜ İDDİALARDIR
ABD ' li tarihçi Justin Mc Carthy ' in " Ölüm ve Sürgün " adlı eserinde , I . Dünya Savaşından ssonra , İstanbul ' u işgal edip , Osmanlıların bütün arşiv ve yazışmalarını elleri altında bulunduran İngiltere ve Fransa otoriterlerinin , bütün çabalarına rağmen , Osmanlı Devleti ' nin Ermenileri planlı imhasından suçlu olduğuna dair hiçbir delil bulamadığını yazdığını söyleyen Kürkçüoğlu , " Ermeniler , bugüne kadar Sevr Anlaşmasının geçerli , Lozan Antlaşmasının geçersiz olduğunu dünya siyaset gündemine taşamıya çalıştılar . William Eagleten , " Sevr Antlaşması daha imzalnandığı anda ölü doğmuş metinden başka bir şey değildi ; çünkü tarih Mustafa Kemal tarafından farklı bir biçimde yazılmaktaydı " şeklindeki sözleri ile Türk Milleti ve Mustafa Kemal Sevr Antlaşmasının ölü doğmuş bir antlaşma olarak kabul etmektedirler . Sevr Antlaşmasına geniş sınırlı bir bağımsız Ermeni Devleti koydurmayı başaran , Avrupa ' daki Ermeni politikacılarının hayalciliği , Sevr ' in gerçekleşebileceğini uman batılılarınki kadar büyüktü . Fransa ' nın en ciddi gazete Le Temps , 1 Aralık 1920 tarihli başyazısında şunları söylüyordu : " Sevr Antlaşmasını hazırlayanlar neye benziyor biliyor musunuz? Tavşanının unutmuş olan ve şapkasından hiçbir şey çıkaramayan bir sihirbaza . Anadolu ' yu parselleyen Sevr paçavrasının Osmanlı Hükümetine zorla dikte ettirildiği Paris ' in Sevr Banliyösünde , sözde Ermeni Soykırım Anatı açılması , şüphesiz Fransızların kendi tarihlerini de okumadıklarını göstermektedir . Çünkü , tarihte Türk devletinin bağımsızlığı ve bütünlüğünü ortadan kaldırmak amacıyla hazırlanan Sevr türü antlaşmalar , geçersiz , hukuki değeri olmayan antlaşmalar olarak kalmıştır . Hiçbir tarihi temeli olmayan , 24 Nisan 1915 Sözde Ermeni soykırımı , tarihen gerçek dışı ve hayal mahsulü iddialardır . Ermeni propagandası ile " Soykırım " iddiasını tarihi bir zemine dayandırmak mümkün değildir . Osmanlı Hükümeti ' nin 27 Mayıs 1915 tarihli çıkardığı kanun , bir soykırım kanunu değil , " Tehcir " kanunudur . Tehcir kanunu , tüm Anadolu ' da yaşayan Ermenilere uygulanmamıştır . . 27 Mayıs 19115 tarihli bu kanun , Müslüman Türk ahaliye yönelik katliam yapan Taşnak , Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çetelirin kapsamakta idi . I . Dünya Savaşı ' nda Doğu Cephesinde Ruslarla savaşmak zorunda kalan Türk Ordusu , cephe gerisinde de , Ermeni çeteleri ile savaşmak zorunda kalmıştır . Osmanlı hükümeti cephe gerisini Emniyet altına almak , savunmasız , savaşla hiç ilgileri olmayan Müslüman Türk ahaliyi koruyabilmenin tek çözümünü , Ermeni Taşnak ve Hınçak çetelerini , o dönemde Osmanlı sınırları içinde bulunan Suriye ' ye toplu olarak göç ettirmekle bulmuştur . Osmanlı Devletinin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik , iç ve dış tehdidi ortadan kaldırmak için başvurduğu haklılığı tartışılmaz ve üstelik o günün koşulları içinde uygar olarak nitelenebilecek bu uygulama , ne yazık ki 86 yıldan beri " Soykırım " olarak takdim edilmektedir . 1915 yılında uygulanan bu yer değiştirme kararında göçe tabi tutulan Taşnak , Hınçak çetelerinin van ve mallarını teminat altına alacak tedbirlerde esirgenmemiştir . Ayrıca yolculuk esnasında Ermenilerin her hangi bir saldırıya uğramalarının engellemek amacıyla , çeşitli güvenlik tedbirleri de alınmıştır . Tarihte başta Talat Paşa olmak üzere , hiçbir Osmanlı Devlet Adamının kendi eliyle imzaladığı ve Ermenilere yönelik soykırımı emreden belge ve bilgi yoktur . " dedi .
" TÜRK SOYKIRIMI " TERSİNE ÇEVRİLEREK , TARİHİ İFTİRA VE SAHTEKARLIKLA " ERMENİ SOYKIRIMI " HALİNE SOKULMUŞTUR
" Türk Soykırımı " tersine çevrilerek , tarihi iftira ve sahtekarlıkla " Ermeni Soykırımı " haline sokulmuştur " diyen Doç . Dr . Kürkçüoğlu şunları söyledi , " Halbuki Türk Milleti tarihte zulme , katliam , soykırıma uğrayan her millete yardım elini uzatmış ve ülke topraklarına sığınan milletlere kucak açmıştır . Eğer tarihte Türk Devletleri ülke sınırları içinde yaşayan azınlık milletlere soykırım ve asimilasyon politikaları uygulamış olsaydı , bugün Kafkasya ' nın , Balkanların ve Ortadoğu ' nun haritası yeniden çizilmesi gerekirdi ve dünya yüzünde varolan başta Ermenistan olmak üzere , birçok devlet ve millet mevcut olmayacaktır . Batılı emperyalist devletlerin büyük kısmı , ön yargılarından kendilerini kurtaramamışlardır . Onlar için Türkler ne yaparlarsa yapsınlar barbardılar . Oysa Haçlıların Kudüs ' te kendi ifadeleriyle , " atlarımızla göğüslerine kadar Müslüman kan gölü içinde yarış ettik " tarihi itiraflarını en çabuk unuttular? Milyonlarca Yahudi ' yi sanki Almanlar katletmemişte , sadece Hitler öldürmüştür . Böyle bir mantığı anlamak mümkün değildir . Sonra ülkelerinin bağımsızlığı için savaşan İrlandalıları kurşuna dizen İngilizlerin barbarlığından kimse bahsetmez . Aynı İngilizler Çin ' i ele geçirdmek için , bu ülkeye afyon ihraç ederek , emperyalizmin bükün korkunç silahları ile savaşırken , maalesef İngilizlere hiç hesap soran olmamıştır . Cezayir ' deki iki milyon Müslüman katledilmesi ve Vietnam vahşeti ne Fransızlar , ne de Amerikalılar için utanç vesilesidir . Amerika Birleşik Devletleri , II . Dünya Savaşı ' nda Japon esirlerini Amerikan askeri elbisesi giydirmek suretiyle Japon Ordusuna karşı savaştırmadı mı? Yani kardeşi kardeşe kırdırmadı mı? Yirmi yıl süreyle Kıbrıs ' ta katledilen Türkler yüzünden , batı dünyası Rumları hiç suçladı mı? Ruslar ' ın Azerbaycan ' da , Dağlık Karabağ ' da , Kafkasya ' da , Çeçenistan ' da , Tacikistan ' da döktükleri masum insanların kanlarını hiç gündeme getiren var mı? Ama sıra Türklere geldi mi , işlemedikleri bir suçtan dolayı soykırım yapan devlet olarak barbar diye suçlamaktadırlar . Biz haklı olduğumuzda hiçbir zaman , o konuda haklı olduğumuzu anlatmaya gerek görmüyoruz . Çünkü dünya baskın , görsün , araştırsın ve ondan sonra da bizim haklı olduğumuzu kabul etsin diye düşünüyoruz . Halbuki yapmadığımız , işlemediğimiz bir suçtan dolayı , soykırım suçlamasını devletten önce Türk Milleti olarak bizler red etmeliyiz . Tarihin her devrinde yönetimi altındaki azanlıklara her türlü sosyal , siypasi , dini , iktisadi , kültürel hakları tanıyan tek bir millet varsa , övünerek söyleyebiliriz ki bu da Türk Milleti ' dir . Türk Kurtuluş Savaşı ' nın devam ettiği 1921-1922 yıllarında , Taşnak ve Hınçak adlı Ermeni Terör Örgütlerinin , 27 Mayıs 1915 tarihlli Tehcir kanunundan sorumlu tuttukları Osmanlı Devlet Adamlarını düzenledikleri suikastlerle şehit etmişlerdir : 15 Mart 1921 ' de eski İçişleri Bakanı Talat Paşa Berlin ' de Soghomon Tehlirian , 5 Aralık 1921 ' de eski Dışişleri Bakanı Sait Halim Paşa Roma ' da Arşavir Şriakin , 17 Nisan 1922 ' de İttihat ve Terakki Partisinin mensuplarından bahattin şakir ve Cemal Azmi Beyler Berlin ' de Aram Yergenian , 21 Temmuz 1922 ' de IV . Ordu Komutanı Cemal Paşa ve Yaverleri Nusret ve Süreyya Beyler Tiflis ' te , iki Nemesis Ermeni militanı tarafından şehit edilmişlerdir . Cemal paşa şehit edildiğinde üzerinde çıkan ve oğlu Behçet Cemal Bey ' e yazılmış mektubunda , şu satırlar ibretle okumaya değerdi : " Sıra bende Oğlum . . . Talat ve Sait Halim Paşalar diğer mağdur ve mazlum arkadaşlarımdan sonra , beni de öldüreceklerdir . . . Cinayetin sebebi benden öncekilerde olduğu gibi gerçekleri konuşmama mani olmak gayesidir . Bu cinayeti önlemek güçtür , hatta ne elemlidir ki , bizim için imkansızdır . " Cemal Paşa , Türklerle Ermenileri birbirine düşman eden gücün Rus siyaseti olduğunu sık sık dile getirmekte idi . O , " Benim Ermenilere ne kadar iyi davrandığımı herkesten fazla bugünkü Ermeni Patriği Zaven Efendi bilir . 1915 senesi Aralık ayında İstanbul ' a geldiğim zaman bizzat kendisi Pera Palas Oteli ' nde beni ziyarete gelerek , resmi bir takdiri ile bütün Ermeniler namına teşekkür etti . " Fakat Rusların ve batılı emperyalist devletlerin Kafkasya ' daki taşeronu olan Ermeniler , 21 Temmuz 1922 tarihinde Tiflis ' de Cemal Paşa ' yı şehit etmişlerdir . Kazım Karabekir Paşa , Cemal Paşa ve iki yaverinin cenazelerini Erzurum ' a getirerek Karskapı Şehir Şehitliğine defnetmiştir . Ermeni Örgütleri Talat Paşa ' nın katili Soghomon Telirian adına Amerika Birleşik Devletleri ' nin Frenso şehrinde bir anıt diktiler . Bir katile anıt dikmek , zihinsel sapıklığın bir ürünü olsa gerektir ve herhalde yalnız Ermeni Komitacılarına özgü bir marifettir . 1973-1995 yılları arasında Ermeni Terör Örgütleri olan ; ASALA ve Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları tarafından , 21 yabancı ülkede Türk Diplomatlarına yönelik 199 eylem yapılmıştır . Bu eylemlerde , çoğu diplomat 41 şehit 161 yaralı verdik . Eylemlerin yapıldığı ülkelere göre Fransa , 54 eylem ile birinci sırada yer almaktadır . Maalesef Türk diplomatları görev yaptıkları ülkelerde , ASALA Terör Örgütü ' ne karşı gerekli şekilde korunmamışlardır . Oysa şehit edilen diplomatlarımız bu devletlerin koruması ve güvencesi altında olmaları gerekirken , maalesef ASALA katilleri bu ülkelerde ya yakalanmamış ya da yakalanan teröristler gerekli cezalara çarptırılmamışlardır . 28 Ocak 1973 günü Santa Barbara ' da Türkiye ' nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ' la Konsolos Yardımcısı Bahadır Demir ' i tuzağa düşürüp şehit eden Mığırdıç Yanikian cinayet mahalli olan Baltimore Oteli ' nde şu ifadeyi veriyordu :
Ever ben öldürdüm . . . Bilerek öldürdüm . . . . İsteyerek öldürdüm . . . Aylarca önceden planlayarak öldürdüm . . .
Onlar düşmanımızdı . Türk ' tü onlar . . . Türk oldukları için öldürdüm . . . İntikam almak için öldürdüm . . .
1973 yılında bu soğukkanlı caninin yaşı 77 idi . Dünyanın hiçbir ülkesinin teröristinin yaşı 77 değildir . Demek bir anlık öfke ya da krizin eseri değildi . Yanikiyan yıllarca bir Türk ' ü öldürmek için planlar yapmış , nihayet iki diplomatımızı alçakça şehit etmişti .
31 Temmuz 1980 günü TC . Atina Büyükelçiliği İdari Ateşesi Galip Özmen ve Kızı Neslihan Özmen ASALA teröristleri tarafından , sırf Türk oldukları için şehit edilmişlerdi . Şehit İdari Ataşesinin oğlu Alper olay sırasında 13 yaşında idi . Alper bir hatıra olarak suikastın yapıldığı arabanın kırılan cam parçalarını ve ölen ablasının saçlarını saklıyordu . Bu acılı şehit çoğu defterine soruyordu :
" Ne o unutuldu mu , kanları parmaklarımızın arasında kalan şehitlerimiz . "
Madrit ' te değerli eşini Ermeni terörüne kurban veren rahmetli Büyükelçi Zeki Kuneralp , oradan ayrılırken ve diploması mesleğini noktalarken diyordu ki ; " Evet kolay değildir , Türk olmak . Ama Türk olmanın imtiyazı da o nisbette büyük değil mi . ? "
Neden , 21 . yüzyılın bu ilk yılında Şark Meselesi ( Doğu Sorunu ) veya Sevr Antlaşması , suni Ermenistan meseleleri ile gündeme getirilmeye çalışılmaktadır? Neden , Fransa Millet meclisi 18 Ocak 2001 tarihinde " Fransa 1915 Ermeni soykırımını alenen tanır " şeklindeki yasayı kabul etmiştir? Neden , Türkiye emperyalist devletlerin yüzyıllardır gizli açık saldırılarına hedef odlmaktadır . Bu mesele bir Ermeni sorunu mudur? Ermeni meselesi neden uluslar arası bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır . Acaba Ermeniler Kafkasya ' da yaşamayıp da , Asyanın kuzeyinde veya Afrika ' nın ortasında bir konuma sahip olsalardı , Fransa yine sözde Ermeni soykırım yasasanı kabul eder miydi? Elbette ki hayır! Çünkü Fransa , Ermenileri bir taşeron güç olarak kullanarak Kafkasya ' ya yerleşmek istemektedir . Ermeni meselesini başta Fransa olmak üzere Rusya , İngiltere ve Almanya , Kafkasya ve Hazar petrollerini ele geçirmek amacıyla gündeme getirmişlerdir . Yakın tarihe kadar devam eden Azerbaycan-Ermenistan savaşının en önemli sebebi de , Rusya ve batılı devletler arasında petrolü ele geçirme , Kafkasya ve Hazar petrolleri ve petrol yolları üzerinde söz sahibi olma mücadelesidir . Ermenistan ' ın bugün Azerbaycan ' ın yüzde 25 büyüklüğündeki topraklarını işgal etmesinin perde arkasında da Rusya , Fransa , İngiltere ve Almanya yer almaktadır . Türkiye ile Rusya arasındaki ihtilafların başında Azerbaycan ve Kazakistan petrollerinin güzergahı meseli gelmektedir . Rusya petrolün Karadeniz ' deki Novorossisk Limanına taşınmasını , buradan Boğazlar yolu ile Akdeniz ' e ulaştırılmasını istemektedir . Rusya ' nın Azerbaycan ve Kazakistan petrollerini Karadeniz-Boğazlar yolu ile Akdeniz ' e taşımak hedefinin arkasında gizlenen amaçlarından biri , Türkiye ' nin Boğazlar tüzüğünü geçersiz kılmak için , Avrupa ülkelerinin desteğini almak idi . Ayrıca Rusya , Türkiye ' nin Kazakistan ve Azerbaycan petrolü ile ilgili imzaladığı anlaşmaları gündemden çıkarmaya çalışmaktadır . Halbuki 20 Eylül 1994 tarihinde ABD , Rusya , İngiltere , Fransa , Türkiye , Norveç ve Azerbaycan ' ın katıldığı " Uluslar arası Petrol Konsorsiyumu Anlaşması " ile Azerbaycan petrolünün güzergahı Bakü-Ceyhan olarak belirlenmişti . Rusya , 20 Eylül tarihli anlaşmayı imzalamasına rağmen bugün izlediği siyasetle , petrolün Bakü-Novorossisk veya Tengiz-Novorossissk hattı ile taşınmasını amaçlamaktadır . 21 . yüzyılda da Kafkasya ve Hazar Bölgesinde petrol mücadelesi ve savaşı devam edecektir . Ermenistan devlet adamlarına seslenmek istiyorum . Ermenistan , Kafkasya ' da bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmek istiyorsa , bu Türkiye ve komşularıyla iyi münasebetler kurmasına bağlıdır . Türkiyede Ermenistan ' a tarihin her döneminde dostluk elini uzatmış ve iyi komşuluk münasebetlerinin kurulması için daima ilk adımı atmıştır . Çünkü Türkiye ; Balkanlar , Doğu Akdeniz , Orta Doğu ve Kafkasya ' nın güvenlik ve istikrarı açısından büyük önem arz eden işgal ettiği Azerbaycan topraklarını tahliye ederse , şüphesiz Kafkasya ' daki çatışmalar sona erer ve bölgeye istikrar , huzur ve barış gelir . Tarihi bir gerçektir ki , kin ve nefrete dayalı politikalar , kesinlikle iflasa mahkumdur . Bugün Ermenistan Kafkasya ' da cep devlet konumundadır . Ermenistan ' ın milli menfaatleri noktasında Türkiye ve Azerbaycan ' la iyi komşuluk münasebetleri kurması gerekmektedir . Çünkü Ermenistan ' da hayat standartları çok aşağı seviyede ve kişi başına düşen milli gelir seviyesi de çok düşüktür . Ermeni Agop ve Vartan arasında geçen bir fıkra bugünkü Ermenistan ' ın sosyo-ekonomik hayatını en güzel şekilde anlatmaktadır : Agop ile Vartan acaba Ermenistan ' a gitsek mi diye düşünüyorlarmış . Demirperde gerisine geçmek 1972 yıllarda zor işti . Agop , Vartan ' a " Ben Ermenistan ' a gideyim Vartan sen İstanbul ' da kal . Ermenistan ' ın durumu , refah seviyesi iyi ise çoluğu çocuğu al Ermenistan ' a gel . . . Durumu mektupla anlatamazsam , sana bir fotoğraf göndereyim . Eğer ayakta isem Ermenistan ' ın durumu iyi , oturuyorsam bil ki kötü o zaman kesin gelmeyin " Agop Ermenistan ' a gittikten bir ay sonra bir fotoğraf göndermiş . Fotoğrafta Agop sırtüstü yatmaktadır . Bu fıkra Ermeni diasporasına çok şey anlatmaktadır . "
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile