Ulusoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kredi derecelendirme notunun genel olarak, ekonomik büyüme, finansal istikrar, dış politikadaki gelişmeler, siyasi gündemdeki riskler, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı gibi temel kriterlere bakılarak verildiğini belirtti.
"Türkiye'nin parametrelerle ilgili karnesi hiç de kötü sayılmaz fakat kredi derecelendirme notunun Türkiye'nin ekonomik ve siyasi performansını yansıtmadığı algısı var" diyen Ulusoy, "Hazinenin düşük borçlanma faizi, sağlam bankacılık sistemi, yüzde 40'ın altında olan kamu borç yükü,Türkiye'nin performansı açısından olumlu göstergeler. Enflasyon ve cari açık en önemli görünüm zafiyetleri" ifadelerini kullandı.
Stok cinsinden değerlendirildiğinde Türkiye'nin bugünkü nottan çok daha fazlasını hak ettiğini vurgulayan Ulusoy, şöyle devam etti:
"Ödeyebilme kapasitesi yanında ödeme isteği de kredibilite notu için belirleyicidir. Ülkemizde kredi derecelendirme kuruluşlarının ideolojik davrandığı algısı hakim. Bu algı hiç de yanlış değil. CDS borçlunun iflas riskinin 3. kişilerce sigorta edilmesi karşılığında ödenen prim anlamına gelmektedir. Araba kaskosu gibi düşünün. Aslında CDS primi finans piyasalarının ülkeye verdiği not anlamına gelmektedir. Bizim CDS notumuz Mayıs 2013'te 114 iken, Portekiz'de 397, İtalya'da 297, İspanya'da 294 ve Rusya'da 160'tır. Piyasanın verdiği not anlamına gelen CDS notlarımız, derecelendirme notları bizden daha iyi olan çok sayıda ülkeden daha iyidir. Bu gösterge hak ettiğimiz kredi notunun verilmediğinin önemli bir dayanağı. Notumuzun olması gerekenden az olduğunun bir başka göstergesi ise kredi notu bizden daha yüksek olan birçok Avrupa ülkesinden daha düşük faizle borçlanabilmemiz. İtalya yüzde 5-6 ortalama faizle borçlanırken biz dünya piyasalarına 10 yıl vadeli tahvili yüzde 3.85 gibi düşük faizle ihraç etmişiz. Oysa İtalya'nın notu,şu anda bizden 3 basamak daha yüksek."
-"Hem ekonomik hem de siyasi istikrar noktasında son yıllarda ciddi kazanımlar elde edilmiştir"
Ulusoy, Türkiye'nin Standard & Poor's'a göre Filipinler ve Bangladeş gibi ülkelerle aynı nota sahip olduğunu kaydederek, "Kredi notu düşüklüğünde en önemli gerekçe ekonomik ve siyasal belirsizliklerdir. Hem ekonomik hem de siyasi istikrar noktasında son yıllarda ciddi kazanımlar elde edilmiştir. Kredi notumuz 3 önemli derecelendirme kuruluşu, Fitch, Moody's ve JCR tarafından 'yatırım yapılabilir ülke' konumuna gelen BBB- notuna yükseltildi. 1993 yılından bu yana ilk defa bu dereceye gelebildiğimizi de belirtelim" diye konuştu.
Kredi notu artışının, doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye yatırımlarını artırması, borçlanma maliyetleri ve kredi-mevduat faizleri düşürmesi, büyümenin istikrar kazanması, borsanın yükselmesi ve yerli firmalarının dış finansmana erişimi imkanlarının artması gibi çok sayıda avantajı olduğuna dikkati çeken Ulusoy, şunları kaydetti:
"Not artışı ile giren sıcak para iyi değerlendirilemediği, regüle edilemediğinde ise ulusal paranın aşırı değerlenmesi ve bunun sonucu cari açık artışı gibi risk söz konusu. Bu süreç dış borçları ciddi düzeyde artırabilir. Türkiye, hak ettiğinden daha düşük not alarak yıllardır yüksek faiz ödeyerek borçlanmış. Ciddi bir döviz girişi olabilir. Bu paranın iyi yönlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde birçok dengeyi bozucu etki yapabilir. Ekonomik fanatizm yerine, olanı analiz ederek, zaaflarımızı asgariye indirerek politika üretmek bizi doğru yerlere taşıyacaktır."
Türkiye'nin Kredi Notu
Trabzon - Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ulusoy, "Türkiye'nin parametrelerle ilgili karnesi hiç de kötü sayılmaz fakat kredi derecelendirme notunun Türkiye'nin ekonomik ve siyasi performansını yansıtmadığı algısı var" dedi.