Güvenlik Uzmanı Ağar, ABD'nin Terörle Mücadelesini Değerlendirdi

Emekli bordo bereli Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, ABD’nin yaptığı terörle mücadele konusunda, "Bırakın bizim terörist dediğimiz örgütleri, ABD kendisinin terörist ilan ettiği örgüt ve liderlerle bile kurgu ve eylem üretiyor. En azından iddialar, sahada yaşanan simetri ve asimetriler ile parametreler bunlara işaret ediyor" dedi.

Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, yaptığı değerlendirmede, geçen Pazartesi günü Alman Der Spiegel dergisine konuşan Obama’nın IŞİD’le mücadele özel temsilcisi Brett H. McGurk’ın özetle “IŞİD’le mücadelede yeni bir safhaya geçildiğini, hedeflerinin IŞİD’e aynı anda değişik cephelerde saldırmak olduğunu, Felluce ve Rakka’ya iki önemli saldırı yapılacağını” söylediğine dikkat çekti. Ağar, "Önce Brett H. McGurk’un açıklamasında yer alan ve başkent Bağdat’ın sadece 65 km batısındaki Felluce’yi IŞİD’den kurtarmak için Irak Güvenlik Kuvvetleri’nin başlattığı koalisyon destekli operasyona bakalım. Başbakan Abadi’nin 22 Mayıs’ta başladığını ilan ettiği harekât, Operation Inherent Resolve/Koalisyon Sözcüsü Albay Steve Warren’ın açıklamalarına göre yoğun hava akınlarıyla destekleniyor. ABD, radikal Şii grupların bu operasyona katılmadığını (Baji, Tikrit, Amerli ve Jurf al Shakr hariç) iddia etse de sahadaki resim birazcık farklı. Felluce operasyonuna katılan 15 binlik Şii milis kitlesine Türkçe’de ’Halk Yığınağı’, Arapça’da ’Haşdi Şabi’, İngilizce’de ’Popular Mobilizasyon Units (PMU)’ deniyor. Şii savaşçılardan oluşan bu kitlenin liderliğini Abu Mehdi al Mühendis (Gerçek ismi Jamal Jaafar Mohammed, eski Bedir Komutanı) yapıyor. Abu Mehdi al Mühendis, ABD tarafından Temmuz 2009’dan bu yana global terörist olarak kabul ediliyor. Mühendis’in Kasım Süleymani’nin danışmanı olduğu, ayrıca Hizbullah Tugayları’nda da lider rol aldığı, ABD’nin iddiaları arasında" dedi.

"Şimdi de ABD’nin Felluce’de havadan desteklediği saz arkadaşlarına bir bakalım" diyen Ağar şu bilgileri sıraladı:

"Mukteda El Sadr’a bağlı Saraya es Selam yani Barış Tugayları, Bedir Tugayları, Harakat al Nujaba (Lideri Akram Abbas Al Kabi ABD tarafından Eylül 2008’de küresel terörist olarak ilan edildi), Kata’ib Hezbollah (Hizbullah Tugayları), Asaib al Haq (Ashab-ül Ehlül Hak), Kata’ib İmam Ali (İmam Ali Müfrezeleri), Kata’ib Sayyid al Shuhada (Seyit Şüheda Müfrezeleri). İyi de bu örgütlerin hepsi ABD’nin ’terörist grup listesinde’ yer alıyor. Bunlardan geriye de pek bir şey kalmıyor. Zaten onlar da İran’ın güdümündeki diğer küçük gruplar. İddiasına bakılırsa ABD sahada kimlerle ittifak ettiğini bilmiyor. Bu arada, Felluce operasyonunda patronajı oynayan İran Kudüs Tugayları’nın komutanı Kasım Süleymani’yi ve Irak’ta Sünnileri bacaklarından pikaplara bağlayarak ortadan ikiye ayırmakla ünlü Hadi el Amiri’yi de unutmamak gerekiyor. Burada ABD’nin 1983 Beyrut saldırısında 300 ABD’li ve Fransız askerinin hayatını kaybetmesinden sorumlu tuttuğu kişilerden birine; yani Nuri el Maliki’ye değinmek gerekiyor. Tam üç dönem başbakanlık yapmasına izin verilen terörist Maliki üzerinden ABD-İran’ın işbirliği, paslaşmaları, haberleşmeleri ve Irak’ı yönetmeleri anlam taşıyor. Şimdi aynı misyonu İngiliz pasaportlu Abadi üstleniyor. ABD, saf mı, saf yerine mi koyuyor, saf mı zannediyor, çok anlaşılmıyor. Saf olmadığı kesin. İş burada bitiyor mu peki? 2015 başlarına dönelim. O dönemin iddialarına göre; Irak’ta menşei belirsiz bazı uçak ve helikopterler IŞİD’in kontrolündeki bölgelere havadan atmalar gerçekleştiriyor. Bu bilgiler tek kaynaktan ya da bölgeden de gelmiyor. Irak, IBY ve İran medyasında görgü tanıklarına da yer verilen bu tür haberlere sıkça rastlanıyor. Irak hava sahasının ABD kontrolünde olduğu, istemezse kuş bile uçurtmayacağı bilindiğine göre doğal olarak akla bazı şüphe ve sorular geliyor."

O günlerde Fars Haber Ajansı’nın Mosua el-Irak adındaki bir haber sitesine dayandırarak verdiği bir haberde, “Irak Hizbullah’ının birliklerini gelişmiş uçaksavar füze sistemleriyle donattığı” belirtilerek, “Bundan sonra IŞİD’e havadan yardım ulaştıran uçak ve helikopterleri vuracağını açıkladığını” ifade edildiğini hatırlatan Ağar, haberin devamında yazılanları ise şöyle açıkladı:

"Iraklı yetkililer, daha önce kime ait oldukları belirlenemeyen bazı uçak ve helikopterlerin IŞİD’in kontrolü altındaki yerlere havadan gıda, ilaç ve mühimmat kargoları attığını açıklamıştı. Iraklı kaynaklar, 6 Şubat’ta bir helikopterin Felluce’de IŞİD’in kontrolü altındaki bir stadyuma, 9 Şubat’ta da Zerbatiye kentine bağlı Dahile bölgesine indiğini. Irak Meclisi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Hakim el Zamili de 11 Şubat’ta Uluslar arası koalisyon uçaklarının IŞİD’in kontrolü altında bulunan çok sayıda bölgeye silah ve gıda yardımı attığına dair ellerinde güçlü kanıtların bulunduğunu açıklamıştı. Şimdi de Tikrit harekâtından bir gün öncesinde FHA’da (Fars Haber Ajansı) yayınlanan bir başka habere bakalım. Haber; ’Irak Parlamentosu milli güvenlik ve savunma komisyonu, IŞİD terör örgütüne silah taşıyan ve halk güçlerince düşürülen ABD helikopterin görüntülerini yayınladı’ başlığıyla çıkmış. Haberin devamında; ’Irak halk güçlerinden El-Haşad El-Şaabi, geçen perşembe (26 Şubat 2015) El-Anbar eyaletinin Bağdadi bölgesinde IŞİD’e silah atmak isteyen Amerikan helikopterini düşürdü’ deniyor. Haber; ’Irak Parlamentosu milli güvenlik komisyonu başkanı Hakim Zamili, IŞİD ile mücadele için kurulan sözde uluslararası ittifaka bağlı helikopterlerin Tikrit’in güneyinde IŞİD’e silah ve gıda maddeleri attığını belirtti’ cümlesiyle bitiyor."

Bundan hemen sonra İran ile Suudi Arabistan arasında Yemen’de mezhepsel orijinli bir savaş patlak verdiğine dikkat çeken Ağar, "Bağlantısı var mı yok mu? Bilinmiyor. Şimdi de NATO eski başkomutanı ABD’li Orgeneral Wesley Clark’ın bir açıklamasına bakalım. Clark, IŞİD’le ilgili durumu ’Sürmekte olan stratejik bir çatışmanın parçası’ olarak görüyor: ’Müttefiklerimiz Hizbullah’ı yok etmek için IŞİD’i destekliyor.’ Clark’a göre sorun tek başına radikal İslam değil. ’Radikal İslam stratejik amaçlarla kullanılıyor.’ Clark’ın açıklamasındaki müttefik, herhalde Türkiye değil. Ama Türkiye’nin uluslararası basın ve güçler tarafından ’IŞİD’e destek veriyor’ iddiasıyla sopalandığı ve bir yerlere itildiği yalın bir gerçek olarak karşımızda duruyor" ifadesini kullandı.

Bir de ABD’nin Irak ve Suriye’de Sünni aşiretlere ve Sünni tabana dayalı maaşlı aparat güçleri olduğunu kaydeden Ağar, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

"Onlara ’Sahva’ deniyor. Şimdi biz bunları DSG-YPG içinde Suriye’de görüyoruz. Varlıklarıyla ABD lehine gerekçe, mazeret, haklılık, güç ve denge üretiyorlar. Sahvalar ABD yanlısı taban tarafından ’Sünni Halk Uyanış Konseyleri’ olarak anılsa da ABD aleyhtarı Sünni Araplar bunlara ’Sünni Halk İhanet Konseyleri’ diyor. Yani Kürtler’de ve Şii Araplar’da olduğu gibi burada da bir kırılma ve düşmanlık yaşanıyor. Bir de bunların tuzu biberi IŞİD radikalizmi, dehşeti ve tabanı var. Nusra için kurulan cümleler de ilginç: CIA eski başkanı, Irak ve Afganistan’ın en önemli komutanlarından olan David Petraeus, basına yansıyan bazı demeçlerinde IŞİD’e karşı Nusra’nın kullanılması fikrini ortaya atıyor."

"ABD, Peşmergeler üzerinden de mihver üretiyor" ifadesini kullanan Ağar, şunları kaydetti:

"Acaba ABD’nin KDP ve KYB’yi 13 Aralık 2014 tarihine kadar ’3. Kademe Terörist Örgütler’ listesinde tuttuğunu bileniniz var mı? İlginç bir şekilde bu affediş Peşmerge’nin (Türkçesi ‘fedai’ demek) IŞİD’le mücadelede etkin bir fedai olarak kullanıldığı günlere rastlıyor. ABD’li sözcüler her fırsatta YPG’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söyledikten hemen sonra ’IŞİD ile mücadelede Türkiye ile yakın işbirliği yaptıklarını’ yineliyor. Ezcümle; bırakın bizim terörist dediğimiz örgütleri, ABD kendisinin terörist ilan ettiği örgüt ve liderlerle bile kurgu ve eylem üretiyor. En azından iddialar, sahada yaşanan simetri ve asimetriler ile parametreler bunlara işaret ediyor. Şaşırmamak gerekiyor. ABD, giriştiği Ortadoğu dizaynında maça 11 kişiyle çıkmak istemiyor. Maça 22 topçu ve popçuyla, ilaveten hakemlerle çıkmanın derdinde. İstiyor ki kim kaybederse kaybetsin kazanan kendi olsun. Bu saz ve de caz ekibine yedekleri, hocaları, hacıları, meleleri, mollaları, şeyhleri, şıhları, teknik direktörleri, deliklileri, düdüklüleri, velhasıl kendisine angaje kim varsa onları da dahil ediyor. Tabii bir de oynanan maçı saf saf seyredenler var. Zaten onların bu konuyla bir ilişkisi yok. ABD’nin bu yaklaşımı; insanı ’medeni’."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile