Suriye İçin ‘bekle-gör' Tavrı İçinde Olamayız

Suriye İçin ‘bekle-gör' Tavrı İçinde Olamayız

ABD Dışişleri Bakanı Hilariy Clinton, Türkiye ile Suriye'ye har tür yaptırım konusunda fikir birliği içinde olduklarını söyledi

BD Dışişleri bakanı Hillary Clinton, ''Arap Birliği'nin girişimiyle ilk toplantısını Tunus'ta yapacak olan 'Suriye'nin Dostları' grubuna ABd olarak katılmayı arzuladıklarını'' söyledi.Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Clinton, önce çalışma yemeğinde bir araya geldi. Davutoğlu ve Clinton, daha sonra yaptıkları ikili görüşmenin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı'nda ortak basın toplantısı düzenledi.

Sözlerine, ''Her ikimiz için önem taşıyan konularda istişarelerde bulunmak üzere dostum ve meslek arkadaşım Davutoğlu'nu ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Davutoğlu ile görüşme fırsatı bulmaktan her zaman memnuniyet duyarım'' diye başlayan Clinton, Türkiye ve ABD'nin ortak değerleri paylaştığını ve iki ülkenin, sadece kendi halkları için değil, dünyanın her yerindeki halkların barışçıl ve zengin bir geleceği için yakın çalıştıklarını söyledi.

Clinton, Türk-Amerikan ilişkilerini sadece ikili bazda değil, bu ilişkilerin bölgesel ve küresel bazda ne anlama geldiği noktasında değerlendirmek gerektiğini ifade ederek, transatlantik savunma ve istikrar için NATO müttefikleri olarak, terör örgütü PKK'dan El-Kaide'ye kadar terörizmle mücadelede bir ortak olarak, karşılıklı ticaret ve yatırım alanlarında birer ekonomik ortak olarak, çok şekillerde iki ülkenin omuz omuza durduğunu kaydetti.

GÜNDEM KONUSU SURİYE

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki hızlı değişimler nedeniyle geçen yılın çok fazla istişarelerde bulundukları bir yıl olduğunu belirten Clinton, Suriye'deki gelişmelerin de bugünkü görüşmenin en önemli gündem maddesini oluşturduğunu bildirdi.

Clinton, Suriye'deki rejimin, masum halka karşı toplar ve tanklar kullanmak da dahil olmak üzere ülke içindeki kentlerde şiddeti artırmasının içler acısı bir durum olduğunu dile getirerek, ''Suriye halkının yanındayız ve barışçıl bir çözümün gayreti içindeyiz'' dedi.

Hillary Clinton, ABD ve Türkiye'nin, Suriye'deki rejime, ''Arap Birliği'nin son çabalarına ve uluslararası toplumun 'derhal sivil ölümlere son vermesi, yerleşim yerlerinden askeri güçlerini geri çekmesi, gazeteciler ile gözlemcilere giriş izni vermesi, siyasi mahkumları serbest bırakması, gerçek ve samimi bir demokratik değişim sürecine başlaması ve muhalefetle ciddi bir diyaloğa başlaması' yönündeki çağrılarına kulak vermesi'' çağrısında bulunduğunu kaydetti.

ABD olarak, Arap Birliği'nin Kahire'deki toplantısında alınan kararlara güçlü destek verdiklerini ifade eden Clinton, Arap Birliği'nin girişimiyle ilk toplantısını Tunus'ta yapacak olan 'Suriye'nin Dostları' grubuna katılmayı arzuladıklarını bildirdi.

Clinton, hem Davutoğlu hem kendisinin, Suriye'deki krize çözüm yolunda çok aktif rol oynayacaklarını ve rejime, şiddet kampanyasına son vermesi için diplomatik baskıları yoğunlaştıracaklarını belirtti.

Hedefe odaklı yaptırımları güçlendireceklerini ve Esad rejiminin eylemlerinin kınanması noktasında uluslararası toplumu bir araya getireceklerini kaydeden Clinton, hem Suriye içindeki hem de Suriye dışındaki muhalefet gruplarına yönelik erişimlerini artıracaklarını söyledi.

Clinton, ''Özellikle de Türkiye ve diğer ortaklarımızla, Suriye'de zor durumda olan halka, giderek aciliyeti artan insani yardımların ulaştırılması konusunda birlikte çalışacağız'' ifadesini kullandı.

''Türkiye, lider ülkelerden biri...''

Clinton, Tunus'taki uluslararası konferansa uzanan süreç dolayısıyla, siyasi bir sürecin desteklenmesi için Türkiye ve diğer ülkelerle yakın çalışma içinde olacaklarını ifade etti.

Suriye halkının, devlet baskısının, terörizmin ve şiddet yanlısı aşırılıkların olmadığı bir demokratik geleceği hak ettiğini ve Suriye halkının yardım çağrılarını farkında olduklarını belirten Clinton, ülkedeki yaralılara acil yardım malzemelerinin ulaştırılması için çalışmaya kararlı olduklarını kaydetti. Clinton, bu kapsamda, Kızılay ve Kızılhaç gibi uluslararası kuruluşlara sağladıkları fonları artıracaklarını, elektrik ve su gibi kaynaklara erişim imkanları olmayan halka bu yardımların ulaştırılması için çalıştıklarını dile getirdi.

Clinton, ''Türkiye liderlerden biri ve komşu olarak bu konuyla en fazla ilgili ülkeler arasında. Suriye halkının çektiği acıları anlayan bilinç sahibi bir ülke. Türkiye, acımasız Esad rejimine bir alternatif örnek oluşturuyor'' diye konuştu.

İRAN'AYAPTIRIM VE DİYALOG

Clinton, görüşmelerindeki bir diğer konunun da İran olduğunu belirterek, hem İran'a yaptırım hem de bu ülkeyle diyalog seçeneğini içeren çift yönlü yaklaşımlarının devam ettiğini söyledi.

İran'ın barışçıl nükleer enerji hakkını tanıdıklarını, ancak aynı zamanda bu ülkenin yerine getirmesi gereken uluslararası sorumlulukları bulunduğunu belirten Clinton, Davutoğlu ile görüşmesinde ayrıca, Türkiye'nin bölgedeki yeni demokrasilere sağladığı desteği ve Türkiye'nin başarılı demokrasisinin ''gerçek bir örnek'' oluşturmasının öncelikleri olduğunu belirtti.

Clinton, Türk hükümetinin azınlık mallarının iadesi konusunda yaptığı çok önemli çalışmaya ilgi gösterdiklerini kaydederken, Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması arzularını da yineledi.

Bakan Clinton, Tunus, Mısır, Libya gibi yeni ortaya çıkmakta olan demokrasilere ne tür katkılar sağlayabilecekleri ve Suriye'nin ihtiyaçları üzerinde odaklanmalarının önem taşıdığını da ifade etti.

DAVUTOĞLU SURİYE'DE TRAJEDİ YAŞANIYOR

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'de gerçek bir insani trajedinin yaşandığını belirterek, BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin'in vetosunun ardından yaşanan çıkmazdan sonra, uluslararası toplum ve bölgesel ortaklar olarak ''bekle-gör'' tavrı içinde olamayacaklarını vurguladı.Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, bugün Türk-Amerikan ilişkilerinin, ABD Başkanı Barack Obama'nın tanımladığı gibi bir model ortaklık ilişkisi olduğunu kaydederek, bu ilişkilerin sadece güvenlik boyutlu değil, aynı zamanda ekonomik alanda da bir model ortaklık ilişkisi olmasını istediklerini kaydetti.

ABD ile NATO bünyesinde paylaştıkları birçok konunun bulunduğuna dikkati çekerek, görüşmede bu yıl Chicago'da düzenlenecek NATO zirvesinin gündemine dair yaklaşımlarını gözden geçirdiklerini belirten Davutoğlu, görüşmelerinin ana gündem maddesini ise bölgesel gelişmelerin oluşturduğunu bildirdi.

Davutoğlu, bölgenin tarihi bir değişim süreci ve dönüm noktası içerisinde olduğunu söyleyerek, ''Böyle bir coğrafyada Türkiye'nin batısında ekonomik kriz, güneyde ise büyük bir siyasi kriz var. Türkiye, istikrar, ekonomik büyüme ve zenginliğin bir adası. ABD ile özel ilişkilere sahibiz ve çevremizdeki tüm bu krizlerin çözümü yolunda olumlu katkılarda bulunmak istiyoruz'' diye konuştu.

Şu an çevrelerindeki en sıcak konunun Suriye olduğuna işaret eden Davutoğlu, Tunus, Mısır, Libya ve Fas gibi bölge ülkelerinde, zorlu günlerin ardından başarılı değişimler yaşandığına ve bazılarında seçimlerin yapıldığına dikkati çekerek, Suriye halkı gibi diğer bölge halklarının da bu gibi benzer haklara sahip olmayı hak ettiğini vurguladı.

Davutoğlu, Clinton ile Kuzey Afrika'daki siyasi değişimleri, Tunus, Mısır ve Libya gibi ülkelere nasıl yardım edebileceklerini ele aldıklarını, buralarda başarı sağlanması için ABD ile omuz omuza çalıştıklarını, çünkü bu ülke halklarının talep ettiği, hukukun üstünlüğü, özgürlük, demokrasi, saydamlık, hesap verebilirlik gibi değerlerin Türkiye olarak her yerde savundukları değerler olduğunu belirtti.

Şimdi Suriye halkının da bu hakları talep ettiğini ifade eden Davutoğlu, bölgedeki bu tarihi dönüşüm süreci içerisinde, kendi ülkelerinde de yeni bir demokratik siyasi kültür ve ortama sahip olmanın Suriye halkının hakkı olduğunu vurguladı.

İNSANİ TRAJEDİ VAR

Davutoğlu, geçen yıl henüz şiddet yokken Suriye halkının bunları talep ettiğini hatırlatarak, ''Ama maalesef Suriye rejimi bu barışçıl gösterilere karşı şiddet uyguladı ve bugün önümüzde gerçek bir insani trajedi yaşanmakta'' dedi.

Türkiye'nin Suriye'deki krizin çözümü yolunda üç aşamalı bir strateji izlediğini anlatan Davutoğlu, bunlardan birincisinin ikili diyalog olduğunu, geçen yıl Suriye rejimini halkının sesine kulak vermesi yolunda ikna etmek için çok uğraştıklarını, bu sağlanamayınca da ikinci aşama olarak, Arap Birliği ile bölgesel bir girişim üzerine birlikte çalıştıklarını kaydetti.

Davutoğlu, Arap Birliği'nin tüm çabalarını takdir ettiklerini, tüm kararlarını desteklediklerini vurgularken, ama tüm bu çabalara rağmen BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Arap Birliği'nin planını vetolar yüzünden onaylayamadığını hatırlattı.

BMGK'de böyle bir çıkmaz yaşanınca, uluslararası toplum ve bölgesel ortaklar olarak ''bekle-gör'' tavrı içinde olamayacaklarını, ülkede her gün saldırıların sürdüğünü, Humus ve birçok kentte büyük baskıların uygulandığını belirten Davutoğlu, Suriye ile alakalı tüm bu gelişmeleri Clinton'la kapsamlı biçimde konuştuklarını kaydetti.

İNSANİ YARDIM DEVAM EDECEK

Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Suriye'nin her yerinde gıda ve ilaç sıkıntısı nedeniyle acılar çeken halka insani yardımlar konusunda yeni bir girişim olması gerektiği üzerinde mutabık kaldık. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'la dün bir görüşme yaptım ve Suriye halkının insani yardımlara erişiminin nasıl sağlanabileceği hususunda Türkiye olarak Cenevre'deki BM İnsan Hakları Komisyonu nezdinde girişim başlattık. İkinci olarak, bunun bir siyasi boyutu var. Tunus'taki toplantı, Suriye halkına yönelik dayanışmanın gösterilmesi ve Suriye rejimine şiddet yanlısı politikalarını sürdüremeyecekleri yönünde güçlü ve net mesaj gönderilmesi bakımından önemli bir uluslararası platform olacak. Tabi ki, ABD ve diğer ortaklarımızla, gelişmelerin nasıl cereyan edeceğini yakından takip edeceğiz ve Suriye halkını savunmaya devam edeceğiz''.

Davutoğlu, görüşmede İran konusunu da ayrıntısıyla ele aldıklarını bildirirken, ''Geçen ay Tahran'daydım. İranlılar, müzakerelerin yeniden başlamasına yönelik isteklerini ortaya koydular. (AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi) Catherine Ashton ile yakın temas halindeyiz'' dedi.

SORUNU ÇÖZECEĞİZ

Müzakerelere güçlü bir siyasi iradeyle ve iyi niyetle başlanması ve sonuç odaklı bir sürecin izlenmesinin taşıdığı önemi dile getiren Davutoğlu, ''Sadece bir toplantı yapıp, bir sene sonra bir toplantı daha yapmak, aynı zorlukları, aynı süreçleri bir daha yaşamak değil, biraraya gelmeli ve sorunu çözene kadar ayrılmamalılar. Eğer böylesine bir konsantre olunmuş müzakere olursa, bir çözüme ulaşılacağını umuyoruz'' diye konuştu.

Davutoğlu, Clinton ile görüşmelerinde, Balkanlar, Kıbrıs, Kafkaslar ve diğer birçok konunun da gündeme geldiğini sözlerine ekledi.

'Suriye konusunda şu anda diplomatik ve insani adımlar üzerinde duruyoruz, ancak siyasetçiler ve karar vericiler olarak, önümüzdeki tüm seçenek ve senaryoları da düşünmemiz gerekiyor''

''Suriye'de insani trajedi devam ederken sessiz kalamayız. Şu anda diplomatik ve insani adımlar üzerinde konuşuyoruz, ancak umarım diğer senaryolar için planlara gerek kalmaz''

ABD Dışişleri Bakanı Clinton:

''Suriye'ye barış gücü talebi, uzlaşıyı gerektirecek bir talep. Suriye'yi ikna edebilecek mi bilmiyoruz. Bugün zaten bunu reddettiler''

''Suriye'de bir iç savaş görmek istemiyoruz. Dolayısıyla Esad rejimini ve onu destekleyen çevreleri, ya barış ve demokratik değişime açılan ve bizim de desteklediğimiz yol, ya da hepimizin kınadığı, kaos ve şiddet getiren yol olduğunu anlamalarını sağlamamız lazım''

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki krize ilişkin şu anda diplomatik ve insani adımlar üzerinde durduklarını, ancak siyasetçiler olarak, önlerindeki tüm seçenek ve senaryoları da düşünmeleri gerektiğini belirterek, ''Suriye'deki insani trajedi devam ederken sessiz kalamayız. Şu anda diplomatik ve insani adımlar üzerinde konuşuyoruz, ancak umarım diğer senaryolara yönelik planlara gerek kalmaz'' dedi.

Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, ''Türkiye'nin Suriye içerisinde bir tampon ya da güvenli bölge yaratılması ihtimaline nasıl baktığı ve böylesine bir misyona asker göndermeye niyetli olup olmadığı'' şeklindeki bir soruyu şöyle yanıtladı:

''Tabii ki biz karar vericiler, siyasetçiler olarak, tüm seçenekleri ve senaryoları düşünmeliyiz. Bazı senaryolar tercih edilmez, ama maalesef bugün Suriye'de, hepimizin alarmda olduğu ve hepimizin kaygı duyduğu bir vaziyet var. Ancak bugün, istişarelerimizdeki ve Tunus toplantısındaki gündem, bir siyasi ve diplomatik çözüm, mümkün olduğu kadar erken insani yardımlara erişim sağlanması üzerine olacak.

Beklenmedik durumlara dair planlar konusunda, umarız ki böyle planlar için senaryolar oluşmaz. Ama eğer bir gün bu olursa, tabi ki temel referansımız, bir komşu olarak, insani koşullara yer verilmesi ve sivillerin korunması olacak, çünkü bizden uzakta değiller. Türkiye'de Suriye halkının akrabası olan milyonlarca kişi yaşıyor. Bu insani trajediler devam ederken sessiz kalamayız. Şu anda, atılacak diplomatik ve insani adımlar üzerinde konuşuyoruz, ancak umarız diğer senaryolara yönelik planlara gerek kalmaz. Ancak tüm ihtimaller üzerinde düşünmeliyiz''.

Clinton da, yine Suriye ile ilgili bir soru üzerine, Arap Birliği'nin Kahire'deki toplantısından çıkan kararları desteklerini belirtirken, Tunus'taki uluslararası konferansa uzanan süreçte onlarla yakından çalışmayı arzuladıklarını kaydetti.

Arap Birliği'nin tüm tavsiyelerinin nasıl hayata geçirilebileceği noktasında tartışılması gereken çok zorluğun bulunduğunu ifade eden Clinton, Suriye'ye barış gücü talebinin de, anlaşma ve uzlaşının gerekeceği bir talep olduğunu belirterek, ''Suriye'yi ikna edebilecek mi bilmiyoruz. Bugün zaten bunu reddettiler'' dedi.

Clinton, sözlerine şöyle devam etti:

''Türkiye ve ABD gibi, Suriye'de şiddetin sona ermesi ve değişimin hayata geçmesine bağlılıklarını ortaya koyan ülkeleri biraraya getireceğimiz Tunus'taki toplantıda tüm fikirleri tartışacağız. Nihayetinde, Esad rejimini, Suriye'ye hepimizin kınadığı bir neticeye götürdüğüne ikna edebilmek önemli olacak. Suriye'de bir iç savaş görmek istemiyoruz. Hiç kimse bunu istemiyor. Dolayısıyla Esad rejimini ve onu destekleyen çevreleri, ya barış ve demokratik değişime açılan ve bizim de desteklediğimiz yol, ya da hepimizin kınadığı, kaos ve şiddet getiren yol olduğunu anlamalarını sağlamamız lazım''.

İran

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran'ın nükleer dosyasıyla ilgili bir soru üzerine, İran'la ilgili gerginlikten zarara uğrayan ülkelerden birinin de Türkiye olduğunu belirterek, bu soruna bir çözüm bulunması halinde ise Türkiye'nin bundan kazançlı çıkacak ülkeler arasında yer alacağını söyledi.

Türkiye olarak çevrelerinde nükleer askeri kapasiteye karşı olduklarını ve tüm dünyada nükleer silahsızlanmayı istediklerini vurgulayan Davutoğlu, aynı zamanda da barışçıl nükleer kapasite ve teknolojiye de sınırlama getirilmesini istemediklerini kaydetti.

Davutoğlu, bu iki prensip temelinde, bir müzakere olması gerektiğini söyleyerek, ''İran, nükleer teknolojilerinin hiçbir askeri boyutu olmayacağına dair garanti vermeli, ancak aynı zamanda da, barışçıl nükleer teknolojiye sahip olma hakkı İran da dahil olmak üzere tüm ülkelere tanınmalı.

Türkiye tüm bu sürece katkı sağlayacak. Bunun adı ya da pozisyonu önemli değil. Bu konunun çözümü için elimizden gelen herşeyi yapacağız. Geçen yıl, (İran ile P5 1 arasındaki) son toplantıya ev sahipliği yaptık. Eğer bize yine böyle bir talep gelirse, yine ev sahipliği yapmaya hazırız. Sürece katkı adına herşeyi yapmaya kararlıyız''.

'ŞİMDİ MUTLULUK, ZENGİNLİK ZAMANI '

Dışişleri Bakanı Davutoğlu:''Irak, bölgenin istikrarının belkemiği. Eğer Irak'ta istikrar yoksa, bölgemizde de istikrar olamaz''

''Türkiye'nin tek istediği, etnik ya da mezhepsel altyapılarına bakmaksızın, tüm Iraklıların refahı. Irak'a birşeyler söylediğimizde, bunun arkasında bir müdahale niyeti değil, tam tersine, yardım etme niyeti yatıyor''

''Evet, AB'nin üyesi olmayı istiyoruz ve AB tarafından gelen cesaret kırıcı tüm davranışlara rağmen, bir gün AB üyesi olacağımıza dair hala iyimseriz''

-''Eğer ABD'nin bu süreçte karar verme şansı olsaydı, eminim ki şimdiye kadar AB'nin üyesi olurduk''

ABD Dışişleri Bakanı Clinton:

''Türkiye'nin Irak'ta çok yapıcı bir rol oynadığını düşünüyoruz''

-''Türkiye'nin AB üyeliğinin eninde sonunda gerçekleşeceğini düşünenlerden biriyim. Kimsenin cesaretinin kırılmasını ve bu süreçten uzaklaşmasını istemiyorum''

''Ancak her zorlu müzakerede olduğu gibi, bazen bunun da daha sonra yeniden ele almak üzere bir süreliğine bir kenarda tutulmasına ihtiyaç var ve şu anda zaten bölgede bizi meşgul eden yeteri kadar konu bulunmakta''

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak'ın bölgenin istikrarının bel kemiği olduğunu belirterek, ''Eğer Irak'ta istikrar yoksa, bölgemizde de istikrar olamaz. Türkiye'nin tek istediği, etnik ya da mezhepsel altyapılarına bakmaksızın, tüm Iraklıların refahı. Irak'a birşeyler söylediğimizde, bunun arkasında bir müdahale niyeti değil, tam tersine, yardım etme niyeti yatıyor'' dedi.

Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Irak'la ilgili bir soru üzerine, ''Irak, bölgenin istikrarının bel kemiği. Eğer Irak'ta istikrar yoksa, bölgemizde de istikrar olamaz. Her zaman söylüyoruz; Irak küçük bir Ortadoğu gibi. Ortadoğu'daki tüm mezhepsel ve etnik topluluklar, dini topluluklar Irak'ta da var'' diye konuştu.

Türkiye olarak Irak'ın istikrarına çok önem verdiklerinin altını çizen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

''Türkiye'nin tek istediği, etnik ya da mezhepsel altyapılarına bakmaksızın, tüm Iraklıların refahı. Bir Iraklı gördüğümüzde, onun kimliğine bakmayız. Tüm Iraklıları ebedi komşularımız, kardeşlerimiz gibi görürüz. Onların refahı bizim refahımızdır. Eğer onların bir sorunu, rahatsızlığı varsa, bunun acısını biz de hissederiz. Ne zaman bir terörist saldırı olsa, Irak hükümeti bilir ki onları ilk biz ararız ve elimizdeki tüm imkanları onlara açarız. Bu duruşumuzu ve politikamızı bundan sonra da sürdüreceğiz.

Ancak Bakan Clinton'ın da ifade ettiği gibi, Irak anayasası gücün paylaşımını gerekli kılıyor. Aslında Irak bir anlamda, Arap Baharı'nın başladığı ilk ülke, serbest ve adil seçimler ilk Irak'ta olmuştu ve bu parlamento serbest ve adil seçimlerden sonra kurulmuştu. Dolayısıyla Irak demokrasisinin başarısı ve Irak hükümetinin etkili çalışması hepimiz için çok önem taşıyor. Irak'a birşeyler söylediğimizde, bunun arkasında bir müdahale niyeti değil, tam tersine, yardım etme niyeti yatıyor. Türkiye, Irak demokrasisisin başarısı için Irak'ın yanında duracak. Ve bu şu anda tüm Iraklılar ve komşuları için bir test. Eğer başarılı bir Irak demokrasisi oluşursa, diğer ülkeler için de bu iyi bir model olur''.

Davutoğlu, bu başarıyı sağlamanın tek yolunun, tüm grup ve partilerin, ülkenin birliği, egemenliği ve bütüncüllüğüne, birlikte çalışmaya, gücü paylaşmaya ve Irak halkını geleceğe hazırlamaya olan ortak bağlılık göstermesi olduğunu vurguladı.

Irak halkının son 30 yılda, İran-Irak savaşı, Körfez savaşı gibi olaylar yüzünden çok acılar çektiğine dikkati çeken Davutoğlu, ''Şimdi mutluluk, zenginlik zamanı ve Türkiye, Irak halkının refahına ve mutluluğuna her zaman katkı sağlamaya devam edecek'' dedi.

''Irak'taki siyasi vaziyetten kaygılıyız''

Clinton, Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin Türkiye'ye eleştirileri ve bu ülkedeki siyasi ortamdan duyulan kaygılara dair bir soru üzerine de, ''Irak içerisindeki siyasi vaziyetten kaygılıyız. Irak hükümetinin, tüm Iraklıların ülkenin geleceğinde söz sahibi olduğuna inandığı kapsayıcı bir hükümet olması önem taşıyor. Davutoğlu ve ben Irak konusunda, Irak'ın demokrasisini güçlendirmede, farklı gruplar arasındaki siyasi farklılıkların giderilmesine nasıl katkı sağlayabileceğimiz noktasında verimli bir görüşme yaptık. Demokrasisini geliştiren, kim olduklarına ve nerede yaşadıklarına bakmaksızın halkına hizmetler sunan birleşik bir Irak'ın ortaya çıkmasında hepimizin çok güçlü çıkarları bulunuyor'' diye konuştu.

Dolayısıyla, Irakiye bloğunun Temsilciler Meclisi'ne geri dönüşünden memnuniyet duyduklarını kaydeden Clinton, ''Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin, farklı gruplar arasındaki arabuluculuk çabalarını, gücün paylaşımını öngören Irak anayasası ve Irak yasalarına uygun olarak tüm Iraklıların çıkarlarını temsil eden bir siyasi çözüme ulaşılmasına odaklanacak bir ulusal konferans yolundaki çabalarını destekliyoruz. Irak içerisindeki farklı seçmen gruplarının varlığını tanıyan ve Irak yönetimi ve demokrasisini ileri götürmek için daha güçlü temel inşa etmeye dönük bu çabalara güçlü destek veriyoruz'' dedi.

Clinton, Türkiye'yi de, Bağdat'a ve siyasi sistem içerisindeki birbirinden farklı karakterlere erişme çabasında önemli rol oynamaya devam etmeye çağırdıklarını belirterek, ''Bölgedeki diğer ülkeleri de aynısını yapmaya çağırıyoruz. Türkiye'nin çok yapıcı bir rol oynadığını düşünüyoruz. Ancak tüm Iraklıları temsil eden kapsayıcı bir Irak hükümetine olan bağlılığın kesinkes ortaya konması ihtiyacına dair kaygıyı da paylaşıyoruz'' ifadelerini kullandı.

''Türkiye'nin AB üyeliği herkesin çıkarına''

Davutoğlu, Türkiye'nin AB süreciyle ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin AB üyeliğinin yıllardır sorulduğunu ve her seferinde de aynı cevabı verdiklerini söyleyerek, ''Evet, AB'nin üyesi olmayı istiyoruz ve AB tarafından gelen cesaret kırıcı tüm davranışlara rağmen, bir gün AB üyesi olacağımıza dair hala iyimseriz. AB'ye üyeliğimiz, AB'ye değer katacaktır ve herkes bundan kazanç sağlayacaktır. AB jeopolitik olarak daha etkili, ekonomik olarak daha dinamik ve kültürel olarak daha kapsayıcı olacaktır. Türkiye çok daha güçlü olacak ve Türkiye-AB işbirliği, ABD için de, NATO için de, küresel toplum için de büyük bir değer olacaktır'' diye konuştu.

ABD'nin, Türkiye'nin AB üyelik sürecine verdiği destekten dolayı müteşekkir olduklarını ifade eden Davutoğlu, ''Ancak tabii ki bu konudaki kararı ABD vermeyecek. Eğer karar verme şansları olsaydı, eminim ki şimdiye kadar AB'nin üyesi olurduk. Ama hala aynı desteği beklemeye devam ediyoruz. Her yıl, Bakan Clinton'ın ev sahipliğinde transatlantik akşam yemeği düzenliyoruz ve her seferinde aynı problemi yaşıyor, önce AB toplantısı, sonra bir başka toplantı. Bir gün aynı toplantıda buluşacağız, beraber olacağız'' dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Clinton da, ABD olarak Türkiye'nin tam üyeliğine uzun süredir destek verdiklerine işaret ederek, ''Oy hakkımız yok, ama yıllar boyu bu konudaki görüşlerimizi ortaya koyduk, çünkü Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın çıkarına olduğunu düşünüyoruz'' dedi.

Clinton, Türkiye'nin AB üyeliğinin eninde sonunda gerçekleşeceğini, bunun siyasi ve ekonomik entegrasyonun çıkarlarına uygun düşeceğini düşünenlerden biri olduğunu ifade ederek, ''Kimsenin cesaretinin kırılmasını ve bu süreçten uzaklaşmasını istemiyorum, ancak her zorlu müzakerede olduğu gibi, bazen bunun da daha sonra yeniden ele almak üzere bir süreliğine bir kenarda tutulmasına ihtiyaç var ve şu anda zaten bölgede bizi meşgul eden yeteri kadar konu bulunmakta'' diye konuştu.

Türkiye ile uzun süredir sahip oldukları bağlar ve çok değer verdikleri müttefiklik ilişkisi nedeniyle ABD'nin de bu süreçte oynayabileceği rolün tabi ki bulunduğunu kaydeden Clinton, ''Türkiye'nin en başından beri çok yapıcı rol oynadığı NATO içerisinde ortak ve müttefikiz. Dolayısıyla Türkiye'nin AB üyesi olmasının herkesin çıkarına olduğuna inanmaya devam ediyoruz'' ifadesini kullandı.




Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile