Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda ‘Hz. Peygamber ve Güven Toplumu’ temalı 2017 yılı Kutlu Doğum Haftası bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi.
Kur’an tilaveti ile başlayan program, Kutlu Doğum Haftası için hazırlanan sinevizyon ve halk röportajları sinevizyon gösterimi ile devam etti. Burada konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, millet olarak 1989 yılından beri her yıl 14-20 Nisan arasının Kutlu Doğum Haftası olarak idrak edildiğini hatırlatarak, “Şüphesiz sevgili Peygamberimizin dünyayı şereflendirdiği hafta, sıradan bir hafta değildir. Sevgili Peygamberimizin kainata rahmet getirdiği hafta, geçiştirilebilecek bir hafta değildir. 2017 yılı Kutlu Doğum Haftası’nın büyük hayırlara, daha güvenli bir dünyaya vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Hz. Peygamberi anmaktan anlamaya şiarıyla 28 yıldır idrak ettiğimiz Kutlu Doğum Haftası milletimizin kalbinde daima var olan, ki ben milletimizi millet yapan ve milletimizin her ferdini bir araya getirten en büyük sevgi olarak adlandırıyorum, o da peygamber sevgisi, peygamber sevdasıdır. Bu sevgiyi bilgiye ve bilince dönüştüren bir hafta olarak idrak ediyoruz. Sadece ülkemiz sınırları içerisinde değil, gönül coğrafyamızda da bu haftanın benimsenmiş olması, gönül coğrafyamızın her tarafında kutlanmaya başlaması Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu haftaya öncülük yapan müessese ve millet olarak bizi bahtiyar kılıyor. Aynı şekilde yurt dışındaki millet varlığımız için bu hafta onların kimliklerini pekiştiren, asimilasyonu önleyen, var oldukları yerde barış içerisinde yaşamlarını sağlayan bir haftaya dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.
“Bu eleştirilerin hiçbiri yerinde eleştiriler değildir”
“Bu haftanın 28 yıldır kutladığımız Kutlu Doğum Haftası’nın üç büyük faydası olmuştur” diyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birincisi, bu hafta her sene bilgi, aydınlanma ve irfan ziyafetine dönüşmektedir. İkincisi, birliğimizi, beraberliğimizi pekiştirmekte, kardeşlik düşüncelerimizi, duygularımızı Muhammed Mustafa (SAV) sevgisi etrafında pekiştirmektedir. Üçüncüsü, aynı zamanda bu hafta hem milletimiz için hem kutlandığı bütün coğrafyalarda Müslüman kardeşlerimiz için manevi bir yenilenme haftasına dönüşmüştür. Bu vesileyle bu haftanın ortaya çıkmasına öncü olan bütün büyüklerimize, ki ilk başladığında Mustafa Sait Yazıcıoğlu Hocamız Diyanet İşleri Başkanıydı, o günden bugüne bu haftaya öncülük yapan bütün hocalarımıza, büyüklerimize en kalbi şükranlarımı ifade ediyorum. Bu hafta sadece Diyanet İşleri Başkanlığının kendi inisiyatifiyle ortaya çıkmış bir haftadır. Bu hafta, Diyanet İşleri Başkanlığımızın Türkiye’deki bütün ilahiyat birikimiyle istişare ederek, konuşarak anmaktan anlamaya geçmek için sevgili Peygamberimizi daha iyi anlamak için başlattığı bir hafta olmuştur. Sevgili Peygamberimizin rahmet mesajlarını toplumun her kesimine ulaştırmaktan başka hiçbir gayesi olmamıştır. Zaman zaman Kutlu Doğum Haftası eleştirilere maruz kalmış, 28 Şubat süreçlerinde eleştirilmiş, 27 Nisan Bildirilerine konu olmuş, bazıları da farklı din görüntüsü adı altındaki mülahazalarla eleştiriler yöneltmiştir. Bu eleştirilerin hiçbiri yerinde eleştiriler değildir. Her şeyden önce bu hafta Mevlid Kandili’nin alternatifi değildir. Bu hafta Mevlid Kandili’nin mütemmimidir. Mevlid Kandili, Resûl-i ekremi anma, ona olan sevgimizi, ihtiramımızı ifade etme, zaman dilimi olarak, gecesi olarak kutlanmaya devam ediyor. Kutlu Doğum Haftası ise sevgili Peygamberimizi doğru anlamak, onun sünnetini bugüne taşımak, onun siretini, hayatını, hayat tarzını çocuklarımızla, gençlerimizle, toplumun bütün kesimleriyle paylaşmak, doğru bilgiye dayanarak sevgili Peygamberimizi anlatmak için ortaya çıkmış ilmi bir haftadır, düşünsel, tefekkür dünyamıza hayat veren bir hafta olarak milletimizin tarihine girmiştir.”
“Bugün insanlık olarak küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşıyoruz”
Kutlu Doğum Haftalarının başından itibaren her yıl bir tema etrafında gündeme gelerek kutlandığına vurgu yapan Görmez, “Hz. Peygamber’in çağlar üstü mesajlarını, rahmet yüklü mesajlarıyla insanlığı o tema çerçevesinde buluşturmaya çalışıyoruz. Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kutlu Doğum Haftası’nda üzerinde duracağımız konu Hz. Peygamber ve güven toplumu olacaktır. Neden güven toplumu? Neden bu konuyu seçmiş bulunuyoruz? Birinci sebep, bugün insanlık olarak küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşıyoruz. İnsanlık ailesi olarak, Adem oğulları, Havva kızları olarak hep birlikte bir güven bunalımı yaşıyoruz. İnsan, insana güvenmemeye başlamıştır, insan insana, dost dosta, kardeş kardeşe, komşu komşuya güveni kaybetti ve insanlık bu güven ihtiyacını karşılamak için olağanüstü yollara başvurmaya başladı.
Teknolojinin bütün imkanları seferber edilmeye başlandı güvenlik sorununu çözmek için, korkunç silahlar üretiliyor güvenlik adına. Ülkeler sınırlarına güvenlik duvarları örüyor, örmeye devam ediyor tarihte olduğu gibi. Sokaklar, caddeler, iş yerleri, alışveriş merkezleri, hava alanları kameralarla donatılıyor güvenlik sorununu çözmek için. Çiplerle her yer kontrol ediliyor insanlık güven krizi yaşadığı için. Parmak izleri kaydediliyor her tarafa güven sorununu çözmek için. Retina, göz okuma sistemleri devreye sokuldu her insandan kuşku duyulduğu için. Öyle ki artık herhangi bir ülkeye yolculuk yapmak insan onurunu zedeleyen bir hale dönüşmüştür. Herhangi bir havaalanından geçerken güvenlik adına insanın karşı karşıya kaldığı muameleler insan onurunu rencide ediyor ve insana yakışmıyor. Bütün bu tedbirler alınıyor ama bütün bunlara rağmen dünyamızda güven sağlanamıyor” şeklinde konuştu.
“Ahlak ve hukuk tanımayan, karanlık ve kuralsız savaşların pençesinde İslam coğrafyası tarumar edilmektedir”
Kuşkuların, korkuların, endişelerin, tedirginliklerin ortadan kalkmadığını belirten Görmez, “Hz. Peygamber ve güven toplumu konusunu seçmemizin birinci sebebi küresel ölçekte dünyanın güven kaybına uğramasıdır. İkinci sebebi, sadece biz insanlar ve insanlık ailesi değil ortak evimiz ve ortak yurdumuz olan çevre ve tabiat güvenliği de kaybolmaya başlamıştır. Tabiat, tabiiliğini kaybetmeye başlamıştır. Tüm insanlığın ortak evi, ortak yurdu bir tehlike altındadır. Tabiatın tabiiliği bozulmuş, insanların hırsları, tamahları, tutkuları, güç tutkusu, servet tutkusu, şehvet tutkusu kainatı yaşanamaz hale getirmiştir. Bitkiler, canlılar alemi insanlığın güvensizliğinden zarara uğramıştır. Denizler, okyanuslar, akarsular, topraklar, kısaca beslendiğimiz gıdalar, içtiğimiz sular, teneffüs ettiğimiz hava kirlenmiş, çevre ve tabiat güvenliği kaybolmaya başlamıştır. İkinci sebep, tabiat güvenliğinin zedelenmesidir. İslam coğrafyasında güven kaybı, İslam beldelerinin selamı, barışı kaybetmesi, müminlerin güveni kaybetmesi, güvenen ve güvenilen olması gereken müminler diyarının dahi güven kaybına uğraması bu temayı seçmemizin üçüncü sebebidir. Ahlak ve hukuk tanımayan, karanlık ve kuralsız savaşların pençesinde İslam coğrafyası tarumar edilmektedir. Şiddet ve terör, saldırı ve çatışmalar coğrafyayı kan ve gözyaşına boğmuştur. Kültür ve medeniyetimizin bütün zenginlikleri yağmalanmıştır, şehirlerimiz harabeye çevrilmiştir, İslam dininin yeryüzüne kazandırmak istediği 5 büyük emniyetin 5’i de kaybolmakla karşı karşıya kalmıştır. Hem can emniyeti hem mal emniyeti, din emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti, ırz-namus emniyeti, insanın onur ve haysiyeti, bütün bunlar yara almış, bütün bu güvenlikleri kaybetmekle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.
“15 Temmuz darbe teşebbüsü ile dine güven yara almıştır”
Görmez, "Hz. Peygamber ve Güven Toplumu" başlığının seçilmesinin dördüncü sebebinin de 15 Temmuz ihanet, işgal ve darbe teşebbüsünün toplumsal güveni zedelemesi olduğunun altını çizerek, “Toplumsal güvenimiz yara almıştır, en önemlisi de din güvenliğimiz tehdit edilmiştir, dine güven yara almıştır. Bütün güvenlerin, emniyetin kaynağı olan din güvenliğinin zedelenmesi en büyük güvensizliği de beraberinde getirmiştir. Bir taraftan coğrafyada DEAŞ, Boko Haram, El Kaide, Eş Şebab gibi terör şebekeleri, cinayet şebekeleri islamı terör ve şiddetle özdeşleştirerek din güvenliğini tehdit ederken bir taraftan da FETÖ/PDY gibi dini istismar ederek, toplumu Allah’la aldatarak , değerlerimizi çalarak din güvenliğini tehdit ettiğini hep birlikte şahit olduk. Dine olan güven zedelenmiştir, bu sebeple Kutlu Doğum Haftası içerisinde Hz. Peygamber ve Güven Toplumu teması üzerinde duracağız. Gayemiz, güvenen ve güvenilen insanı, Muhammed-ül Emin’in (SAV) rahmet mesajlarından hareketle nasıl yeniden inşa edebiliriz? Gayemiz, güven toplumunu nasıl tesis edebiliriz? Ülkemizde yara alan güveni nasıl sağlayabiliriz? Daha da önemlisi büyük yara alan, zedelenen din güvenliğini nasıl yeniden tesis edebiliriz? Aslında bütün insanlık güvensizlik girdabına girdiğinin farkındadır ancak güveni nasıl yeniden inşa edebileceği konusunda tereddütler söz konusudur. Çünkü güven konusu insanın içinden başlar, güven konusu insanın kalbinde, nefsinde tesis edilemediği zaman imanla eman arasındaki ilişki kurulamadığı zaman güveni tesis etmek mümkün olmaz. İnsanın içini kemiren korkular, endişeler, gelecek korkusu, fakirlik korkusu, ölüm korkusu, makam mevki kaybetme korkusu, bütün bu korkular aynı zamanda insanı bir güvensizlik girdabına sevk etmektedir, bu korkuları gidermenin yolu, gerçek emanı kalbe yerleştirmenin yolu gerçek bir imandır” diye konuştu.
“Bu haftayı dolu dolu geçirmeliyiz”
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu hafta içerisinde salı günü Ankara Congresium’da bir devlet ve millet kaynaşması, bütünleşmesi çerçevesinde açılış toplantısı yapılacağını bildiren Görmez, şunları kaydetti:
“22’sinde İstanbul’da yine aynı şekilde kongre merkezinde büyük bir toplantı gerçekleştireceğiz. Daha sonra ben şahsen her sene yurt dışındaki millet varlığımızla beraber hafta içerisinde mutlaka bir gün beraber oldum. Danimarka ile başlamıştı karikatür krizinden hemen sonra. Daha sonra Belçika’da vatandaşlarımızla beraber olmuştuk, Almanya’da beraber olduk, geçen sene Fransa’da beraber olduk. Bu sene de inşallah Londra’da Avrupa’dan bütün ülkelerden katılımlarla vatandaşlarımızla bu haftayı kutlayacağız. Aynı zamanda Doğu Anadolu Bölgemizde Ağrı’da büyük bir toplantımız olacak. İnsanımızın yaşadığı her yerde bu haftayı dolu dolu geçirmeliyiz. Hem dünyanın içinden geçtiği güvensizlik girdabını hem tabiatın yaşadığı güvensizliği tedavi etmek, hem coğrafyamızın karşı karşıya kaldığı güven bunalımını ortadan kaldırmak ve yeniden güveni tesis etmek için. Bilhassa 15 Temmuz sürecinde toplumda yara alan güven duygusunu yeniden tedavi etmek, inşa etmek, hassaten zarar gören din güvenliğini gündeme getirmek, genç nesillerin dine olan güvenini yeniden tesis etmek ve inşa etmek için bu hafta her kardeşimize, her din gönüllüsüne büyük görevler düşüyor."
Diyanetten 'Güven Toplumu' Vurgusu
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşandığını vurgulayarak, “Herhangi bir havaalanından geçerken güvenlik adına insanın karşı karşıya kaldığı muameleler insan onurunu rencide ediyor ve insana yakışmıyor” dedi.