Burada dikkat edilmesi gereken alınan sıvıdan çok, çıkartılan idrar önemlidir" dedi.
İdrar yolu taş hastalığıyla ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulanan Prof. Dr. Erim Erdem, idrar yolunda görülen taşların oluşum yerlerinin böbrekler olduğunu söyledi.
Bir kısım taşların henüz küçükken idrar kanallarından atıldığını, bir grubun ise daha büyükken idrar kanallarına düşerek kanalın dar yerlerinin birinde takılarak idrar akışını engelleyebilmekte olduğunu belirten Erdem, "Böbrekte kalan taşlarsa büyüyerek ağrı, idrar yolu iltihabı ve böbrek çürümesine kadar giden sürece neden olabilmektedir. İdrarda taşların oluşmasını önleyen bazı maddeler vardır. Taş hastalarının bir kısmında bu maddelerin seviyesinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bazı hastalarda ise taş oluşumuna neden olan maddeler fazladır. Yani taş oluşumunu engelleyen denge bozulmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bütün taşlar aynı yapıda değildir. Yukarıda anlatılan dengedeki bozuklukların yanı sıra idrar yollarında enfeksiyona neden olan bazı bakterilerde taş oluşumuna neden olabileceği gibi idrar yollarındaki bazı yapısal sorunlar bütün bu mekanizmaları kolaylaştırabilir" diye konuştu.
"TAŞ HASTALIĞININ EN BELİRGİN BULGUSU ŞİDDETLİ, KIVRANDIRICI TARZDA AĞRIDIR"
Taş hastalığının en belirgin bulgusunun şiddetli, kıvrandırıcı tarzda ağrı olduğunu vurgulayan Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İdrarda kanama, idrar yaparken ve sonrasında yanma da nadir değildir. Ağrı sırasında karında şişlik, bulantı, kusma da gözlenebilir. Tabi tanısı bazen zor konabilir. İdrar tahliliyle birlikte yapılacak görüntüleme yöntemleri tanı koydurucudur. Yatarak direkt karın grafiği ve ultrasonografi ilk basamak olan iki görüntüleme yöntemidir. Ancak yapısı ve idrar yolları içindeki yeri sonucunda bu iki tetkikle de tanı saptanamayacak taşlar vardır. Taşlarda en kesin ve net sonucu verecek görüntüleme yöntemi bilgisayarlı tomografidir."
Taşın tedavi yönteminin hastanın şikayetlerine, taşın boyutu ve yerine bağlı olduğuna dikkat çeken Erdem, "4 milimetreye kadar olan taşlar yüzde 60, yüzde 70 oranında spontane olarak düşerler. Dolayısıyla böyle bir taştan yakınan hastanın ağrısını kesmek ve bol sıvı alınımını sağlamak yeterli olacaktır. Ancak hasta taşın takılması ve tıkanıklığa yol açması risklerine karşı yakın takip edilmelidir. Tıkanıklığa yol açan ya da daha büyük olan taşlarda ise müdahale gerekliliği ortaya çıkar. Bu aşamada pek çok yöntem kullanılabilir. İdeal yöntem her bir hasta için hastaya ait ve taşa ait faktörler değerlendirilerek bulunur. Başlıca yöntemler endoskopik yani kapalı cerrahi, ESWL yani taş kırma işlemi, perkütan yani ciltten yapılan 1 santimetrelik bir delikten girilerek taşların temizlenmesi ya da açık cerrahidir" şeklinde konuştu.
Taş oluşumunun engellenmesinde en önemli faktörün su alımı ve idrar çıkışının arttırılması olduğunun altını çizen Erdem, sözlerini şöyle tamamladı:
"Burada dikkat edilmesi gereken alınan sıvıdan çok çıkartılan idrarın önemli olmasıdır. Özellikle havaların ısınması sonucu sıvı kaybımız artmaktadır. Dolayısıyla aldığımız sıvıyı da arttırmamız gerekmektedir. Ancak taş düşürme öyküsü olan hastalarda tedavi tamamlandıktan sonra taş oluşumunu engelleyen maddedeki eksikliği ya da taş oluşumunu kolaylaştıran maddelerin fazlalığını belirlemek için idrar ve kanda pek çok testin yapılması gereklidir. Unutulmamalıdır ki taş düşüren ya da taşı müdahale ile alınan kişi 5 yıl içerisinde yüzde 50 oranında tekrar taş oluşturmaktadır. Besinlerde yapılacak düzenlemeler ve taş oluşumunu önleyecek ilaçlar ancak bu tetkikler sonrasında belirlenebilmektedir."
İdrar Yolu Taşına Dikkat
İçel Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erim Erdem, idrar yolunda görülen taşların oluşum yerlerinin böbrekler olduğunu ifade ederek, "Taş oluşumunun engellenmesinde en önemli faktör su alımı ve idrar çıkışıdır.