İlker Başbuğ'dan Tahliye Talebi

Ergenekon davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, tahliye talebinde bulundu.

Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, müvekkilinin tahliye edilmesi istemli dilekçeyi, yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Dilekçede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Anayasa'nın 19, 36, 37, 38, 138, 141, 142 ve 148. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 5, 6, 13 ve 14. maddelerine açıkça aykırı bir şekilde dava gördüğü ve Başbuğ'un tutukluluğunun AİHS, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ile Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 34, 100, 101. ve 109. maddelerine aykırı, gerekçesiz kararlarla devam ettirildiği savunuldu.

- "İlk derece mahkemesince incelenmesi zorunludur"

"Hak kayıplarının önüne geçebilmek amacıyla hüküm niteliği taşımayan karar olarak tabir ettiğimiz ve geçicilik niteliğine haiz koruma tedbirlerinden birini oluşturan tutuklama kararlarına yapılan itirazların veya salıverilme istemlerinin ilk derece mahkemesince incelenmesi zorunludur" ifadesi kullanılan dilekçede, dosya Yargıtay'a gönderilene kadar, hükmü veren mahkeme tarafından, tutuklama kararına ilişkin inceleme yapılması gerektiği ve koruma tedbirlerine dair yeniden inceleme yapılmasında hukuki engel bulunmadığı aktarıldı.
Anayasa Mahkemesinin 27 Temmuz 2012 tarihinde verdiği kararla, diğer tutukluluğun devamına dair kararların hukuka aykırı olduğunu tespit ettiği belirtilen dilekçede, bu karar ile mahkemenin bugüne kadar verdiği tutukluluğun devamına ilişkin kararların, hukuka ve Anayasa'ya aykırı olduğunun tespit edildiği savunuldu.
İlker Başbuğ hakkında, kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin tutuklama kararında gösterilmediği, bununla ilgili bir delilin dosyaya sunulmadığı kaydedilen dilekçede, tahliye kararı verilmesi gerektiği öne sürüldü.

- "Başbakan Erdoğan'ın beyanı alınsaydı.."

Duruşmalarda huzurda dinlenilen tanıklar ile dosyaya sunulan 27. Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner'in beyanlarında, Başbuğ'un hiçbir yasa dışı eyleminin olmadığının açıkça ortaya konulduğu ve delillere etki etme yönünde bir eylemi olmadığının somut bir şekilde sunulduğu iddia edilen dilekçede, Başbuğ'un yargılamasının, "görevde yetkinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı"na ilişkin olması nedeniyle Yüce Divan'da yapılması gerektiği savunuldu.
Mahkemenin kişi bakımından görevsiz olduğu iddianameyi kabul edip tutuklama tedbiriyle yargılama yaparak ve bugüne kadar tutuklama tedbirini sürdürerek Anayasa'ya aykırı hareket ettiği ileri sürülen dilekçede, "Mahkemenizin görmekte olduğu tüm davaları birleştirmeden önce görülmekte olan (Ergenekon) davanın katılanı olarak tarafı durumunda bulunan ve tanık olarak göstermiş olduğumuz Başbakan Sayın Erdoğan'ın, günümüzde devlete, emniyete ve yargıya sızmış olduğunu beyan ettiği ve daha önce de devlet içinde devlet şeklinde nitelendirdiği konuda mahkemeniz tanık olarak beyanlarını alsa idi, bugün asıl suçlular ortaya çıkarılır, onların gerekçeli kararı yazılmakta olurdu" denildi.
Dilekçede, bugüne kadar sunulan beyanlar ve Anayasa Mahkemesi'nin 27 Temmuz 2012 tarihli tutukluluğun devamına ilişkin değerlendirmeleri göz önüne alınarak, Anayasa'nın ve AİHS'nin ilgili maddelerine göre Başbuğ'un tutukluluk durumunun incelenmesi istenirken, tahliye ya da adli kontrol tedbirleri uygulanması yoluyla tahliye kararı verilmesi talep edildi.
Dava kapsamında 5 Ağustos'ta yapılan karar duruşmasında, Başbuğ'un ''darbeye teşebbüs'' suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmişti.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile