Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine Suriye tarafından atılan top mermisinin bir anda ülke gündemini tesiri altına aldığını ve dikkatleri Türkiye’nin hudutlarındaki kontrol dışı gelişmelere çevirdiğini belirtti.
Akçakale’ye düşen top mermisinin masum vatandaşların canını aldığını ve tabii olarak herkesi üzüntüye sevk ettiğini ifade eden Bahçeli, “5 kardeşimizin bu şekilde katledilmesi şüphesiz bir cinayettir” dedi.
Suriye’nin sınır ve haddi aşan kanlı oyunlarının kentleri, bölge insanı vahim boyutta tehdit ettiğini söyleyen Bahçeli, “Akçakale’de şehit olan 5 evladımıza Cenab-ı Allah’tan bir kez daha rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve metanet diliyorum. Bu elim hadisede yaralanan vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimle birlikte acil şifa temennilerimi iletiyorum. Suriye’den sınır bölgelerimize düşen top mermileri milletimizin can güvenliğini, devletimizin egemenlik haklarını ve hudut emniyetini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Suriye yönetiminin kaza diyerek geçiştirdiği ve özür dilemekten bile imtina ettiği bu mütecaviz hareketler dur durak bilmeksizin devam etmektedir. Türkiye’ye çevrili bulunan top bataryalarından devamlı surette taciz ve tahrik atışları yapılmaktadır. Geçtiğimiz birkaç gün içinde, Rakka kentinden ateşlenen yeni bir top mermisi Türkiye-Suriye sınırındaki Toprak Mahsulleri Ofisi’ne ait depoların yakınına isabet etmiştir. Hatay’ın Yayladağ ve Altınözü ilçelerine de top mermisi gelmiş ve Allah’tan can kaybı yaşanmamıştır. Değişen angajman kurallarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır ötesinden Suriye bataryalarını radarla tespit ederek yapılan taciz ateşlerine anında karşılık vermiş ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızın gereğini orantılı şekilde yerine getirmiştir. Görülmektedir ki, Suriye’deki kaos bulutu milli güvenliğimize ciddi tehdit ve riskler oluşturmaya başlamıştır “diye konuştu.
“SURİYE’DEN GELEN SALDIRGAN TAVIRLAR ARTIK BARDAĞI TAŞIRDI”
Suriye’nin 20 Eylül tarihinden itibaren Türk topraklarına yönelen saldırgan tavırların artık bardağı taşırma noktasına kadar geldiğini ifade eden Bahçeli, Akçakale hadisesinin bunun için bir kavşak ve nirengi noktası olduğunu belirtti.
Tezkerenin TBMM’de kabul edildiğini belirten Bahçeli, MHP olarak bu tezkereye ilkeleri gereğince ve milli güvenliğin korunması maksadıyla tereddütsüz ‘evet’ dediklerini ve destek verdiklerinin altını çizdi.
Tezkere kararına verdikleri onayın Suriye topraklarında mevzilenme arayışında olan PKK-PYD varlığına, Şam yönetiminin ani ve kontrolsüz saldırgan niyetlerine en kati ve keskin uyarı niteliğini taşıdığını kaydeden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “Tezkerenin TBMM’den geçmesi ve Türkiye’nin elinin güçlendirilmesi bizim için vazgeçilmez önemde olduğundan bu bilinçle üzerimize düşeni yerine getirdik. Bizim isteğimiz ve temennimiz kuşkusuz savaş değildir. Savaşın afet olduğunu, yakıcı ve yıkıcı neticelere ardına kadar kapı araladığını biliyor ve aklımızdan bir an olsun çıkarmıyoruz. Bundan dolayı, Türk milletini sonu ve dibi görünmeyen bir karanlığa götürme konusunda en ufak bir düşüncemiz dahi söz konusu olamayacaktır. Son yurdumuzda var olmak, insanımızın nefes almasını garanti altına almak için gerekiyorsa ve şartlar başka bir seçeneği göstermiyorsa her fedakârlığı yapmaktan çekinmeyeceğimizi de cümle alemin bilmesinde yarar vardır. Barışı korumak, hakkımızı muhafaza etmek ve mukadderatımıza kalkan olmak için ne gerekiyorsa yapılacağından, bu konuda tereddüt gösterilmeyeceğinden dost ve düşman herkes emin olmalıdır. Varlığımızı sakatlayacak, insanımızı hedef alacak ve topraklarımızı aşındıracak her tür tecavüzkar emellere değil tezkereyle karşı durmak, gerekirse bedenimizi siper eder tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi kendimizi feda etmekten çekinmeyiz. Yeri gelir Yunus yeri gelir Yavuz oluruz ve bundan da asla taviz vermeyiz. Bu itibarla TBMM’de kabul edilen tezkere kararındaki tercihimizi sorgulayarak bizi zan ve töhmet altında bırakmaya çalışan çevreler ilk önce kendilerini gözden geçirmeli, kimlerin çıkarına hizmet ettiklerini netleştirmelidirler. Biz Baas rejiminin yanında değil, Türk milletinin tarafındayız. Biz Türkiye’ye kin ve garez besleyen mihrakların değil, devlet ve millet bekasının ardındayız. Biz yoldaşların, yanaşmaların ve yandaşların değil, vatandaşlarımızın derdindeyiz. Bizi AK Parti’ye destek vermekle itham edenler, kritik zamanlarda yanında durduğumuz iddiasına soyunanlar önce izan ve ahlak ölçülerine sahip olacaklar, sonra da yüzleri kalırsa konuşmayı kendilerinde hak göreceklerdir. Şu kadarını söylemeliyim ki, Milliyetçi Hareket Partisi’ni sürekli olarak birilerinin yanında tanımlama ve gösterme hastalığı tedavisi olmayan bir aşamaya gelmiştir. AK Parti’ye bastonluğumuzla CHP’ye vagonluğumuz farklı zamanlarda siyaset pazarına çıkarılmakta ve bu hayasız iftiraları atanlar hiç rahatsızlık veya utanma emaresi göstermemektedir. Bunlar akıllarınca bizi fikirsiz, hedefsiz, kararsız ve yönsüz bir parti kalıbına sokmak için adeta birbirleriyle rekabete girmişlerdir. Bunu hem içimizden görünen bazı gafiller hem de haricimizdeki edepsizler fazlasıyla gündemde tutmaya gayret etmektedir. Son tezkere kararı münasebetiyle verdiğimiz evet oyu bir kez daha bu çevreleri telaşlandırmış ve atağa geçirmiştir. Bizi sürekli birilerinin peşinden giden bir parti olarak takdim etme yüzsüzlüğüyle avunanlar, önce kendilerinin hangi küresel projelerin ara elemanı ve hangi oyunların kılık değiştirmiş figüranı olduklarını görmeli ve mümkünse de kendi dertlerine yanmalıdırlar. Manşetlerden MHP’ye saldıranlar, milli şeref dersinden sınıfta kalmak istemiyorlarsa Türk milletine çevrilen namlulara karşı da söz söyleyebilmelidirler.”
“NE CHP NE DE AK PARTİ BİZİM UMRUMUZDA DEĞİLDİR”
MHP’nin yalnızca büyük Türk milletiyle bir, beraber ve yan yana olduğunu, bunun dışında ne CHP ve ne de AK Parti’nin kendilerinin umurlarında olmadığını kaydeden Bahçeli, “Savaş tezkeresi diyerek Türkiye’nin hak ve hukukunu savunmaktan aciz ve bihaber olan, top mermisine karşı elimizin ve kolumuzun bağlı olmasını dileyen CHP’yle, Suriye sorununu kanatan AK Parti kader ortaklığında çoktan buluşmuşlardır” dedi.
AK Parti’nin dış politikasının Ortadoğu’da ağır bir yara aldığını ve her anlamda Türk milletinin aleyhine sonuçlar vermeye başladığının altını çizen Bahçeli, ihtiyattan, dengeden ve derinlikten mahrum politikaların Türkiye’yi bölgede zor duruma soktuğunu belirtti.
Türk dış politikasının maceraperest bir bakanın elinde neredeyse oyuncağa döndüğünü, ahenk ve uygunluğunu kaybettiğini, Türk milletinin akıbetini bu zihniyetin dürtülerine teslim edildiğini ifade eden Bahçeli, “Bu kapsamda Suriye politikası çürümüş ve savaş sınırına dayanmıştır. Zaman zaman nereden nereye geldik diyerek övünen Başbakan Erdoğan, etrafımızın düşman kamplarla örüldüğünü görecek yeterli basirete ümit ederim ki sahiptir. Çünkü kendisi ‘Düşman değil dost ürettik’ sözleriyle avunduğu gecenin şafağı sökmüş, ‘Diklenmeden dik durduk’ aldatmasının sonu görünmüştür. Komşu ülkelerle kurulan dostluk köprüsü çökerek hasım ve keskin cepheler kurulmuştur. AK Parti’nin en başta Suriye, İran ve Irak’ta takip ettiği politikalar Türk milletine büyük yükler ve ek külfetler getirmiştir. Kaldı ki Ortadoğu’nun çatışma alanlarına Türkiye’nin düşüncesizce sokulması telafisi olmayan bir öngörüsüzlük olarak değerlendirilmelidir. Bugün daha net olarak görüyoruz ki, Türkiye’yi edilgen ülke konumundan çıkarma iddiaları ham bir hayalden ibaret kalmış, milli menfaatler dahilinde cesur kararlar alabilen bir ülke amaçları fos çıkmıştır” diye konuştu.
“BUGÜN TÜRKİYE SURİYE İLE SICAK ÇATIŞMANIN SINIRINA GELMİŞTİR”
Bugün Türkiye’nin Suriye ile sıcak çatışmanın sınırına geldiğini ileri süren Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “AK Parti’nin bu ülkeyle ilgili hiçbir öngörüsü tutmamış, yapılan hesap ve planlamalar bütünüyle sarpa sarmıştır. İhtimaller düşünülememiş, atılacak adımların nereye ulaşacağı kestirilememiştir. Suriye ve bölge ülkelerine yönelik sözler tamamen tükenmiştir. Suriye’yi iç sorun olarak lanse eden Başbakan Erdoğan’ın Emevi Camisinde namaz kılma ideali, Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbeleriyle Süleymaniye Külliyesinde dua isteği Suriye politikalarındaki moral ve motivasyon kısmını da ayakta tutamamıştır. ‘Men dakka dukka’ deyişi şimdiye kadar karşılığını bulmamıştır. ‘Sabrın sonlarına geldik’ diklenmelerinin bir sonucu çıkmamıştır.‘Suriye’ye daha fazla seyirci kalamayız’ mesajlarının bir anlamı olmamıştır.‘Bu düzene dur demenin vakti geldi’ resti amacına ulaşmamıştır. Başbakan Erdoğan zulümle ne kadar payidar olunur dedikçe Esad güç toplamış ve kıyımlarını sürdürmüştür. Suriye’de 2. Kerbela yaşanıyor demesine rağmen, kendisine Muaviye zihniyetinin esin kaynağı olduğunu fark edememiştir. Esad yönetiminin açık ve yakın tehlike olduğuna dair sözleri ise İran-Rusya mihverini iknada başarılı olamamıştır. AK Parti hükümeti düzen kurma iddiasıyla aldığı izin ve icazet doğrultusunda varlığını Suriye mimarisine memur etmiştir. Dışişleri Bakanı’nın ‘Irak’ta masada yoktuk, Suriye’de varız’ çıkışları bu amaca hizmet etmenin şifresi olarak görülmüştür. Suriye dostları toplantılarının, muhaliflerin barınma ve lojistik ihtiyaçlarını giderme çabalarının Türkiye’yi sonu meçhul bir yöne sevk ettiği de ortaya çıkmıştır. Sınırlarımıza yığılan yüzbine yaklaşan mülteci sayısı Türkiye için bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Gelgelelim akıntıya karşı kürek çekmekle vakit geçiren iktidar partisi, mülteci akınının sınır kentlerimizde neden olduğu vahim sorunları bertaraf edecek feraseti gösterememiştir. Biliyoruz ki Suriye’deki hadiselerin hem stratejik hem de insani boyutları bulunmaktadır. Şayet Türkiye çok değişkenli bir dış politikaya gerçekten sahip olsaydı, seçeneksizliğe mahkûm kalmayacak ve Ortadoğu’da çaresiz ve atıl bir hale düşmeyecekti. Suriye en uzun kara sınırına sahip olduğumuz ve yüzyıllarca hâkimiyetimiz altında bulunmuş komşu bir ülkedir. Ortadoğu’nun tüm gerilimleri, etnik ve mezhep duyarlılıkları bu ülkede toplanmış durumdadır. Suriye-İran ekseni Hizbullah üzerinden Lübnan’a uzanmakta; bu durum beraberinde bilhassa mezhep ikiliğiyle beslenmektedir. Diğer taraftan Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD-peşmerge ortaklığı zehir saçmakta, büyük Kürdistan için adeta gün saymaktadır.
Geçtiğimiz günlerde, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin içinde bulunduğu 16 Kürt oluşumunu barındıran Kürt Ulusal Konseyince oluşturulan Halk Savunma Birlikleri, Afrin’den sonra Kamışlı’da da sözde ikinci milis tugayını oluşturmuşlardır. Bu adım ise devletleşme yolundaki ilk hamle olarak ifadelendirilmiştir.”
MHP Gurup Toplantısı…(3)
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suriye’den gelen saldırgan tavırların bardağı taşırdığını belirterek, tezkere oylamasına destek verdikleri için CHP tarafından gelen açıklamaları sert bir dille eleştirerek, “Savaş tezkeresi diyerek Türkiye’nin hak ve hukukunu savunmaktan aciz ve bihaber olan, top mermisine karşı elimizin ve kolumuzun bağlı olmasını dileyen CHP’yle, Suriye sorununu kanatan AK Parti kader ortaklığında çoktan buluşmuşlardır” dedi.