KARAOĞLAN’DAN GANDİ KEMAL’E CUMHURİYET HALK PARTİSİ
Tarihçilerin tespitlerine göre insanlık tarihi boyunca imparatorluk kuran milletlerin sayısı beş veya altıyı geçmemektedir. Bu milletlerin üçü veya dördü bir imparatorluk; birisi iki imparatorluk; bir diğeri ise beş imparatorluk kurmuştur.
İmparatorluk; yani emparyal devlet ya da devletler üstü devlet...
İşte bu aziz millet tarih boyu tam beş kez imparatorluk tarzında teşkilatlanmayı başarmış olan yer küre üzerindeki tek millettir.
Bunu şunun için yazıyorum:
Türk’üyle Kürd’üyle, Çerkez’iyle Abaza’sıyla, Boşnak’ıyla Arnavud’uyla, Sünni’siyle Alevi’siyle bu aziz millet, örnek alınacak, izine basılacak, yolu üzerinde gidilecek yüz binlerce örnek şahsiyeti içinde barındıran gerçekten müstesna bir topluluktur.
Hal böyle olunca, CHP’nin kalemşorları ve kelamşorları, yol ve yön göstericileri, ileri gidenleri ve geri kalanları, önde olanları ve sonda gelenleri acaba neden tarih boyu bu milletin içinden çıkan bir güzel insanı değil de, önce tarihimizde olmayan birini yani Karaoğlan’ı; sonra da Hintliler’in lideri Gandhi’yi öne çıkardıkları siyasi kişiliğe lakap olarak kullanıyorlar, bileniniz var mı?
Anlaşılması gerçekten de zor bir tercih değil mi, ne dersiniz?
CHP’nin yol göstericileri, acaba bu aziz milletin tarihi ile olan kavgalarını ilanihaye devam ettirmek istedikleri için mi, böyle yanlış bir yolu tercih ediyorlar?
Bu yanlış tercihin sonucudur ki, ya olmayan bir kişiliği ya da bir başka milletin öne çıkmış bir şahsiyetini onun önüne örnek olarak koyuyorlar?
Ya da, acaba bazı dönmeler ve dönekler tuttukları köşelerden, “ey Türk milleti sizin tarihe kahraman olarak sunduklarınızın hepsi aslında birer sahte kahramandır” mı, demek istiyorlar?
Biz de bunun için, olmayan bir kişiliği öne çıkardık ve onun önderliğinde ülkenizin ekonomik anlamda altını üstüne getirdik mi, diyorlar?
Kendilerine göre bu milletten örnek alınacak şahsiyet çıkmadığı için mi, bu kez de Gandhi’yi örnek almayı daha uygun buluyorlar?
Akla gelen daha yığınla soru...
Tercih elbet kendilerinin...
Fakat bu arada şunu belirtmek zorundayım ki, bir Gandi Kemal’in, bir de Hintliler’in bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlayan Gandhi’nin yaşayışına baksınlar...
Giydiklerine kuşandıklarına, yediklerine içtiklerine, yaşadığı mekâna, önderlik ettiği toplumla iç içe, gönül gönüle oluşuna...
Ülkemizin yeni kahramanı Gandi Kemal, Hintliler’in efsane lideri Gandhi’ye benzer bir yaşayışı, değil bundan sonraki ömrünün kalanında, bir ay bile yaşasa bu aziz millet O’na gereken teveccühü mutlaka gösterecektir, hem de umduğundan çok daha fazlasıyla...
Fakat kendisi Gandi Kemal olarak, Gandhi gibi yaşarken, Karun gibi yaşayanları yanında yöresinde bulundurmamak ve barındırmamak kaydıyla...
Kendisi bu milletin inancına saygılı bir tavra bürünürken, bu milletin bütün mukaddes değerlerine düşman şahsiyetleri yönetim kadrosunda taşımamak kaydıyla...
Kendisi Gandi kimliğiyle dolaşırken, gizli kapaklı da olsa, bütün servetlerini bu milleti şu ya da bu şekilde sömürdüklerinden elde eden holding patronlarının dümeninde gitmemek kaydıyla...
Yeri geldikçe dile getirdiğim bir gerçeği, Gandi Kemal’e iyilik olsun diye bir kere daha tekrar etmekte yarar görüyorum:
Sakın Türkiye’yi Karaoğlan’ın yıldızının parlatıldığı yetmişlerin Türkiye’si sanma; çünkü aldanırsın..!
O zaman yazılı ve görsel medya tek taraflıydı, şimdi değil...
O zaman görsel medya siyah beyazdı, şimdi değil...
O zaman eli kalem tutan, ağzı kelam eden kişi sayısı çok azdı, şimdi çok fazla...
O zaman insanlar şeytanlardan kaçardı, şimdi şeytanlar insanlardan kaçıyor...
O zaman internet yoktu, şimdi var...
O zaman gizli kamera yoktu, şimdi var...
O zaman insanlar kahramanlaştırılıyor, hatta ilahlaştırılıyordu; şimdi kahramanlar, hatta ilahlar insanlaştırılıyor, yani onların da birer insan oldukları anlaşılıyor...
Son olarak bir kaç şey daha söyleyeyim:
Suyla gelen, sel ile gider...
Rüzgar eken, fırtına biçer...
Emanet ata binen, çabuk iner...
Başkasına hainlik edenler, gün gelir sana da hainlik ederler...
Yani hain haindir, hainlerle yola çıkılmaz...
Bu arada, Gandi Kemal’i büyük umutlarla vizyona süren ve ondan çok şey bekleyen, kimilerinin ifadesiyle yandaş medyanın gelecek seçimlerde CHP’nin alacağı oylarla ilgili tahminlerine katkım olsun diye bazı gerçekleri dile getirmek istiyorum...
Tarih 14 mayıs 1972...
İyi bir zamanlamayla, İnönü zaferlerinin büyük kahramanı(!), Cumhuriyet’in İkinci Adamı, Milli Şef İsmet İnönü bertaraf edilmiş; “ortanın solu” sloganının mucidi Bülent Ecevit “umudumuz Karaoğlan” sloganıyla vizyona sokulmuş; kimilerince üzerinde hiç bir zaman taşımadığı bütün yıldızları olabildiğince parlatılmıştır...
İkinci Adam’ın bertaraf edilişin nedeni ise bellidir...
Milli Şef İsmet İnönü ile bu iş olmayacaktır ve bu iyice anlaşılmıştır...
Gerçekten de, herşeyin kendi leyhlerine olduğu alçak bir darbe sonrasında bile başarılı olamayan; sağ kulvarın darmadağan edildiği bir seçimde bile yönetimi istenilen ölçüde elde edemeyen; 1965 ve 1969 seçimlerinde yeni yetme bir siyasetçinin karşısında bile mağlup olan İkinci Adam’ın bundan böyle sol cepheye kazandıracağı hiç bir şey yoktur...
Ve Cumhuriyet’in bu kadim partisine oy verip, bir zamanlar yaşadıkları tatlı hayat benzeri bir hayat bekleyenlerin sabredecek tahammülleri ise kesinlikle kalmamıştır...
Hal böyle olunca, bir şeyler yapılmalı ve 12 Mart 1971 darbesinin iyice dağıttığı sağ kulvar siyasetinde oluşan boşluk mutlaka doldurulmalıdır.
Yapılacak şeylerin ilki ve en önemlisi ise bellidir...
Kendi halkının önde geleni ve tabir yerinde ise tapılanı olsa da, bu aziz milletin hiçbir zaman teveccühünü kazanamayan İkinci Adam mutlaka devreden çıkarılmalı ve milletin önüne kimi özellikleriyle ona benzeyen birileri konulmalıdır...
İşte bu yapılmış ve bu aziz millet, tarihinde hiç karşılaşmadığı Karaoğlan tiplemesiyle ilk kez tanışmıştır...
Karaoğlan’ın ve sonrasında Gandi Kemal’in olası başarıları mı...?
Bu da bir başka yazı konusu...
Karaoğlan'dan Gandi Kemal'e Cumhuriyet Halk Partisi
Deniz Baykal'ın istifasıyla boşalan CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu'na neden 'Gandi' benzetmesi yapıldı, CHP'nin önde gelen isimleri neden bu bu ismi öne çıkardı? İşte bu soruların cevabını yazarımız Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen köşesinde açıklık getirdi.