Balıkesir Üniversitesi'nde katıldığı bir panelde konuşan Ertuğ, coğrafyasında bin yıllık bir Hıristiyan kültürü barındıran Türkiye'ni, AB üyesi olan ve tarihinde 700 yıllık Müslüman kültürü barındıran İspanya'nın AB'ye kattığı zenginlikten daha fazla zenginlik katacağını belirtti. İsmail Ertuğ, Türkiye'nin Avrupa kapısını açacak ön önemli anahtarın turizm olduğunu vurguladı.Balıkesir Üniversitesi'nde (BAÜ) düzenlenen, 'AB sürecinde Gelinen Son Durum ve Türk Turizmine Yansımaları ' konulu panel ilgi gördü. BAÜ Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu tarafından düzenlenen paneli, yüksekokulun müdürü Prof. Dr. Cevdet Avcıkurt yönetti. Panele, İsmail Ertuğ (Avrupa Parlamentosu Milletvekili), Dr. Volkan Altıntaş (Hochschule Bremen Üniversitesi) ve Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili İlkay Karaağaç konuşmacı olarak katıldılar. Paneli, Vali Yardımcısı Selda Dural, BAÜ Rektörü Prof. Dr. Mahir Alkan, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci izledi. Öğrenciler özellikle açıklamalarını büyük bir dikkatle dinledikleri Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ'a panelin sonunda soru yağmuruna tuttu.
Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde bugüne kadar kuruluşunda yazılı bir yaptırım olmasa da muhafazakar kesimin engel teşkil ettiğini, ancak bugün bu kesimin gittikçe yaşlandığını ve bugün AB ülkelerinde genç jenerasyon arasında yapılan anketlerde yüzde 70 oranında Türkiye'nin üyeliği için, 'evet ' cevabının çıktığını söyledi. AB üyeliğiyle ilgili Fransa faktörünü de temas eden İsmail Ertuğ, 'Avrupa Birliği içerisinde 27 ülkenin sadece 5'inde sosyal demokrat hükümetler mevcut, diğerlerinde muhafazakarlar ve neoliberaller. Liberallerin Türkiye'ye bakış açısı daha pozitif. Ama genel olarak baktığımızda Türkiye maalesef iç politikaya malzeme olarak ele alınabiliyor. Sarkozy'nin son yaptığı hareketleri de görüyoruz. Ama bunlar çözülebilir. Turizm bunun önemli anahtarlarından biri. Avrupa Birliği'ne baktığımız zaman ki Avrupa dünyanın en önemli turizm bölgesidir. Mesela Paris, 2009 yılında geceleme otel sayılarına baktığınız zaman 35.8 milyon turist. Türkiye'nin genelinde 31 milyon turist sayısı. Bu, 80'li yıllardan bu yana gelinen nokta olarak baktığınızda güzel bir olay. Ama, perspektiflere bakmak lazım. Bana göre, Türkiye'nin potansiyeli 100 milyon turisttir. değişik rakamlar da telaffuz ediliyor. Bu nasıl olabilir? Altyapınızı oluşturmakla. İnanç turizmi çok önemli. Hıristiyanlar için önemli olan 8 tane kutsal kilise Türkiye'de. Ancak, bu konuda Türkiye tarafından tanıtımla ilgili bir sıkıntı var. Karadeniz'de, Ege, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu'da, Akdeniz bölgelerinde Hıristiyan kültürü varsa, Doğu Roma, bunları çok iyi tanıtabilme imkanı olması gerekir. Bunun alt yapısının yapılması gerekir, seyahat acenteleri önemli bu noktada. Turizm anahtar olduğu için barışa da ayrı katkı sağlayacaktır. Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde Türkiye'ye Türkiye'yi iyi bilen, tanıyan, buraya gelmiş tanımış tekrar dönmüş iyi rehberler gerekir. Genelde bunlar muhafazakar insanlardır. Kilise himayesinde gelirlerse ilk adımı atmış olurlar. Çünkü onların nezdinde Türkiye bazı zaman azınlıkları ezen, kötü davranan bir ülke olarak tanıtılıyor. Bazı konular da abartılıyor tabiki. Ama bunu, yani Türkiye'nin imajını düzelttiğimiz zaman ki biz de buna parlamentoda elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz, inanın Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci kolaylaşacaktır. Dışarıdan ne kadar yapmak isteseniz de masa başında oturmadığınız için ve konseyde oy birliği gerektiği için Türkiye her zaman bir tartışma konusu. Türkiye tabiki bir Hırvatistan değil, aynı zamanda başladılar müzakerelere, ama Hırvatistan önümüzdeki yıl üye olacak, Türkiye üye olamayacak. Kıbrıs sorunu var, ayrı bir sıkıntı, fasıllar kapanmış durumda. Bunlar da aşılabilir. Ben buradan Türkiye'nin kesinlikle Avrupa Birliği ve Avrupa ülkesi olduğunu söylemek isterim. Genelde bazıları bizi Asya ülkesi olmaya itmeye çalışıyorlarsa da Türkiye çok klasik bir Avrupa ülkesidir, hiçbir farkı yok. Eğer Kıbrıs ve Malta Avrupa ülkesi ise Türkiye hele hele Avrupa ülkesidir. O yüzden ben turizmi anahtar olarak ele alıyorum ' dedi.
'AVRUPA BİRLİĞİ HIRİSTİYAN BİRLİĞİ DEĞİL '
'AVRUPA DÖNÜM NOKTASINDA, KENDİNİ BULMA SIKINTISI İÇİNDE '
Panelin sonunda akademisyenlerin ve öğrencilerin yönelttiği soruları cevaplayan Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, Avrupa Birliği'nin Hıristiyan birliği veya kulübü olmadığını, Türkiye'nin AB üyeliği için de başlı başına öz el bir anlaşma ile yapılması gerektiğini söyledi. 'Avrupa şu anda bir dönüm noktasında, kendini bulma sıkıntısı içinde ' diyen Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, şunları kaydetti; 'Avrupa sadece finansal krizden geçmiyor, Avrupa şu an bir dönüm noktasında. Globalleşme ve diğer dünya dengelerinin değişmesiyle birlikte Avrupa kendini bulma sıkıntısı içerisinde. 2009 yılında Lizbon Anlaşması imzalandı. Önce Avrupa Anayasası olarak hazırlanmıştı. Çok zor bir periyot sonucunda Lizbon Anlaşması yapıldı. Bu anlaşma şu anki 27 ülkeli Avrupa Birliği'ne Doğu Avrupalı ülkelerin girmesini sağlayabilecek alt yapıyı sunan bir anlaşmadır. Aslında gerekirse Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için ayrıca bir anlaşma gerekir, benim şahsi görüşüm. Bütün mekanizmaları, dengeleri ona göre ayarlamanız gerekiyor. Avrupa Hıristiyan topluluğu değil. Kurucuları tüzüklerinde hiçbir zaman üye ülkeler Hıristiyan olacak gibi bir şart belirtmemiştir. Yazılı olarak farklı, kafalardaki düşünce farklı olabilir. Bu yaşlı nesil, anketleri de var. Avrupa Birliği içerisinde bazı ülkelerde 'Türkiye'nin Avrupa Birilği'ne girişine nasıl bakıyorsunuz?' diye anketler yapılıyor. Genelde yaşlılar, anketteki sorulan şahıslar ne kadar yaşlanıyorsa o kadar 'hayır' oyu yükseliyor. Ama yeni jenerasyon da yüzde 70'i 'evet' diyor. Eski yani daha yaşlı nüfusta din önemli bir konu, ama yeni genç kuşakta din, kültür arka plana geçip insan hakları, özel haklar daha ön plana çıkıyor. O nedenle Avrupa Hristiyan topluluğu değildir. Hıristiyan topluluğu olarak algılamak isteyen bazı muhafazakar kitlelere de Türkiye'den çok açık ve net cevap gelmesi gerekir. Türkiye'nin bu kadar Hıristiyan bir kültürü varken bunu anlatamıyorsa ve bundan dolayı da eğer Avrupa Birliği'nde böyle bir imaj oluşuyorsa bunu muhakkak sorgulamak gerekir. Avrupanın bir kimliği var, marşı olabilir, bu önemli değil. Marşlar değişir. Hıristiyan bir topluluk kesinlikle değildir, bazıları böyle görebilir. Ama öyle olsaydı zaten Bosna, Arnavutluk, Makedonya, Karabağ gibi ülkelere ayrıca bir sempati olması gerekirdi. Fransa İngiltere'yi 6 yıldan fazla bekletti Avrupa kapılarının önünde, vetosuyla. İspanya'yı yıllarca bekletmiştir Avrupa kapıları önünde, kendilerine rakip olur diye. Şimdi yine Fransa var, Fransa'nın ayrı bir algılaması var bence, o da değişecektir. Eğer İspanya Avrupa Birliği'ne alındıysa ki 700 yıldır Müslüman kültürüne sahip olan bir ülke. İspanya Avrupa Birliği'ne zenginlik kattıysa eğer, Türkiye'nin bin yıllıktan fazla Hıristiyan kültürü neden katmasın? Hıristiyan topluluğu olarak argüme edenlere de bunu sormak gerekir. 'Türkiye'nin bin yıllık Hıristiyan kültürünü almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz?' diye sorduğumuz zaman büyük ihtimalle karşınızdaki kötü niyetliyse cevap vermez. 'İsmail Ertuğ, kendini genel olarak Batı bloğuna ait olarak gören Almanya'nın son Libya olayında NATO harekatına katılmamasının hem Batı bloğunda (NATO'da) hem Almanya'nın kendi içerisinde büyük sıkıntıya yol açtığını, Dışişleri bakanının partisi olan Liberal Parti'nin bu sebeple şu anda yüzde 3'lerde seyrettiğini, partinin bir dahaki seçimlerde marjinalleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ileri sürdü.
Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ:
Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, Türkiye'nin klasik bir Avrupa Birliği ülkesi olduğunu, ancak Avrupa'da var olan azınlıklarla ilgili olumsuz imajından dolayı Avrupa Konseyinde ob birliği de gerektiği için masa başında bunun bir türlü gerçekleşemediğini, ancak bunların üstesinden gelinebilecek konular olduğunu söyledi.