Klima Ve Havuzlardan Bulaşan Hastalıklara Dikkat

Klima Ve Havuzlardan Bulaşan Hastalıklara Dikkat

Gaziantep Primer Hospital KBB Uzmanı Doç

Gaziantep Primer Hospital KBB Uzmanı Doç. Dr. Yaşar Çokkeser, yaz aylarında da görülen üst solunum yolu enfeksiyonları ve lejyoner hastalığı konusunda vatandaşların dikkatli olmaları gerektiğini bildirdi.
Doç. Dr. Çokkeser, yaptığı açıklamada, üst solunum yolu enfeksiyonlarının yazın da görülebileceğini belirterek, "Sıcak günler, bu açılardan soğuk kış günlerinden daha güvenli görünse de; böyle günlerde organizmamızın çevre sıcaklığıyla alışveriş dengesini kurmakta zorlanabileceğini akılda tutmak gerekir. Buna maruz kalmamak için deniz ya da havuza girdiğimiz günlerde su tüketimini artırmalı, hava geçirgenliği iyi olan kumaşlardan yapılmış kıyafetleri tercih etmeli, deniz ve havuz sonrası ya da yoğun terleme sonrası kısa süreli duş alarak vücudumuzu temiz ve kuru tutmalıyız. Islak mayo ve havlularla vücut temasını kısa tutup, kuru mayo ya da kıyafetler ile değişim yapmalı, ıslak veya terli vücutla rüzgara ve klimaya doğrudan maruz kalmamalı ve soğuk gıda ve içecekleri hızlı tüketmemeliyiz" dedi.
Klimanın sık sık açılıp kapatılmaması, hafif ama kesintisiz birkaç saat çalıştırılması, sıcaklık ayarının çok düşürülmemesi, deal serinliği elde edecek şekilde derece ayarı yapılıp çok değiştirilmemesi, bakımlarının düzenli olarak yaptırılması, filtrelerinin zamanında yenilenmesi gibi etkenlerin sağlığı olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Doç. Dr. Çokkeser, şunları kaydetti:
"Evlerimizin, özellikle de uyunacak odaların pencere yoluyla havalandırılması, klima ile serinletilmesinden daha sağlıklıdır. Çok tavsiye edilmemekle birlikte; havanın çok sıcak olduğu gecelerde klima açık halde uyumak zorunda kalınabilir. Böyle durumlarda klimanın yaklaşık 22 - 23 derece civarında bir sıcaklığa ayarlı olması gerekir. Soğuk hava çıkış hızı en düşük şiddette olmalıdır. Soğuk hava çıkış yönü odanın tavanına dönük olmalı, sabit kalmalıdır. Uyuyan kişilerin üzerine direkt yönlenmemelidir. Hem pencere hem klima açık olmamalıdır. Gece üşüme hissiyle uyanılırsa klima kapatılmamalı, sıcaklık ayarı 3 - 5 derece artırılmalıdır."
Doç. Dr. Çokkeser, klima hastalığı olarak bilinen lejyoner hastalığı hakkında da şu bilgileri verdi:
"Çok doğru olmasa da yaz gribi ifadesi ile kışın yakalandığımız gripten çok farklı bir hastalık kastedilir. Gerçek adı lejyoner hastalığı veya klima hastalığıdır. Bu hastalığı yapan mikroorganizma; bakımı iyi yapılmayan klimalar, soğutma - havalandırma sistemleri, havuzlar ve suyun göllendiği tesisat sistemlerinde çoğalma imkanı bulur. İnsandan insana bulaşmaz. Yakalanmamak için klimalar ve soğutma- havalandırma sistemlerinin genel bakımının, temizliğinin ve periyodik filtre değişikliklerinin zamanında yapılması gerekir. Bununla birlikte; havuzların bakım, ilaçlama, havalandırma ve zemin temizliği işlemleri ile su değişiminin zamanında ve özenle yapılması gerekir. Lejyoner hastalığı; ateş, halsizlik, kas ağrıları; daha sonraki süreçte de öksürük, balgam çıkarma, derin nefes alma isteği gibi belirtilerle ortaya çıkar. Grip ile benzer belirtiler gösterir. Bu belirtiler ortaya çıktığında mutlaka doktora başvurulmalıdır. Hastalığın sebep olduğu organizma gribe göre çok farklıdır. Kişiden kişiye bulaşan bir hastalık değildir. Hastalığı yapan bir virüs değil, 'Legionella pneumophila' adlı bir bakteridir. Su tesisatlarında, soğutma kulelerinde, havalandırma sistemlerinde çoğalır. Bu cihazların içinden geçen suların, havada uçuşan zerreciklerinin solunması veya istem dışı nefes yollarına kaçması ile bulaşır. Günler içinde kişinin yavaş yavaş hastalanmasına neden olur. Tedavide ilaç seçenekleri sınırlı olduğu için kesinlikle size tanıdık gelen ve daha önce grip ve soğuk algınlığında kullandığınız ilaçları almayınız."
"Yaşadığı sürece vücudumuz her aktivitesiyle ısı üretir. Açığa çıkan bu ısıyı, ortamın sıcaklığına göre değişen oranlarla ve farklı metotlarla uzaklaştırma mekanizmalarına sahiptir. Bu mekanizmaların temel malzemesi sudur. Bunun yanında; yazın, kışa göre su kaybımız daha fazladır. Havanın sıcaklığına ek olarak; klimalar, havuz, deniz, hareketle artan terleme gibi etkenlerin her biri ayrı ayrı su kaybı sebebidir. Hem ek kayıpların karşılanması hem de ısı regülasyonumuzun verimli çalışması için 24 saatlik su tüketimimizin 2.5 litrenin altına inmemesi gereklidir" diyen Doç. Dr. Çokkeser, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu da ortalama bir hesapla kişinin uyanık olduğu sürece yaklaşık her saat başı bir bardak su içmesi anlamına gelir. Bu miktarın üzerine çıkılması da faydasızdır ve hatta zararlı olabilir. Vücudun çevre sıcaklığındaki büyük değişimlere uyum sağlamakta yetersiz ya da geç kalması, çoğalmak için uygun fırsat kollayan mikroplara kolaylık sağlayarak, solunum yolu enfeksiyonları başta olmak üzere birçok hastalığa yenilme sebebidir. Sıcak soğuk değişimlerinden en az etkilenmek için gündüz yaklaşık her saat başı bir bardak su içilmelidir. Su tüketilirken, su dışındaki diğer içecekler bu hesaptan ayrı tutulmalıdır. Sindirimi zor, ağır yemeklerden kaçınılmalıdır. Çok baharatlı, çok acı, çok ekşi ve çok şekerli besinlerden uzak durulmalıdır. Çok sıcak ya da çok soğuk besinler yavaş tüketilmelidir. Meyve ve sebze gibi su içeriği yüksek besinlerin tüketimine ağırlık verilmelidir. Cildin hava temasını kesmeyen, hafif kumaşlardan yapılmış kıyafetler tercih edilmelidir. Ağır sporlar yapılmamalı, ancak dolaşım sisteminin zindeliği için de hareketsiz yaşam tarzından uzak durulmalıdır."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile