Batı, Mısır'da Darbeci Yargıya Değil, Yönteme İtiraz Ediyor

Batı demokrasileri, Mısır'da darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye idam cezası verilmesi karşısında, darbe yönetimini ve uygulamalarını meşru gören bir söylem kullanarak yalnızca yargılama yöntemine teknik eleştiri getirmekle yetiniyor.

Kahire Ceza Mahkemesi'nin, Mursi ve 106 kişinin idam kararı hakkında görüş sorulması için dosyalarını müftülüğe gönderme kararı almasının ardından, en belirgin tepki Türkiye'den geldi. Demokrasi ve insan hakları söylemini iç ve dış politikalarının en önemli zemini gören Batı ülkeleri, gelişmeler karşısında düşük profilli bir politika izlemeyi tercih ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dünkü açıklamalarında kararın "Mısır demokrasisinin idam fermanı" olduğunu, "demokrasi umutlarına, adalete, barış ve huzur beklentisine bir kez daha kurşun sıkıldığını" söylemişti. Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Boşnak Üyesi Bakir İzzetbegoviç de idam kararını kınamıştı.

Avrupa Birliği Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ise yaptığı açıklamada, "Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve 100'den fazla destekçisine istenen idam cezası Mısır'ın uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine uygun olmayan bir toplu yargılamanın sonunda alınmıştır. Mısır yargı makamları, uluslararası standartlara uygun şekilde muntazam ve bağımsız soruşturmalar ve sanıkların adil yargılanma hakkını güvence altına alma sorumluluğu taşımaktadırlar" ifadelerini kullanmıştı. AB olarak kararın temyiz sürecinde düzeltileceğine güvendiklerini kaydeden Mogherini, AB'nin her şartta idam cezasına karşı olduğunu hatırlatmıştı.

Mogherini'nin Sözcüsü Catherine Ray de Mursi'nin geçen ay yargılandığı başka bir davada 20 yıl hapse mahkum edilmesini "not ettiklerini" ve "Mısır hükümetiyle güçlü ve sabit ilişkilerin süreceğini" açıklamıştı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq aracılığıyla AA'ya yaptığı açıklamada, benzer ifadelerle idam kararını "ciddi bir endişeyle not ettiğini" belirtmişti.

Ancak AB yetkilileri, her açıdan usulüne uygun seçim ve milli iradeyle işbaşına gelen bir liderin, silah zoruyla görevden alınabilmesinin meşruiyeti ya da kolluk güçlerinin kontrolündeki mahkemelerin ne ölçüde bağımsız olabileceği hususuna değinmiyor.

Demokratik süreçlerin darbeyle kesintiye uğratılmasını sorgulamayan AB söylemi, yargılamanın meşruiyeti yerine yargılama yöntemindeki "hata" için uyarıda bulunuyor. Bu da AB'nin Mursi'nin yargılanmasına itiraz etmediği, idam cezasına teknik bir muhalefette bulunduğu şeklinde yorumlanıyor.

ABD yönetimi ise idam kararına doğrudan tepki dahi vermeyen mesajını basınla adının yayınlanmasını istemediği bir yetkili üzerinden paylaştı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, basınla paylaştığı mesajında, idam kararından "derin endişe" duyduklarını söyledi. Yetkili, temyizin adalet adına tüm Mısırlıların davasının kanunlarda belirtilen esaslara uygun yürütülmesi ve bireyselleştirilen yargı sürecine ihtiyaç olduğunu vurgulamaya devam edeceklerini dile getirdi. AB gibi bir söylem kullanan ABD, böylelikle silah zoruyla görevinden edilmiş seçilmiş bir liderin yargılanmasını değil, yargılanma yöntemini eleştirmiş oldu.

- "Siyasi dil darbeyi meşrulaştırıyor" -

Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 2013 yılından beri hem ABD hem de AB'den gelen açıklamaların üstü kapalı şekilde darbeyi meşrulaştırıcı bir siyasi dil kullanıldığına dikkati çekti.

Mursi'nin yargılanmasına ilişkin AB yetkililerinin kullandığı "not ettik" ifadesinin durumu geçiştirmeye yönelik olduğunu söyleyen Şahin, bu tavrın darbenin başındaki Abdülfettah Sisi'ye zımni bir destek niteliğinde olduğunu dile getirdi. Şahin, bu tarz açıklamaların, "darbe hukuku ile darbecilerin yetkisinde ve etkisindeki hukuku meşrulaştırmaya çalıştığını" kaydetti.

- "Batı, darbede bir aktör" -

Ankara Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi (ASEM) Başkanı Doç. Dr. Akif Kireçci de Batı'nın Mursi'ye verilen idam kararına sessiz kalmasının kararı meşrulaştırıcı bir yönü olduğuna dikkati çekti.

Batı ülkelerinin, Mısır yargısının hükümetin kontrolünde olduğunu görmezden gelmesini "anlamlı ve vahim" olarak niteleyen Kireçci, son yaşananlarla Batı'nın darbede ne kadar büyük bir aktör olduğunun bir kere daha ortaya çıktığını vurguladı. Kireçci, Avrupa gibi demokrasinin neşet ettiği bir coğrafyada darbe hukukunu normalleştiren bir yaklaşımın sergilenmesinin düşündürücü olduğuna işaret ederek, bu durumun Batı'nın Ortadoğu'da demokrasi yerine Esed rejimi ve DAEŞ gibi yapılar istediği anlamına geleceğini söyledi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile