Prof.dr. Acar’dan 2013 Ekonomi Analizi
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İbrahim Attila Acar, Türkiye’nin 2013 yılı genel ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomik açıdan bakıldığında ülkelerin genel durumlarını gösteren standart göstergelerin bulunduğuna değinen Prof.Dr. Acar, Türkiye’nin de siyasi, jeopolitik bir takım etkilerin haricinde, kendi dengesini kurduğunu ifade ederek, “Ancak coğrafya, İbni Haldun’un işaret ettiği gibi, kaderdir. Bu yüzden etrafımızda gelişen olaylara duyarlı olmamız da normaldir” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin tarih boyunca, bulunduğu coğrafyanın hem olumlu hem de olumsuz etkilerini birlikte yaşadığını hatırlatan Prof. Dr. Acar, bugün de ekonomiyi değerlendirirken uluslararası gelişmelerden, komşu yönetimler ve küresel ekonomik krizinden bağımsız bir tutum sergilemenin mümkün olmadığını söyledi.
Prof.Dr. Acar, Türkiye’de kamu dengesinin genel olarak mali disiplinle uyumlu olduğunu, enflasyon, işsizlik, ve faiz politikalarının kontrollü gittiğinden söz edilebileceğini ifade etti.
Artan enerji bağımlılığı, nitelikli iş gücüne duyulan ihtiyacı ve düşük teknolojili üretimin yoğunluğunu ise ekonomideki önemli tehditlerin başında gösterdi.
Finans piyasalarında hukuki ve teknik alt yapının kuvvetli tesis edilmiş olmasının sevindirici taraf olduğuna değinen Prof.Dr. Acar, 2001 krizinde ödediği büyük bedel nedeniyle Türk bankacılık sisteminin artık dış gelişmelerden diğer ülkeler kadar etkilenmediğini ifade ederek şunları söyledi: “Neredeyse herkesin bir kredi borcunun olduğu bir dönemde bu kredilerin geri dönüşü önemlidir. Bu nedenle kredi kullananların gelirleriyle ilgili problem yaşaması, kredi yükümlülükleri ile ilgili de problem yaşanmasına sebep olmakta, haliyle finans sistemini de etkilemektedir.” Acar, konuşmasında “Türkiye’de takibe düşmüş kredi miktarı yüzde 2’ler civarındadır. Dolayısıyla hâla borcuna sadık bir millet olduğumuzdan söz edilebilir” dedi.
İhtiyaçların borçlanma yoluyla karşılanmasının bugüne özgü bir durum olmadığını hatırlatan Acar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle 1900’lerden itibaren resmi kanallardan borçlanmanın muazzam bir artış gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Acar, 1970 sonrasında hane halklarının giderek daha yaygın bir şekilde resmi kredi kanalları yoluyla sisteme dahil edildiğini ifade ederek hane halkı yükümlülüklerinin kriz duyarlılığı konusunda önemli verilerden biri olduğunu belirtti.
Devletin yükümlülüklerini gösteren önemli kriterlerden birisinin bütçe açığı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Acar'a göre, bütçe açığı, devletin piyasalardan fon toplamasına neden oluyor. Fon talep edenlere bir de devletin katılması ile de fon maliyeti artıyor. Böyle bir durumda bireylerin kullanabileceği kaynaklar devlete gitmiş olur. Devlet dışındaki kesimin dışlanması anlamına da gelebilecek bu durum bir süre sonra tıkanmaya yol açabilir.” Prof.Dr. Acar, bu nedenle bütçe açığını önemli bir kriz göstergesi olarak değerlendirdi.
Avrupa Birliği’nin kabul ettiği Maastricht kriterlerinde bütçe açığı ve borçlanma ile ilgili tanımlanan sınırlar bulunduğunu anlatan Acar, "Türkiye, 2008 kriz dönemi hariç, '2005 yılından beri milli gelirin %3’ünü aşmamış olmak' şeklinde tanımlanan referans bütçe açığı değerinin altında bir rakamı tutturmaktadır."