Arınç: Gazeteci Özgür Olmalı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basın mensuplarının kendi alanlarındaki faaliyetlerde özgür olması gerektiğini belirterek, ‘‘Bir insanın karşılığında meslek olarak gazeteci yazıyorsa, bu gazeteci ilanihaye suç işlemez, suçtan masum

Arınç, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Basın özgürlüğünün olmazsa olmazlarından biri olduğunu vurgulayan Arınç, bunun hem Anayasa hem de basınla ilgili kanunlarda düzenlendiğini söyledi.

Yeni çıkarılan RTÜK‘le ilgili kanunda ve hazırlıklarını bitirdikleri internet medyası ve haber portalları ile ilgili kanunlarda basın özgürlüğüne fevkalade önem verdiklerini dile getiren Arınç, ‘‘Tabi bunun da sınırları, Anayasa‘nın 28. maddesinde yani ‘basın özgürdür sansür edilemez‘ dendikten sonra bazı kısıtlamalar var, bu da Anayasa‘nın hükmüdür, Anayasa‘nın hükmünü de biz yazmadık. Geçmişten bu yana bu var‘‘ diye konuştu.

Arınç, bütün özgürlükler gibi basının kendi alanındaki faaliyetlerine yönelik de bir takım kısıtlamalar ve sınırlamalar bulunduğunu ifade etti.

ABD‘nin Ankara Büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone‘nin basın özgürlüğü konusundaki değerlendirmelerine ilişkin Arınç, Ricciardone ile yaptıkları görüşmede, kendisinin, ‘‘Türkiye‘nin, son yıllardaki demokratikleşme konusunda attığı adımları fevkalade olumlu bulduklarını, Türkiye‘de güzel şeyler oluyor‘‘ anlamına gelecek değerlendirmelerde bulunduğunu söyledi. Arınç, şunları kaydetti:

‘‘Anlamaya çalışıyoruz diyor. Ben de zaten anlamaya çalışmasını tavsiye ettim. Bunun için biraz zaman geçmesi gerekir dedim. Çünkü ABD mentalitesiyle veya Türkiye‘de belli çevrelerin yazdığı, çizdiği bir takım şeylerle olaylara bakılırsa yanlış anlamalar olabilir. Türkiye şartlarında, Türkiye‘yi biraz daha yakından tanıyarak burada basın özgürlüğü, medyanın durumu, hükümete karşı tavırlar, hükümetin yanında yer aldığı iddia edilen bir takım basın organları, bunların sözlerinin bence iyi bir analiz edilerek gerçek anlamını bulmaya çalışmasında fayda var.‘‘

Ricciardone‘nin değerlendirmelerini Türkiye‘nin iç işlerine karışma olarak görmediğini, bir yanlış anlama olabileceğini belirten Arınç, ‘‘Ben de bunları anlamaya çalışıyorum demiş. Bu bağışlanacak bir şeydir. Doğrudan Türkiye‘deki bir takım özgürlüklerin yok edildiğini anlatmaya çalışan bir konuşma değil. Yani bu kadar büyük bir yanlışı yapabilecek bir insan değil. Özellikle Wikileaks belgelerinin hala konuşulduğu bir zamanda bu tür bir yanlış anlamaya yol açacak sözleri konuşmaması gerekirdi. Ben sadece Türkiye‘yi biraz daha yakından tanıyın, ondan sonra bu konularda hüküm verin anlamına gelebilecek ince bir eleştiri yaptım‘‘ diye konuştu.

Diplomatların, bir ülkedeki şu veya bu spesifik uygulamaları söz konusu ederek bunlar üzerinde konuşabilecek siyasi enstrümanlar olmadığını vurgulayan Arınç, diplomatların kendi ülkelerini temsil edip, bulundukları ülkeyle ilgili kendi diplomatik kanallarına bilgiler verebildiğini belirtti. Arınç, ‘‘Yoksa siyasi aktörler olarak her gün, her olayı yorumlayan kişiler diplomatlardan olmaz‘‘ dedi. 

Arınç, ‘‘muhalefet özgürlüğünün engellendiği‘‘ yönündeki değerlendirmelere ilişkin, bu eleştirilerin hukuki bir dayanağı olmadığını, bunların siyasal eleştiriler olduğunu belirtti. 

Özgürlükler konusunun sadece Türkiye‘nin sınırlarıyla ilgili bur konu olmadığına dikkati çeken Arınç, bu konunun bütün dünyayı ve insanlığı ilgilendirdiğini söyledi. 

Özgürlüklerin bütün insanlığın ortak malı olduğunu ve savunulması gerektiğini vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:

‘‘Ben genelde medyayı ilgilendiren konularda sorumluluğu olan bir bakanım. TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bende ve diğerleri. Bu konuya benim bigane kalmam mümkün değil. Ama bugün ODA TV‘yi, dün Ergenekon‘dan 2 seneyi geçkin bir zamandır içeride olduğu bilinen bazı isimler... Bu konular kapsamında ele aldığımız zaman meseleye hukuki açıdan şöyle bakabiliriz: Gazeteciler, basın mensupları da belli sahada görevli insanlardır. Bu insanlar kendi alanlarında bir faaliyet içerisinde bulunurlar. Bundan dolayı özgür olmalıdırlar. Ancak kanunun suç saydığı eylemleri işlediklerinde de mutlaka haklarında soruşturma açılır, gerekli delil bulunursa kovuşturma açılır, sonunda ya beraat ederler ya mahkum olurlar.‘‘

Bu raporlarda karşılığında gazeteci yazan bazı kişilerin ‘‘terör örgütü lehinde propaganda yapmak‘‘, ‘‘adam öldürme‘‘, ‘‘cinsel taciz‘‘ gibi suçlamalara muhatap olduklarını gördüğünü belirten Arınç, şunları kaydetti:

‘‘Bir basın mensubu, bir gazeteci kendi alanında sadece haberle, sadece haberi iletmekle herhangi bir şeklide cezaya muhatap olmamalı. İçeri girmemeli, yargılanmamalı. Amenna, başımızın üstünde yeri var. Ama biz şimdi mesela ODA TV hakkında nasıl bir suç işlediğini bilmiyoruz. Ben şahsen bilmiyorum. Soruşturma evresinde, yarın iddianameye dönüşürse veya sanıkların kendisine anlatılmıştır bu, onlar söylerse, şimdi isimleri şüpheli onların, ancak o zaman bileceğiz. Ama ben eminim ki Türk Ceza Kanunu‘nun bazı maddeleri var, ‘adli görevi etkilemeye teşebbüs‘, ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal‘, ‘kişisel haklara zarar vermek‘, ‘belli örgütler lehine çalışmak‘ gibi. Bu suçlamalardan birisiyle eğer yargılanma ihtimalleri varsa bu artık siz basın özgürlüğü yoktur şeklinde anlayamazsınız. Her meslek grubunun içerisinde, kendi mesleğinin dışında bir takım işler yapan veya suç işlemeye mütemayil kişiler bulabilirsiniz.‘‘

AİHM‘nin ifade özgürlüğü bağlamında kabul ettiği her şeyi yürekten kabul ettiğini vurgulayan Arınç, ‘‘Cebir ve şiddet istemeyecek, suç işlemeye tahrik etmeyecek ve kişileri hedef gösterip hakaret etmeyecek. Bunun dışında ne yaparsa serbesttir‘‘ dedi.

-RTÜK YASASI-

RTÜK ile ilgili yasaya dikkat çeken ve eleştirilen konulardan birinin Başbakan veya görevlendireceği bakanın geçici yayın yasağı getirmesine dair madde olduğunun belirtilmesi üzerine Arınç, RTÜK ile ilgili yasanın 1994‘te çıktığını, bunu 17 sene sonra yeni baştan değiştirdiklerini dile getirdi. Arınç, aslında çok geç kalmış bir iş yaptıklarını ifade ederek, ‘‘Bundan dolayı da kendimi çok mutlu hissediyorum‘‘ diye konuştu.

Bu yetkinin milli güvenliğin gerektirdiği hallerde, acil konularda kullanılabileceğini ifade eden Arınç, ancak bu yetkiyi yargı denetimine bağladıklarını söyledi.

Arınç, RTÜK kanununun en azından 10 yıldır değiştirilmesi gerektiği görüşünü dile getirerek, geç kalmış bir işi büyük bir başarıyla yaptıklarını, TBMM‘de de büyük bir konsensüsle ortaya çıktığını bildirdi.

Bu maddenin kaldırılmasının söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Arınç, bunun talep edildiğini ancak uygun görülmediğini, çünkü varlığından bugüne kadar rahatsız olunmadığını ifade etti.

-ŞİVAN PERVER KONUSU-

Şivan Perver ile buluşmasının hatırlatılması ve sanatçının geri dönüş hayalleri kurarken, bazı çevrelerce hainlikle suçlanmasını nasıl karşıladığını, ayrıca görüşmesinin detayının sorulması üzerine Arınç, bazı toplantılara katılmak üzere Almanya‘ya gittiğini hatırlattı.

Arınç, Perver‘den ziyaret talebi geldiğini dile getirerek, kendisini tanımadığını ancak ismini bildiğini, bazı türkülerini de dinlediğini söyledi.

Perver‘in geçmişteki siyasi hayatına yönelik bazı bilgi ve duyumları bulunduğunu, çok iyi bir ozan olduğunu anlatarak, ‘‘Türkiye hasretiyle yandığını ifade eden bir insan. Bizim müşterek kültürümüzün yetiştirdiği çok önemli bir kişi. Ben böyle hatırlıyorum kendisini‘‘ dedi.

Arınç, Perver‘in demokratik açılımın başarıya ulaşması gerektiğini, bunun Türkiye‘nin bir şansı olduğunu ifade ettiğİni, kendisine de bir görev düşüyorsa bir konser tertipleyebileceğini anlattığını bildirdi.

Kendisinin de memnuniyetini dile getirdiğini belirten Arınç, örgütün, bazı siyasetçilerin ve bir iki gazetenin hedefi haline geldiğini söyledi.

Arınç, ‘‘Düne kadar adeta taptıkları bir insanı, söyledikleri olumlu cümleler sebebiyle TRT 6‘da üç beş dakikalık konuşmasıyla düşman haline getirdiler. Buna hepimizin karşı çıkması lazım. Yani Şivan‘ı müdafaa etmek, korumak, Şivan Perver‘in Türkiye‘ye dönüşünü temin etmek her yurtseverin görevi. Ben bir siyasetçiyim, hükümette bir bakanım, ama sıradan bir insan, bir vatandaş olarak bu etiketleri taşımasaydım dahi, herkesin, basın mensubu olarak da, sanatçı olarak da Türkiye‘nin yetiştirdiği bu büyük değere sahip çıkmamız lazım. Şivan‘a Kürtler de Türkler de, bu coğrafya da yaşayan milyonlarca insan da bir kardeşi olarak sahip çıkmalı‘‘ diye konuştu.

Kayıplar ve faili meçhullerle ilgili bir komisyon kurulması yönündeki soruya karşılık da Arınç, ‘‘Böyle bir komisyon kurmaya gerek yok. Şu bakımdan yok, 8 yıldır iktidardayız. AK Parti döneminde 55 tane mafya ve çete çökertildi‘‘ dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile