Dünyanın farklı ülkelerinden gelen bilim insanlarının açık ve uzaktan eğitim alanındaki çalışmalarını paylaştıkları konferansın ilk panelinde Doç. Dr. Aras Bozkurt moderatörlüğünde, Doç. Dr. Hüseyin Biçen, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Arnavut, Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir Karadeniz ve Doç. Dr. Aras Bozkurt konuşmacı olarak yer aldı.
Doç. Dr. Aras Bozkurt: "Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler ilk ortaya çıktığı zaman, yıkıcı bir yenilik olduğu söyleniyordu”
Kitlesel Açık Çevrimiçi Derslerin ortaya çıkışı ve getirdiği yeniliklerle ilgili konuşan Doç. Dr. Aras Bozkurt , “Kitlesel açık çevrimiçi dersler hakkında, ilk ortaya çıktığı günden beri; yıkıcı bir yenilik olduğu, dijital bir tsunami olduğu, bir çığır açtığı ve mevcut yükseköğretim sistemini alıp götüreceği vs. gibi pek çok şey söylendi. Böyle söylemlerin ortaya çıkması gayet normaldir. Çünkü yüzyıllardır süren geleneksel bir eğitim sisteminde, özellikle 2000’li yıllardan sonra başlayan hareket sonucu, farklı bir kavram ortaya çıktı. Özellikle ağlara dayalı öğrenmeyi de kapsayan, bu kavramın tarihine baktığımızda, ilk olarak 2008’de Kanada’da ortaya çıktığını görüyoruz. İlgili çalışmalarda çoğu zaman bu kavramın birden ortaya çıktığı söyleniyor. Aslında, ’açıklık’ hareketini bir doğru üzerinde düşünmek gerekiyor. Bu kavramın açık üniversiteler, açık ders malzemeleri gibi temelleri de var. 2010 yılına gelindiğinde bir kurtarıcı olduğu, eğitimdeki tüm sorunları ortaya dökebileceği düşünüldü. İlerleyen süreçte ise kurtarıcılık veya yıkıcılık tartışmalar hep süregeldi. Kitlesel açık çevrimiçi dersler ile ilgili yapılan en büyük hatalardan biri bu kavram çatışmasıydı." diye konuştu.
"Bir kurtarıcıyı beklemek yerine, düşünce yapımızı değiştirmemiz gerekiyor"
Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersleri bir kurtarıcı olarak görmenin yapılan en büyük hatalardan biri olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Bozkurt, "Bir kurtarıcıyı beklemekten ziyade, önce kendi düşünce şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Hayat değişiyor, teknoloji değişiyor. Benim şu an kullandığım telefon, 2 yıl öncekinden çok farklı. Bu değişimle beraber hayatı; yaşayış, görüş ve deneyimleme şeklimiz değişiyor. Öğrenme ve öğretme şeklimiz de değişiyor. Bu değişimi yükseköğrenim; görüyor, kendini uyarlıyor, değiştiriyor ve öğrenme ekolojisinde hayatta kalmaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Hüseyin Biçen: "Yeni teknolojiler artık hayatımızın bir parçası"
Kişiselleştirilmiş öğrenme ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan Doç. Dr. Hüseyin Biçen ise yeni teknolojilerin hayatın vazgeçilmez parçası haline geldiğini sözlerine ekledi. Gelişen teknolojiyi, eğitim sistemiyle bütünleştirmek gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Biçen, “İlerleyen yıllarda hem bizim, hem de eğitim sistemlerimizin değişmesi gerekiyor. Çünkü artık yapay zekâ, hologram, kitle kaynağı, kablosuz güç vs. gibi yeni teknolojiler hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu yenilikleri eğitim sistemlerimize nasıl entegre edebileceğimizi tartışmamız gerekiyor. İlerleyen yıllarda birçok insan yüksek hızlı interneti kullanabilecek. Bunun dışında zengin interaktif içerikler tüm alanlarda yaygınlaşacak ve gerçek deneyimler sanal ortamlara taşınabilecek. Bugün biz sosyal medya hesaplarımızı kullanırken bile yapay zekâ sayesinde farklı içerikleri görüyoruz. Google arama motorunu kullandığımızda da aslında kendi kişisel ilgi alanlarımızla ilgili bazı bilgilere erişebiliyoruz. Bu tarz ortamlarda kişiselleştirilmiş bir öğrenme ortamı geliştirilirse, kişilerin beklentileri daha da yükselmiş olacak. Bu yeniliklerin devamlılığı oranında yükselmeye gidebileceğiz." şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir Karadeniz: "Her kullanıcının kişiselleştirilmiş bir ortama ihtiyacı var"
Yapay zekâ teknolojilerinin eğitimin tüm alanlarında kullanıma açık olması gerektiğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir Karadeniz ise, “Yapay zekâ teknolojileri sadece fikir anlamında değil, yüz yüze eğitim dâhil, açık ve uzaktan öğrenme gibi eğitimin bütün alanlarında bulunması gerekiyor. Geçmişten günümüze, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının çok yaygın olduğunu biliyoruz. Bu anlamda ilk tercih, her zaman öğrencilerin daha çok materyale ulaşabileceği ve daha uzun süre kullanabileceği bir ortam hazırlamaktı. Günümüzde teknoloji, çok daha yaygın şekilde kullanılabildiği için öğrencilerimiz; planlamada, kontrol sürecinde, kendilerini sürekli olarak gözlemleyebilme aşamalarında ve kendi süreçlerini değerlendirebilme aşamalarında da devreye giriyor. Bunu yaparken aslında her kullanıcının kendisi için özelleştirilmiş bir ortam kullanabilmesi gerekiyor." dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Arnavut: " Daha çok kişiye erişmek ve insanlara daha çok eğitim imkânı sağlayabilmek istiyoruz "
Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler ile ilgili çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Arnavut ise şöyle konuştu:
"Sürekli eğitim platformlarını geliştirmeye dayalı çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bütün bu çalışmaların aslında tek bir amacı var. Uzaktan eğitim yıllar önce farklı amaçlar doğrultusunda ortaya çıktı. Günümüzde bu durum büyük oranda farklı diyebiliriz. Artık eğitim her kitleye ulaşabiliyor. Daha çok kişiye erişmek ve insanlara daha çok eğitim imkânı sağlayabilmek istiyoruz. Çünkü eğitilmiş insanların neler başarabileceğinin farkındayız. Biz aslında, kitlesel açık çevrimiçi dersleri farklı eğitim alanlarıyla yarıştırmıyoruz. Bu doğrultuda nasıl başarılar kazanabileceğimizi bildiğimiz için çalışmalara devam ediyoruz. Kitlesel açık çevrimiçi dersler gerçekten faydasız olsaydı, 11 senedir devam etmezdi. Bu kursların üzerine sürekli yenilikler ekliyoruz. Ancak bu eklemeleri, kitlesel açık çevrimiçi derslerin etkisiz olduğunu düşündüğümüz için değil, teknolojinin sürekli değiştiği ve yenilendiği için yapıyoruz."
Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler Konulu Panelde Teknoloji Ve Eğitim Konuşuldu
Anadolu Üniversitesi Uluslararası Açık ve Uzaktan Öğrenme Konferansı (IODL 2019) kapsamında düzenlenen "Kitlesel Açık Çevrimiçi Dersler (MOOCs) ve Yükseköğrenim Mikro Kredileri" konulu panel, Öğrenci Merkezi Salon 2016’da gerçekleştirildi.