Atatürk Araştırma Merkezi ve Ahi Evran Üniversitesi iş birliğiyle Kırşehir’de düzenlenen “Türkiye’de Bilgi Üretimi ve Bilim Politikaları Uluslararası Sempozyumu” açılış konuşmaları ile başladı.
Sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, “Bilgi güçtür, ürettiğiniz ölçüde güçlü olursunuz. Eğer üretemezseniz başkalarının gücüne muhtaç olursunuz. Parlak bir bilim geçmişimiz var. Ama bu dünde kaldı. Bu zengin bilim tarihinden ne kadar yararlanabildiğimizin muhasebesini işte bu sempozyumda yapacağız” ifadelerini kullandı.
Sempozyumun önemine değinen Beyhan, bilgi üretiminin dili de güçlendireceğini belirtti.
2017 yılının Cumhurbaşkanının himayelerinde Türk Dili Yılı ilan edildiğini hatırlatan Beyhan, ne yazık ki Türkiye’de bir dönem eski YÖK Başkanının Türkçe’nin bilim dili olamayacağı yönünde açıklamalarda bulunduğunu; halbuki 20. yüzyılın başlarında dahi oldukça zengin bir dilimizin olduğunu, bilgi ürettiğimiz müddetçe de dilimizin de zenginleşeceğini anlattı.
Türkiye’deki üniversiteler içerisinde intihal vakalarının sıklığına değinen Beyhan, devlet üniversitelerinin bilgi üretiminde ipi daha iyi göğüslediğini kaydetti.
Beyhan, Cumhuriyet’in 100. yılına 6 yıl kala bilim dünyası olarak muhasebenin yapılacağı bu mütevazı sempozyumun üniversitelere örnek olmasını diledi.
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar ise, Türkiye’de 25 milyona yakın orta öğretim-lise ve üniversite öğrencisi olduğuna değinerek, öğrencilere bilgi aktarımı konusunda sıkıntımızın olmadığını ama bilgi üretiminde büyük problemler yaşadığımızı belirtti.
Öğretmen seçimlerinde de yanlışlar olduğunu belirten Acar, pedagojik formasyona sahip olmak, eğitim fakültesi çıkışlı olmak ya da atama için gerekli puanı almış olmanın kısaca sınava dayalı bir seçimin eğitim sistemi için sıkıntılar doğurduğunu ifade etti.
Yabancı dilde eğitim konusunda ise Acar, şunları kaydetti:
“Türkiye’de yabancı dille öğretim yaparak bilim üretimi olamaz. En etkili bilimsel bilgi ana dille yapılandır. Ama biz yabancı dilde eğitim vermede yarışıyoruz. Eğer Türkiye’nin bir medeniyet iddiası varsa -ki olmak zorundadır- Türkçe eğitim ve bilim dili olması şarttır. Aksi halde yabancı dille eğitim yaparak o dilin ülkelerine hizmet edersiniz. Yabancı dil öğretmek için bilgi üretimini feda etmeye değer mi? Osmanlı’nın son dönemlerinde yetişen önemli isimler yabancı dilde eğitim almadan dil öğrenmişlerdi. Türkiye’de kendimizin de içinden geçtiği öğretmemeyi amaçlayan yabancı dilde bilgi üretiminin ivedilikle ele alınması gerektiğini düşünüyorum.”
Acar, Türkiye’deki eğitim sisteminde uzun vadeli planlar yapılmadığını, Türkiye üzerinden İslam dünyasına karşı yürütülen hibrit bir savaşa karşı bilimsel ve yenilikçi bir topluma dönüşerek karşı çıkabileceğimizi kaydetti.
Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vatan Karakaya ise konuşmasına bilimsel bilgi üretimi ve bundan oluşan hataların ulusal tartışma gündemi olması gerektiğini belirterek başladı.
Karakaya, “Devletlerin geleceği bilimle oluşursa kıymetli olur. Devletin bekası insana bağlıysa insan da bilgiye bağlıdır. İnsan değişimi noktası bilgidir. Bu bilgi iyi düzenlenmiş ve anlamlı olmalıdır. Eşyanın hakikatine eriş, bilgi olarak verilmiştir. Yakın zamanda Avrupa yükseliş dönemine ya da öncesinde Türk-İslam döneminin yükselişinde bilgi var. İlerlemelerle medeniyetler oluşmuş ve insanları farklılaştırmıştır. Şuna inanıyorum; fen bilimlerinde üretim refahı arttırır, sosyal alanda bilgi üretimi, toplumumuzu yüceltir. Ülkemiz bilgi teknolojileri üretiminde alt seviyelerdedir. 4.0 düzeyinde olmamız için bu yönde eğitim vermeliyiz. Henüz üretime dönüşen topluma faydalı üretimimiz yok. Lisans ve üstü tezlerimiz literatür körlüğü içerisindedir. Üniversitelerimizde sevda ve umut olmalı; akademisyenlerimiz hazineyi çıkarma hedefinde olmalı. Bu şekilde özgün ve bizden fikirler ortaya çıkabilir. Aksi halde mevcut sistem verileriyle sistemin sınırlarını aşamayan bir kapasitede kalırız. Uyanışımız var ama yeterli değil. Bunu özgünleştirmemiz gerekmektedir. Buna feda edilmiş ömürler gerekmektedir. Bunu da anlayacak kitle akademisyendir çünkü bilginini gücünü ve kıymetini bilir. Umarım bilim politikalarımız bundan sonra en önemli konumuz olur. Çünkü istikbalimizi bu şekilde inşa ederiz. Kurumların varlıklarını anlamlı kılan içindeki yetişmiş insandır. Bunu da gerçekleştirmek için bilhassa üniversitelerin ülke bürokrasisi ve siyaseti için oralarda görev almaktan ziyade lokomotif olmaları gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Beyhan yönetimindeki sempozyumun açılış oturumuna geçildi. Emekli kimya Profesörü Hamza Yılmaz “İnsan Potansiyelimiz ve Bilim Politikalarımız, Rektör ve Matematik Profesörü Vatan Karakaya “Matematik Öğretimi ve Bilimsel Düşünce İlişkisi”, Hacetepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve AnayasaProfesörü Hasan Tahsin Fendoğlu “Türkiye’de Hukuk Eğitimi”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü ve Tıp Profesörü Muzaffer Şeker “Türkiye’de Sağlık Alanındaki Bilimsel Faaliyetlerin Değerlendirilmesi”, Ankara Üniversitesi’nden İlahiyat Profesörü Hasan Onat “ Din Alanında Bilgi ve Din-Bilim İlişkisi” ve TODAEİ’den uluslararası ilişkiler Doçenti Burak Tangör “ Kuram ve Siyasa Arasındaki İlişki: Siyasa Bağıntılı Kuramsal Çalışmaların Arttırılmasına Yönelik Öneriler” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi.
51 bildirinin sunulacağı sempozyumda eş zamanlı olarak 3 salonda sunumlar yapılacak. Sempozyum üç gün sürecek.
'Türkiye'de Bilgi Üretimi Ve Bilim Politikaları Uluslararası Sempozyumu' Başladı
Atatürk Araştırma Merkezi ve Ahi Evran Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen “Türkiye’de Bilgi Üretimi ve Bilim Politikaları Uluslararası Sempozyumu” başladı.