Prof. Dr. Osman Erk Açıklaması 'Doğru Beslenerek Sağlıklı, Fit Ve En Az Yüz Yıl Yaşamak Mümkündür'

Prof. Dr. Osman Erk Açıklaması 'Doğru Beslenerek Sağlıklı, Fit Ve En Az Yüz Yıl Yaşamak Mümkündür'

İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, doğru beslenerek sağlıklı, fit ve en az yüz yıl yaşamanın mümkün olduğunu belirterek, toksinlerden uzak durulması gerektiğini, Omega 3 bakımından deniz ürünlerinden özellikle hamsi ve sardalyenin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi ve Trabzon Tabip Odası tarafından Trabzon’da “Gıda Egemenliği ve Beslenmede Doğru Bilinen Yanlışlar” konulu konferans düzenlendi.

İlk olarak söz alan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, dünyada 1 milyar insanın yetersiz beslenme ve kirli su tehdidi altında bulunduğunu belirterek, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün raporu bütün dünyayı uyarıyor. Dünyanın geleceği ve gıda güvenliği birçok meydan okuma sebebi ile tehdit altında. Artan dünya nüfusu ve bu nüfusa karşılık güvenli ve yeterli gıdaya ulaşmada yaşanan sorunlar gündemi meşgul etmekte. Gıda güvenliği küresel bir sorundur. Bugün dünyada 800 milyon insan aç. 1 milyar insan yetersiz beslenme ve kirli su tehdidi altında bulunuyor. Gıda güvenliğinde gayret göstermeliyiz, birlikte hareket etmeliyiz” dedi.

İstanbul Ziraat Odası Başkanı Ahmet Atalık ise, gıda sektöründe birçok karar alındığını ifade ederek, “Gıda egemenliğinin amacı gıda sistemini yerelleştirmektir. Gıdayı yönetenlerin amacı tüketiciyi ortak noktada buluşturmaktır. Üretenler kendi ürettiklerini işlemeli. Ne üreten tüketiciyi tanıyor ne tüketici üreticiyi tanıyor. Üretici ile tüketicinin bir arada buluşması gerekiyor. Bugün birçok politikalar belirlenir ama içinde ne tüketici vardır ne de çoğu zaman maliyetini bile karşılayamayan üretici vardır. İkisi de o kararların içerinde yoktur. Gıda egemenliği üreticiyi korur, sen üreteceksin der. Tüketiciyi de GDO’lardan korumak temel ilkesidir, yerel kararları destekler. Suya, meraya, toprağa, hayvan ve balığa popülasyonlarına yerel gıda üreticilerinin hâkim olması için çalışır. Kullan, paylaş ama yok etme diyor. Bugün dünyada çılgınca yok eme, tüketim çılgınlığa soyunmuş insanlık. İnsanlar geleceğinden çalıyor, yaşam alanlarını daraltıyor. Bilgi, beceri, yönlendiricilik tarım da kalmadı” diye konuştu.



Türkiye ucuz ve yeterli et politikası güdüyorsa hayvan varlığını artırmak zorundadır”

Türkiye’nin hayvan varlığını artırması gerektiğine dikkat çeken Atalık, “Gıda egemenliği çerçevesinde Türkiye’de son zamanlarda hayvancılık, ucuz et noktasında bir takım şeyler oluyor. Ülkemiz, 2007-2008 yılında bir kuraklık geçirdi. Hayvan ithalatımız 2010 yılında başladı.

2010 yılında fiyatlar yükseliyor diye başlayan ithalatımızda 300-400 bin başa yakın 2017 Eylül ayı dahil olmak üzere damızlık ithal ettik. Fiyatlar yükseliyor diye ithalatımız da sürekli artıyor. Baktığımızda 2016 ve 2017 yıllarında ithalatların aşırı arttığını görüyoruz. Yani bu ithalat geçici süreliğine kalmadı. Artan bir ithalat ile karşı karşıyayız. Bu işi çözmenin yolu Türkiye’de yem meselesini çözmektir. Türkiye ucuz ette yeterli et politikası güdüyorsa hayvan varlığını artırmak zorundadır. Önce hayvanın yemini temin edeceksin. Tabii bu noktada 1980 sonrası Doğu Anadolu’nun yaylalarında terörün etkili olması, yaylaların yasaklanmış olması da hayvancılığımızın büyük darbe almasının noktalarından bir tanesidir. İthalat ihtiyacımız varsa tabiî ki yapılır ama içeride de düzeltmemiz gerekiyor” diye konuştu.



“Sağlıklı beslenerek 100 yıl yaşayabiliriz”

İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk ise sağlıkta en büyük tehdidin çevresel ve içsel toksinler ve yapay gıdalardan geldiğine dikkat çekerek, sağlıklı beslenerek 100 yıl yaşamanın mümkün olduğunu söyledi.

Erk, “Sağlıklı olmak bir tercihtir. Yanlış besleniyoruz, sık hastalanıyoruz, erken yaşlanıyoruz. Doğru beslenerek sağlıklı, fit ve en az yüz yıl yaşamak mümkündür. Sağlığa en büyük tehdit çevresel ve içsel toksinlerden ve yapay gıdalardan gelmektedir. Toksinlerle dolu dünyada yaşıyoruz, çok fazla boş kalori tüketiyoruz. Stresli ve gerginiz. Sağlığın korunması, fit ve uzun yaşamak için dengeli ve yeterli beslenme ile birlikte toksinlerden yapay gıdalardan uzak durmalıyız ve yaşam tarzımızı değiştirmeliyiz” dedi.

Sağlıklı yaşam tarzını şu şekilde sıralayan Erk, “Sağlıklı yaşam tarzı, sağlıklı çevre, toksinlerden uzak durma. Yeterli ve dengeli beslenme. Düzenli egzersiz, spor. Sigara ve alkolden uzak durma. Hijyen kurallarına uyma. Stresten arınmayı sayabiliriz. Beslenme konusunda ise şunlara dikkat etmeliyiz. Besinleri doğru şekilde pişirmeliyiz. Kızartma, tütsüleme, mangal yerine buğulama, fırında pişirme, haşlama gibi yöntemler en sağlıklı pişirme yöntemleridir. Besinlerin hatalı pişirilmesi vitamin, mineral kaybına yol açar. Ambalajlı, hazır gıda tüketimini minimuma indirmelidir. Organik, doğal, temiz bütün gıdalara ağırlık verilmelidir. Tuz çok az tüketilmelidir. Posalı ve lifli gıda tüketimi artırılmalıdır. Sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Hayvansal ürün tüketimi azaltılmadır. Hazır çorbalardan uzak durmalıyız. Hazır çorba tüketenler marketten kanser satın almış olurlar” diye konuştu.



“Hamsi ve sardalyeyi tercih edin”

Son yıllarda artan deniz kirliliğinin balıkları olumsuz etkilediğine dikkat çeken Erk, özellikle büyük cüsseli balıkların daha fazla toksin içerdiğini söyledi.

Balıklardan hamsi ve sardalyenin tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Erk, “Balıkla ilgili çekinceler daha çok hayvansal ürünlerin proteinde yağ ihtiva etmesinin dışında denizlerin kirliliği ile ilgili. Ağır metallerden cıva, radyoaktif maddeler, tarım ilaçları başta olmak üzere birçok gıda zincirinde halen var olan toksinlerin insanlara geçmesinde çok önemli unsurlar. Şu anda DDT tarım ilacı 30 yıldan daha fazladır dünyada kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen halen daha kadınların memesinde, sütlerinde DDT var, idrarlarında DDT var olmaya devam ediyor. Bu kimyasalların var olduğu insanlarda kanser oranı neredeyse 10 kat veya daha fazla olarak hesap ediliyor. Zararlı toksinleri barındıran balıklar daha çok derin sularda uzun yaşayan büyük cüsseli balıklar. Örneği orkinos, kılıç balığı gibi balıklar. Hamsinin avantajı şu, küçük balık ve yüzeyde yaşayan balıklar yapılan bir çalışmada neredeyse somondan daha fazla Omega 3 ihtiva ediyor. Yani örneği somonun 100 gramında 1 gram Omega 3 var ise hamside ve sardalyede yapılan çalışmalarda 100 gramında 1.2 gram Omega 3 var. Bu yüzden şahsen balık tüketeceksem hamsi ve sardalyeyi tercih ederim. Hem çinko açısından hem de fosfor açısından ki, bunlar çok önemli mikro besinler. Bunları hayvansal ürünlerden, bitkisel ürünlerden almak zor” diye konuştu.

Çerezler arasında fındığın da önemli bir besin kaynağı olduğunu belirten Erk, “Ben her gün fındık ve ceviz tüketiyorum. Çerezler sağlığın olmazsa olmazı. Çünkü muhtevasına baktığımızda yağ asitleri çok önemli, çok önemli protein kaynağı. Fındık çok az da karbonhidrat ihtiva ediyor. Yani glikoz oranı da oldukça düşük bir gıda. O yüzden ideal gıdalardan bir tanesi” şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile