24 Mart günü düzenlenen programda konuşan Prof. Dr. Öztek, “Son 200 yıldır Batı’nın gelişimine ayak uyduramadık. Sanayimizi geliştiremedik. Düşmanın silahına karşı koyacak silahı üretemedik. Üst üste gelen akınlarla kaliteli eğitimli komutan ve ordu yetiştirme fırsatı bulamadık. Ekonomik, askeri ve siyasi zafiyete düştük. Entrikalara kurban gittik. 93 harbi (1877-78) sonunda Balkanları ve Kafkasları kaybettiğimiz gibi itibarımızı da kaybettik. 1830’dan itibaren kuzey Afrika elden çıktı. Balkan yenilgisi ile Balkanlardaki Türkiye kaybedilirken Balkanlar’da Kırım’da ve Kafkaslar’da 5 milyon soydaşımız soykırıma uğradı.
Birinci dünya savaşı kaçınılmazdı ve girdik. Zira savaş henüz kıymetini bilmediğimiz Osmanlı topraklarında bulunan Orta Doğu petrolleri için yapılıyordu. 15 cephede birden savaştık. Müttefikimiz Almanya birçok cephede yenildi ve biz de yenik sayıldık. Halbuki Türk orduları Çanakkale’de 18 Mart Deniz Zaferi ve 25 Nisan 1915’de başlayan Gelibolu kara savaşlarında tarihin en büyük destanlarını yazıyordu. 25 Ekim 1915 günü henüz Çanakkale savaşları sürerken, İstanbul’da yayınlanan Tasviri Efkar gazetesi resimlerini yayınlayarak, şöyle diyordu; ’Boğazları, hilafeti ve saltanatı kurtaran kumandanlarımız Cevat Çobanlı Paşa ve Miralay Mustafa Kemal Beyefendiler. 29 Nisan 1916 Kuttül Amare’de Halil (Kut) Paşa, 15 Eylül 1918 de Bakü’de Nuri (Killigil) Paşa, Tebriz’de Ali İhsan ve Kazım Karabekir Paşalar, 26 Ekim 1918 Afrin Raco’da yine Mustafa Kemal Paşa tarih üzerine tarih yazmaya devam ettiler. Perişan ettiğimiz müttefikler, mağlup sayılmamız üzerine 13 Kasım 1918 günü 56 parça gemi ile İstanbul’u işgal ettiler.’ Bu acımasız savaş sonunda tüm topraklarımız elimizden alınmış ve bize kalan Ankara ve çevresiydi. Yine, Osmanlının en başarılı genç paşası, kahramanlığı Anadolu’ya yayılmış Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919 günü aynı hakim güçlerin İstanbul’u işgal eden donanması arasından süzülerek, Samsuna yol alırken de sarsılmaz bir iman ve inançla; ’biz Anadoluya iman ve cesareti götürüyoruz. onlar bunu bilemezler. Geldikleri gibi giderler’ diyordu.
“Sakarya savaşı ölüm kalım savaşımızdı”
“Topyekün vatan savunması için hazırlıklar 1,5 yıl sürdü” diyen Prof. Dr. İbrahim Öztek, “Efelerden Kuvai Milliye’ye ve düzenli ordulara geçildi. İlk düzenli ordu savşı 6-10 Ocak 1921, zaferle biten 1. İnonü savaşıydı. Bunu 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir ve Sakarya Savaşları takip etti. Sakarya savaşı ölüm kalım savaşımızdı ve Mustafa Kemal Paşa tarihi emrini vermişti. ’Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her bir karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.’ Sakaryada, Türklerin II.Viyana’dan beri (1683) süren geri çekilmesi sona ermişti. Ardından Mareşal Mustafa Kemal, ’Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ileri’ emrini verdi. Türk ordusu yine tarihte olduğu gibi uçarcasına 6 ayda aşılamayacak siperleri 6 günde çiğneyip geçti. Yunan orduları başkomutanı Trikopis esir düştü. Kılıcını Kemal Paşaya teslim etti. 9 Eylül 1922 günü Türk orduları İzmir’e girdi. Amerikan ve İngiliz bayrakları altında İzmire giren Yunan, denize döküldü. İzmiri ateşe vererek kaçtı. 6 Ekim 1923 günü Türkiye Cumhuriyeti orduları Şükrü Naili Paşa komutasında İstanbul’a girdi. Mağrur devletlerin mağrur komutanları İstanbul’u Selahattin Adil Paşa’ya teslim ettiler.
Mağrur devletler ve mağrur komutanlar Mustafa Kemal Paşa’dan ikinci tokatı da yediler ve şanlı Sancağımızı selamlayarak, geldikleri gibi gittiler.
Fakat çok geçmeden çeşitli bahanelerle bölgeye geri döndüler. İngiltere ve Fransanın yerini Amerika almıştı. Amerika, küçük Asya’da Kore Savaşı ile kendisine önemli bir partner bulmuştu. Amerika’nın başı çektiği NATO, bizim için komunizm korkusu icat etti ve NATO’ya girdik. Ülkemiz Amerikan yardımları ve üsleri ile donatıldı. Gelinen noktada ise amerikanın stratejik ortağı olarak sürekli aldatıldık. Kore’de Kunuri’de 10 bin kişilik Çin ordusunun kuşatması içinde kaldık. Amerikan birlikleri çoktan bölgeyi terk etmişti. O gün 400 şehit verdik. Bu ilk aldatılışımız olmadı. 1963 yılında Kıbrıs’ta Rumların Türklere uyguladıkları soykırıma karşı müdahele hakkımız Jhonson mektubu ile elimizden alındı. Katliamlar 1974 yılına kadar devam etti. 20 Temmuz 1974 günü yapılan barış harekatı ile soykırıma son verdik. Fakat ABD ve AB Türkiye’ye yıllarca ambargo uyguladı. 1 Ekim 1992 günü Ege Denizi’nde gerçekleştirilen NATO tatbikatında USS Saratoga uçak gemisinden atılan 2 füzesiyle Muavenet zırhlımız kaptan köşkünden vuruldu. Gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör ve 4 askerimiz şehit oldu. 22 askerimiz yaralandı. 1. Körfez Savaşı 17 ocak 1991’de 2. Körfez Savaşı ise; 20 Mart 2003’te başlatıldı. Her ikisinde de Türk yurtları ceset tarlalarına döndü. Dört milyona yakın Türk’ün hakkını kimse korumadı. Üstelik Amerikalı askerler Türk askerinin başına çuval geçirdi. Eşref Bitlis, Amerikalıların bölgedeki amaçlarını ve PKK ile olan işbirliği çalışmalarını ve çekiç güç faaliyetlerini çok yakından biliyor ve izliyordu. Bu nedenle 17 Şubat 1993 günü uçağı düşürüldü.
Aselsan’da kritik projeler üzerinde çalışan 4 mühendis 2006-2007 yıllarında 6 ay içinde şüpheli şekilde hayatlarını kaybetti” ifadelerini kaydetti.
“Güneş Harekatı ABD tarafından durduruldu”
Türk ordusunun, PKK’ya karşı Kuzey Irak’ta 21 Şubat 2008’de başlattığı Güneş Harekatı’nın ABD tarafından durdurulduğunu söyleyen Prof. Dr. İbrahim Öztek, “7 yıl önce Suriye savaşı nedeni ile Türkiye sınırına ABD, Almanya ve Hollanda’dan Patriotlar getirtildi. Bunlar topraklarımıza düşen hiçbir füzeyi engelleyemedi. Sonra füzeleri söküp götürdüler. NATO Türkiyeyi bu kadar korudu. Peki Malatya–Kürecik’e yerleştirilen 10 bin kilometre Menzilli füze kalkanı ne için kurulmuştu? Amerika ve NATO bu konuda da Türkiye’yi kandırmıştı. 2003 yılında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında eski Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, bölgeyi her yönü ile sömürmeye yönelik Büyük Orta Doğu Amerikan İmparatorluğu kuruldu. Bunun merkezinde ve hedefinde Türkiye bulunuyordu. Çünkü Türkiye’nin jeopolitik konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile doğu batı petro-gaz arterlerinin üzerinde bulunması sözde çok özel stratejik ortağımızın iştahını giderek kabartıyordu. Bir damla petrol, bir damla kandan değerli olacak ve bunun için yapılan savaşın daha ne kadar süreceği belli değildi. Son yıllarda aramızın iyi olmadığı Suriye, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail ve Mısırın çıkardığı petro-gazın dünyaya pazarlanacağı yeni platformlar gerekiyordu. Bunun için bölgede El-Kaide’den, PKK’ya, İŞİD’e kadar özel olarak yetiştirilen ABD patentli tüm terör örgütleri paralı asker sıfatı ile kullanılarak güney sınırlarımıza yerleştirildi. Ülkemizin güneyinde yeni kantonlar kuruldu. Ülkemizin resmen güneyden kuşatılmasına barış, kardeşlik ve demokrasi adına açılım süreci oyunları ile alet edildik. Rojova adı verilen bu koridor, Amerika ve Rusya ortaklığının yeni enerji arteri olup, Akdeniz’de, Lazkiye’ye açılacaktı. Çok geç uyandık. Tampon bölge, güvenli bölge talebimiz Amerika’nın işine gelmediğinden ’programımızda bu yok cevabını’ veriyorlardı. Böylece 4 milyon göçmenle Türk ekonomisine ayrı bir darbe vuruldu. Bölünmüş haritalara ilaveten son olarak da Güneydoğu Anadolu Bölgemize NATO’nun Stratejik Kürt koridoru damgası vuruldu. Halen sorgulamaya devam ediyoruz. Acaba Amerika ve NATO bizi kandırıyor mu?” dedi.
“Mehmetçik ilk ve son sözü söyledi”
“24 Ağustos 2016 günü başlayan Fırat Kalkanı Harekatı ile son anda kuşatılmamız engellemiştir” diyen Prof. Dr. Öztek şunları söyledi:
“20 Ocak 2018 günü de Afrin Harekatı başladı.
Mehmetçik ilk ve son sözü söyledi ’Kızıl Elmaya gidiyoruz, beklemesinler.’ iki ay içinde Cerablus, iki ay içinde de Afrin teröristlerden temizlendi. Türk komutanlar ve Mehmetçik, kendilerine verilen vatan savunması görevini en iyi şekilde yerine getirdi. Şehitlerimiz oldu. Onlara Allah’tan rahmetler diliyoruz. Şimdi sırada Münbiç ve diğerleri var. Halbuki, Cerablus’a girdikten sonra birkaç gün içinde Münbiç ve Afrin’e de girmeliydik. Zaman ilerledikçe karşımıza dikilen güçler, daha çok silahlı ve eğitimli olarak giderek artmaktadır. Gelinen noktada çok özel stratejik ortağımız tarafından 3-5 bin tır dolusu silahla donatılan atmış bin civarında silahlı terörist Türkiye’ye karşı ordu haline getirilmiştir. Musul, IŞİD’den temizlenirken de Irak topraklarında bulunan Türk İrtibat Timlerinin güçlendirilmesi Amerika, Irak ve İran’ın karşı çıkması ile engellenmiş, uzaktan top atışı desteği istenmiştir. ABD, teröristlerle işbirliğine en güzel örneği Rakka’da göstermiş ve burada bulunan IŞİD güçlerini daha sonra bir başka yerde kullanmak üzere salıvermiştir. 10 Mart 2018 gününden itibaren Amerika ile komite çalışmaları sürmektedir. Münbiç ve diğer teröristlere peşkeş çekilmiş bölgeler konusunda nasıl bir karar verilecek ve verilecek kararlar neye bağlıdır? Tüm yaşananları gözden geçirdiğimizde Amerika’nın bizi kardırdığı gün gibi ortadadır.
Kandırmayı bırakın, Türkiye’yi istila planları geliştirmektedir. Bu maksatla çekiç güç, 1. Körfez Harekatı öncesi yaşanan tezkere olayları, 30 yıldır eğitilip donatılan PKK, BOP ve bölünmüş Türkiye haritaları ile en son Barzani referandumu Türkiyeyi yutma planlarıdır. 30 yıldır Türkiye’yi için için kemiren ve Türkiye’nin asker sivil tüm ana unsurlarını eline geçirmiş olan, artık vakti gelmiştir diyerek 15 Temmuz günü kalkışma girişiminde bulunan bir tarikat liderinin CİA ajanı olduğu ve bu hareketin Türkiye’yi Amerikan mandası haline getirecek bir planının parçası olduğu da unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, ABD’nin, Orta Doğu’daki, hatta dünyadaki en büyük engeli Müslüman Türk devletidir. Tüm Haçlı savaşları Türkler tarafından kırılmıştır. 20’nci yüzyılın son haçlı seferinin hedefinde de Türkiye bulunmaktadır. Onu engelleyecek olan da yine Türkiye’dir. 2. ABD’nin siyasal, askeri ve stratejik işbirliği tek taraflı ve ABD çıkarlarına hizmet etmektedir. gerçek bir iş birliği sürdürülecekse, eşit şartlara dönüştürülmelidir. Bu terör grupları ABD’nin kara kuvvetleridir. Bölge, terör örgütlerinin tümünden arındırılmalıdır. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde on milyon Türk yaşamaktadır. Haklarını korumak bize düşmektedir.
Bizim için bu cennet vatandan başka vatan yoktur. Bu devletin ve memleketin nimetlerinden yararlanan her birey; ulusun birliğine, ayyıldızlı bayrağın şanına, demokrasi ve adaletin üstünlüğüne ve laiklik ilkelerine inanarak, fikri hür vicdanı hür irfanı hür yurttaşlar olarak, Ata’nın emaneti olan Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini sonsuza dek koruma ve kollama görev bilincini asla unutmamalıdır.
Ey Türk oğlu Türk ve küreselleşen yeni dünya, şunu çok iyi bil. Çanakkale hiçbir zaman geçilmemiştir ve asla hiç bir zaman da geçilemeyecektir. Türk için Kızıl Elma bitmemiştir. Bugün Türk yurdunu doğudan ve batıdan kuşatmaya çalışanlar, teröristleri eğitip donatanlar, hainleri Türkün üstüne salanlar, kumpas kuranlar, bilsinler ki, bu büyük millet için her an bir kızıl elma olgunlaşır. Türk, damarlarındaki asil kanla her zaman yeniden şahlanır, ve yeni kızıl elmalara ulaşır. Ne mutlu Türk’üm deyene”
Prof. Dr. İbrahim Öztek Açıklaması 'Mehmetçik İlk Ve Son Sözü Söyledi'
Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı İ.Ü. Süleymaniye Kürsüsünde Farabi Avrasya Merkezinde “Çanakkale’der Afrin’e-Kızılalma’ya, Vatan Savunmamız" başlıklı konferans verdi.