Memorial Diyarbakır Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mehmet Özgür Demirel, gebelik dönemi depresyonu hakkında bilgi verdi. Gebeliğin bir kadın için yalnızca mutluluk dönemi değil aynı zamanda ruhsal durum değişiklikleri nedeniyle ortayla çıkan kaygı ve depresyonun yaşanabildiği bir zaman dilimi olduğunu anlatan Demirel, “Depresyon, normal ve nörotik kişilerde hafif mizaç bozukluğu, huzursuzluk, bitkinlik, erken uyanma, kilo kaybı, iştahsızlık gibi belirtilerle ve kendini kınama, tepkisizlik, mutsuzluk, değersizlik hissi, intihar düşüncesi ya da girişimi gibi öznel belirtilerle karakterize olan, şiddetli bir hastalığa kadar uzanabilen geniş bir yelpazeyi içermektedir. Gelişmiş ülkelerde gebelikte görülen ruhsal problemlerle ilgili hastalıklar ciddi bir öneme sahiptir ve bu süreçte gebelerin psikolojik destek almaları sağlanmaktadır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde bu önem oldukça sınırlı kaldığından, anne ve bebeğin sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir.
Gebelerin 5’te 1’i bu depresyon kriterlerinin bütününü tamamlar. Yani her beş gebelikten birinde depresyon görülmektedir. Ayrıca gebelerin yüzde 70’inde depresyon belirtileri görülmektedir. Çünkü depresyonun birçok belirtileri gebelik belirtileri ile karışmakta ve birçok gebeye bu tanı konulamamaktadır” dedi.
“GENÇ YAŞTA ANNE OLANLARDA RİSK YÜKSEK”
Özellikle genç anne adaylarının, anneliğin getireceği sorumluluk ve doğum korkusu gibi nedenlerle depresyona yakalanma açısından büyük risk altında olduğuna dikkat çeken Demirel, şunları kaydetti:
“Ayrıca çocuk sayısı fazla olan, daha önce depresyon hikayesi olan, evlilik ile ilgili sorunları bulunan ve anneliğe hazır olmayan gebelerde bu sıklık daha da artmaktadır. Özellikle ailelerin onayı alınarak, kendi fikirlerine danışılmadan evlendirilen genç kadınlarda bu depresyon riski çok yüksektir. Gebe kalmadan önce antidepresan tedavisi alanların, gebe kaldıktan sonra kullandıkları ilaçların bebeği olumsuz etkileyeceğini düşünüp hekime danışmadan tedavilerini kesmeleri ise depresyonun alevlenmesine ya da tekrarlamasına neden olabilmektedir.”
“GEBELİK DEPRESYONU YAŞAMI TEHDİT EDİYOR”
Gebelik depresyonunun anne ve bebek sağlığını olumsuz yönde etkilediğini ve intihar girişimleri dahil olmak üzere anne ve bebeğin yaşamını tehdit ettiğini vurgulayan Demirel, “Depresyon, müdahale edilmediği takdirde; düşük, gebelik hipertansiyonu, erken ve düşük kilolu doğum, bebek gelişiminde gerilik, anne karnında bebek ölümü, doğumda zorlanmaya bağlı sezaryen gibi birçok probleme neden olabilmektedir. Ayrıca gebelik döneminde depresyon tedavisi altında olmayan annelerin çocuklarında psikiyatrik yardım gerektiren duygusal dengesizlik, bağlılık sorunları ve intihar eğilimleri artmaktadır” diye konuştu.
“TEDAVİ DEPRESYONDAN KORUR”
Gebelik sırasında antidepresan ilaç tedavisi, sakat doğum, bebekte ilaç zehirlenmesi ve çocuğun gelişiminin olumsuz yönde etkileneceği düşüncesi anne adayının ve doktorun endişelenmesine neden olduğunu da anlatan Demirel, şu ifadelerde bulundu:
“Günümüzde gebelikte oluşan depresyonun da güvenli bir şekilde tedavi edilebildiği yapılan birçok çalışmada kanıtlanmıştır. Belirli birkaç antidepresan dışında birçoğunun bebeğe minimal yan etkilerle gebelikte güvenle kullanılabileceği artık bilinen bir gerçektir. Tabi ki her ilaçta olduğu gibi antidepresanlar da kesinlikle doktor kontrolünde kullanılmalıdır.”
Her 5 Gebeden Biri Depresyon Riski Altında
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mehmet Özgür Demirel, ruh sağlığını olumsuz etkileyen depresyonun, kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla görüldüğünü belirterek, kadınların, üreme hormonlarında değişim olduğu dönemlerde depresyona daha yatkın hale geldiklerini ve her 5 gebeden birinin depresyon riski altında olduğunu vurguladı.