Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdür Vekili Prof. Dr. Halife Keski̇n, '90'lı yıllardan beri Avrupa'daki bütün Müslüman cemiyetler, İçişleri Bakanlıklarının terör masaları tarafından takip edilmektedir. Hemen hemen Avrupa'daki tüm ülkeler artık Müslümanlarla ilgili meseleleri bir güvenlik meselesi olarak ele alıyorlar.' dedi.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Batı Ülkelerindeki İslam Düşmanlığını İnceleme Alt Komisyonu, AK Parti Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz başkanlığında toplandı.
İslam düşmanlığının, sadece son zamanlarda dile getirilen bir husus olmadığını aktaran Yavuz, bunun, çok derine inen bir tarafının bulunduğunu ve çok boyutlu bir husus olduğunu söyledi.
Bu konunun, belli dönemlerde artma eğilimi gösterdiğine dikkati çeken Yavuz, 11 Eylül saldırısının ardından İslam düşmanlığının, Batı ülkelerinde, Avrupa'da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yoğunlaştığını bildirdi.
Toplantıda sunum yapan Prof. Dr. Halife Keskin ise Batı'nın İslam'la karşılaşmasından bu yana var olan İslam karşıtlığının, özellikle Avrupa'da 1988 yılında Salman Rüşdi'nin Şeytan Ayetleri kitabına İran'ın verdiği tepkiler üzerine gündeme geldiğini belirtti.
Batı medyasındaki dezenformasyon ve uygulanan çifte standart ile yeni bir Müslüman imajı oluşturulmaya çalışıldığına değinen Keskin, 'Göçmen Müslümanların görünür olmaya başlaması da bu konuda etkili oldu. Bunun sonucunda İslam karşıtı faaliyetler görülmeye başlandı.' değerlendirmesinde bulundu.
Keskin, Avrupa'da yüzde 7,5 oranında bir Müslüman nüfusun yaşadığını, ancak bunların önemli bir çoğunluğunun ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü aktardı. Keskin, sadece ABD'de İslamofobik faaliyetler için değişik kuruluşlar tarafından 200 milyon doların üzerinde bir fonun aktarıldığını bildirdi.
Bu hadiselerin, sosyal marjinalleşmeyi de beraberinde getirdiğini ve Müslüman nüfusun gettolaştığına işaret eden Keskin, 2015-2016 yıllarında Avrupa ve ABD'de toplam 98 camiye saldırıda bulunulduğunu, ancak cami saldırıları ile fertlere saldırılar arasında ülkeler arasında farklılıklar bulunduğunu söyledi.
Cami yöneticilerinde, bugüne kadar camilere saldırı olduğunda bunu bildirmeme gibi bir eğilim olduğunu, bunları bildirmeleri konusunda cami yöneticilerini yönlendirdiklerini vurgulayan Keskin, bu tür saldırıların ferdi saldırılar değil, planlı, programlı, arkasında bazı kuruluşların bulunduğu ırkçı saldırılar olduğunun bilinmesi için çalıştıklarını ifade etti.
Keskin, İsviçre'de minare krizinin, Fransa, Almanya ve Belçika'da başörtüsü yasağının gündeme geldiğini, cami inşaatlarına bir takım engeller çıkartıldığını ve Avrupa'da 2011 yılında başlayan çabalar sonucu Müslümanların helal et kesimi istekleri konusunda yasakların çıkartılmak istendiğini anlattı.
Müslüman nüfusun geldikleri ülkelerle bağını kopartma ve Mutezile mezhebi üzerinden bir 'Avrupa İslamı' yaratma konusunda çabaların görüldüğüne de dikkati çeken Keskin, Müslümanlarla ilgili sınırlayıcı yasalara karşı ilgili ülkelerdeki kuruluşların çalışmalar yürüttüğünü aktardı.
Keskin, terör eylemlerinin de Müslüman nüfusun üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu belirten Keskin, şunları kaydetti:
'90'lı yıllardan beri Avrupa'daki bütün Müslüman cemiyetler, İçişleri Bakanlıklarının terör masaları tarafından takip edilmektedir. Bunun bir istisnası var, Belçika'da Adalet Bakanlığına bağlıdır dini kurumlar. Onun dışında hemen hemen Avrupa'daki tüm ülkeler artık Müslümanlarla ilgili meseleleri bir güvenlik meselesi olarak ele alıyorlar.'
Batı Ülkelerindeki İslam Düşmanlığını İnceleme Alt Komisyonu
Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdür Vekili Prof. Dr. Keskin: '90'lı yıllardan beri Avrupa'daki bütün Müslüman cemiyetler, İçişleri Bakanlıklarının terör masaları tarafından takip edilmektedir. Hemen hemen Avrupa'daki tüm ülkeler artık Müslümanlarla ilgili meseleleri bir güvenlik meselesi olarak ele alıyorlar'