Aydın’ın Nazilli ilçesinde, 1977 yılında tesadüfen başladığı taş plak ve kasetçilik işini son teknoloji ürünlere rağmen ısrarla sürdüren plakçı Ahmet Sert, son günlerde geriye dönüşün başladığı taş plak ve kaset sektörünün yeniden hareketlenmesinden oldukça memnun. Meslekteki 41 yılını geride bırakmanın gururunu yaşayan ve nostaljinin Türkiye’deki tek adresi olduğunu iddia eden Sert, taş plakta ve kasette müzik dinlemenin çok zevkli olduğunu, günümüz teknolojisinin ise asla eskideki kaliteyi veremediğini söylüyor.
1960’lı yıllardan günümüze birçok sanatçıya ait taş plakların yer aldığı arşivinin Türkiye’de sayılı olduğunu ifade eden Ahmet Sert, sırrının yok satmamak olduğunu ifade ederek; “68 yaşımdayım ve iş yerimin açılışından bu yana 41 sene bitti. Müzik benim ruhumda var. Müziğin hastasıyım. Çocukluğumdan beri sevdiğim ve hayalimdeki bir işti ve bu işi yapmaya karar verdim. Diğer meslektaşların 1012 yıl önce bu mesleği bırakmalarına rağmen ben halen devam ediyorum. Bunun da sırrı meslek, müzik aşkım ve hiçbir zaman da yok satmamamdır. Çünkü ben ‘yok’ demeyi sevmiyorum. Hiç ‘yok’ satmadım ben. Ne olursa olsun arşivim çok geniş. Bu işte 41 seneyi bitirdim ama 55-60 senelik arşivim var. Ne çıkmışsa aldım. Bir müşteri geldiğinde ‘Şu var mı?’ dediği zaman ‘yok’ demedim. Çünkü işimi seviyorum ve işime aşinayım. İşimi çok sevdiğim için bir türlü bırakamıyorum. Eşim ve çocuklarım bu nedenle bana devamlı kızıyorlar. ‘Bırak artık şu işi. Emekliliğini yaşa torunlarınla’ diyorlar. Ama hayır. Ben burayı çok seviyorum. Onların yeri, sevgileri ayrı, benim işimin yeri ayrı. Türkiye’de bildiğim kadarıyla artık böyle aktif çalışan benden başka kimse kalmadı. Spotçular ve internetten satış yapanlar hariç özellikle bu şekilde yapan kalmadı. Ben uğraşmayı seviyorum, müşterilerin olmayanını bulmayı seviyorum. Mesela müşterim kararsızsa onların isteyebileceği tarzı bildiğim için rafımdan çıkarır veririm. Onlar gönül rahatlığıyla alır. Çünkü artık müşterinin de ruhunu biliyorum. Müşterinin ne istediğimi biliyorum” dedi.
“NAZİLLİ’DE DE TEK BEN KALDIM”
Nazilli’de daha önceleri aynı işi yapan 60-70 kişinin olduğunu ancak günümüzde ise aynı işi ülke genelinde yapan nadir kişilerden birisi olduğunu kaydeden Sert, “Yakından da takip ediyorum, benim gibi aktif yapan benden başka Türkiye’de kalmadı biliyorum. İlk sattığım plak, Yüksel Özkasap’ın 45’lik plağıydı. Hatta ilk siftah param olduğu için ustalık belgemin yanında asılıdır. O plağı da bir komşumuz almıştı. O parayı hala gözüm gibi saklıyorum. Türkiye’de ilk ustalık belgesi ilk 1979 senesinde çıktı. Nazilli’de plakçı esnafı olarak ilk alan benim. Hatta bu işin en hızlı olduğu devirlerde Unkapanı’nın ünlü yapımcıları gelirdi buraya ve ‘Abi bizim Unkapanı’nda dahi bu ustalık belgesi yok’ derlerdi” diye konuştu.
“ZEKİ MÜREN’İN EVİNDE BİR HAFTA KONUK OLDUM”
İşi nedeniyle sanatçılarla çok yakın olduğunu da ifade eden Sert, yaşadığı bir anısını şu şekilde paylaştı: “İşimi yaparken birçok şöhretle tanıştım. Hepsiyle haşır neşir olduk. Yakın ilişkiler içinde olduk. Mesela Zeki Müren’le 1983 senesinde tanıştık. Onun, ‘Gitme, sana muhtacım’ kasetini Ege Bölgesi’nde en çok satan bendim. Kaset ve plak depomuz olan Bedri Plak vardı o zamanlar. İzmir depomuz oydu. Bedri Plak beni bir hafta Zeki Müren’in yanına misafir gönderdi. Mesela Edip Akbayram, İlhan İrem, Barış Manço, Neşe Karaböcek, İzzet Altınmeşe, Ümit Besen gibi sanatçılarla imza günleri yaptık. Bu işle beraber sosyal yönümüzde çok gelişti. Sürekli olarak onların yanına davetli olarak İstanbul’a gittim. İzmir Fuarına geldiklerinde de davetlileri oldum. Nazilli’ye gelenler oldu. Mesela Mahmut Tuncer dahi İzmir’e geldiği zaman İzmir Fuarı’ndan kalkar ziyaretime Nazilli’ye gelirdi. Yani sanat dünyası ile öyle güzel dostluklarımız var”
“PLAK VE KASETE DÖNÜŞ BAŞLADI”
İşine plaklarla başladığını ve seneler sonra başlayan geriye dönüşün en çok kendisini mutlu ettiğini ifade eden Sert, şöyle konuştu: "Şimdi de bu plaklara büyük bir dönüş var. Şu son bir sene iki sene içinde de kasete korkunç bir dönüş var. Yeni teknoloji kulağa, o müziğin zevkini, eski plakların, kasetlerin zevkini vermiyor. Şimdi herkes plağa dönmeye başladığı için plak revaçta. Ama piyasada plak yok, bende var. 41 senedir aralıksız olarak bu işi yaptığım için arşivim çok zengin. Depolarım plak ve kasetle dolu. Kasetçalarlarla dolu. Ben zaten işin bu boyuta geleceğini biliyordum. Bu nedenle plakları hep sakladım. Kasetleri de öyle. İnanın depoya kaldırdığım onlarca kasetçaları satmaya başladım. Çünkü vatandaşta kaset çalabilecek kasetçalar yok, ama kaset istiyor. Kasetteki randımanı daha iyi biliyor. En çok mutlu olduğum şey; yeni yetişen liseli, üniversiteli öğrencilerin plak ve kasetlere ilgisi. Onların eskiye, nostaljiye yönelmesi beni çok mutu ediyor. Nazilli ve Ege’de müziğin ve nostaljinin adresi benim”
Ahmet Sert’in hayat arkadaşı Semra Sert ise, eşinin işine olan aşkına saygı duyduklarını ifade ederek, “İki çocuk annesiyim ve çocuklarımı kendim büyüttüm. Eşim benden fazla işine aşık. Ben ikinci sırayı alıyorum. Ama onu öyle mutlu gördükçe ben daha çok mutlu oluyorum. Eşim işini devam ettirmeyi çok istiyor ve devam da edecek. İki çocuğumun geleceğini bu dükkanın, taş plakların, kasetlerin, CD’lerin sayesinde hazırladık. Çocuklarım da mutlu, ben de çok mutluyum” dedi.
Taş Plaklar Yeniden Mi Gözde Oluyor ?
Türkiye’nin nadir taş plak arşivlerden birisini elinde bulunduran plakçı Ahmet Sert’in, 1960’lardan bu yana gözü gibi baktığı taş plak ve kasetleri yeniden gözde oldu.