'Geleceği Pozitif Satın Alıyoruz'

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın: 'Türk bankacılık sisteminin, sermaye piyasalarının, sigortacılık sisteminin gidecek çok yolu var, önümüz açık. Bunları gördükçe geleceği pozitif satın alıyoruz' 'Biz bürokrasinin daha az olduğu, daha hızlı karar verildiği, denetimin piyasada yapıldığı, denetimin şeffaflıkla yapıldığı, denetimin müfettişlerin tekelinden kurtarıldığı bir dünya bekliyoruz. Referandumun buna vesile olacağını düşünüyoruz. Çıkan sonuç milletin takdiridir. Herhangi bir risk görmüyoruz' 'Kredi derecelendirme kuruluşlarının not indiriminden kaynaklı faizlerde bir artış yaşanacak. Ancak bunun etkisi 3040 baz puan olacak. Paçal maliyet göz önünde bulundurulduğunda bu artışın fiyatlamaları değiştirecek düzeyde olmayacağını görüyoruz'

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, 'Türk bankacılık sisteminin, sermaye piyasalarının, sigortacılık sisteminin gidecek çok yolu var, önümüz açık. Bunları gördükçe geleceği pozitif satın alıyoruz' dedi.

Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde basın mensuplarıyla bir araya gelen Aydın, yıl başından bu yana kredilerde geçen yıla nispetle bir artış yaşandığını, bu artışın geçen yılın son çeyreğinde başladığını söyledi.

Buna iki yönlü olumlu bakılması gerektiğini ifade eden Aydın, bunlardan ilkinin reel sektörün kredi talebinin devam etmesi, ikincisinin ise bankaların kredi verme iştahının sürmesi olduğunu belirtti.

Aydın, geçen yılın ilk çeyreğinde yaşanan yıllık bazda 120 milyar liralık miktarsal artışa karşın, bu yıl yıllık bazda 175 milyar liralık kredi büyümesi sağlandığına dikkati çekti.

Küresel anlamda hala sıkıntıların yaşandığı bir dönemde ve yerel konjonktürel sıkıntılara rağmen bankacılık sektörünün bilançosunun her geçen gün daha fazla bölümünü kredilerden oluşturduğunu vurgulayan Aydın, 'Bilançoda kredilerin payı yüzde 68. Bu zaten sektörün ülkeye olan güvenini gösteriyor. Bizim devlete verdiğimiz borç azaldığı için ek likidite yaratma imkanımız da arttı. 2000'li yılların başında bilançonun yaklaşık yüzde 20'si kredilerden oluşurdu. Bilançosunun yaklaşık yüzde 70'ini reel sektöre kredi olarak kullandırmış bankacılık sektörünün reel sektöre ve ülkeye bakışı pozitiftir. 2000'li yıllarda devletin aşırı borçlanma ihtiyacı nedeniyle devlete borç vermek daha kolay ve geri dönüşü daha garanti idi. Sektörün sermayesi sınırlı idi. Bu gibi nedenlerden dolayı bilançonun yüzde 20'si kredilerden oluşuyordu. Şimdi hem sermaye yeterliliğimiz hem reel sektörün kredi talebi güçlü, bankalar asli faaliyetini yapıyor.' diye konuştu.

- 'Proje finansman kredilerinde taahhüt 300 milyar lirayı aştı'

Hüseyin Aydın, bankaların artık uzun vadeli uçtan uca proje kredileri verdiğini ve bunların toplam kredilerinin yüzde 20'sini oluşturduğunu ifade etti.

Mega projelerin bunlara örnek olarak verilebileceğini belirten Aydın, Hazinenin kredinin geri dönüşüne garanti vermeyip, bahse konu proje köprü ise buradan geçecek araç sayısı garantisi verdiğini söyledi.

Aydın, bankaların 300 milyar liranın üzerindeki proje finansman kredilerini ağırlıklı enerji, alt yapı ve gayrimenkul sektörlerinde kullandırdıklarını bildirdi.

Alt yapı projelerinin tamamlanmasıyla ticarette ulaşım ve diğer maliyetlerin azalacağına, ticaretin daha ekonomik olacağına ve ihtiyaçlara paralel bu yatırımların süreceğine dikkati çeken Aydın, ilk baştaki yüksek hızın azalarak devam edeceğini belirtti.

Aydın, kredi büyümesi ile ülkelerin ekonomik büyümesinin paralel olduğunu ve bunun göz ardı edilemeyeceğini dile getirdi.

Büyüme beklentileri dikkate alındığında yıllık yüzde 15'lik kredi büyümesinin realize olacağını tahmin eden Aydın, şöyle devam etti:

'Bu artış aşağı ve yukarı yönde 2 puan değişebilir, yüzde 17 ya da yüzde 13 olabilir. Bu büyüme ile mevduat büyümesini yan yana koyuyoruz. Kredi verebilmek elimizde bir kaynağın olmasına bağlıdır. Mevduat veya yurt dışından kaynak geldiği sürece yüzde 15 mevcut şartlarda kredi büyümesi olur. Maliyetlerde değişiklik olabilir ama bizim kaynak temininde sıkıntımız olmaz. Dış borçlanmada eski seviyede devam edecektir. Yeni yatırımlara vesile olacak finansal tasarrufun artmasına ihtiyaç var.

Türk halkı bir tane konutu varken, ikinci konut yerine tahvil almaya, hisse senedi ya da menkul kıymet almaya daha yeni başlıyor. Bu bizim kültürde yeni. Sermaye piyasaları fon arayıcılarına daha uzun kaynak temin eder. Türkiye finansal büyüklük bakımından bankacılık sektörünü dışarıda bırakırsak oldukça küçük, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelere göre. Şu anda gelişmekte olan ülkeleri yakalayan tek yapı bankacılık sektörü. Sermaye piyasaları, leasing, sigortacılık, faktoring mukayeselere konu edilemeyecek kadar küçük. Biz bu alanları büyütemediğimiz müddetçe hep bankacılarla konuşursunuz. Bankaların sermaye piyasaları kadar uzun vade yapması mümkün değil.'

- 'Fiyatlamayı değiştiren mevduattır'

Hüseyin Aydın, ikinci ya da üçüncü kuşak gençlerin yönetimde olduğu şirketlerin çoğunun halka açık olmadığına, 2-3 yıl vadeli sermaye piyasası aracı ihracı yapmadığına ve hepsinin bankaların kaynağına geldiğine dikkati çekti.

Böyle olunca mevduatın kıt kaldığını ve kredi-mevduat oranının belli bir seviyeyi aştığını ifade eden Aydın, bu yüzden sermaye piyasalarının devreye girmesi gerektiğine işaret etti.

Aydın, bankaların yurt dışından borçlanmasının salt faiz yükü ya da maliyeti ile açıklanamayacağını söyleyerek, 'Dış ticaret, muhabirlik ve çoklu satışlar dikkate alındığında faiz biraz farklı kalıyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not indiriminden kaynaklı faizlerde bir artış yaşanacak. Ancak bunun etkisi 30-40 baz puan olacak. Paçal maliyet göz önünde bulundurulduğunda bu artışın fiyatlamaları değiştirecek düzeyde olmayacağını görüyoruz.' dedi.

Aynı şekilde Merkez Bankasının geç likidite penceresinden borç vermesinin ve maliyetinin de benzer şekilde değerlendirilebileceğini belirten Aydın, ancak buradan kullanılan miktar dikkate alındığında kaynak maliyetlerini ve kredi fiyatlamalarını değiştirmeyeceğini dile getirdi.

Aydın, asıl fiyatlamayı değiştirecek olanın mevduat olduğuna dikkati çekerek, 'Taban mevduat da enflasyonla birlikte değişiyor. Ülkedeki tasarrufların en çok mukayese edilmesi gereken şey, enflasyona göre korunup korunmadığıdır. Enflasyon yükselince maliyet artıyor. Tabii buna bir de aracılık maliyetini etkileyen yükleri ve riskleri etkilemek gerekir.' şeklinde konuştu.

Türkiye Varlık Fonu (TVF) ile bankaların ayrı kulvarlarda olduğunu belirten Aydın, TVF'nin devletin iktisadi işletmelerini daha efektif yönetmeyi amaçladığını, derinliğin olmadığı belli yerlerde piyasa stabilizasyonu yapacağını anlattı.

- '16 Nisan referandumu siyasi istikrar için çok önemli'

Aydın, ekonomi yönetiminden Basel Komitesine ilişkin talep edilen hususların ulusal inisiyatif harici konular olmadığını, 2008'de küresel kriz başladığında ulusal inisiyatif konusu olmayan bazı hususların çok rahat esnetildiğini vurguladı.

16 Nisan referandumunun siyasi istikrar için çok önemli olduğuna dikkat çeken Aydın, şunları kaydetti:

'Futbolu çok severim ve iyi de anlarım. Çok pas yaparsınız, yan oynarsınız ve maç sonunda sizin topla oynama oranınız yüzde 75, karşı tarafın yüzde 25 olur. Maçı alamamış olabilirsiniz. Kaleye direkt gitmeniz gerekir. Yarışabilmek için bu şart. Biz bürokrasinin daha az olduğu, daha hızlı karar verildiği, denetimin piyasada yapıldığı, denetimin şeffaflıkla yapıldığı, denetimin müfettişlerin tekelinden kurtarıldığı bir dünya bekliyoruz. Referandumun buna vesile olacağını düşünüyoruz. Çıkan sonuç milletin takdiridir. Herhangi bir risk görmüyoruz.'

- 'Kredi yapılandırmaları 58 milyar liraya dayandı'

Aydın, zimmet maddesinin kaldırılmadığını, maddeye bir paragraf eklendiğini ve yapılan düzenleme ile yeniden yapılandırmaya açıklık getirilerek hukuki olarak imkan sağlandığını ifade etti. Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırma tutarının 58 milyar liraya yaklaştığına dikkati çeken Aydın, 'Biz 58 milyar lirayı yapılandırırken, ortada Demokles'in kılıcı gibi bir zimmet uygulaması vardı.' dedi.

Geçen hafta Gaziantep Sanayi Odası (GSO) ve TBB iş birliğiyle bir toplantı düzenlediklerini anımsatan Aydın, Gaziantep'in yoğun özel sektör yatırımları bulunan çok özel bir kent olduğunu, 140 ülkeye ihracat yapıldığını söyledi.

Aydın, Gaziantep'teki iş adamlarının bankalardan 3 milyar dolar ek kredi istediğini belirterek, 'Hatta benim başında bulunduğun bankaya hiç gerek kalmadan diğer banka genel müdürleri 'biz veririz' dediler. Çünkü Gaziantep üreten bir kent. Gaziantep'te tekstil başta olmak üzere sanayi, imalat, makine, toptan ve ticaret önde gelen sektörler. Bu ilde sorunlu kredi rasyomuz oldukça düşük. Bazı yerel yöneticilerimizin ufak tefek kusurları olduğunu yüzümüze söylediler. Biz de eksik yapmışsak özür diledik ve düzeltilmesi için çaba sarf edeceğiz dedik. Bizde 'sizler de şunları eksik yaptınız' dedik. Başarılı bir görüşme oldu. Bir iki şehre daha gideceğiz. Bunlar muhtemelen Diyarbakır ve Adana olacak.' şeklinde konuştu.

Hüseyin Aydın, belli edimlerini yerine getirememiş kişilere kredi verildiğinde kredi kalitesinin bozulacağı gerekçesiyle eleştiriler aldıklarını söyledi.

Hükümetlerin belli dönemler için geçmiş performans bilgilerinin dikkate alınıp alınmamasıyla ilgili düzenlemeler yaptığını belirten Aydın, bankacıların yapılan bütün düzenlemelere uymak zorunda olduğunu ifade etti.

Bazı kişilerin farklı kredibilite sorunu olduğu için kredi alamadığını vurgulayan Aydın, 'Sektörümüz, ayakta kalabilme ümidi olan her firmaya destek olmaktadır. Bireysel olarak ufak tefek sorunlarımız olsa da genel anlamda ekonomik çarkların dönmesi gayreti içindeyiz.' dedi.

Aydın, 'Türk bankacılık sisteminin, sermaye piyasalarının, sigortacılık sisteminin gidecek çok yolu var, önümüz açık. Bunları gördükçe geleceği pozitif satın alıyoruz' diyerek sözlerini tamamladı.​

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile