CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kardeşi Celal Kılıçdaroğlu arasındaki krizi son günlerde yeni bir boyut kazandı.
Celal Kılıçdaroğlu'nun AK Parti'ye destek için yürüşe başlaması ardından kardeş Kılıçdaroğlu'nun CHP'den ihracı gündeme geldi. Talimatın ise bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından verildiği gelen bilgiler arasında...
İşte iki kardeş arasındaki bu çekime Latif Şimşek'in gündemindeydi. Usta gazeteci 'KILIÇDAROĞLU BU SÖZLERİN ALTINDAN KALKABİLİR Mİ?' başlıklı yazısında çarpıcı ifadeler kullandı.
İşte o köşe yazısı:
“ALEVİLERE İHANET ETTİ !”
Bir kardeş, bir kardeşi neden hedef alır?
Hele hele kardeşi ana muhalefet partisinin genel başkanıysa?
Evet Kemal Kılıçdaroğlu'nun Didim'de yaşayan kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'ndan bahsediyorum.
Celal Kılıçdaroğlu, Kemal Kılıçdaroğlu hakkında öyle şeyler söylüyor ki, yenilir yutulur cinsten değil. Kemal Bey, Celal kılıçdaroğlu'nu CHP'den ihraç edebilir ama istese de kardeşlikten ihraç edemez. Çünkü Celal Bey, Kılıçdaroğlu'nun yedi öz kardeşinden biri. Aynı karında yatmışlar, aynı genleri taşıyorlar. Celal Kılıçdaroğlu, adeta alıyor eline kılıcı, Kemal Kılıçdaroğlu'nu dilim dilim doğruyor. Didim'deki yakın dostlarına, Celal Bey'in, ağabeyine böyle tavır almasının bir sebebi olup olmadığını soruyorum, “Yok” diyorlar, “Celal Bey son derece dürüst ve onurlu bir insan. FETÖ'ye karşı tavrı da son derece samimidir.”
Celal Kılıçdaroğlu'nun, Kemal Kılıçdaroğlu'na söylediği “çok ağır” sözlere geçmeden önce. Son yıllarda iki kardeşin ilişkilerinden bahsetmek istiyorum. Babaları Kamer Kılıçdaroğlu vefat ettikten sonra, anneleri Yemuş Kılıçdaroğlu Tunceli'de yaşamaya devam ediyordu. Yemuş Hanım, hastalanınca, Kemal Kılıçdaroğlu en küçük kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nu annesi ile ilgilenmesi için Tunceli'ye gönderdi. Celal Bey, annesi Fırat Üniversitesi Hastanesi'nde vefat edinceye kadar Tunceli'den ayrılmadı. Yemuş Hanım'ın vefat ettiği tarih 12 Kasım 2009'du. O dönem CHP Gurup Başkan Vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu, annesinin ölümünden iki gün sonra, cenazenin defnedileceği 14 Kasım'da Tunceli'ye gitti. Gerekçesi ise, TBMM'de görüşülmekte olan Demokratik Açılım üzerine genel kurulda konuşma yapacak olmasıydı. Celal Bey daha sonra yakınlarına o günü anlatırken, “Başkası konuşabilirdi mecliste. Annemi defnetmek için iki gün onu bekledik” diye yakınacaktı.
ANNESİNİN CENAZESİNE İKİ GÜN SONRA GİTTİ!
Yemuş Hanım'ın vefat etmesinin ardından, Kemal Kılıçdaroğlu Ankara'ya döndü, Celal Kılıçdaroğlu, Didim'e yerleşti. Aslında iki kardeşin ilişkileri de Annelerinin vefatının ve Kemal Bey'in Genel Başkan olmasının ardından yavaş yavaş “limonileşmeye” başladı.
Kamuoyu Celal Kılıçdaroğlu'ndan ilk kez, 2013'ün Ocak ayında, gazete manşetleriyle haberdar oldu. Celal Kılıçdaroğlu, İzmir Gaziemir'de bir inşaatta bekçilik yapıyordu. Niye bekçilik yaptığını soranlara da, “Ne yapsaydım. Ağabeyimden torpil mi isteseydim. Bu başkalarına haksızlık olmaz mı?” diyordu. Kemal Kılıçdaroğlu da kerdeşinin dürüst bir insan olduğundan söz ediyordu.
Ama yıllar sonra, Celal Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyeleri “FETÖCÜ” olmakla suçlayınca işler değişiyor, kemal Kılıçdaroğlu, “Dürüst” dediği kardeşine “iftiracı” yaftası yapıştırıp CHP'den ihraç ediyordu. Küçük Kardeş Celal, ihraç kararına rağmen geri adım atmıyor, “Varsın bir partim olmasın ama onurum” olsun, diyerek, ağabeyine “onursuzluk” imasında bulunuyordu. CHP'li belediyelerin FETÖ ile ilişkilerini protesto etmek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a FETÖ mücadelesinde destek vermek için Söke'den Didim'e yürüyen Celal Kılıçdaroğlu, 24 Kasım tarihli Dinamit Programı'na bağlanarak, “Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay, önce bana rüşvet teklif etti, kabul etmeyince korumaları ölümle tehdit etti” diyerek, geri adım atmayacağının altını çizmişti.
“AĞABEYİM ALEVİLİĞE İHANET ETTİ”
Celal Kılıçdaroğlu, protesto yürüyüşünün ardından, Didim Belediyesi-FETÖ ilişkileri noktasında İçişleri Bakanlığı ve CHP harekete geçinceye kadar ölüm orucuna başladı. Ölüm orucunun üçüncü gününde Kemal Kılıçdaroğlu'nu topa tuttu. Etrafında çok sayıda Didim'li vardı. İlk sözleri en ağır olanıydı: “Ağabeyim 1989 yılında İstanbul'da hesap uzmanıydı. Adnan Kahveci ile görüştü. Aleviliğini gizlemek için hacca gitti ve hemen ardından, kahveci tarafından Gelirler Genel Müdürlüğü'ne Daire Başkanı olarak atandı. Halbu ki Alevilikte Hacca gitmek yoktur. Bu davranışıyla Aleviliğe ihanet etmiştir. Koltuk için ihanet etmiştir. Hacca gittikten sonra Adnan Kanveci O'nu daire başkanı yaptı”
Kardeş Celal'in, Ağabey Kemal'e söyleyecek başka sözleri de vardı. Kemal Kılıçdaroğlu, kardeşlerine de “Katakulli” yapmıştı. “Kemal Ağabeyim, bizim, altı kardeşin hakkını yiyerek okudu” diyordu. Etrafındakiler şaşkınlık ve hayretle dinliyordu: “Biz yedi kardeştik. Aslında hepimiz okuyabilirdik. Ama ailemizin imkanları tek bir çocuğu okutmaya yetiyordu. Kemal Ağabeyim, ortanca çocuktu ve ailenin tüm imkanlarını O'na seferber ettik. O okudu. Altı kardeşin, benim, hakkımızı yiyerek okudu.”
“ZENGİN SOFRASINA OTURMAZ”
Peki Celal Kılıçdaroğlu ne kadar samimi? Niye Ağabeyi'ne kazan kaldırdı? Niye Ak Parti'nin ekmeğine yağ sürüyor. Canlı yayında sordum: “CHP Didim ilçe Başkanı ve Belediye Başkanı Deniz Atabey, sizi bazı müteahhitlerin gaza getirdiğini, para verdiğini söylüyor, doğru mu?”
“Kimse beni satın alamaz. Ben hür irademle, FETÖ'ye olan nefretim, demokrasiye olan inancımla bunları yapıyorum” dedi. Didim'de, Celal Kılıçdaroğlu'nu tanıyanlara sordum, “Nasıl bir insan? Şov mu yapıyor? Derdi ne?” dedim. Aldığım cevaplar bana inandırıcı geldi. Dediler ki; “Celal Kılıçdaroğlu içi-dışı bir, kalbindeki ağzında olan bir insan. Herkes tarafından sevilir. Zengin sofrasına oturmayı sevmez. Soğan ekmeği garibanlarla paylaşır.”
Ne diyelim? Anadolu'da bir söz vardır; Beş parmağın beşi bir olmaz.
Kılıçdaroğlu bu sözlerin altından kalkabilir mi?
Usta gazeteci Latif Şimşek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kardeşi Celal Kılıçdaroğlu arasındaki krizi kaleme aldı.