OMÜ Fen Edebiyat Fakültesinde "Türk Aile Yapısında Değişim" isimli konferans düzenlendi.
Fevzi Köksal Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa, OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Kapitalizmle aile arasındaki ilişkinin tarihsel sürecine değinen Doç. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu, önemli açıklamalarda bulundu.
"Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının temeli olarak dinler görülüyor"
21. yüzyılın yeni dünya düzeninin insanlara dayatmalarda bulunduğunu vurgulayan Kurşunaoğlu, "21. yüzyılın yeni dünya düzene göre; çekirdek aile de, nüfusu arttırıcı geleneksel ahlaki, dini, milli değerleri aktarıcı bir yapı olarak sorundur. Yalnız yaşayanlar, evlilik bağı olmadan bir arada yaşayanlar, eş cinsel evlilik, sanal yada hayvan partner birliktelikler vb. gibi, geliştirilmeli ve yasal olarak korunmalıdır. Önemli olan çocuksuz hazdır. Evlilik dışı birliktelikler yasal olarak doğal cinsel yönelim, özgürlükler ile temellendirilerek nüfus artımı ve buna neden olan geleneksel ahlaki yaşantı hayatın dışına itiliyor. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının temeli olarak dinler görülüyor. Eşit cinsiyetler baba, ana, anne, dede, nene, ata, atasözü, namus, kız, birader, kadın, hanım, hanım efendi, bey, beyefendi, bayan, hatun, bacı, bey, beyler, adam, ağa, er, efe, dayı, amca, teyze, hala, ağabey, oğlan, delikanlı, yiğit, babayiğit, cadı, aslan parçası, kral gibi kelimeler sorunlu görülüyor. Aile Araştırma Kurumunun verilerine göre; hanedeki akrabaların azaldığını ve yalnız yaşayan bireylerin arttığını göstermektedir. Bu bulgular adeta geniş ailede yaşayan kimi bireylerin bu hanelerden ayrılarak tek başlarına yaşamaya başladıkları izlenimi vermektedir. Kadın, erkekle uzun süreli bir birliktelik kurduğuna inandığında çocuk yapmaya razı oluyor. Gündelik ilişkilerin neticesinde çocuk olmuyor. Bu nedenle olsa gerek ki, erkeğin kadınla gündelik ve süreksiz ilişkilerle beraber olması ’kişisel özgürlük’ alanı ile korumaya alınırken, kadınla uzun süreli ilişkiye giren erkekler çeşitli şekillerde cezalandırılıyor" dedi.
"Boşanmaların yüzde 38,7’si evliliğin ilk 5 yılında"
Boşanma oranlarına değinen Kurşunoğlu, "Hane halklarının yapısı incelendiğinde TÜİK verilerine göre; 2012 yılında yüzde 8,6 olan tek kişilik hanehalkı oranının 2013 yılında yüzde 8,6’dan 8,9’a, 2012 yılında yüzde 8,1 olan tek ebeveynli hanehalkı oranının 2013 yılında yüzde 8,2’ye yükseldiği; üç kuşağı içeren geniş hanehalkı oranının ise 2012 yılında yüzde 13,5’ten, 2013 yılında yüzde 13,1’e düştüğü görüldü.
Türkiye’deki toplam hane halklarının yüzde 7,8’inde yalnız ebeveyn ve çocuklar yaşarken, toplam hane halklarının yüzde 1,6’sı baba ve çocuklarından, yüzde 6,2’si ise anne ve çocuklarından oluştu. Nüfusun yüzde 1,1’ini, baba ve çocuklarından oluşan hane halkları oluştururken, yüzde 4,6’sının anne ve çocuklarından oluşan hane halklarında yaşadığı belirlendi. Buna göre, Türkiye’deki hane halklarının yüzde 66,9’u çekirdek ailelerden (yalnız ebeveyn ve en az bir çocuğundan oluşan aileler) oluştu. Tek kişilik hane halklarının oranı ise yüzde 14,4 oldu. ’Birden fazla çekirdek aile veya en az bir çekirdek aile ile çekirdek aile üyesi olmayan en az bir kişiden oluşan aile’ olarak tanımlanan geniş ailelerden oluşan hane halklarının oranı ise yüzde 16,5’i buldu. Çekirdek aile bulunmayan hane halklarının oranı da yüzde 2,2 olarak tespit edildi. Nüfusun, yüzde 63,9’u çekirdek aileden, yüzde 27,6’sı geniş ailelerden oluşan hane halklarında ve yüzde 1,5’i ise çekirdek aile bulunmayan hane halklarında yaşarken, tek kişilik hane halklarında yaşayan nüfusun oranı ise yüzde 4 olarak kayıtlara geçti. Türkiye’de 2017’de evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 4,2 azalarak 569 bin 459 olurken, boşanan çiftlerin sayısı ise yüzde 1,8 oranında artarak 128 bin 411 oldu. Boşanmaların yüzde 38,7’si evliliğin ilk 5 yılında, yüzde 20,7’si ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti" diye konuştu.
"Aile ve aşk ile devlet ve aklı bir arada olumlamamız gerekir"
Önerilerde bulunan Kurşunoğlu, "İnsan ihtiyaçlarının sınai ürünlerle giderildiği kar amaçlı bir düzen bizde de hakimdir. Ancak Protestan temelli bir akılcı kapitalizm ile Konfüçyanizm temelli toplumsal bir kapitalizm arasında sıkışmak üretimimizin önünde engeldir. Kendi milli, ahlaki ve yerel değerlerimize bağlı itici bir sisteme ihtiyacımız var. Hegelci bir bakışla ifade edecek olursak aile ve aşk ile devlet ve aklı bir arada olumlamamız gerekmektedir. Bizim medeniyetimizin temelde dünya ve ebediyet eksenli bir denge medeniyeti olduğunu bilerek, bu dengeyi aile hayatımızda, üretim ve kar anlayışımızda egemen kılmalıyız. Akrabalarımız ve yakınlarımızla olan ilişkilerimizi dayanışma ve birbirlerini destekleme biçimli organizasyonlarda bir araya getirmeye çalışmalıyız. Aile fertlerinin faydacı dünyevilik ile birlikte aşkın adanmışlık değerlerine sahip olmasını sağlamalıyız. Bilgi ve iman, çalışma disiplini ile ibadet alışkanlığı birbirini elemez, destek verir. Aile fertlerinin İslam dini çerçevesindeki dindarlık yönelişlerini ahlakilik vurgusu ile desteklemeli, sevgi ve şefkat duyguları ile birlikte özümsetmeliyiz. Millet olma bilinci ve aidiyet duygusunu pekiştirici tavırları aile içinde de önemsemeliyiz. Eşler aile sorumluluğunu yerine getiren çevrelerle dostluklarını geliştirmelidirler. Aile fertleri birbirlerinin şahsiyetlerini doğrudan tartan yaklaşımlara girmemeleri gerekir. Eşler çocukların annesi veya babası, yahut, hayat yolunun arkadaşı veyahut Allah’ın emaneti olarak üst konumlarda görülmelidir. Aile fertlerinin hürmet, sevgi ve şefkat gibi rollerinin önemle ayırt edilmesini sağlamak gereklidir. Eşlerin psikolojik olarak rahatlayacağı seyahat, alışveriş, sohbet, ziyaret gibi etkinliklere önem verilmelidir. Eşlerin karşılıklı sevgi konumlarının diğer arkadaşlık ve dostluklarımızdan önde geldiği hissettirilmelidir. Çocukların modern dünyaya hem maddi hem de manevi olarak hazırlanabilmesi için gerekli çabalar bizzat aile tarafından özenle ve ısrarla gösterilmelidir. Çocukların dünyevi yönü insani ve ahlaki yönleri ile bilgi ve eylem açısından ilerleyen bir denge konumunda olmalıdır. Yetişkinler de her türlü eğitim süreçlerine dahil olmalıdırlar. Öğrenme insanın her durumda olgunlaşmasında, yaşanılan gerçekliği fark edebilmesinde çok önemli bir etkendir" şeklinde konuştu.
Konferansa Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Batı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Kurşunoğlu Açıklaması 'Boşanmaların Yüzde 38,7'Si Evliliğin İlk 5 Yılında'
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu, TÜİK verilerine göre 2017’de evlenen çiftlerin boşanmaların yüzde 38,7’si evliliğin ilk 5 yılında, yüzde 20,7’si ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleştiğini söyledi.