Dp Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu'dan Önemli Açıklamalar

Demokrat Parti eski Genel Başkanı olan ancak yürüttüğü "evet" kampanyası nedeniyle partisinden ihraç edilen Süleyman Soylu, İstanbul İl Disiplin Kurulu'nun aldığı ihraç kararının hukuk dışı, vicdan dışı ve demokrasi dışı bir karar olduğunu belirterek "Parti hukukunu, siyasi partiler hukukunu, anayasa hukukunu çiğneyen ve en temel vatandaşlık hakk

Demokrat Parti eski Genel Başkanı olan ancak yürüttüğü "evet" kampanyası nedeniyle partisinden ihraç edilen Süleyman Soylu, İstanbul İl Disiplin Kurulu'nun aldığı ihraç kararının hukuk dışı, vicdan dışı ve demokrasi dışı bir karar olduğunu belirterek "Parti hukukunu, siyasi partiler hukukunu, anayasa hukukunu çiğneyen ve en temel vatandaşlık hakkını ihlal eden bu karar, kamuoyu vicdanında yargılanacaktır. Bu kararla payı olanlar tarih önünde hesap vermekte zorlanacak, 27 Mayısçılar'ın uğradığı hazin son gibi millet tarafından zulümle anılacaklardır" dedi.
'Evet Platformu'nun davetlisi olarak geldiği Trabzon'da Zorlu Grand Hotel'de düzenlediği basın toplantısında konuşan Soylu, konuşmasının ilk bölümünde referanduma ilişkin görüşlerini dile getirdi. "Türkiye'nin meselesi siyaset meselesi değildir" diyen Soylu "1960'da da 1971 muhtırasında da 28 şubat'ta da öyle değildi. Onların bir dertleri var; kendi iktidarları var. Bu bir avuç insan kendi iktidarlarını devam ettirmek istiyor, milletin iktidarını istemiyor. 'Vatandaş mı Kapıkulu mu olmak istiyorsunuz' diye soruyorlar. 12 Eylül akşamı sandıklar açıldığı gün onların bireysel özgürlüğümüzü, hakkımızı, temel hak ve özgürlüklerimizi engellemeye çalıştıkları ve bin yıl sürecek dedikleri 28 şubatı, bu millet 12 eylül akşamı tasfiye edecektir. Vesayet sistemine dur deme zamanı gelmiştir. Benim derdim var da onun için 'evet' diyorum, Ben kendi namus borcum için 'evet' diyorum" dedi.
Konuşmasının 2. bölümünde partisinden ihraç edilmesini değerlendiren Süleyman Soylu "Demokrat Parti'den ihracımla ilgili benden beklenen cevabı sizinle ve sizin aracılığınız ile bizi dinleyenlere 13 Eylül'e kadar bir daha bu konuyu konuşmamak üzere iletmek istiyorum. Çünkü milletimin geleceği ve demokrasi, benim karşı karşıya kaldığım ve arkadaşlarımın karşı karşıya kalacağı haksızlıklardan daha önemlidir. Demokrat Parti'nin bizim ihracımızla ilgili aldığı karar 1991 iktidarıyla başlayan tarihsel kırılımın son tezahürüdür. Demokrat Parti'nin misyonu, paralel devletin ve derin yapının hizmetine sunulan ne kadar cüretkar olduklarının ispatıdır. Genel Başkan olduğumuz günlerde, Ergenekon Örgütü'nün ne denli kuşatıcı olduğunu ve Demokrat Parti'yi ele geçirmeye hevesli olduğunu anlattığımızda bizi anlamayanlar ve anlayamayanlar vardı. Bizi o gün anlayamayanlar DP'yi ele geçirenlerin Silivri'ye gönderdiği mesajlardan şüphelendiler. Hele Silivri ile Yassıada'nın aynı yargı eşitliğine sahip olduğunu söylediklerinde, Yassıada'daki zulmü hafifleştirip, onu bir terör örgütü davasıyla aynı kefeye koyduklarında anlamışlardır sanırım" diye konuştu.
"Demokrat misyonun hakiki çizgisi millettir. Hakiki sahibi de millettir" diyen Süleyman Soylu "Bundan vazgeçmek, tarihi unutmak ve gerçek misyonuna davayı sırtını dönmek anlamına gelir. Millet bunları yapanları affetmez. Bugün Bayar, Menderes ve Özal çizgisine sırtını dönenlerin siyasi akıbetleri, halk karşısındaki itibarları meçhul değildir. Milletini oyalayanlar, aldatanlar ve kandıranlar sadece milletin gönlünden değil, tarihin sinesinden de silineceklerdir. Referandum için parti genel merkezinin aldığı hayır kararı, alınıp biçimi ve içeriği açısından ülkemizin modernleşmesini demokratikleşmesini ve ilerlemesini sağlamaya hizmet eden bir karar değildir. Çoğunluğun, katılımcı demokrasinin savunucusu bir siyasi misyon, üzülerek görüyoruz ki bu düşüncelerin karşıtları tarafından istismar edilmektedir ve kullanılmaktadır. Buna karşı sessiz kalmak bizim hem de büyük demokrasi davasının hayatiyetinin sona ermesi anlamına gelir. Onun içindir ki Menderes ve onun demokrasi misyonunu duruşlarıyla yıllardır eritenlere karşı sessiz ve çaresiz kalmak, aslında bu sinsi davranışa ortak olmak demektir" şeklinde konuştu.
Soylu, partisinin açıkladığı 'hayır' nedenlerini içeren bildiriye dikkat çekerek "Bu bildiri, demokratik bir dilin sözcülüğünü değil olsa olsa tek parti dayatmacılığının ve statükonun, halka tepeden bakan anlayışın zihni takipçiliğini ifade eder. Bu duruma tahammül etmesi kimseden beklenemez. Sürekli darbelerin mağduru olmuş bir davanın bir kısım temsilcilerinin darbecilerle kol kola girmesi, misyonu yok etmek isteyenlere tabi olması, akıl almaz bir davranıştır. Sonuç olarak, İstanbul İl Disiplin Kurulu'nun aldığı karar hukuk dışı, vicdan dışı ve demokrasi dışı bir karardır. Parti hukukunu, siyasi partiler hukukunu, anayasa hukukunu çiğneyen ve en temel vatandaşlık hakkını ihlal eden bu karar, kamuoyu vicdanında yargılanacaktır. Bu kararla payı olanlar tarih önünde hesap vermekte zorlanacak, 27 Mayısçılar'ın uğradığı hazin son gibi millet tarafından zulümle anılacaklardır" ifadelerini kullandı.
Bugün DP'yi yönetenlerin ve hakkında ihraç kararı alanların 16 aydır partiyi idare ettiklerini belirten Soylu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"28 Şubat'ta Türkiye'nin en ayıplı partisini kurarak partimizi bölen bugünkü emanetçinin Ankara'daki malum sokaktaki akıldanesi partiyi bilerek hareketsiz, vizyonsuz, misyonundan uzak tutarak Türkiye'nin vesayetçi sisteminin ve darbeci aklının emrinde olmaya zorlamaktadır. Çağın gerisinde kalmış, mesleğine uygun, yetersiz mühendislik projeleriyle Demokratik Parti'nin CHP'ye baston yapılmasına müsaade etmeyiz. Bu konuyu ilk kez burada açıyorum ve kapatacağım. Bu projenin arkasında, yıllardır DP'yi bölen, küçülten ve zehirleyen bu akıl vardır. Yoksa yetersiz emanetçisinin bize karşı böyle bir hareketin içinde olacak kadar cesareti yoktur."
Konuşmasında partililerine de tepki gösteren Soylu "Bugüne kadar yapılan yanlışlara, yapıldığı anda ses çıkarmadınız. Fakat en ufak bir hezimetten sonra ayağa kalktınız. Bugün Menderes'i ve demokrasiyi bir daha çıkmamak üzere gayya kuyusuna atanlara ses çıkarmıyorsunuz. Bu sadece partimize aynen 2007'de olduğu gibi yeni bir hezimet değil, tarihi misyonuna ve sadakatle bağlı olduğu millet davasına ihanettir. Bu sorumluluğun altında bu dünyada da öteki dünyada da hesap veremezsiniz. Çünkü oturduğunuz koltuklar, idam edilen bir şehit başvekilin manevi mirasıdır. Bu mirasın sorumluluğu, gereğini yerine getirmediğiniz takdirde sizi rahat bırakmayacaktır. Çok az bir zaman kaldı. Ya şimdi ses çıkarırsınız, davamızı peşkeş çekmeye çalışanlara dur dersiniz ya da bu sorumluluğu tarihsel bir bedel olarak ödersiniz. Benim siyaset yapıp yapmamam önemli değildir. Bu davayı en az bizim kadar sevecek ve daha donanımlı olduğuna inandığımız samimi demokratların önünü açmak için haykırınız. Önünüzde iki tercih var, ya davanıza, misyonunuza ve ülkenize sahip çıkarak bir cennet meyvesi gibi kurulan ve milletimize mal olan bu siyasi hareketi yeniden inşa edersiniz ya da geçmiş ilişkilerinizin hatırına ve koltuğunuzun uğruna umutsuz bir gelecek adına susarsınız. Bilin ki, millet ve demokrasi sahipsiz kalmaz. Bir Süleyman gider, bin Süleyman gelir"
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile