28 Şubat Mağduru Açıklaması 'Emniyet Müdür Yardımcısı Tarafından Ölümle Tehdit Edildim'

28 Şubat Mağduru Açıklaması 'Emniyet Müdür Yardımcısı Tarafından Ölümle Tehdit Edildim'

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) İl Koordinatörü Muhammed Ali Genç, 28 Şubat 1997 yılında öğrenciyle yaşadığı zulümleri ve işkenceleri anlattı. Genç, "Sen bu üniversiteyi bitiremezsin’ diyenlere inat şimdi finansman dalında doktoram devam ediyor. ’Seni bu ülkede yaşatmayacağız’ diyenlere inat şuan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun Sivas İl Koordinatörlüğünü yapıyorum" dedi.

Sivas’ta 28 Şubat sürecinde Cumhuriyet Ünivesitesi’nde öğrenci olan ve aradan geçen 21 yılın ardından TKDK İl Koordinatörü olarak görev yapan Muhammed Ali Genç, o dönemde yaşadıklarını anlattı. 28 Şubat’ın Türkiye’nin tarihindeki en karanlık lekelerden biri olan bir dönem olduğunu ifade eden Genç, "28 Şubat’ta o zamanın askeriyesi ve bürokrasisi bizim ülkemizin vatandaşlarına, halkına karşı çok acımasızca bir hak ihlali süreci başlattılar. Bunun mimarları o yıl bin yıl sürecek diyorlardı. Allah’a hamd olsun şimdi geldiğimiz noktada hiçbirisinin bin yıl değil, 10 yıl bile sürmediğini biz aşikar kanıtları olarak buradayız. 28 Şubat sürecinde bizler Cumhuriyet Üniversitesi’nde öğrenciydik. O dönemde hiçbir yerde anlamını bulamadığımız kılık kıyafet yasağıyla karşı karşıya kaldığımız bir dönem yaşadık. İmam hatiplerin kapatılmasıyla ilgili bir süreç başladı.

İmam hatiplerde ve üniversitelerdeki genç kızlarımız başörtüsü yasağıyla karşı karşıya kalmışlardı. Bizler üniversiteye başladığımızda hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadığımız halde daha sonraki süreçte Cumhuriyet Üniversitesi Senatosu tarafından bir karar alındı. Başörtülü kardeşlerimiz ve sakallı gençler olarak bizlerin üniversite kapalı alanlarına alınmayacağına dair, hatta üniversite sınırları içerisine dahil giremeyeceğimize dair bir karar alındı" dedi.

28 Şubat’ta başörtülülerin ve kendilerinin defalarca coplandıklarını ifade eden Genç, "O süreçte normal legal eylemlerde bulunduğumuz defalarca yasa dışı şekilde gözaltına alındık. Gözaltına alındığımız tutanaklara geçilmedi. O dönemin emniyet müdür yardımcısı tarafından iki kere ölümle tehdit edildim. Birincisi ’Sen asla bu okulu bitiremeyeceksin, senin hayatını karartacağım’ dedi.

İkincisinde ’Seni Sivas’ta yaşatmayacağım ölümün benim elimde olacak’ diye akla, hayale sığmayacak şimdi bizim bir emniyet mensubuna yakıştıramayacağımız şekilde bizleri ölümle tehdit ettiler. Daha sonraki süreçte El Ele Eylemleri ile ilgili Türkiye genelinde bir çalışma yapılıyordu. Biz o gün o eylemin içerisinde yer almadığımız halde ailemle birlikte, babamla birlikte il dışına çıkarken arabamız durduruldu. Daha sonra o eylemlerin içerisine gireceğimiz şekilde arabamız o tarafa doğru yönlendirildi. Orada çok fazla polis tarafından arabanın içerisinden indirildik. Babamla ben tartaklanarak, kafamıza vurularak gözaltına alındık. Hitler’in Yahudilere yapıldığı şekilde bizleri toplama kapına alır gibi bir halı saha içerisine topladılar. Ondan sonra sivil giyimli polis olduklarını dair bilmediğim kişiler tarafından bir araca bindirildim. Nereye götürüldüğüm dair bana söylenmedi. Emniyet Müdürlüğü o gözaltına alındığım yerden belki iki dakikalık bir mesafe olduğu halde yarım saate yakın bir şekilde araç içerisinde gezdirildim. Gezdirilirken neyle olduğunu bilmediğim bir şekilde gözlerim bağlanmıştı. Defalarca vücuduma bu sert cisimle vuruldu. Yüzüme vurmuyorlardı ama arabadan indiğim sırada artık yürüyemez haldeydim. Arabadan indirildim sadece hücreye atıldığım zaman gözümü açtılar. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne getirildiğimi anladım. Ondan sonraki süreçte de biz gördük ki o gün eylemlerde bine yakın kişi gözaltına alınmış ama 12 kişi mahkemeye sevk edilmiş. Sonraki süreçte zaten 12 kişiyle birlikte mahkemeye çıktık. Babamla ben tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildik. Burada da 10 gün tek kişilik hücrelerde kaldık" diye konuştu.



"’Üniversiteyi bitiremezsin’ diyenlere inat şimdi finansman dalında doktoram devam ediyor"

Yaşanan olay sonrası babasıyla birlikte 5 yılla yargılandığı ve yargılama süreci nedeniyle 2007 yılına kadar memur olamadığını anlatan Genç, şunları kaydetti:

"Biz 5 yılla yargılanıyorduk. Avukatlarımızın zaten savcılarla yaptığı görüşmelerle anladığımız kadarıyla bu 5 yıllık ceza bize verilecekti. O zaman Rahşan Affı diye bildiğimiz sadece teröristleri kurtarmak adına çıkan yasa geniş çaplı bir yasaydı. Bizim davamızda daha henüz netleşmemişti. Karar aşamasına gelmişti. 2001 yılında 5 yıl içerisinde herhangi bir suça karışmamak şartıyla dava dosyamız rafa kaldırıldı. Bu affedilmemiz anlamında değildi. Bu süreçte ben 2002 yılında üniversiteyi bitirdiğim halde 2007 yılına kadar memur olamadım. Bunun sebebi de 5 yıl içerisinde bir sıkıntı yaşadığımız takdirde tekrardan davamızın görülecek olmasıydı. O dönem güvenlik soruşturmalarından hep sıkıntı yaşıyorduk. 2007 yılında bu süreç bittikten sonra devlet memuru olabildim. Ama ’Sen bu üniversiteyi bitiremezsin’ diyenlere inat şimdi finansman dalında doktoram devam ediyor. ’Seni bu ülkede yaşatmayacağız’ diyenlere inat şuan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun Sivas il koordinatörlüğünü yapıyorum."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile