Bu andıç, 5651 sayılı yasaya göre hazırlanmış gerçek bir evrak

Bu andıç, 5651 sayılı yasaya göre hazırlanmış gerçek bir evrak

"İnternet andıcı"ndan tutuklanan Tümg. Çubuklu: Andıç gerçek bir evraktır

''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri'' davası kapsamında haklarında yakalama emri çıkarılarak tutuklananlardan Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, ''Parafladığım andıçta hukuka aykırı bir şey yok. Bu andıç, 5651 sayılı yasaya göre hazırlanmış gerçek bir evraktır'' dedi.

Dursun Çiçek de "gerçek" demişti

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, yakalama emirlerinin, ilgilisinin yüzüne okunması amacıyla açılan ara celsede, sanıklar Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ve Albay Hulusi Gülbahar'ın ilk olarak kimlik tespiti yapıldı.

Duruşmada, sanıklara yakalama emrini okuyan mahkeme heyeti başkanı Hasan Hüseyin Özese, ''Var olduğu iddia edilen 'Ergenekon' silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda askeri müdahale ortamı oluşturmak amacıyla belirtilen internet siteleri vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize etmek, devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak, halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturmak, böylece cebir ve şiddet yöntemleriyle hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek ve ara yönetici sıfatıyla harekat faaliyetini yönetmekle suçlanıyorsunuz'' dedi.

Başkan Özese, Otuzbiroğlu, Çubuklu ve Gülbahar'dan, yakalama emrine karşı söyleyeceklerini kısa olarak dile getirmelerini istedi.

Yakalama emrine karşı ilk olarak savunmasını yapan Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, suçlamaları kabul etmesinin mümkün olmadığını belirterek, ''Belgelerim var. Nasıl bir kişi olduğumu belgeleriyle size anlatmak zorundayım'' dedi.

Adli Müşavirliğin, Genelkurmay karargahına adli konularda danışmanlık yaptığını ve yerindelik incelemesi yapma görevi olmadığını kaydeden Çubuklu, ''Bütün karargah çalışmalarıyla ilgili önümüze gelen her belgeye hukuka uygunluk denetimi yaparız. Hukuka uygunsa paraflarım, değilse kanuna uygun hale getirilmesini ister, yanına bilgi notu yazarım'' diye konuştu.

Çubuklu, 2009'da hazırlanan andıcın da yasaya uygun olup olmadığına baktığını belirterek, ''Benim imzaladığım bir evrak, komuta kademesinin, İkinci Başkan veya Genelkurmay Başkanının onayıyla yürürlüğe girer. Bizdeki işlem sadece hazırlıktır. Parafladığım andıçta hukuka aykırı bir şey yok. Bu andıç, 5651 sayılı yasaya göre hazırlanmış gerçek bir evraktır. Benim parafımdan sonraki işlem, belgeyi hazırlayan başkanlığa aittir. Bu da komuta katının imzasından sonra olur'' dedi.

ÇUBUKLU'DAN MOBESE KAMERALARI ÖRNEĞİ
Çubuklu, 2009'da hazırlanan andıcın, iddianamede, geçmişteki suçların üzerini örtmeye yönelik hazırlandığının ileri sürüldüğünü vurgulayarak, ''Bir hukukçu, geçmişte işlenen bir suçun idari işlemle ortadan kaldırılmayacağını bilir. Bu olsa olsa mecliste çıkarılacak bir kanunla mümkün olur'' ifadesini kullandı.

Hıfzı Çubuklu, 4 Haziran 2007 ve 21 Nisan 2008 tarihlerinde, dönemin Milli Savunma Bakanının imzasıyla hazırlandığını belirttiği, ''psikolojik harekat için internet sitesi açma onaylı'' belgeleri de mahkemeye sundu.

''Bakan imzalı bu belgeler, bu sitelerin kurulmasına onay verildiğini gösterir. 2009 tarihli andıç ile bakan onaylı belgeleri karşılaştırın. Bakan onaylı andıçlar suçları örtmek için kılıf olmuyor da biz neyle suçlanıyoruz?'' ifadesini kullanan Çubuklu, bu durumla ilgili şu örneği verdi:

''Şehirlere yerleştirilen MOBESE kameraları sayesinde birçok suçlu yakalanıyor. Diyelim ki MOBESE'yi kullanan iki kişi evleri gözetledi ve şantaj yapmaya başladı. Sonra deniyor ki, 'MOBESE kurulmasına onay veren kimdi?' Biz de bu şekilde suçlanıyoruz.''

Mahkeme başkanı Özese'nin, ''Suç işleyenler kim?'' diye sorması üzerine Çubuklu, şöyle konuştu:

''Bilemem. Ben iddiayı söylüyorum. 43 site var, 2'si suçlanıyor. 2009'da hazırlanan andıç kılıf hazırlıyorsa, hürmet ettiğimiz bakanımızın da imzaladığı andıçla bu mahkemede ara yönetici olması lazım. Andıç iyi niyetle hazırlanır. Suç işleyen olmuşsa onu bulmak lazım. Bu andıçta suç unsuru olan bir şey olmadığını net söylüyorum. Varsayımla geçmişe bağlamak mümkün değildir. 4 site işletmek amacıyla hazırlanmış bir andıçtır. Bu andıçla bakanlığın amacı aynıdır. Ben önüme gelen her belgeye hukuk bazında bakmışımdır. 2004'te göreve başladım. Görev süremde hiçbir hukuk dışı işe izin vermedim. Vermem de söz konusu değildir. Tüm değerlendirmelerim, hukuka uygun olup olmadığı yönündedir. Andıcın hukuka aykırı hiçbir yönü yoktur. Geçmiş yıllarda işletilmesiyle ilgim yoktur, olamaz da. İnternet andıcı hukuka uygun resmi bir belgedir. Aynı amaçla 2007-2008 yıllarında hazırlanan, bakanın onayını taşıyan belgeler gibidir. Onuru ile görev yapmış hakim subayım. Kaçma, delilleri karartma şüphesi olmadığı, sabit ikametgah sahibi gibi gerekçelere sığınmam. Böyle bir suçu işlemedim. Olmayan suç nedeniyle tutuklanmak istemiyorum. Yakalama kararının kaldırılmasını, serbest bırakılmayı istiyorum. Vicdanınıza göre karar vereceksiniz.''

MEHMET OTUZBİROĞLU
Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu da ''Balyoz Planı'' davası kapsamında tutuklu olduğunu ve Hasdal Cezaevinde bulunduğunu belirterek, suçlamaları kabul etmedi.

Olay tarihinde Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı olduğunu ifade eden Otuzbiroğlu, şunları söyledi:

''Söz konusu andıç bana sadece bilgi olarak, koordine amaçlı olarak gönderildi. Koordine, karargahlar arası bilgi alışverişi anlamına gelir. Bahse konu andıçta MEBS Başkanlığını ilgilendiren herhangi bir bölüm bulunmamaktadır. Andıç geleceğe yönelik tasarlanır. Geçmişe yönelik andıç olmaz. Söz konusu andıçtan bana koordine yaptırmaya getirdikleri zaman haberdar oldum. Bütün tarafların parafı vardı. Bir tek İkinci Başkan'ın parafı yoktu. Kıdemli başkan olduğum için bana son tarafta paraf açılmıştı. Ben de bu andıcı imzaladım. Andıcın hazırlanmasında görev almak koordinenin üzerindeki makamlara aittir. Dolayısıyla andıcın hazırlanmasında sorumlu bir görev almadım.''

Karargahın rutin bir faaliyeti olan andıca attığı paraf ve imzanın örgütsel bir faaliyet olarak düşünülemeyeceğini ve bilgisayarların silinmesi konusunda da bir bilgisi olmadığını anlatan Otuzbiroğlu, ''Sanıklardan Murat Uslukılıç, 'MEBS başkanı bilgisayarları silme işlemini başlattı' diyor. Silme işleminin başlatıldığı gün hafta sonuna, cumartesi gününe geliyor. Hafta sonu tatil günü olduğu için Genelkurmay Başkanlığına gitmedim. Karargaha girişlerde akıllı kart kullandığımız için o gün orada olup olmadığım da tespit edilebilir. O gün Genelkurmay Başkanlığının kapısından dahi içeri girmedim'' şeklinde konuştu.

Otuzbiroğlu, bilgisayarların silinme işleminin bilgi destek sisteminde yapıldığını ve bilgi destek sisteminin yerini dahi bilmediğini dile getirerek, o tarihte mesaiye gitmediğini, bilgisayar işlemlerine hiçbir zaman dahil olmadığını, Ankara protokolünde bakanların müsteşarlarından önce yer aldığını ve çok stratejik olaylarla ilgilendiğini kaydetti.

BİLGİSAYARIN SİLİNMESİ RUTİN BİR İŞLEMDİR
''Bilgisayarların silinmesi, rutin bir işlemdir. Rutin işleri, önümdeki subaylar yetki sorumluluklarına göre yaparlar. Yetki sorumlulukları da yönergelerle bellidir. O kadar işin içinde bilgisayarların silinmesiyle uğraşmam söz konusu değil. Bakanlık seviyesindeki birinin önüne bilgisayar silme işi mi gelir? Bana da gelmez, onun için de haberim yok'' ifadesini kullanan Otuzbiroğlu, bilgisayarların silinmesine ilişkin suçlamaları kabul etmediğini, bu suçlamanın hiçbir gerçeğe ve delile dayanmadığını savundu.

Savcılık makamınca tamamen yanlış algılamaktan kaynaklanan bir değerlendirmenin söz konusu olduğunu ve andıcın hazırlanmasında görev almadığını aktaran Otuzbiroğlu, ''Bu görev, karargah başkanına aittir. Koordine olarak paraf atmak, 'hazırlanmasında görev aldım' anlamına gelmez. İnternet siteleri MEBS Başkanlığının görev alanında değildir. Hatta Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesi olan 'tsk.net' bile MEBS Başkanlığınca işletilmemektedir. Bu koordine, Genelkurmay Başkanlığı karargahı yönetimi açısından kaçınılmaz, rutin, usule uygun bir faaliyettir'' dedi.

Duruşmada söz alan Otuzbiroğlu'nun avukatı Metin Arslan da müvekkili hakkında CMK'nın 98/3. maddesi gereğince yakalama emri çıkartıldığını hatırlatarak, ''Bu madde ile düzenlenen yakalama emri, yargılama aşamasında kaçak konumunda olan sanıklar için çıkartılır. Müvekkilim, Balyoz davası kapsamında zaten tutukludur. Bu nedenle kaçması söz konusu değildir. Yakalama emrinin kaldırılmasını talep ediyoruz'' dedi.

Müvekkili Otuzbiroğlu'nun ifadesini o tarihte özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili olan Turan Çolakkadı ve özel yetkili savcı Zekeriya Öz'ün birlikte aldığını kaydeden Arslan, ''Turan bey o zaman müvekkilime, 'Bu adliyede teknik servis gelse bütün bilgisayarları silse benim de haberim olmaz, haklısınız' demişti'' diye konuştu.

ALBAY HULUSİ GÜLBAHAR
Yakalama emriyle aranan sanıklardan Albay Hulusi Gülbahar da Bilgi Destek Dairesine Temmuz 2008'de atandığını ve Ağustos ayında göreve başladığını belirterek, 4 Şubat 2009'da internet sitelerine ilişkin haberlerin gazetelerde yar alması üzerine sitelerin kapatıldığını anlattı.

Gülbahar, ''Bu birimde görev yaptığım 5 aylık süre içerisinde 'turkatak' ve 'özgurgen' isimli internet siteleri benim sorumluluğumdaydı. Bu sitelerin geçmiş dönemdeki faaliyetlerini bilmem. Arşive kaldırma ya da silme yetkim yok. Görev yaptığım 5 aylık süre içerisinde iddianamede bahsi geçen haberleri ve yorumları asla yaptırmadım. İnternet sitelerini adıma aldım. Bu örgütsel bir faaliyet olsa niye adıma alayım? Adıma aldığım bu sitede niçin hükümet aleyhine, devlet aleyhine yayın yapayım?'' diye konuştu.

Gülbahar'ın avukatı Ramazan Bulut da yargılamanın yapılacağı yerin askeri mahkemeler olduğunu savunarak, yargılamanın Ankara'da, askeri mahkemede yapılması gerektiğini söyledi.

Mahkeme heyeti, dosyadaki mevcut delil durumu, sanıklara atılı ''darbeye teşebbüs'' ve ''terör örgütü yönetme'' suçlarının mahiyeti, dosya içeriği, sanıklara isnat edilen suçları işlediklerine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin olması, delilleri gizleme ve değiştirme hususlarında da kuvvetli şüphenin bulunması, adli kontrol uygulamasının yeterli olmayacağı ve atılı suçların CMK'nın 100/3. maddesinde sayılan tutuklamayı gerektirebilecek suçlardan olmasını dikkate alarak, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ve Albay Hulusi Gülbahar'ın tutuklanmalarına hükmetti.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile