Uzman Klinik Psikolog Merve İlikçi İygün, “Travmatik olayları çoğu kişi yaşamı içinde yaşamış veya tanık olmuştur. Önemli bir etkiye sahip hastalık, sevilen birini kaybetmek, geçirilen bir kaza, deprem gibi doğal afetler ya da saldırı travmatik etkilere sahip olabilir. Bazen bu olayları yaşadıktan bir süre sonra bizdeki etkisini kaybeder, bazense aylar, yıllar geçse bile olayların oluşturduğu etki ilk günkü gibi sabit kalır hatta zamanla artarak kalıcılaşır. Yaşadığı olay karşısında travma geliştiren birey, bu olayı tekrar tekrar zihninde yaşamaya devam eder. Sık sık kabuslarında görür, düşüncelerinde algılar, günlük hayata konsantre olmakta güçlük çekip travmatik olayı tekrar yaşadığını hisseder ve ona göre davranır. Çoğu zaman kişi, travmatik anıyı çağrıştıracak herhangi bir durumdan kaçınmaya çalışır. İnsanlarla travmatik olayı konuşmakta güçlük çeker, travmasını hatırlatacak insanlardan, olaylardan ve mekanlardan uzak durma eğiliminde olur. Bunun sonucunda ise kendilerini çevresine, sevdiği insanlara karşı yabancılaşmış hisseder. Travma sonrası stres bozukluğunun diğer etkileri arasında; uykusuzluk, kolay irkilme, öfke patlamaları gibi semptomları sayabiliriz. Kişi hem duygusal hem de fiziksel olarak bu tepkileri yoğun biçimde deneyimler” dedi.
Travma sonrası stres bozukluğunun genellikle travmatik bir olaydan hemen sonra etkisi göstermeye başladığını ifade eden İygün, “Fakat bazen bu olaydan aylar hatta yıllar sonra bile ortaya çıkmayabilir. Eğer yaşanılan etkiler dört haftadan uzun bir süre kişiyi etkiliyorsa ve kişinin günlük aktiviteleri yaparken bile işlevselliğini bozacak düzeydeyse travma sonrası stres bozukluğunun varlığını düşünebiliriz. Travma sonrası stres bozukluğunun neden bazı insanlarda olurken diğerlerinde olmadığı kesin bir şekilde bilinmiyor. Fakat kişi, travma oluşturacak olaya ne kadar uzun bir süre maruz kalırsa travmanın etikleri de o kadar uzun ve kalıcı olacağı düşünülüyor. Mesela şiddetli bir deprem yaşandığını varsayalım. Enkaz altında kalanlar, evleri hasar görenler ve yakınlarını kaybeden bir çok insanın varlığını düşünelim. Böyle bir durumda enkaz altında kalan kişilerin kalmayanlara göre daha fazla ruhsal sıkıntıya düşmeleri büyük bir ihtimaldir. Travma olayı sonrasında travmatik anıyı hatırlamakta zorluklar yaşanabilir. Kişi olayı istemli bir şekilde hatırlamaya çalıştığında bunda zorlanıp dile dökmede sıkıntı yaşayabilir. Bunun yanı sıra kişinin travmatik olayı unutmak için alkol ya da ilaç alması, düşüncelerini baskılamaya çalışması, olayı hatırlamamaya çalışması gibi durumlar rahatsızlığın devamında önemli bir etkiye sahiptir” diye konuştu.
Travmatik olay üzerinden 3 ay geçmeden tanı koymanın uygun olmadığını kaydeden İygün, “Travmatik olaydan sonra ilk 3 ay içinde verilen tepkiler akut stres tepkileridir ve bunun olması olağandır. Aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğu duygu durum bozuklukları, panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, madde kullanımı gibi birçok bozuklukla beraber görülebilir. Travma sonsrası stres bozukluğunun tedavisinde psikolojik tedaviler oldukça etkilidir. Travma her kişiyi aynı oranda etkilemediği gibi tedavi sürecinde de kişiye göre yaklaşımda bulunmak onun ihtiyaçlarına yönelik çalışmak oldukça yararlıdır. Kişi travmadan az ölçüde etkilenmişse ve günlük hayatına kolaylıkla devam edebiliyorsa onu bilgilendirebiliriz. Fakat eğer ki travmanın şiddeti büyük ise psikoterapi ve ilaç tedavisi etkili olacaktır. Ayrıca kaygı ve korkularının konuşulması, değerlendirilmesi ve üzerine gitmesi sağlanarak yaşadığı olumsuz tepkilerin azaltılması hedeflenir” açıklamalarında bulundu.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Psikolog Merve İlikçi İygün, travma sonrası stres bozukluğuna dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.