Gündoğdu, İkizdere Termal Otel'de düzenlenen Eğitim Bir-Sen 25. Başkanlar Kurulu Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2013 yılı içerisinde üç önemli ana gündem maddesinin kılık kıyafet yönetmeliği, çözüm süreci ve Taksim Gezi parkı eylemleri olduğunu belirtti.
Geçmişten bu yana Memur-Sen'in bütün iktidarlara sorunu çözmesi önerisinde bulunduklarını ifade eden Gündoğdu, "Kılık Kıyafet Yönetmeliği konusunda önce milletle buluşarak 12 milyon 300 bin imza ile sivil itaatsizlık eylemi ile başörtüsü sorununu biz çözdük. Hükümete tavisyemiz, onlar da çözsün, yönetmeliği kaldırsın. Aksi taktirde 12 milyon 300 bin imza hükümeti rahatsız etmeye devam edecek" diye konuştu.
Kılık kıyafet konusundaki çalışmaların "Taksim'de, ağaç altında demokrasi arayanları rahatsız ettiğini" öne süren Gündoğdu, "Taksim şapkasından güvercin çıkarmaya çalışanların bir derdinin de muhafazakar kesimlerin iktidardan bu taleplerini perdelemek olduğunu gördük. 'Yolları iyi yapın, ekonomimizi güçlendirin ama sakın ha tabanınızın taleplerine yönelik adımlar atmayın. Size derin devlet olarak, ittihatçı ve terakkiciler olarak biçtiğimiz inek dana yetiştirme, salatalık buğday yetiştirme rolünün dışına da tabanınız çıkmasın' diyorlar. Artık bu çağrıların Türkiye'de yeri yok. Biz bu ülkenin kiracısı değil, ev sahibiyiz. Ekmeğin korunmasını da özgürlüklerin genişlemesini de istiyoruz. Bunun önünde hangi güç olursa olsun bu güçlere aldırmadan yolumuza devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
Türkiye'de arkasında kimin olduğu belli olmayan terör sorununun sona ermesi için çözüm süreci içerisinde hiç çekinmeden yer aldıklarını kaydeden Gündoğdu, şunları belirtti:
"Bir ülkede terör varsa, terörist varsa bununla mücadele devletin güvenlik güçlerinin işidir, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların işi değildir. Bizim işimiz özgürlük işidir, bataklığı kurutmadır, teröre meyili bitirmektir, terörü yeşerten iklimleri bitirmedir. Hukuk devletinin, eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı yerden beslenen yanlış yaklaşımları sona erdimektir. Çok farklı kesimlerden bilmediğimiz bir ötekilik kavramı ile karşılaştık. Bu kavram dünyada da var. Teröre bulaşan 'Ahmet, Mehmet' adındaysa bütün müslamanları kuşatan bir terör algısı oluşturuluyor ama başka dinlerden bulaşmışsa sadece ismi ile anıldı. Ne dili ne dini bu işe bulaştırılmaz, teröre ortak edilmez. Bizim medeniyetimiz bir insanın ölümünü bütün insanılığın ölümü, kurtuluşunu bütün medeniyetin kurtuluşu olarak görür."
Geçmişte Türkiye'de ötekileştirmenin derin devlet, ittihat ve terakkiciler tarafından yürütüldüğünü savunan Gündoğdu, şöyle devam etti:
"Her on yılda bir haddimiz bildirilmiş, her on yılda bir kesim öteki ilan edilmiş. Bütün öteki ilan edilenleri beriye getirdiğimizde Türkiye'nin neredeyse yüzde 90'ı geçmişte öteki ilan edilmiş. Aleviler öteki ilan edilmiş, başı örtülüler, muhafazakarlar öteki ilan edilmiş. Kürtler öteki ilan edilmiş eğer dindar ise iki kere öteki ilan edilmiş. 2010 yılına kadar 'devlete göre birey nasıl olmalıdır' anlayışınının 2010 yılı referandum sonrası 'insana göre devlet nasıl olmalıdır' anlayışına geçen bütün ötekilerin beriki olduğunu kabul ettik ve bu doğrultuda şiddete dönüşmeyen her düşüncenin meşru olduğu fikriyle sürecin içinde yer aldık."
"Bu ülkede Kürtler ötekileştirilmelerinden dolayı cumhurbaşkanı bile olabilmişlerdir ama Kürt olamamıştır" diyen Gündoğdu şunları kaydetti:
"Baş örtülüler cumhurbaşkanı eşi olmuştur ama birey olamamıştır. Başörtü üzerinden millet toptan terbiye edilmeye çalışılmıştır. Aileler hedef alınmıştır ve topyekün millet değersizleştirilmiştir. Şimdi eşit yurttaşlık zamanı. İnsanı merkeze alan yaklaşımların öne çıkması gerekir. Bunu 63 kişilik akil heyeti sürecinde gördük. İlk kez iç danimiklerle bir çözüm süreci konuşuyoruz. Burada yüzde 95'lik kesimin çözümden yana olduğunu, yüzde 5'lik bir kesimin de ya çözene veya sürecin metoduna karşı olduğunu görüyoruz. Yüzde 0.5-1'lik bir bölüm de bu ülkede ne yapılırsa yapılsın karşı olan kesim, bundan önce de vardı bundan sonra da olacak. Süreci baltalamak isteyenler oldu ama 37 ile ben gittim. Bu illerin hiçbirinde 400'ü geçen bir protestoyla kaşrılaşmadık. Karadeniz'de en fazla 70 kişiyi buldu. Bayburt'ta hiç protesto olmadı. Bayburt'un mubarek bir yer olduğuınu bir kez daha gördük. Gümüşhane'de 6 kişi vardı. Bu 70 kişi, 6 kişi ve 15 kişi ile basın gittikten sonra konuştuğumuzda emir aldıklarını öğrendik. Bu süreci Taksim olaylarında olduğu gibi manuple edenler oldu ama gördük ki acıyı en çok hissedenler, Karadeniz'de ziyaret ettiğimiz şehit yakınları, 'bu acıyı bitirin' diyorlar. Artık bu millet sorundan nemalanmak isteyenlerden kurtulmak istiyor. Tabut siyasetini geçim kaynağı edinenlerden kurtulmak istiyor."
-Gezi Parkı olayları-
Çözüm Süreci'nin son aşamasına gelinmesiyle birlikte Gezi Parkı olaylarının yaşanmasının üdşündürücü olduğunu kaydeden Gündoğdu, şunları söyledi:
"Her birimiz ilk günlerde 'belediyenin eksikliği mi var. Polis neden parkta duran insanlara müdahale ediyor' şeklinde eleştiri yapmıştık ama üç gün sonra gördük ki mesele 12 ağaç değil, mesele Taksim değil, mesele çevre değil. Atılan mesajlarda gördük ki gelişen demokrasi, değerlerde atılan adımlar, eğitimden demokrasiye atılan adımlar ve Türkiye'nin büyümesinden rahatsızlık duyan içerde iktidarın şimarttığı faiz lobisi ve dışarda Türkiye'yi çekemeyenler. Bu krizden çıkıp, bundan dersler çıkarıp, 28 Şubat sürecini hiç yaşamamış, o gün dünyada olmayan gençliğin ne demek istediğini daha iyi anlayıp büyük Türkiye yolculuğuna sivil toplumunun sivilleşerek yolculuğuna devam etmesi lazım. Elbette 28 Şubat sürecinin içerisinde de sendikalar vardı. Şimdi de DİSK ve KESK Taksim şapkasından sendika güvercini uçurmaya çalışıyorlar ama tabanları da bu oyunu fark etmişler ki çağrılarına kulak vermiyor."
Konuşmaların ardından toplantı basına kapalı devam etti.
Memur-Sen 25. Başkanlar Kurulu Toplantısı
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu Taksim Gezi Parkı olayları ile ilgili "Mesele Taksim değil, mesele Çevre değil. Atılan mesajlarda gördük ki; gelişen demokrasi, değerlerde atılan adımlar, eğitimden demokrasiye atılan adımlar ve Türkiye'nin büyümesinden rahatsızlık duyan, içeride iktidarın şımarttığı faiz lobisi ve dışarıda Türkiye'yi çekemeyenler" dedi.