Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Milli Mücadelenin hem Türk hem de dünya tarihinin en kıymetli kutsal mücadelelerinden biri olduğunu söyledi.
Turan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Prof. Dr. Osman Turan Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen, "100. Yılında Mondros Mütarekesi ve Karadeniz'de Milli Mücadele Uluslararası Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, tarihin, özellikle de Türk tarihinin derinliğe sahip büyük bir hazine olduğunu belirtti.
Olayların bir anda olup bitmediğini vurgulayan Turan, "Milli Mücadele bir sonuç, tıpkı bugünkü yaşadıklarımız da onun bir sonucu olduğu gibi. Tarih, bu şekilde tarih bilimi oluyor, yani bağlantılarla. Olaylarda bağlantıyı kopardığınızda o tarih bilimi olmaktan çıkıyor, hikayeciliğe, romancılığa veya anekdotçuluğa dönüşüyor. Milli Mücadele hem Türk tarihinin hem de dünya tarihinin en kıymetli kutsal mücadelelerinden birisi. Bu mücadeleyi yapanlara, bu mücadelenin içerisinde şehit, gazi olanlara ve çeşitli yönleriyle katkı sağlayanlara ne kadar minnet duysak azdır." dedi.
Turan, 11. yüzyılın dünya tarihinde olağanüstü olayların yaşandığı bir yüzyıl olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu olaylardan birincisi Türklerin İslamiyet'e girişidir. Tarihi, olayların seyrini değiştirmiştir. Örnek verecek olursak bugün yeryüzünde 1 milyar 700 milyon Müslüman var, bunun dörtte üçü Türklerin vesilesiyle olmuştur. İkinci büyük vakıa, Anadolu'nun Türk vatanı olmasıdır. 1071 adeta barajın patladığı bir tarihtir. Bizim açımızdan müspet bir patlamadır bu. Suların alüvyonla buluştuğu ve geleceğe yönelik çok mümbit alanların oluşacağının müjdesini veren bir patlamadır. Anadolu'ya adeta batılı kaynakların ifadesiyle Oğuzlar kum gibi akmışlar, randevulaşmışçasına gelmişler ve her karış toprak bir anda büyük bir dönüşüme uğramıştır."
Yerlere verilen isimlerin önemine de dikkati çeken Turan, "İsimler üzerinde çok kavga verilmiştir ve verilmektedir. İsimlerinizi kaybederseniz benliğinizi kaybetmeye başlamışsınız demektir. Tarihi köklerinizden kopmuşsunuz demektir." ifadesini kullandı.
Turan, Trabzon'un tarihteki yerini ve önemini çeşitli örneklerle anlatarak, burada çok önemli devlet adamlarının yetiştiğini, bunlardan ikisinin Yavuz Sultan Selim ile Kanuni Sultan Süleyman olduğunu anımsattı.
- "Trabzon, felaketin bütün sıkıntılarını yaşadı"
Mondros Mütarekesi'nin imzalanma sürecine ilişkin de Turan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti içe doğru çekilmek mecburiyetinde kaldı ve Mondros Limanı'nda bir gemi içerisinde imzalanan bu anlaşma sonucunda, pek çok tarihçinin kanaatine göre de artık Osmanlı iktidarının sonuna gelindi ve ondan sonra belki bu devletin tabiri caizse atom çekirdeği, çelik çekirdeği mesafesindeki Anadolu da büyük darbeler almaya başladı. Anadolu'da, Mondros arkasından başlayan bu darbeler ve sömürge taarruzlarından bazı bölgelerdeki şehirler ve yerler daha fazla zarar gördü, daha fazla eziyet çekti, daha fazla felaket yaşadı. Hepsi aynı değildi, mesela 'Payitaht İstanbul işgal edildi' diyoruz ama İstanbul şöyle ya da böyle yakıp yıkılmadı, çok büyük bir felakete, katliama dönüşen olaylar yaşamadı ama İzmir yaşadı, Antep yaşadı. Maraş kendi üzerine gelen taarruzu büyük bir zaferle kapattı."
Turan, felaketi yaşayan yerlerden birinin de Trabzon olduğunu belirterek, "Trabzon, felaketin bütün sıkıntılarını, her zerresi ile hissederek yaşadı ve Karadeniz'in bu bölgesindeki yiğit evlatlar adeta müdafaanın bir insan değirmenine dönüştüğü şekliyle hayatını yaşadı. Şehitler, şehitler, şehitler... Bu yönü ile bu bölge çok önemliydi." diye konuştu.
Prof. Dr. Refik Turan, şöyle devam etti:
"Milli Mücadele Samsun'da başladı, oradan ışık yandı ama arkasından önemli hikayelerden birisi Trabzon'da yazıldı. Trabzon önce Ermeni çetelerin taarruzuna maruz kaldı, arkasından Rum çeteler, arkasından bilmem ne çeteler... Buradaki Türk ve Müslüman halk en derinlere kadar tüm bu sıkıntıları çekti. Üstelik iki yıl da Rus işgali yaşadı. Dev Çarlık Rusyası'nın dev ordularıyla gelip çöktüğü yerlerden biri Trabzon'du ve karargah Trabzon'da kurulmuştu. Trabzon'un 18 Nisan 1916'daki işgali, 24 Şubat 1918'de kendi halkının da büyük gayretiyle kurtuluşa erdi. Bu topraklar her türlü bağımsızlığı, her türlü selameti, her türlü huzuru en son santimine kadar haketti."
Batı medeniyetinin bilimde, teknolojide, sanayide, üretimde ileri gittiğini ama bunların çok yönünün dünyaya asla ideal yansımadığının altını çizen Turan, "En az 150 milyon insanın da hayatına mal olmuş bir medeniyetten bahsediyoruz. 'Ben ayakta kalayım, ben daha iyi olayım' diye karşısındakini yok eden bir medeniyetten söz ediyoruz. Sadece silahlarıyla ordularıyla teçhizatıyla gelmiyor batı, aynı zamanda bilimsel tezleriyle buluşlarıyla teknolojisiyle ideolojisiyle ve fikriyatıyla geldi. Bunlardan, kullandığı alanlardan birisi de tarih. Tarihi bazen değiştiriyor, kendisine göre yazıyor, tahrik ediyor." dedi.
- "Kimliğin doyasıya harmanlandığı yerdir"
Turan, Batı'da bu tür taarruzların bitmeyeceğini dile getirerek, "Karadeniz'e yönelik de bir kumpas, adına da Pontus diyor... Öteden beri olan çalışmalar bunlar ama 'Olmaz' dememek gerekiyor, teyakkuzu asla elden bırakmamak gerekiyor. Greek'le, Yunanla Pontus'un bir alakası yok." değerlendirmesinde bulundu.
"Tarihin kapanan yaprakları var, işte kapanan yapraklardan buluş yapıyor, ısıtıp bir kumpas tasarının adı olarak da veriyor." ifadesini kullanan Turan, "Ben sizin dikkatlerinize, araştırıcılık kabiliyetlerinize güveniyorum. Hepimiz birbirimize güvenmek mecburiyetindeyiz. Bu alanda, bu tür kumpaslara hazır olmak lazım. Bugün Pontus olur, yarın frick ya da başka bir şey olur ama bu bitmez." diye konuştu.
Turan, Trabzon ve Karadeniz'in, Türk tarihinin bihakkın yaşandığı yer olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Kimliğin doyasıya harmanlandığı yerdir. Bunu böyle bilmekte yarar var. Bazı mısralar hakikaten tarihi çok iyi ifade ediyor. Mehmet Akif'in milli mücadele yılları yaşanırken yazdığı ve benim de hep 'Burayı gördü de mi yazdı?' dediğim, 'Yurdumun üstünde sönmeden en son ocak' ifadesi. En son ocak sönünceye kadar mücadeleye hazır bir bölge. Orhan Şaik Gökyay'ın vatanı ifade eden güzel bir sözü var, 'Nehirler gazidir, dağlar kahraman. Her taşı yakut olan bu vatan.' Hakikaten yakut Trabzon, Giresun, Rize, Ordu, Samsun, Sinop Kastamonu. Biz sempozyumda bu yakutu inceleyeceğiz."
KTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Hikmet Öksüz ise KTÜ Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü ve Türk Tarih Kurumu işbirliğinde çeşitli organizasyonlar düzenlediklerini söyledi.
Sempozyumda konunun yeni bilgi, belge ve yaklaşımlarla ele alınacağını vurgulayan Öksüz, geçmişe ve geleceğe ışık tutmayı hedeflediklerini belirtti.
Öksüz, sempozyuma Türkiye'deki çeşitli üniversitelerin yanı sıra Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Romanya, Bulgaristan, Makedonya ve Yunanistan'dan da akademisyenlerin katılacağını ifade ederek, 61 bildiri sunulacağını sözlerine ekledi.
'Milli Mücadele, Kutsal Mücadelelerinden Biridir'
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan: 'Milli Mücadele hem Türk tarihinin hem de dünya tarihinin en kıymetli kutsal mücadelelerinden biridir' '1071 adeta barajın patladığı bir tarihtir. Bizim açımızdan müspet bir patlamadır bu. Suların alüvyonla buluştuğu ve geleceğe yönelik çok mümbit alanların oluşacağının müjdesini veren bir patlamadır'