İhmalpaşa
102 yıllık Haydarpaşa Garı'nda ihmaller çatıyı 1.5 saatte kül etti
102 yıllık Haydarpaşa Garı dün tarihinde ikinci kez alevlere teslim oldu. Çatının kül olduğu yangına yönelik ihmal iddiaları vahim.
İstanbul denilince ilk akla gelen binalardan Haydarpaşa Garı, dün şüpheli bir yangınla 1.5 saat boyunca yandı. Gardan yükselen dumanlar göğü kapladı. Yangının izolasyon çalışmasındaki ‘küçük bir hata’dan kaynaklandığı iddiası üzerinde duruluyor. Kadıköy Belediyesi ise binaya onarım izni vermediklerini, eğer bir onarım varsa ‘kaçak’ olduğunu açıkladı.
Kesin olan tek şey, “Yeşilçam filmlerinin gözbebeği, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’nın simgesi ve 5 milyar dolarlık tartışmalı Haydarpaşa Projesi’nin mihenktaşı olan bina, ‘yangını anında söndürecek bir sisteme sahip değildi’.
Bir anda çatıyı sardı
Bir süredir çatı kısmında izolasyon çalışması yapıldığı öğrenilen tarihi Haydarpaşa Tren Garı’ndan dün saat 15.00 sularında birden alev yükseldi. Yangın kısa sürede çatıyı sardı.
Yangın ile ilgili ilk ihbar saat 15.05’te itfaiyeye ulaştı. İtfaiye Daire Başkanı Ali Karahan’ın verdiği bilgiye göre, 57 araç ve 153 personelle müdahale edildi.
İtfaiyeciler çatı kısmına çıkarak söndürme çalışması yaparken, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün Kurtarma-6 ve Kurtarma-7 römorkörleri de denizden destek verdi.
Garın etrafında ambulanslar bekletilirken tüm tren seferleri durduruldu. Kesif duman kilometrelerce uzaklıktan görülecek şekilde yükseldi. Dumanlar Ortaköy sahillerine kadar ulaştı. Aynı anda TCDD’nin komuta merkezi çöktüğünden İstanbul-Arifiye arasında tüm tren seferleri telsizler, uydu ve cep telefonlarıyla yönlendirilebildi.
‘Yangın hortumu çalışmadı’
Olay yerinde görgü tanıkları ve yetkililerle görüşen Radikal muhabiri Enis Tayman’a ulaşan bir diğer iddia: ‘Yangın onarım değil, patlayan kalorifer borusunun kaynak makinesiyle onarımı sırasında çıktı ve ardından bir dizi aksaklık yaşandı.’ Bu iddiaya göre, iki işçi yangın çıkınca paniğe kapılıp söndürmeye çalışmadan ve kimseye haber vermeden olay yerinden kaçtı.
Diğer ihmal iddiaları ise şöyle:
Yangından hemen sonra görevlilerden biri binanın elektriğini kesince binada bulunan yangın hortumuyla su pompalanamadı. Gar santralından saat 15:05’te itfaiye arandığı ancak, araçların olay yerine 15:30 dolayında geldi. Binada yangın söndürme timi vardı ancak timde yer alan çalışanlar haftasonu olması nedeniyle garda değildi. İtfaiyenin ilk gelen araçlarında yeterli uzunlukta merdiven yoktu ve bu müdahalede 10 dakika gecikmeye yol açtı. Binadaki membran malzemesi yanıcıydı. Bu tarihi bina için uygun değildi. Gereğinden fazla su sıkıldığı için binanın alt katları da su ile doldu.
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın “Büyük bir tehlike atlatılmıştır. Yangının garın çatısında yapılan izolasyon çalışmaları nedeniyle çıkmış olabileceğini tahmin ediyoruz” dedi. Aydın, uygun olmayan malzemelerle restorasyon iddiası üzerine ise “Kim söylüyor bunu? Nereden, neye dayanarak söylüyorlar. Yangının sebebi teknik bir konu” dedi.
1. derece tarihi eser
Anıtlar Kurulu’nca 1. derece tarihi eser olarak tescillenen garın yapımına Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde, 30 Mayıs 1906 tarihinde başlandı. Alman mimarlar Otto Ritter ile Helmuth Cuno tarafından, Alman ustalara yaptırılan bina, 19 Ağustos 1908 tarihinde, İstanbul-Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak hizmete girdi.
1917’de sabotajla yandı
1917 yılında, 1. Dünya Savaşı sırasında deposunda bulunan cephanelere yönelik sabotaj nedeniyle büyük bir bölümü hasar gördü. Onarıldı ve bugünkü şeklini aldı. 1979’da açıklarında Independenta adlı tanker kaza yaptı. Patlamada vitrayları hasar gördü. Gar, yıllardır TCDD’nin ana istasyonu olarak kullanılıyor.
Helikopter tartışması
Haydarpaşa Garı alev alev yanarken havadan müdahale tartışması yaşandı. Valiye göre yangına havadan müdahale gereksizdi.
Haydarpaşa Garı’ndaki yangın 1.5 saatte söndürülse de tarihi binanın çatı kısmı önemli ölçüde zarar gördü. Vali Hüseyin Avni Mutlu, “Binamızda küçük bir onarım çalışması var. Ama bu onarım çalışmasının olduğu yerde mi, bir başka yerde mi? Rapor doğrultusunda açıklayabileceğiz” dedi. İki işçinin sorgulanmak üzere Emniyet’e götürüldüğü olayla ilgili “Yangına havadan müdahale edilmediği yönünde şikâyetler var” ifadesi üzerine de Mutlu, şunları söyledi:
“Havadan müdahalenin yararları, zararları ilk andan değerlendirildi. Orman Genel Müdürlüğümüz ve THK ile irtibata geçildi. İhtiyaç olduğunda takviye almak üzere THK’nın Ankara’daki iki uçağı da Sabiha Gökçen’e büyük ihtimalle transfer edildi. Bu tür tarihi binalara müdahale tekniği itibariyle, bunlar önemli. Doğru olan neyse onu yapmıştır arkadaşlarımız. THK’nın elinde imkânları var. Önemli olan, müdahale noktasında eksiğin olup olmadığıdır.”
Kentte helikopter var mı?
Yangının ardından olay yerine giden CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek ise yangında helikopter kullanılmamasını eleştirdi:
“Burada sorulması gereken soru şu: Acaba İstanbul’da bir itfaiye helikopteri var mı? Böyle bir binada çıkan yangının iptidai bir şekilde söndürülmesi mümkün olabilir mi? Bilgi sahibi olanlar söndürmenin helikopterle yapılabileceğini söylüyor.”
Mimarlar Odası Başkanı: İki ay önce de yangın riski atlatmıştı
Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu yangın boyunca Haydarpaşa’daydı. Muhçu, yangın başlar başlamaz itfaiyeyi arayarak, helikopterle müdahale önerdiğini söyledi: “Dendi ki bizim aracımız yok havadan müdahale etmeye. Ben de Çevre Bakanlığı’nda olduğunu, hatta ordudan alabileceğini söyledim. Vakit kaybederiz, dediler. Oysa ki Aydost Ormanı’na yedi dakikada müdahalede bulunmuştu. Ama Haydarpaşa’da 1.5 saat geçmesine rağmen havadan müdahale olmadı” dedi.
Binada ciddi bir yangın söndürme sistemi olmadığını iddia eden Muhçu, yangına dışarıdan yapılan müdahalenin de gecikmiş ve sistemsiz olduğunu öne sürdü.
Muhcu, aynı çalışma nedeniyle iki ay önce de yine bir yangın tehlikesi atlatıldığını ileri sürerek, “Çatıda tadilat işlemleri yapıldığını söylüyorlar. Binadan birisi tarafından bana aktarılan bilgiye göre, çalışmalar özel bir şirkete verilmiş. Çalışmalar sırasında iki ay önce de yangın çıkmış. Yangının elektrik kablolarından çıktığı anlaşılıyor. Kabloların taşıyamayacağı, klima ve kimi alet ve makinelerin kullanılması sonucunda yangın çıktığı söyleniyor.” İSTANBUL RADİKAL
Ağlayarak kız kardeşimle konuşuyorum
Haydarpaşa Garı yanıyor. Yangını televizyonda ağlayarak izliyorum. Bu ‘ağlama’ sözü üzüntümü belli etmek için kullandığım soyut bir kelime değil. Gerçekten ağlıyorum. Telefona sarılıp kız kardeşimi arıyorum. O da ağlamaklı. Titreyen bir sesle, “Orada ne çok hatıramız var, ben ara sıra sırf garı ziyaret etmek için giderdim” diyor.
Televizyona Ankara’dan bağlanan Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı, “Can kaybı olmaması sevindirici” diye beyanat veriyor. Oysa can kaybı var. Binlerce İstanbullu için, Haydarpaşa Garı canlı bir varlık. Her canlı gibi, onun da yaşamışlığı, hafızasında gizli hatıraları var. O gar, yıllarca, trenler düdüklerini öttürdüğünde birbirinden ayrı düşecek, arkasından mendiller sallanacak nice sevgilinin, karı-kocanın, babalarından ayrılacak çocukların, askere gidecek delikanlıların, yataklı vagonlara şık bavullarıyla yerleşecek zenginlerin, çıkınlara sarılı nevaleleriyle koşuşturan üçüncü sınıf yolcularının, Anadolu’ya tayini çıkmış memur ailelerinin duygularına tanıklık etmiş.
Anadolu’dan gelenlerin yüklerini, önünde demir atmış vapurlara taşımış. Milyonlarca İstanbullunun Anadolu yakasından öbür kıyıya geçebilmelerine yol vermiş. 1940’lı yıllarda tatil için geldiğimiz İstanbul’dan dönüşte bizi ailesi edinmiş Karabaş’ın trenin arkasından dakikalarca koştuğunu belki hâlâ anımsıyordur.
1953’te yatılı okula teslim edildikten sonra ağlayarak ona veda edişime hüzünlenen babamın, kızını taa yaza kadar göremeyeceğini düşünerek trene doğru başı öne eğik yürüyüşünü eminim unutmamıştır. Erzincan’dan İstanbul’a dört günlük yolculuğumuz boyunca trenin camından başımızı uzatıp, dumanından kömüre dönmüş suratlarımızla seni görünce nasıl da sevindiğimizi hatırladın mı Haydarpaşa Garı?
Haydarpaşa Garı neyse ki ölmedi. Ama feci yaralandı. Yaralarını sarmak için tarih bilmez müteahhitlerin eline düşerse, İstanbul surları gibi tiyatro seti olmaya namzet. Asıl o zaman ölecek. Sümela Manastırı misali, binlerce yıl önce o sarp kayalıklara nasıl çıkıp da inşa ettiklerine şaşırıp kaldığınız Tanrı’ya adanmış bir yapının, Kültür Bakanlığı’nın vurdumduymazlığına kurban edilip eski taşlarının üstüne yapıştırılmış Ytong’larla apartmana dönüştürülmesinin tekrarını önleyeceğiz.
Her musibette bir hayır vardır derler ya. Bu yangın da umarım bir hayra vesile olur, İstanbullular garlarına sahip çıkarlar. Rant peşinde koşan müteşebbislere sesleniyorum: Hardarpaşa’yı rahat bırakın. Orayı otel, motel yaptırtmayacağız. Bu şehrin hafızasını peynir ekmek gibi harcatmayacağız. İzin vermeyeceğiz buna.
Sultanın raydaki hayali
Bavullu insan manzaralarıyla İstanbul’a göçün de simgesi olan garın hikâyesi, Sultan Aziz’in bir Avrupa gezisiyle başladı.
Sultan Aziz’in Avrupa gezisi sırasında görüp hayran olduğu demiryolu ağından etkilenip imparatorluğun her köşesinin ulaşılabilir olması arzusuyla Trakya’dan başlattığı Sirkeci’de noktalanan hamlenin devamı, Sultan 2. Abdülhamid’in hayallerini üzerine inşa ettiği siyasi projenin simgesi Haydarpaşa Garı.
20. yüzyıla girerken İngiltere ve Almanya’nın hâkimiyet mücadelesi verdiğini, kavganın odağında da Britanya İmparatorluğu’nun can damarı ve en büyük sömürgesi Hindistan yolunun kontrolünün olduğunu görmüştü 2. Abdülhamid. Akıl, bu mücadelenin alanının Osmanlı’nın Ortadoğu’daki toprakları olduğunu işaret ediyordu. Sadece bu da değil. Zengin petrol yatakları dolayısıyla geleceğin dünyasında ekonomik gücün kimde olacağını belirleyecek Arap coğrafyası da İstanbul’un kontrolündeydi.
Ancak 2. Abdülhamid’in resmi doğru okuması yetmiyordu. 15. yüzyıl sonundan 20 yüzyılın başına kadar bölgeyle sadece ‘kutsal topraklar’ olması sebebiyle ilgilenen Osmanlı padişahının elinde yeni dünyanın talep ettiği, orduyu kısa zamanda Bağdat ve Hicaz’a sevk imkanı verecek alt yapıyı inşa için kaynak yoktu. İstanbul, demiryolunu ancak İzmit’e taşıyabildi.
İngiltere canhıraş bir çaba içine girdi Sultan’ı ikna için. Para- pul istemiyor, aksine Osmanlı hazinesine soluk aldıracak yeni krediler vermeye hazır olduğunu söylüyordu Londra. Üstelik padişahın kızkardeşi Seniha Sultan’ın eşi Mahmud Celaleddin Paşa İngiltere adına devredeydi.
Ama olanca baskıya rağmen Abdülhamid Almanya’yı tercih etti. Mısır’ı ve Süveyş’i işgal etmiş olan İngiltere güven vermemişti padişaha. Berlin’den İstanbul’a; İstanbul’dan Konya’ya; oradan da iki ayrı hat halinde biri Hicaz’a diğeri Bağdat’a uzanacak iki hat halinde demiryolu yapımını üstlendi Almanlar.
8000 km’yi bulan iki hattın hikâyesi uzun. Anadolu dışında Hicaz ve Bağdat Demiryolu’ndan geriye hatların Şam’la Amman arasında halen çalışan güzergâhı, ara istasyon binaları kaldı. İstanbul’da ise iki anıtsal yapı/eser: Haydarpaşa İstasyonu ve Sultanahme’teki Alman Çeşmesi.
Öztürk’e göre onarım kaçak
Haydarpaşa’da belediyenin denetiminde bir onarım olmadığını söyleyen Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, “Eğer yangın onarım yapılan yerde çıktıysa kaçak çalışma var demektir” dedi. Öztürk şu bilgileri verdi: Tarihi binaları onarmak için her ilçede KUDEP adlı birimler vardır. Bu birimler onarım ruhsatı verir. Burasıyla ilgili belediyemiz tarafından verilmiş bir onarım ruhsatı yok. Başvuru var. Tabiat ve Kültür Varlıkları Kurulu’ndan onay alınmış. Ödenek yokluğundan bizden ruhsat alınmamış.” İSTANBUL/AA
Venedik benzeri kanallar yapılacak
İstanbul’un en güzel siluetlerinden birine sahip Haydarpaşa Garı ve çevresinin 5 milyar dolarlık projeyle zengin turistleri ağırlayacak kurvaziyer limanı, eğlence ve kültür merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. TCDD’nin 2007’de hazırladığı ‘Haydarpaşa Gar ve Liman Dönüşüm Projesi’nde önce bölgenin ‘yerli Manhattan’a dönüştürülmesi planlanmıştı.
Tepkiler üzerine sadeleştirilen projeye Venedik kanalları eklenmiş, ardından da Osmanlı mimarisine dönülmüştü. Yap-İşlet-devret modeliyle ihale edilen ilk projede gökdelen, alışveriş merkezi, 5 yıldızlı otel ve yat limanı bulunuyordu. Projenin ihalesini, Çalık Grubu almıştı. Gelen tepkiler üzerine ‘yerli Manhattan’ projesi rafa kaldırıldı ve Mimar Şefik Birkiye’ye yeni bir proje hazırlatıldı.
Venedik tarzı kanalların yer aldığı yeni projenin içinde, konut, ofis, otellerin yanı sıra alışveriş merkezi, kongre merkezi, fuar alanları ve marina da bulunuyordu.
İstanbul Mimarlar Odası başta olmak üzere birçok meslek odası ve sivil toplum kuruluşu projeye karşı çıkarken TCDD, Koruma Kurulları’ndan gerekli izinler aldığını açıkladı. Proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de onayından geçti. Son proje kapsamında Haydarpaşa garı ve çevresinde bulunan tarihi yapılar turizm ve ticaret merkezi olacak.