'Şirketleşme Kötü Kullanıldı'

'Şirketleşme Kötü Kullanıldı'

Gatasaray’ın eski ikinci başkanı Mehmet Helvacı, sarı-kırmızılı kulübün 1996’dan bu yana mali durumunu değerlendirerek, "Şirketleşme kötü kullanıldı" dedi.

1905 Galatasaraylı Yönetici ve İşadamları Derneği’nin (GSYİAD) şubat ayı toplantısı derneğin Levent’te bulunan merkezinde düzenledi.

1905 GSYİAD Başkanı Metin Öztürk’ün ev sahipliğindeki toplantıya GSYİAD üyelerinin yanı sıra Galatasaray’da iki dönem ikinci başkanlık yapan Mehmet Helvacı da katıldı.

Türkiye’nin önemli ticaret hukuku uzmanlarından biri olan Helvacı, derneklerde borçlanmanın kolay olmadığını, bütçe kısıtlamalarının uygulandığını vurgulayarak 1996’da, Alp Yalman döneminde Galatasaray’ın borcu olmadığını hatırlattı. Galatasaray’ın o yıllarda başlayan şirketleşme sürecini anlatırken “Amaç, kulübü şirkete çevirip şirket çerçevesinde çok daha rahat harcama ve borçlanma imkanının oluşturulmasıdır. Hepimizin gördüğü gibi de gerçekleşmiştir. Kaldı ki Galatasaray’ın rahat para harcayabilmesi için yapılan bu operasyon oldukça kötü bir şekilde yapılmıştır” eleştirisinde bulundu.

“GALATASARAY FUTBOL AŞ KURULDUĞU GÜNDEN İTİBAREN TEKNİK OLARAK BATMAKTAYDI”

Bu sürecin sonunda, 1997’de Galatasaray Futbol AŞ ve Galatasaray Sportif AŞ’nin kurulduğunu hatırlatan Helvacı, sözlerine şöyle devam etti:

“Tüm harcamalar Galatasaray Futbol AŞ’ye aitti. Ama bu şirketin hiçbir gelir kaynağı yoktu. Galatasaray Sportif AŞ ise Galatasaray Futbol AŞ’nin kazandığı tüm gelirleri bünyesinde toplayan bir şirketti. Galatasaray Futbol AŞ kısaca çalışıyordu ve gelirler Galatasaray Sportif AŞ’ye gidiyordu. Galatasaray Sportif AŞ, önce yabancı bir stratejik ortaklık adı altında bir ortaklıkla, daha sonra o ortaklığı bozulması sonucu hisselerin halka açılmasıyla o günlerde yüzde 25 gelirini dışarıya veriyordu. Futbol AŞ’nin masraflarının ne olduğunu biliyoruz ve bu şirketin hiçbir kazancı yok. Bunun Türkçe açıklaması şu; bu şirketin batmaması gibi bir olasılık sıfır. Hatta kurulduğu günden itibaren teknik olarak batmaktadır. Diğer bütün gelirleri toplayan şirket de batacaktır. O da futboldan topladığı tüm paranın yüzde 25’ini dışarı vermektedir. Futbol bugün bile kendi kazancıyla dönebilir durumda değil. Döndüremediğiniz paranın yüzde 25’ini başkalarına verirseniz, Futbol AŞ’ye göre daha uzun bir zamanda batar ama bu şirketin de ayakta kalması mümkün değil. Maalesef yapı bu şekilde kurgulanmış.”

“YENİ ŞİRKET TÜM PROJELERDE VETO HAKKINI KULLANDI”

Bu yapının 2000’li yıllara gelindiğinde ciddi bir borç stoku oluşturduğunun altını çizen Prof. Dr. Helvacı, “Önce stratejik ortaktan kurtulmak için çareler arandı. Çünkü stratejik ortak maalesef yapmış olduğu anlaşma çerçevesinde, Galatasaray’ın yapacağı tüm işlerde veto hakkına sahipti. İlgili şirket de her proje doğal olarak bir risk barındırdığı için, kendi kazancından olmamak adına, tüm işleri veto ediyordu. Galatasaray, UEFA Kupasını kazandı, fakat bunu nakde çeviremedi’ diye bir söylem var. Doğru çünkü Galatasaray’ın nakde çevirmek için yapmış olduğu tüm projelerde yeni şirket veto hakkını kullandı ve yaptırmadı” ifadesini kullandı.

“MAALESEF ÜNAL BEY DE BU ŞARTLARI KULLANDI”

Kazanılan gelirin doğrudan dışarıya gitmesi ve veto hakkı gibi nedenlerle AIG şirketiyle yolları ayırmanın zorunlu olduğunu, bunun sonuncunda 22.5 milyon Dolar ödenerek AIG şirketinden hisse senetlerinin geri alındığını, bu paranın finansmanının da Ünal Aysal tarafından yapıldığı anlatan Prof. Dr. Helvacı, sözlerine şöyle devam etti:

“Dönemin başkanı rahmetli Özhan Canaydın’dı. Ünal Bey beni aradı, ‘Bir sözleşme yapacağız. Ben bu sözleşmenin su geçirmez olmasını arzu ediyorum. Dolayısıyla da bu sözleşmeyi siz yapar mısınız?’ dedi.

İlk önce Galatasaray ismini vermemişti. Ben de ‘Elbette yaparım’ demiştim. Ama Galatasaray olduğunu söyleyince kendisine bunun artık başka bir şeye dönüştüğünü, profesyonellikle ilgisi olmadığını, benim Galatasaray’a karşı bir şey yapmamın mümkün olmadığını söyledim. O da bana, ‘Özhan Bey’in de rızası var, o da bunun böyle olmasını istiyor’ dedi.

Özhan Canaydın, Ünal Aysal ve ben, üçümüz toplantı yaptık. Özhan Ağabey ‘Kimsenin parasının Galatasaray’da kalmasını istemem. Dolayısıyla Ünal’ı koruyan bir sözleşme yapmanı arzu ediyorum’ dedi.

Özhan Ağabey’e de o günlerde söylemiştim. Bu sözleşmeyi yaptıktan sonra dönüşü yok. Burada vereceğimiz şeyleri Ünal Bey, ileride kullanmak isterse kullanabilir. O da gayet iyi niyetle ‘Yok canım, Ünal da Galatasaraylıdır, kullanmaz’ demişti. Ama maalesef Ünal Bey de bu şartları kullandı. Bunu da söylemek lazım. Bu sözleşme çerçevesinde hisseler geri alındı. Galatasaray artık kendi adına bir şeyler yapabilmeye başladı.

Özhan Canaydın döneminde borçlanmaların sadece futbol kökenli olduğu söylenir. Tamamı futbol kökenli değil, bu anlaşmaların getirdiği yükler de vardır.”

"6 YIL SÜREN BİRLEŞME SÜRECİNDE BORÇLAR 200 MİLYON DOLARA ÇIKTI"

Yayın hakkından yıllık 3.5 milyon Dolar kazandığı dönemde Galatasaray’ın 75 milyon Dolar borcu olduğunu, Futbol AŞ ve Sportif AŞ olarak iki şirketli sistemin açık vermeye devam ettiğini anlatan Helvacı, “Daha fazla açık vermemenin tek yolu bu iki şirketi birleştirmekti. Rahmetli Canaydın döneminde bu tespitler yapıldı. Benim takibimde birleşme işlemlerine başlandı. Yaklaşık 6 senenin sonunda birleşmeyi sonlandırdık. Bu süreçte borçlar 75 milyon Dolar seviyesinden 200 milyon Dolar seviyesine çıktı” diye konuştu.

Helvacı birleşmenin Galatasaray’a olan faydalarını “Birleşme ile beraber çok önemli bir miktarda denge sağlandı ve zarar ortadan kaldırıldığı için hisse senetlerinin yüzde 83’ü yeniden Galatasaray’ın eline geçti. Tüm bu operasyonların neticesi olarak Galatasaray hisse senetleri çok ciddi anlamda değerlendi” sözleriyle anlattı.

"GENEL KURUL BU YETKİYİ ÖZHAN CANAYDIN’A VERMEDİ"

Aynı dönem Riva’nın satışı için yetki istendiği döneme de açıklık getiren Galatasaray borcu 75 milyon Dolar’ken Riva’nın 96.5 milyon Dolar nakit parayla alıcısının hazır olduğunu, Genel Kurul’un bu yetkiyi Özhan Canaydın’a vermediğini, ardından çıkan dünya ekonomik krizi sebebiyle satışın daha sonra gündeme gelmediğini söyledi.



“Özhan Canaydın’dan sonra gelen benim de ikinci başkan olarak içinde bulunduğum Adnan Polat başkanlığındaki yönetim başlayan tüm projelere devam etti ve beş yıl gibi bir sürede bunları sonuçlandırdı. Bu dönemin de kendine ait güçlükleri ve hataları elbette oldu ama GS’a oldukça katkılı olan bir dönem olduğunu kabul etmek gerekir” diye konuştu.



“ÜNAL AYSAL BORCU SIFIRLAMAK YERİNE, HİSSE SATIŞINDAN GELEN PARAYI TRANSFERLERE HARCADI”

Ardından Ünal Aysal döneminin başladığını belirten Mehmet Helvacı, “Galatasaray’dan aldığı yetki çerçevesinde satmayacağını söylediği hisse senetlerini satmak suretiyle çok ciddi bir gelir elde etti. Bu geliri de maalesef borçları ödemek yerine transfere harcadı. Galatasaray’ın borcu 226 milyon Dolar’dı. Hisse senetlerin elde edilen ve harcanan para 350 milyon Dolar’dır. Kendisi bunu ‘Benim dönemimde borçlanma yok’ diye açıklıyor. Doğru, hisse senetlerinde gelen gelir nedeniyle kendisi borçlanmadan ama borcu kapatma ihtiyacı duymadan kendi dönemini tamamladı. Finansman açığının devam etmesine sebebiyet verdi” eleştirisinde bulundu.

Artık Galatasaray’ın vakit kaybına ve hazırlıksız kısa süreli yönetimlere tahammülün kalmadığını belirten Helvacı, seçilen yönetimlerin mutlaka ekonomik olarak da hazırlıklı olmaları gerektiğini belirterek en az 25-30 milyon Dolar seviyesinde bir kasa kolaylığına uzun süreli olarak ihtiyaç olduğunu belirtti.

Bu miktarları hazırlamadan aday olmanın ve seçilmenin Galatasaray’a zarar vereceğinin altını çizen Helvacı dört ay hatta sekiz aylık sürelerle başa gelen yönetimlerin iş dünyası açısından hareket kabiliyetinin olmayacağını, bu şekilde borç yönetiminin gayri ciddi görüleceğini ve bu sürelerle gelenlerin büyük Galatasaray resmine hiçbir katkılarının olmayacağının altını çizdi. Galatasaraylıların duygusal davranmak olacağının bugünkü şartlar çerçevesinde bulunmadığını, duygusal ve hamaset içeren davranışların olumsuz sonuçlar doğuracağını belirtti.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile