Diğer yanda da “Erzurum çarşı pazar” sözleriyle başlayan türkünün bir dadaşın Ermeni kızına aşkını anlattığını savunun Erzurumlular var. Erzurumlu Gazeteci Eyüphan Kılıç üç buçuk yıl Sarı Gelin’in peşinden koştu. Ulaştığı bilgileri “Sarı Gelin Türküsünün Gerçek Öyküsü” adlı kitapta topladı: Gürcü Kralı David ile Ermeni Rusudan’ın kızı Sarı Gelin Humar Hanım, bir kere sanıldığı gibi sarışın değil, esmer. Uğruna Kuran yakan ve dinden dönen Şeyh Senan’ın taktığı ismin sarısı, giydiği ipek işlemeli Hint elbisesinden geliyor.
Bağdatlı Senan, varlıklı, yakışıklı ve çapkındır. Müslüman bir kızla evlilik dışı birlikteliği onu Abdülkadir Geylani’nin dergahına götürür. Recmle cezalandırılmayı göze alan kızın cesareti karşısında Müslüman olan Senan, dergahtan şeyh olarak çıkar. Ancak rüyasında gördüğü put, onu yeni bir maceraya sürükler. Kırk müridiyle birlikte putun peşine düşüp, Erzurum’a kadar gelir. Put, zümrüt gözlü esmer güzel olarak çıkar karşısına. Şeyh Senan, uzun süre adını öğrenemediği kıza üzerindeki ipek işlemeli Hint elbisesi nedeniyle “Sarı Gelin” adını takar. Ne var ki görür görmez aşık olduğu Sarı Gelin Humar Hanım, Erzurum’u almak için yanıp tutuşan Penek Kralı David’in kızıdır ve kralın komutanlarından Batmutyan’ın da gözü vardır Humar Hanım’da. Aşkı Şeyh Senan’a çok pahalıya patlar. Humar Hanım aşkını ispat için üç dileğini gerçekleştirmesini ister Senan’dan. Senan aşkı için üç yasağı çiğneyecektir. Hepsini yapar: Şarap içer, Kuran’ı yakar ve din değiştirip Hıristiyan olur. Ancak çilesi dolmaz. Sarayın domuzlarına da 7 yıl çobanlık yapar. Senan “Hiçlik” mertebesine yükselip müritleriyle dağa çıkınca çile çekme sırası Sarı Gelin’e gelir. Bu kez Sarı Gelin Senan’ın peşine düşer. Ne var ki dağdaki buluşmada araya Batmutyan girer. Batmutyan’ın kılıcı Senan’ın sırtından girip, kucağındaki Sarı Gelin’in göğsünden çıkar.
ORTAK NOKTA ANADOLULUK
Her Erzurumlu gibi annesinin, ninesinin anlattığı Sarı Gelin efsaneleriyle büyümüş gazeteci Eyüphan Kılıç. Bu nedenle, “Biz hep kendi türkümüz olarak bilirdik Sarı Gelin’i” diyor. Çocukluğundan beri severek dinlediği türkünün birdenbire siyasi malzeme haline getirilmesini içine sindiremeyince, Senan gibi olmasa da, düşmüş Sarı Gelin’in peşine. Önce Atatürk Üniversitesi, ardından Milli Kütüphane’de neredeyse kamp kurulmuş. ODTÜ Tarih Bölümü mezunu kuzeninin yardımıyla Farsça kaynakları bile elden geçirmiş. 3.5 yıl sürmüş bu çalışma. Şeyh Senan’ın yaşadıklarını anlatan mektubundan yola çıkılarak derlenen türküyü sahiplenen dört milletin üst kimliğini Anadoluluk olarak açıklayan Kılıç, “Bu kavga o kutsal aşkı gölgeleyip türkünün başka mecralara çekilmesine neden oldu. Ben Tunceli’de dinlediğim Sarı Gelin’den ayrı, Nahçıvan’da dinlediğim Sarı Gelin’den ayrı, Kars’ta dinlediğim Sarı Gelin’den ayrı tat aldım. Kültürün milliyeti olmaz” diyor.
Kılıç, araştırdığı kaynaklarda Sarı Gelin’in sarışın olduğuna dair bir bilgiye rastlamadığını belirtiyor. Bu izlenimin Sarı Gelin’in bağlı olduğu Kıpçak kavminin sarışın olmasından kaynaklanabileceğini ifade eden Kılıç, Sarı Gelin’in esmer, yeşil gözlü olduğunu ve giydiği Hint elbisesi nedeniyle bu ismi aldığını savunuyor. Kılıç’a göre bölgede Sarı Gelin’i bilmeyen yok ancak Sarı Gelin ile Şeyh Senan’ın birbiriyle ilgisi olduğunu bilen az. Kılıç, Sarı Gelin’in orijinali Khumar olan adının da pek bilinmediğini ifade ediyor.
ŞEYH NASIL KURAN YAKAR
Eyüphan Kılıç’ın akıcı bir dille anlattığı bu tarihi aşk, Allahüekber Dağları’nda noktalanır. Kitaba göre sıradağlar bu ismi, silahsız müritlerin Batmutyan’ın askerlerine tekbirle karşılık vermesi nedeniyle aldı. Yolu Allahüekber Dağları’na düşenler önce kırk müridin yattığına inanılan Küçük Ziyaret’e, ardından Senan ile Sarı Gelin’in mezarlarının bulunduğu Büyük Ziyaret’e uğrar, çileli aşka tanık olurlar.
Kılıç araştırmaları sürerken yaşadığı bir olayı da şöyle anlatıyor: “Ankara’da Erzurumlu bir vakfın toplantısına katılmıştım. Değişik versiyonlarda Sarı Gelin efsaneleri anlatıldı. Ben de sonunda kendi araştırmamdan bahsettim. Bir şeyhin dininden dönmesi, şarap içmesi, Kuran yakmasını kabullenemediler. Bu olayın Erzurum kültürüyle bağdaşmadığını ileri sürenler oldu. Ama kaynaklar öyle demiyor.”
SARI GELİN TAŞ PLAKTA
Türküden bahseden ilk yazılı belge Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabı. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Erzurum’da öğretmenlik yapan Tanpınar türküyle karşılaştığı tarihi belirtmiyor. Erzurumlu Hafız Faruk Kaleli türküyü derleyip taş plağa okuyor. Mustafa Sarısözen ise notaya alarak TRT repertuvarına kazandırıyor.
Sarı Gelin kimin gelini?
Sarı Gelin kimin gelini? Annesi Ermeni diye Ermeniler, babası Gürcü diye Gürcüler sahipleniyor. Azerilere göre ise Ermenicede “sarı” ve “gelin” kelimeleri yok, türkü 200 yıldır Azerbaycan topraklarında söyleniyor.