Son günlerde gündeme gelen ’siber güvenlik’ ile ilgili İHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Adli Bilişim ve Bilişim Güvenliği Uzmanı Halil Öztürkçi, güçlü devletlerin servetler harcadığı ‘siber güvenlik’ konusunda merak edilen soruları yanıtladı. Siber güvenlikte olmazsa olmazlardan bir tanesinin yerli üretim olduğuna işaret eden Öztürkçi, “Siber güvenliğin en önemli konularından bir tanesi, yerli ürün kullanılmasıdır. Siz eğer başka devletlerin geliştirdiği ürünlerle kendinizi korumaya çalışırsanız, bu aynen F16 uçaklarının ABD tarafından istenildiğinde durdurulmasına benzer ki en çok ihtiyacınız olduğu anda sizler bu araçları kullanamıyorsunuz. Bu da çok ağır sonuçlar doğurur” dedi.
“Siber ordunun iki görevi var”
Devletlerin artık kara sınırları gibi siber alanlarının da olduğundan bahseden Öztürkçi, şunları kaydetti:
“Bir ülkenin bilişim altyapısının bağlantılı olduğu ağa siber uzay diyoruz. Bizim şimdiye kadar kara parçası olan sınırlarımız belliydi. Bizler bunu korumakla meşguldük, fakat iletişim altyapısının artmasıyla birlikte korumakla sorumlu olduğumuz yeni bir sahamız daha ortaya çıkmış oldu. Bu da siber sahamız ya da siber uzayımızdır. Burada da gerçek hayatta olduğu gibi bir saldırı ihtimali var ve sınırlarımızı bunlara karşı da korumak zorundayız. Dolayısıyla kimi devletlerin ‘Siber Ordu’ dedikleri hacker gruplarının bu anlamda iki görevleri var. Bunlardan bir tanesi kendi devletlerinin ağlarını ya da siber uzaylarını korumak, ikincisi de diğer devletlerin uzaylarına girerek istihbarat amaçlı bilgi toplamak. Bu çerçevede olaya baktığımızda ‘Siber Ordu’nun yaptığı iş ortaya çıkmış oluyor.”
Dünya devletlerinin silahlı güçlerinin yanı sıra teknolojik güçleriyle de boy gösterdiklerini anlatan Öztürkçi, “Burada devletlerin boy göstermesinden kasıt, diğer devletlerin siber uzayını yok etmekten tutun oradaki bilgilerle ülkeleri hem siyasi hem de ekonomik altyapılarını şekillendirmeye kadar çeşitli operasyonlardan söz etmek mümkündür. Dolayısıyla sizler teknolojik olarak ne kadar dışa bağımlıysanız, burada gelebilecek saldırıların sizin hayatınıza etkisi de o derece artar. Bu sadece işin ekonomik tarafı, bir de işin siyasi veya gerçek hayatla ilişkili olan tarafı var. ABD’de seçimlerden önce Demokrat Partinin sistemleri hacklenip buradaki maillerin ifşa edilmesi olayı, seçim sonuçlarına direk etki yaptığı belirtiliyor. Bu da durumun vahametini ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
“17-25 Aralık ve 15 Temmuz bu konunun ciddiyetini ortaya koydu”
Siber güvenliğin sadece servislerin hizmetlerini devam ettirmekten ibaret olmadığını savunan Öztürkçi, Türkiye’de bu anlamda yapılan çalışmalardan da söz ederek, “Ülkemizde maalesef birçok kişi siber güvenlikle alakalı bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama tam otoriter bir çalışma olmadığından çok az verim elde ediyoruz. Bununla alakalı olarak özellikle 17-25 Aralık ve akabinde 15 Temmuz darbe kakışmasından sonra bu konunun çok daha ciddi şekilde ele alınması gerektiği ortaya çıktı. Bu anlamda gerçekleştirilebilir bir güvenlik stratejisi eylem planı, bu eylem planı içerisinde yine gerçekleşebilir alt başlıklar olmalıdır. Burada bilgi paylaşımı yeterli ve bilgili personel istihdamı, yine bu personellerin eğitilmesi ve belli noktalarda devletin altyapısını görebilecek bir mimarinin kurulması olarak ifade edebiliriz” diye konuştu.
“Ortadoğu’da lider bir ülke olmanın gereği olan siber güvenliğe kafa yormamız gerekir”
Dünya devletlerinin sibere ciddi anlamda paralar harcadığını aktaran Öztürkçü, sözlerine şöyle devam etti:
“Amerika’nın 2017 yılı için 19 miyar dolar siber güvenlik bütçesi ayırdığından söz edilmektedir. Bu iş bu kadar ciddi iken, bizim bu kadar bir bütçemiz var mı? Bundan emin değilim. Fakat bu anlamda başlatılan çalışmalar olduğunu biliyoruz. Devletin buna ciddi anlamda eğilmesi ve Ortadoğu’da lider bir ülke olmanın gereği olan siber güvenlik konusuna kafa yorması gerekir diye düşünüyorum.”
“Dünyada siber savaşlar artacak”
Dünyada halihazırda siber savaşların yapıldığını da sözlerine ekleyen Bilişim Güvenliği Uzmanı Halil Öztürkçi, bu savaşların 2000’li yıllarda başladığına dikkat çekerek, “Bu siber savaşların ileride daha da artacağını söyleyebiliriz. Siber savaşlarda hem saldırı hem de savunma çok önemlidir. Ülkemiz bir siber savaşı kabul ediyor. Siber tehditler kırmızı kitaba girmiş durumda, onun için bir siber tehdit algısı mevcut. Bununla alakalı ordu içerisinde bir Siber Güvenlik Komutanlığının olduğunu biliyoruz. Ama ülke olarak siber güvenlikte istenen seviyeye gelmek için çok fazla çalışmamız ve bunu da daha fazla vakit kaybetmeden yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
15 Temmuz 'Siber Güvenliğinin' Önemini Ortaya Koydu
Bilişim Güvenliği Uzmanı Halil Öztürkçi, 17-25 Aralık ve akabinde 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ’siber güvenlik’ konusunun çok daha ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğinin ortaya çıktığını ifade ederek, “Bu çalışmalarla alakalı bir otoriteye ihtiyaç var. Bu anlamda gerçekleştirilebilir bir güvenlik stratejisi eylem planı, bu eylem planı içerisinde yine gerçekleşebilir alt başlıklar olmalıdır” dedi.