Bdp‘nin ‘Yaz Kampı‘ Sona Erdi

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Erdoğan‘ın PKK‘ya çağrı yapmasını isteyerek, "Görüşmeler yapıldığı söyleniyor.

Diyarbakır‘da demokratik özerkliğin ilan edilmesinin ardından eleştirilerin odak noktası olan BDP, kendi içinde demokratik özerklik, TBMM‘yi boykotu ve güncel konuları değerlendirip yol haritası çıkarmak için Van‘da 4 günlük kampa girdi. Dört gün boyunca kapalı kapılar arkasında görüşmeler yapan milletvekilleri, kampı Van‘ın Gevaş ilçesindeki Akdamar Adası gezisiyle sonlandırdı. Kamp boyunca milletvekilleri herhangi bir açıklama yapmazken, BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Mardin‘in Ömerli ilçesine

bağlı İkipınar köyünden görev yaptıkları karakola dönerken PKK‘lılar tarafından şehit edilen üç askerle ilgili açıklamalarda bulundu. Demirtaş, kayıpların ortak acı olduğunu belirterek, "Bunlar Türkiye‘nin karşılaşabileceği en acı olaylardır. Önceki gün Şemdinli‘de iki PKK‘lı, Silvan‘da 20 ölüm. Mardin‘de üç insan, GATA‘da bir teğmen. Bunlar hepsi Türkiye‘nin ortak değeridir. Kayıplarımız ortak acımızdır. Bunları durdurmak siyasetçinin boynunun borcudur. Siyaset başarılı olsa bu ölümler yaşanmaz. Siyaset

kendi başarısızlığını bu gençlere ödetiyor. Çözümsüzlük olduğu için barışı gerçekleştiremiyoruz. Yoksa barış bir günlük iştir. Yeter ki siyasetçiler irade koysunlar bu işe" dedi.

Barışın olması için Başbakan Erdoğan‘a büyük görev düştüğünü anlatan Demirtaş, "Başbakan‘a buradan bir kez daha sesleniyorum. Ortalığı velveleye veriyor. Irkçı, milliyetçi bir söylem kullanıp 90‘lı yılları hatırlatacak militarist çözümler ortaya koyacağına, bu ülkede gerilimi nasıl birlikte düşürebiliriz, bu ölümleri nasıl acil durdurabiliriz, gelin bunları konuşalım. Bir kez daha hayatını kaybedenlere Allah‘tan rahmet diliyorum. Bu bir kışkırtma, etnik çatışma haline getirilmemelidir. Herkes buna dikkat

etmelidir. Burada Kürtlerin, Türklerin bir suçu yok. Ortada devlet yönetiminden, sisteminden kaynaklı bir problem vardır. Devlet bu problemi çözemiyor. Çözemediği oranda askerin PKK‘lı gençlerin boynunda kalıyor. Kürtler, Türkler Zeytinburnu‘nda, Aydın‘da şurada burada çatışma haline giriyor. Özellikle Kürtler linç edilme saldırılarına uğruyor. Bunların hepsi tehlikelidir. Provokasyonlara karşı herkesin duyarlı olmasını istiyorum. Görüşmeler yapıldığı söyleniyor. Kendisi de PKK‘ya çağrı yapsın. Operasyon,

ateşkes konusunda açıkça barış iradesini ortaya koysun. O saatten sonra PKK eylem yaparsa bütün toplum karşı çıkar. Bütün sorunların barış içinde çözüleceği, anayasal çözüme açık olduğunu, şiddetin çözüm getirmeyeceği, asker ve siyasi operasyonlarla PKK‘nın eylemlerinin sorunları çözmeyeceğini ifade etsin. Bu çağrıya karşı PKK ille de ben askere eylem yapacağım ille de silah kullanacağım derse bizde dahi herkesten tepki görür" ifadelerini kullandı.

Terörle mücadelede polise etkin rol verilmesinin sorunu çözmeyeceğini savunan Demirtaş, bunun hükümetin bir oyalama taktiği olduğunu söyledi. Başbakan‘ın silahları azaltacak yerde çoğaltmanın çabası içinde olduğunu öne süren Demirtaş, "Bu işin askeri polisi olur mu? Sanki ordu başarısız da polisi devreye koyunca Kürt sorunu çözülecek. Ben soruyorum Başbakana‘, sen 30 yıldır çözememişsin. Burada suç orduda değil. Ordunun, polisin güçsüzlüğünden değil, suç senindir ve eksik olan siyasettir. Eksik olan

silah değil. Silah fazlasıyla olduğu için sorun çözülmüyor. Silahları azaltacak yerde askeri çekip yerine polisi koyacaksın. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Mesele insanlar, askerler, PKK‘lılar birbirlerini az fazla öldürdü diye mi çözülmüyor? Yani daha fazla öldürünce sorun çözülecek mi? Biz tam ölümleri durduralım derken, Başbakan daha nasıl fazla öldürürüm diye formüller üretmeye çalışıyor. Mesele ne PKK, ne de askerin hiç ölmemesidir" diye konuştu.

Demokratik özerkliğin Türkiye için demokratik bir idari modeli olduğunu söyleyen Demirtaş, demokratik özerkliğin Türkiye‘nin bölünmesine değil bütünleşmesine katkı sunacağını söyledi. Demirtaş, "Hükümet bunu tartışmam diyor. Diğer muhalefet partileri tartışmam diyor. Üniterliğe aykırı, tekliğe aykırı falan. Şimdi bunu tartışmadan nasıl anlayacaksınız. Biz 2005 yılından bu yana bu meseleyi tartışıyoruz. Dolayısıyla biz konuya çok daha hakimiz ve eminiz. Türkiye‘nin bölünmesine değil, bütünleşmesine katkı

sunar. Ülkede çatışma değil kardeşliğin güçlenmesine katkı sunar. Bu bir dayatma değil, tam tersine teklik konusundaki dayatmaya karşı demokratik bir tavırdır. Ortada bir dayatma varsa hepimizin ana dili tekdir, hepimiz tek milletiz, hepimiz tek ırksınız dayatmasıdır. Bu dayatmayı yapanlar kendilerine dayatmacı demiyorlar, buna karşı demokratik çözüm koyanlar dayatmacı oluyorlar. Görüyorsunuz her gün ölümler yaşanıyor. Her gün insan kaybediyoruz. Bir barış gerçekleşecekse bu siyasal bir çözümle mümkündür.

Bu da siyasal projeleri, çözüm projelerini ortaya koyarak olur. Yıllardır deniyor Kürtler ne istediğini bilmiyor. Ortaya somut bir çözüm koysunlar. Ne istiyorlar bilelim. Şimdi Kürtler ne istediğini ortaya koyuyor. Bunu siyasal bir hamle olarak ilan ediyorlar. Buna karşı herkes büyük bir saldırı içersinde. Bu ülkede demokrasi olacaksa, birlikte yaşam olacaksa birbirimizin hakkına hukukuna saygı duyacaksa önce birbirimizi dinlemek, anlamak, saygı duymak zorundayız. Bunun yolu da yeni bir anayasayı uzlaşma

içersinde tartışarak yapmaktan geçer. Boykotla ilgili tavrımızda değişiklik yok. Tavrımızı somut olarak değiştirecek bir gelişme yok. Ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor" şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile