Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği (DGRV) ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü işbirliğinde, "Türkiye'de Tarımsal Amaçlı Kooperatif Örgütlerinin Destekleme Projesi" kapsamında düzenlenen "Kooperatifçilik, Örgütlenme, Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Balıkçılık Eğitim Semineri" Adana'nın Karataş ilçesinde başladı. Dört gün sürecek eğitim semineri, Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği'ne bağlı Su Ürünleri Bölge Birliklerinin başkan ve
temsilcilerini Karataş Magarsus Otel'de bir araya getirdi. Eğitim seminerine DGRV Türkiye Temsilcisi Andreas Kappes, DGRV Proje Müdürü İbrahim Çelebi, Su Ürünleri Daire Başkanı Vahdettin Kürüm, Prof.Dr. Metin Kumlu, Prof. Dr. Selahattin Kumlu, Doç.Dr. Hüseyin Özbilgin, Yrd.Doç.Dr.Gökhan Gökçe ve Sür-Koop Genel Başkanı Ramazan Özkaya katıldı.
DGRV Türkiye Temsilcisi Andreas Kappes, eğitim programı süresince başta DGRV'nin tanımı olmak üzere kooperatifçilik, Türkiye'de balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği, sektörde yaşanan sorunların sunumlar halinde konuşulup tartışılacağını söyledi.
Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya da, "İngiltere'de Robert Owen ile başlayan kooperatifçilik ülkemizde Mithat Paşa tarafından memleket sandıkları adı ile başlamış ve bu güne gelinmiştir" dedi.
Kooperatiflerin ülkelerin ekonomik sosyal kalkınma ve gelişmelerinde çok önemli rol oynayan kuruluşlar olduğunu anlatan Özkaya, şöyle konuştu: "Biz kooperatiflere yetki isteyip AB'deki kooperatifler gibi yasa ile yetkilendirilmiş güçlendirilmiş ve sürdürülebilirlikte katkı sağlamayı ve yakalanan balıkların kayıt altına alınması için girişimler içerisinde olmasını arzu ederken, bir de baktık ki gönül esasına dayalı olarak kurulan kooperatiflerimiz zor bir dönemden geçiyor, bir yandan 1163 sayılı
kooperatifler kanunundaki 90. madde değişikliği, bir yandan kurumlar vergisinden muaf olunması için üst birliğe üyelik şartının aranmaması, diğer yandan genel kurul tescilleri için üst birliklerin yetkili olması isteğimiz ret edilmiştir."
Balıkçılığın hareketli, tükenebilir ve ulusal sınırları tanımayan bir doğal kaynağın paylaşımı olduğunu anlatan Özkaya, sözlerine şöyle devam etti: "Balıklar ve su ürünleri, AB tarafından (ortak mülkiyet) olarak değerlendirilmektedir. Ancak, aynı sahada değişik av usulleri ile yapılan balıkçılıkta birisinin menfaatine olan diğerinin zararına olmaktadır. Ortak miras olarak algıladığımız balıkların yakalanmasında avcılık yapan balıkçıların avlanma usullerinde ve zamanlamalarında asgari müşterekte
birleşmesi şart. Balıkçılarımız yakalamış oldukları balıktan arz talep dengesi olmadığından para kazanamamaktadır. Her sene daha çok borçlanmaktadır. Borçlandıkça stoklara zarar verecek şekilde avcılık yapmaktadırlar. Balıkçı barınağı işleten kooperatiflerimizin barınak gelirlerinden elde ettiği gayrisafi hasılasından alınan haksız yüzde 10 ödemeleri devam etmektedir. Bunların çözümü olarak gördüğümüz en büyük beklentimiz olan balıkçılığın gelecekteki kurtuluşu gibi gördüğümüz iki karar su ürünleri genel
müdürlüğünün kurulması ve 1380 ürünleri kanununun bu yasama yılında çıkması mümkün olmamıştır. Beklentimiz odur ki yasama yılına yetişmeyen genel müdürlüğümüzün ve 1380 sayılı su ürünleri kanunun yeni yasama yılının ilk günlerinde ele alınması ve yasallaşmasıdır. Bunun takipçisi olacağız."
Türk Balıkçılara Alman Eğitimi
Adana'da bir toplantıda buluşan balıkçılar, su ürünleri genel müdürlüğü kurulmasını istedi.